Bazen eski bazı yazıları ve haberleri hatırlamak hepimiz için yararlı olabiliyor. Ali Murat Güven’in 2003 yılında yaptığı bu haberi de 2015 yılında okumak ilginç gelecektir.
Bilim-kurgu filmlerimiz ABD’de kapış kapış satılıyor!
İnanılması güç, ama gerçek! Önce Avrupa’da başlayan, ardından da Amerika’ya sıçrayan ilginç bir modayla, “trash” (çöplük) olarak adlandırılan eski Türk bilim-kurgu, korku ve serüven filmlerine yönelik ilgi her geçen gün adetâ bir çığ gibi büyüyor. Bu akımın en popüler filmleri “Turist Ömer Uzay Yolunda”, “Dünyayı Kurtaran Adam” ve “Üç Süpermen İstanbul’da”; favori aktörleri ise Cüneyt Arkın, Sadri Alışık ve Aytekin Akkaya…
ALİ MURAT GÜVEN
“Ve nihayet, beklenen gün geldi. Evet, o artık listemizde! Size garanti veriyoruz, Amerikan ve Avrupa video pazarındaki en temiz kopyası da yine bizde. Ve özellikle belirtmek isteriz ki bu eşsiz film, öyküsünü arakladığı orijinalinden bile daha iyi! Muhtemelen bugüne dek yapılmış en akıl almaz bilim-kurgu örneklerinden biriyle karşı karşıyasınız. Her gerçek sinemaseverin başucu filmi.”
Son derece samimi övgülerle dolu olan bu cümleler, ABD’nin önde gelen “trash” film satış firmalarından “Shocking Videos”un (Şok Edici Filmler!) resmî internet sitesinden alındı. “Trash”, batılı sinemaseverlerin jargonunda düşük bütçelerle yapılan döküntü filmleri ifade etmek için kullanılan bir deyim; kelime anlamı ise “çöplük”. Şimdi sıkı durun, çünkü merkezi Batı Virginia’da bulunan firma “yeni filmler” başlığı altındaki bu abartılı yağlamayı -kimilerince tüm zamanların en kötü Türk filmleri arasında sayılan- “Dünyayı Kurtaran Adam” için yapıyor! Çetin İnanç’ın yönettiği 1982 yapımı bu unutulmaz “klasik”, İngiltere’den yayılan garip bir modayla şimdilerde tüm bir batı dünyasında düşük bütçeli filmleri sevenler tarafından baş tacı edilmekte. Öyle ki internette ikinci el eşyaların alınıp satıldığı sinema odaklı sitelerde “Dünyayı Kurtaran Adam”ın temiz bir video kaydı ya da bu filme ilişkin poster, lobi fotoğrafı gibi herhangi bir anı eşyası bile yüzlerce dolara alıcı bulabiliyor.
Amerikalı
Bundan on yıl kadar öncesine döndüğümüzde, bu filme ilişkin kitlesel ilgiyi ilk olarak 1990’larda Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü’nün başlattığını görüyoruz. Fakat, her yıl mezuniyet dönemlerinde yapılan -ve adetâ bir tarikatın toplu ayini şeklinde geçen- “Dünyayı Kurtaran Adam” özel gösterimlerinin, aslında bu filme ilişkin keskin bir alay içerdiği de yadsınmaz bir gerçek. Buna karşılık, batılıların aynı filme yönelik ilgisinde ise çok daha farklı bir yaklaşım gözleniyor. Uzmanlar ise bu acaip durumu, bir sanatsal türün fazlaca başarılı ve görkemli yapıtlarından bunalıp biraz daha alçakgönüllü örneklere doğru yönelmek, yani bir çeşit “yenilik arayışı” şeklinde açıklamaya çalışmaktalar.
Her şey İngiltere’de başladı
Üçüncü dünya ülkelerinin kıyıda köşede kalmış gizli (ve biraz fazlaca uçmuş) filmlerine yönelik kitlesel ilgiyi Batı’da ilk azdıran kişi, İngiliz sinema araştırmacısı Pete Tombs…1990’ların ortalarında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bir dizi ülkeyi ziyaret ederek (bunlar düşük bütçeli film şirketlerinin üretkenliğiyle nam yapmış olan Meksika, Arjantin, Endonezya, Japonya, Çin ve Tayland) entelektüel çevrelerce hakir görülen arka sokak sinemacılarını tek tek keşfeden, bunlarla konuşup bilgi ve belgeler toplayan Tombs, sözkonusu çalışmasını 1997 yılında tamamlayarak piyasaya sürdü. “Mondo Macabro” adını verdiği kitabı kısa sürede bir best sellere dönüşen yazar, adı artık başlıbaşına bir türü tanımlamakta kullanılan bu yapıtında Türk sinemasına da oldukça geniş bir bölüm ayırıyordu. Tombs’un -her türlü önyargıdan ve seçkinci bakış açısından sıyrılmış bir biçimde- underground Türk filmlerine övgüler yağdırdığını gören sadık takipçileri de onun tavsiyelerine uyarak, o tarihe dek hiç tanımadıkları bu yeni kültüre yönelmeye başladılar.
Böylelikle yalnızca bir-iki yıl içinde milyonlarca batılı izleyicide adım adım bir “Turkish cinemania” toplu histerisi oluştu. Yabancı arşivlerde bir tekinin bile doğru düzgün video kayıtları bulunmayan bu “lanetlenmiş” filmler, bağlantı kurulan Türk dostların da yardımları sayesinde temin edilip prestijli satış noktalarında birer-ikişer vitrine çıkmaya başladılar. Öyle ki kaset ya da DVD satın alırken sergiledikleri titizlikle tanınan çoğu batılı sinemasever, ölesiye merak ettikleri Türk “başyapıtları”nın (büyük bölümü doğrudan Türk televizyonlarından kaydedildiği için) köşelerinde logolar bulunan, berbat bir görüntü kalitesine sahip ve kesintili birer kopyasına erişebilmek adına akıl almaz boyutlardaki bir kalite düşüklüğüne bile katlandılar. Üstelik de bunlar için orijinal kutularındaki pırıl pırıl Amerikan DVD filmlerinden iki-üç kat fazla para ödemeye razı olarak! Sözgelimi, şu anda “Dünyayı Kurtaran Adam” ya da “Turist Ömer Uzay Yolunda” gibi nadide bir parçanın kopya DVD fiyatı 25 doları bulmakta. Oysa bu fiyata ABD’de neredeyse iki normal DVD film satın alınabiliyor.
Gerçek bir fenomen: Cüneyt Arkın
Türk “trash” filmleri çeşitli yollarla birer ikişer temin edilip izlendikçe, Avrupalı ve Amerikalı izleyiciler neredeyse her iki filmden birinde mutlaka başrolde gördükleri bir kahramanı, Türk sinemasının efsanevî aktörü Cüneyt Arkın’ı da yakından tanımaya başladılar. Ve meslek hayatının en verimli yıllarında bir türlü yurtdışına açılma şansı bulamayan bu değerli aktörümüz, böylelikle emeklilik dönemini yaşarken biraz farklı türden bir şöhretle karşı karşıya kalmış oldu. Aynı şekilde, yıllarca ikinci sınıf aksiyonlardan yakasını bir türlü kurtaramayan heybetli aktör Aytekin Akkaya ve klasik komedilerin taçsız kralı rahmetli Sadri Alışık da Atlantik ötesinde giderek daha fazla tanınmaya başlanan isimler arasında yer alıyor.
Günümüzde -başta “Amazon.com” olmak üzere- internet üzerinde “trash” film satışı yapan sitelerin hemen hepsinde Cüneyt Arkın’a ilişkin övgü ve hayranlık dolu cümlelerle karşılaşmak işten bile değil. Yalnızca “Dünyayı Kurtaran Adam” hakkında bile 80 dolayında yabancı makale kayıtlara geçmiş durumda. Öyle ki ImdB (İnternet Movie Database/ İnternet Film Veri Tabanı)) adlı popüler sitede aktörün Türk sitelerinde bile kolay kolay rastlanamayacak ölçüde geniş kapsamlı bir filmografisi yer alıyor. Buradan, aktörün batılı sinemaseverler arasında zaman zaman “George Atkins”, “George Arkin” gibi isimlerle de anıldığını öğreniyoruz. Ayrıca yine “Shocking Videos” adlı firmanın sitesinde, Arkın’ın 1997 yılında katıldığı, Nebil Özgentürk tarafından hazırlanan “Bir Yudum İnsan” adlı televizyon belgeselinin bir korsan kopyası -hem de DVD formatında- satılmakta! Satıcı firma bu belgeselin tanıtım kutusuna ise şöyle anlamlı bir not düşmüş:
“O’nu bütün önemli Türk filmlerinde kötülerin kafalarını kırıp kıçlarına tekmeyi indirirken görüyorsunuz. Bu adam kimdir, bugüne kadar sinemada neler yapmıştır? Başka hangi filmleri vardır? İşte size Mr. Arkın’ı tanımak için müthiş bir fırsat. Gerçi Türklerden elimize ulaşan hemen her film gibi bu da dublajsız, İngilizce altyazısız ve görüntü kalitesi kötü. Ama olsun, yine de yüzlerce fotoğraf ve film sahnesiyle bezeli olan bu belgeseli izleyince onun ne kadar büyük bir aktör olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz. Türk sinemasını ve Cüneyt Arkın’ı seviyoruz. Türkler zamanında bu filmleri neredeyse sıfır bütçelerle yapmışlar. Pek çok filmlerinde öyküler, arka planda çalınan müzikler ve hattâ bazen görüntüler bile ünlü Amerikan filmlerinden aşırma. Ancak, bunca yokluk içinde sergiledikleri hayâl gücü ise tek kelimeyle inanılmaz!”
Batı’da en beğenilen Türk “trash” filmleri
1- “Dünyayı Kurtaran Adam” (Turkish Star Wars), 1982
2- “Turist Ömer Uzay Yolunda” (Turkish Star Trek), 1977
3- “Tarkan” (bütün bölümleri) 1970’ler
4- “Dracula İstanbul’da” (Dracula in Istanbul), 1953
5- “Üç Süpermen ve Çılgın Kız” (Three Supermen and Weird Girl), 1974
6- “Şeytan” (Turkish Excorcist), 1974
7- “Badi” (Turkish E.T.), 1982
8- “Ayşecik Harikalar Diyarında (Turkish Wizard of Oz), 1971
9- Cüneyt Arkın’ın “Cemil” serisi (Cemil: The Turkish Super Cop), 1976-78
10- “Üç Süpermen İstanbul’da” (Three Supermen in Istanbul), 1972
11- “Karaoğlan” (serinin bütün filmleri), 1960’lar
12- “Malkoçoğlu” (serinin bütün filmleri), 1970’ler
13- “Battal Gazi” (serinin bütün filmleri), 1970’ler
14- “Kara Murat” (serinin bütün filmleri), 1970’ler
15- “Killink İstanbul’da” (Killing in Istanbul), 1967
Amerikalı “trash” film sitelerine göre en özel beş “Türk özel efekti”
1- “Dracula İstanbul’da” filminde 40-50 kişilik bir set ekibinin topluca sigara içip dumanını ortaya üfleyerek vampirin (rahmetli Atıf Kaptan) çevresinde sis efekti oluşturması
2- “Turist Ömer Uzay Yolu“nda filminde Mr. Spock’u oynayan aktörün tam oturmamış balmumu kulakları, ayrıca “tsssst”, “pıssst” gibi doğrudan ağızdan çıkma seslerle açılan elektronik kapılar
3- “Dünyayı Kurtaran Adam“da, Cüneyt Arkın motorsiklet kaskıyla uzay aracını sürerken, arka planda gerçek “Star Wars” filminden alınma uzay savaşı sahnelerinin oynaması; ayrıca aktörün inişe geçince koltuğunda eğilmesi, kalkışta ise doğrulması
4- “Badi” filmindeki yerli malı E.T’nin kauçuktan yapılma ve inanılmaz çirkinlikteki kostümü
5- Türk aksiyon filmlerinde kullanılan ve yakın çekimlerde namlularının kapalı olduğu hemen fark edilen kuru sıkı tabancalar