Özellikle 80li yıllarda yapılan filmlerimizin ağırlıkla video piyasasını hedef alması nedeniyle vurdulu kırdılı filmlerimiz 70’li yıllara göre daha farklı bir şekle bürünmüştür.
Bu konuda Çetin İnanç‘ın başlı başına bir fenomen olduğunu defalarca Sinematik Yeşilçam‘da irdeledik. İnanç’ın yaptığı filmlerde dönemin Amerikan filmelrinde olduğu gibi bir hazırlanma safhası, kahramanın kendine çeki düzen verme sekansı da yer alır. İnanç’ın antrenman sahnelerinin de farklı bir tadı vardır.
İnanç’ın çektiği 2 filmden antrenman sahnelerini ele alarak ve karşılaştırmak istedim ilginç detaylar ortaya çıktı. Bunlardan ilki dünyaca ünlenmiş ve sahnelerinden pek çok farklı video ortaya çıkmış ve montajlar yapılmış Dünyayı Kurtaran Adam filmindeki hazırlanma sahnesi. Bu intergalaktik hazırlama sahnesinde 80’ler damga vurmuş Paul Engemann‘ın Push it to the limit şarkısı kullanılmış. 1983 yılında Scarface film müziği olarak kullanılan bu şarkının aynı dönemdeki Dünyayı Kurtaran Adam filminin antrenman/hazırlık sahnelerine cuk oturduğunu düşünüyorum:
Push it to the limit – Training
Diğer video ise Çetin İnanç‘ın Kara Şimşek filmindeki antrenman sahnesi. Film bir Rocky uyarlaması olduğuna göre Rocky Balboa‘nın sıkı çalıştığı sahneleri de filme taşımamak olmazdı. Hüseyin Peyda‘nın denetiminde Serdar Kebapçılar canını dişine takarak çalışıyor. Tema müziğimiz de yine bir 80ler klasiği. Tabi burada da filmin aslına uygun olarak Rocky Tema müziği kullanılmış.
Turkish Rocky – Training
İki filminde Çetin İnanç tarafından çekilmiş olması karşılaştırma konusunda da bazı paralelliklere işaret ediyor. Mesela ikisinde de kayalara tokat atarak çalışma yöntemi kullanılmış. Dünyayı Kurtaran Adam‘da Aytekin Akkaya Osmanlı tokatı çalışması yaparken Kara Şimşek Serdar ise Rock filmindeki antreman şablonunun dışına çıkarak filme bizlerden birşeyler katarak Osmanlı tokadı çalışması yapıyor.
Birisi 1982 yılı yapımı diğeri 1985 yılı yapımı bu iki filmimizin 2000’li yıllarda dünyanın dört bir yanından insanların eline geçip bu gibi klipler yapılacağı ve/veya binlerce kişi tarafından yayınlanacağı o yıllarda kimin aklına gelirdi ki…
Yazan: Utku Uluer