Mandıra Filozofu İstanbul (2015)

164034 Mandıra Filozofu İstanbul

Malum, Türk sinemasında komedi türüne özellikle son yıllarda büyük bir ilgi var. Arz talep mantığına göre de Türk komedi filmi üretimi adeta fabrikalaşmaya doğru gidiyor. Bu gerçeğe uzaktan bakıldığında bunda bir sıkıntı yok, malum mizah maalesef bazen ciddiye alınmayan bir tür olagelmiştir sanatın birçok dalında, halbuki çok ciddiye alınması gereken bir tür, eğer hakkı verilerek üretilirse o eser. Hele ki kötü bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde sinemada keyifli vakit geçirmek, ayıp ya da günah değil.

Geçen sene bu zamanlar vizyona girmiş olan Mandıra Filozofu, Çocuklar Duymasın dizisinden tanıdığımız oyuncu Müfit Can Saçıntı’nın dizideki karakteri beyazperdeye aktararak başrolü üstlendiği aynı zamanda yönetmen koltuğunda oturduğu bir komedi filmiydi bu. Dizide de Muğla’lı, annesiyle yaşayan, büyük şehirlerdeki düzene karşı, felsefe de okumuş olduğu için modern yaşamın getirilerini gayet güzel bir dille, itiraz edemeyeceğiniz argümanlarla alaşağı eden, doğal yaşamı savunan, paraya, çalışmaya, hırsa karşı olan bir karakterdi Mustafa Ali, annesi de sürekli şikayetçiydi tabii oğlunun bu dikbaşlılığından. Annesini canlandıran, gerçek bir Muğla’lı olan Gülnihal Demir’i de yine annesi olarak taşımıştı Saçıntı sinema filmine.

mandıra 457

Muğla’nın eşsiz güzelliği, Rasim Öztekin, Ayda Aksel gibi profesyonel oyuncuların başarısı ve filmin anafikri, bu filmi izlenir kılıyordu, benzerlerinden ayırıyordu. Mesaj kaygılı da olsa diyaloglar çok fazla göze batmıyor, hatta haklı eleştiriler olduğundan, klasik tabirle “güldürürken düşündürüyor”du. Müfit Can Saçıntı, gerçekte varolan hayat görüşü ve entelektüel birikimini aslında mizahı ve sinema sanatını kullanarak sunuyordu bize, bu da takdire şayan bir yaklaşımdı kanımca. Sinemasal anlamdaki teknik bazı eksikler bu manada gözüme çok batmamış, komedi filmi izleyeceksek de böylesini izleyelim bari dedirtmişti bana açıkçası bir izleyici olarak.

Mandıra Filozofu İstanbul ise malum devam filmi. Babasının rahatsızlığı üzerine İstanbul’a gitmek zorunda kalan filozofumuz, bu sefer sırça köşkünden değil, modern dünyanın tam da ortasından yapıyor eleştirilerini, kah büyük bir şirkete girip para istemeden çaycılık yaparken koskoca şirket sahibine (Birol Güven) hayat dersleri veriyor, kah İstanbul’a gelip Muğla’daki ailesini unutup, onlardan utanıp, rock’çı bir gence dönen kuzenini ağlatıyor gerçekleri yüzüne vurarak…

Vuruyor vurmasına ama bu kez gerçekten de mesajlar dolup taşıyor, kör gözüm parmağına oluyor. Zaten felsefesini bilmekte olduğumuz Mustafa Ali’nin (ben paraya karşıyım, çalışmaya karşıyım, hedef koymaya karşıyım vs) bu tarz söylemlerinde karşı tarafın yaşadığı şoku belirtmek için “şok şok şok, flaş flaş flaş” tarzı yakın planlar çok gereksiz. Ses efektleri çok gereksiz. Geçişler, açılar, kurgu, ilk filmdeki gibi yine sıkıntılı. İlk filmdeki kaliteli mizah da nedense yerini hem daha kolay anlaşılır, hem de tuvalet şakaları gibi seviyesi daha düşük esprilere bırakıyor.

Müfit Can Saçıntı’nın söylemek istediği çok şey var belli, ama umarız sırf bu sebeple kalitenin düştüğü, mesaj kaygılı diyalogların arttığı devam filmleri gelmez, daha kaliteli, daha zeki esprilerin yer aldığı yeni yeni filmler bekleriz kendisinden.

Yazan: Melis Zararsız
twitter.com/blossomel
Yazı ayrıca kendi sitesinde de yayınlanmaktadır: www.melisinema.net/mandira-filozofu-istanbul/2015/03/13/

öğrenci 99876 mandira birol güven B_FxVU_WoAAVwIY

mandira-filozofu-istanbul-1423488820

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir