Türkân Şoray’la Panter Emel ‘in kaderi nerede birleşti?

Satı Hanım nasıl ilk kadın vekil oldu? İlk Türk Müslüman kadın oyuncusu Afife Jale’nin cenazesine neden sadece dört kişi katıldı? Türkân Şoray’la Panter Emel’in kaderi nerede birleşti? Senetten bikini yapıp Yeşilçam’ı protesto eden vamp kadın kimdi? Yaşar Gürsoy ile tüm bu soruların yanıtlarına yer verdiği kitabı ‘Allah Kadını Yarattı’yı İpek İzci konuştu…

Turkan-soray- Panter Emel

Türkiye tarihinden, hayatlarının detaylarını pek de bilmediğimiz kadınlar onlar. Türkiye’nin ilk kadın akrobasi pilotu Edibe Subaşı da var içlerinde, ilk kadın vekil Satı Hanım da… Yaşar Gürsoy’un kaleme aldığı ‘Allah Kadını Yarattı’da cesur kadınların öykülerini okuyacaksınız. Gürsoy ile kitabı, Hürriyet’ten İpek İzci konuştu…

Kitapta birbirinden farklı zamanlarda yaşamış, farklı hayatlar sürmüş, farklı karakterdeki kadınları anlatıyorsunuz.
Her biri birbirinden müstesna, başkaldıran, devrimci ruhlu kadınlar. Bu çalışmada sadece Cumhuriyet dönemini değil, Osmanlı dönemini de kapsayan, gayrimüslim kadınlarımızı görmek de mümkün.

Sizce bu kadınların ortak noktası ne?
Tek kelimeyle özetleyecek olursak cesaretleri. Devrim yapmak cesaret ister. Bir başkaldırı, bir adım öne geçip, hem kendi cinsleri hem de karşıt cinsle mücadele edip, başarıya ulaşmak müthiş bir keyiftir. Bir de o başarıyı tadan kişi yaşadığı dönemin köhnemişliğinde yapmışsa bunu… Harika bir kazanımdır.

Edibe-Subaşı

Türkiye’nin ilk kadın akrobasi pilotu Edibe Subaşı

Kitabın bir özelliği, iktidarlarla birlikte kadının hem toplumdaki imajının hem de erkeklerle olan ilişkisinin değiştiğini görüyor olmamız. Kadının en hor görüldüğü dönem ne zaman?
Elbette Cumhuriyet öncesi dönem… Düşünsenize sırtınızda kırbaç şaklıyor, inim inim inliyorsunuz. Sağ partili tek başına iktidarlar dönemlerini de es geçmemek gerekir. Bunu görmek için internete girmek yeterli. Türk kadını Atatürk sayesinde denize rahatlıkla girdi, kadınlar ilk kez lokantaya onun sayesinde girip yemeğini yedi. Atatürk için “kadının başını açtı, yasak getirdi” dediler. Tamamıyla yalan. Kitapta bununla ilgili fotoğraf ve belgeler mevcut.

Yaşar-Gürsoy

Yaşar Gürsoy

Erotik filmlerde oynayan kadınları yazdığınız bölümde, pek az dile getirilen bir mevzuya dikkat çekmişsiniz. Bu kadınlar toplum tarafından affedilmezken, aynı filmlerde oynamış aktörler bu konularla hiç anılmıyor.
Kitapta adı geçen erotik film oyuncularının hemen hepsinin filmini izledim. Böyle filmlerde oynamak cesaret ister. Onlar pornografik bir şey yapmadılar. Olaya profesyonelce baktılar ve hiç kimseden sakladıkları yoktu; üstelik her şey yasaldı. Bu coğrafyada ilk genelevler Osmanlı döneminde açıldı. Ben bu olayı erkek egemen bir toplum olmamıza bağlıyorum. Ve hemen ardından şunu söyleyeyim, bunu düşünmek ve yaşamak çok saçma. Kadın-erkek sosyal yaşantı anlamında eşittir. Aksini söyleyen yobazdır. Kadın zina yapınca hayat kadını, erkek yapınca helal olsun mantığı, kadını içinden çıkılması güç bataklara sürükledi. Bu durum toplumun cehaletinden ve hatta aptallığından başka bir şey değil.

‘KADIN DAHA ACIMASIZDIR’
Bu kitaptaki kadınların hangisinden etkilendiniz?

Kadın bana göre erkeğe nazaran daha cesaretli, azimli ve ileri görüşlü. Kadın yüreğiyle yaşar, erkekse beyninle. “Yürek şefkatli bir abla, beyinse hınzır bir erkek kardeştir” diye özetlerim erkekle kadını. Sanıldığı gibi erkek değildir acımasız olan. Erkeğin acımasızlığı kadına kalkan yumrukla olur. Kadın daha acımasızdır. Devrim niteliğinde karar alanların kadınlar olduğu düşünülürse, o kararları alırken acımasız olmak gerekiyor. Erkeklerse bazı mantık kuralları ölçülerinde bakar sorunlara. Sözün özü, kitaptaki her kadından etkilendim. Mesela, Fikriye Hanım. Keşke Atatürk’le evlenip birkaç çocuk yapsaymış.

Latife Hanım’la Atatürk arasındaki ilişkiyi nasıl okuyorsunuz?
Atatürk’ün Latife Hanım’la aşk evliliği yaptığını sanmıyorum. Savaşan bir başkumandan İzmir’e girer, karşısına hayranı olduğu ve o dönemin en zengin ailesinin kızı çıkar, birkaç dil bilmektedir ve o kumandanı etkiler. Araştırdığım yüzlerce kitap, belge ve anektotda Latife Hanım’ın Atatürk’ten bir adım öne geçmek istediğini fark ettim ki; bu kitapta buna sıkça rastlayabilirsiniz. Bazı liderlerin eşleri eşini kıskanır. O kıskançlık bir kadının o erkeği başka kadından kıskanmasından daha tehlikeli. Kısa sürede sonu ayrılıkla, boşanmayla sonuçlanır. Fikriye Hanım’da Atatürk’ün önüne geçmek diye bir fikir yoktu. Sadakat vardı. Başarıyı oluşturacak temel yapıyı kurmak vardı. Her şeye rağmen destek, yarı yolda bırakmamak vardı ama en önemlisi, sevgiden bile çok saygı vardı.

Kaynak:Hürriyet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir