Natuk Baytan & Kemal Sunal – Yedi Bela Hüsnü (1982)

7_bela_husnu_sinematik_01_banner

KİM BU SERT SURATIN SAHİBİ: YEDİ BELA HÜSNÜ

Yine bir Natuk Baytan, yine bir Kemal Sunal ve yine bir mahallelinin evlerinin paragöz bir adamın elinden kurtarılmasına arka plan fonu olan bir film: Yedi Bela Hüsnü

Filmin konusunun ne olacağı daha ilk sahneden, postacının bütün mahalleye aynısından dağıttığı tebligattan belli oluyor. Jeneriği, postacının mahalle turuyla göstermek güzel bir uygulama olmuş. Bu sayede bakkalından berberine, manavından kahvecisine kadar esnafı da tanımış oluyoruz.

Postacı amcamızın ismi Hamdi, ilerleyen sahnelerde göreceğimiz Karamürselli namlı kabadayının da adı Hamdi. Önceki filmlerinden anımsayacağımız üzere Natuk Baytan bu Hamdi ismini gerçekten çok seviyor.

Bir aya kadar evlerini ve dükkânlarını boşaltmak durumunda kalan mahalleli kahvede toplanıp durum değerlendirmesi yaparlar. Onları zor durumda bırakan Malik isimli kodamana karşı birlikte ne yapılabileceğini tartışırlar. Herkes eteğindeki taşı döktükten sonra lafa berber Latif girer. Çok sinirlidir. İmkânı olsa elindeki usturayla Malik’in idrar hortumunu dibinden keser ve bunu nasıl yapacağını kahvedekilere gösterir. Tam bu esnada sahne birden değişir. Paralel kurguyla sanki idrar hortumu kesilmiş gibi Malik’in bağırmasını görürüz. O da adamlarının beceriksizliğinden dert yanmaktadır. Dükkânların ve evlerin asıl sahibi olan akrabası Makbule hanımdan elindekilerini hileyle almak üzeredir. Bunları kaybetmek istemiyor çünkü. İmzaladığı senetler sebebiyle çıkmaza giren Makbule Hanım isyan eder Malik’e; “Allah senin cezanı verecek birini gönderecek elbet.”

Yedi Bela Hüsnü._snapshot_2 Yedi Bela Hüsnü._snapshot_1

Filmin başrol oyuncusu film başladıktan tam on dakika sonra görünüyor. Hem de ne görünme. Yedi Bela Hüsnü derler adına. Tek parmağıyla koca bir öküzü kaldırabiliyor, aynı anda on beş kişiye birden dalabiliyor. Daha ne olsun. En büyük arzusu deli gibi aşık olduğu Hüsniye ile evlenmek. Hüsniye’yi tavlamak için yapmadığı numara kalmadı. Ona bütün bu akılları verense en yakın arkadaşı üçkâğıtçı Cemal. Yine onun ayarladığı bir tezgahla sözde Hüsniye’ye yan bakan beş tane adamı haşat edecektir. Hüsnü ve sevdiğine yan bakan adamlar sokağın her iki ucundan karşılıklı olarak birbirlerine doğru hiddetli bir biçimde yürürler. Fonda efsanevi İyi Kötü Çirkin müziği duyulmakta. Yürüyüş o kadar uzun tutulmuş ki sanki seyircilerden müziğin tamamını dinlemeleri istenmiş gibidir. Bu yürüyüş sırasında balık gözü çekimde Hüsnü’nün kasım kasım kasılmalarını ve Hüsniye’ye attığı pozu güzel bir şekilde görürüz.

Yedi Bela Hüsnü._snapshot_3 Yedi Bela Hüsnü._snapshot_4

Hüsnü ve adamların yüz yüze gelmeleri ne büyük bir tesadüftür ki tam Hüsniye’nin evinin önünde olur. Bütün bu yürüyüşün sebebi ise adamlardan birinin Hüsniye’ye sağ gözüyle yan bakmasıdır. Üçkağıtçı Cemal bu beş adamın böyle bir bahaneyle dövülmesini salık vermiştir. Hüsnü sağ gözüyle yan bakan adamın sol gözüne yumruğu çakar. Reşat rolündeki Erdoğan Seren’in yumruğu yediği andaki yüz ifadesi evlere şenliktir. Diğer dört adam da komik bir şekilde dayak yer. Dikkat edilirse bu ve bundan sonraki dayak sahnelerinde adamların yediği yumruklardan sonra yere düşme şekilleri hep aynıdır. Adamlara dayak atılmıştır ama tüm bu olup bitenlerden Hüsniye’nin etkilenmediğini gören Hüsnü bozulur. Cemal’den yeni bir numara bulmasını ister. Tabii her yeni numara için üçkağıtçı arkadaşına okkalı ödemeler yapmayı ihmal etmez.

Cemal’den aldığı yeni numarayla her yerde sevdiğine asılır Hüsnü. Bu yerlerden biri de minibüs durağı. Durakta bekleyenler arasında Ekrem Gökkaya dışında uzun boyuyla arzı endam eyleyen filmimizin yönetmeni Natuk Baytan da vardır. Hemen her filminde ufak da olsa onu görürüz. Burada da geleneği bozmamış.

Yedi Bela Hüsnü._snapshot_6 Yedi Bela Hüsnü._snapshot_5
Minibüste Cemal’in, Hüsnü’ye en güzel diye yutturduğu saçma sapan şiirleri Hüsniye’ye okurken duyuyoruz. Olan bitenden rahatsız olan diğer yolcular onu uyarırlar. Hüsnü altta kalmaz. Sadece efendi gibi Hüsniye’ye asıldığını söyler. Bunu yaparken de o dönemin daha rahatsız edici olan faiz ve rüşvet argümanlarını ileri sürer. Bu iki günahı işlememiştir Hüsnü. Türk tipi savunmaya güzel bir örnek bu. Çünkü konuyla hiç alakası yoktur bunların.

Malik’in adamlarının depocu Rüştü’yü tanınmayacak hale getirmesi korkuları katlar. Malik korkusu öyle bir hal almıştır ki mahalleliyle konuşmaya kahveye geldiğinde oturan herkesi sadece gözleriyle bile tek tek ayağa kaldırması bile yeter. Malik’in yüzüne karşı cesurca ama vakitsizce öten kahveciyi yine onun adamları halletmiştir. Kahveciyi yerden kaldıran mahalleli bu Malik belasını başka bir belanın ortadan kaldıracağını dile getiriler. Filmin başından bu yana Malik’in belasını bulması isteği üçüncü kere vurgulanmış olur. Böylelikle hem kurtulacaklarına dair umutlarını korurlar hem de Hüsnü‘nün, Malik’in başına nasıl bela olacağı konusunda seyirciyi hazırlarlar.

Yedi Bela Hüsnü._snapshot_7 Yedi Bela Hüsnü._snapshot_8

Gördüğü her yerde asılma numarası da tutmayınca bu sefer Hüsniye’yi tavlamak için şarkı söyleme işine girişir kahramanımız. Yalnız Hüsnü’nün sesi güzel değildir. Cemal buna da bir çözüm bulur. Şarkıyı teybe söyletecektir. Teyp ise Hüsnü’nün ceketine gizlenecektir. Natuk Baytan, Cüneyt Arkın ve Kemal Sunal ile birlikte en çok filmi Ferdi Tayfur ile çekti. Hüsnü’nün söylediği şarkının Ferdi Tayfur’dan seçilmesi şaşırtıcı değildir. Şarkıyı gözlerini kapatarak söyleyen Hüsnü’yü dilenci sanarak para vermeleri gayet hoş olmuş. Para verenler ise filmin kamera arkasında çalışanlar olarak sırasıyla Zuhal Üstüntaş ve kameraman Rafet Şiriner’dir. Yalnız bu sahnede üzüldüğüm tek nokta ses senkronun tutturulamamış olmasıdır. Senelerce hep başka bir şarkı söylenmiş de üzerine Ferdi Tayfur’un şarkısı monte edilmiş diye düşündüm. Halbuki şarkı herkesin bildiği Merak Etme Sen şarkısıdır. Neden bilmem bu filmi küçükken ilk izlediğim zamanlarda şarkı bittikten sonra Hüsnü’nün cebinden teyp çıkarması komik olmasından ziyade bana ürkütücü gelmiştir. O dönem izlediğim bilim kurgu filmlerinin bir etkisi olmalı sanırım. Çünkü Kemal Sunal’ın şarkı söylemeyi bırakmasına rağmen şarkının devam etmesi ve onu gerçekten bir robot zannetmem buna sebebiyet vermiş olabilir. Neyse…

Hüsnü’nün bankta oturan köpeğe evlenme teklif etmesi, çok çocuk istemesi ve etraftaki insanların buna olan tepkisi sadece bu filmin değil bütün dünya sineması içerisindeki en absürt sahnelerden biri olmaya aday. Tepki gösterenlerin sözleri de bir hayli komik; “ayıp değil mi köpekle ilişki kurmak?” “Bu adam bir köpekle zina ediyor...”

Yedi Bela Hüsnü._snapshot_10Yedi Bela Hüsnü._snapshot_17

Bu arada üçkağıtçı Cemal boş durmaz. Yeni bir ekmek kapısı keşfetmiştir. Mahalleliyi Malik’ten kurtarmaya ikna etmiştir. Bunu da Hüsnü‘yü Malik‘in üzerine salarak yapacaktır. Geriye Hüsnü’yü kafalamak ve onu havaya sokmak kalmıştır. Hüsnü’yü havaya sokmak pek öyle zor bir şey değildir Cemal için. Suratının ne kadar sert olduğundan dem vurup mevzuya girer: Sen hiç aynada suratına bakmıyor musun? Hüsnü ise günde en az on defa aynaya baktığını ceketinin cebinden çıkardığı orta büyüklükteki bir aynayla ispat eder. Hüsnü de öyle bir ceket var ki yok yok. Teyp çıkar ayna çıkar. Hatta biraz daha eşelense motorlu testere çıksa şaşırmayacağız.

Cemal, Hüsnü’nün yüzünü öyle bir tasvir ediyor ki bir süre sonra kendisi bile suratından korkar hale geliyor ve böylelikle yine “olmuş” bir sahte kabadayı peydah oluveriyor. Çünkü sıcak suya bile soksa artık yumuşamayacak ve dünyanın içine edecek sert bir surat vardır Hüsnü’de. Sahte Kabadayı ve Gerzek Şaban’dan sonra yine büyük bir gazla kabadayı haline getirilen bir kahramanımız var karşımızda. Bu durum Kemal Sunal-Natuk Baytan filmlerinin ortak parantezi gibi.

Kabadayılığının ilk denemesi Veli’nin lokantasında yapılacaktır. Cemal yine tezgahı kurmuştur. Mahalleliyle beraber lokantada onu beklerler. Hüsnü’nün ayak seslerinin kilometrelerce öteden duyulması güzel bir absürdlük örneği.

Yedi Bela Hüsnü.mp4_snapshot_00.41.49_[2015.09.02_19.37.39]Yedi Bela Hüsnü._snapshot_11

Masadaki kuru fasulyenin kurutulup getirilmesini istediğinde bunun mümkün olmadığını söyleyen adamın lokantasını dağıtır. Yalnız az evvel masadaki dolu tabakta duran fasulyenin sahnenin çekiminden önce afiyetle yendiği ve ekmekle dibine kadar sıyrıldığı anlaşılıyor. Çünkü Hüsnü tabakları dağıtırken kuru fasulye tabağının bomboş olduğu görülüyor. Nimet tabii. Yere atmak olmaz. Lokantada dikkat çeken bir husus ise duvardaki Kenan Evren posteridir. Aynı posteri kahvede de görüyoruz. Filmin 1980 darbesinden az sonra çekildiği göz önüne alınırsa bu gayet normal bir durum o dönem için.

Hüsnü’nün kabadayılığını test ettiği ikinci durak pezevenk Malik’in pavyonu oluyor. Cemal’in kurduğu tezgah tıkır tıkır işlemektedir. Bir aralık Cemal’in mahalleden getirdiği adamlara Hüsnü için “bakın nasıl da ortalığı yıkıyor” dercesine attığı bakış ve mimikler diyalog olmadan bile güldürebilen Şevket Altuğ’un nasıl müthiş bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Yere serdiği adamların arasından kasılarak geçişi sahte kabadayı Hüsnü’nün kendine tam anlamıyla güvenmeye başladığı andır. İki gün sonra. Gerzek Şaban filminde de her pavyondan ayrılışında bu sözü söylüyordu kahramanımız. Bu filmde de aynısını yapıyor. Malik için iki gün sonra geleceğim burada bulunsun diyerek tokatlı bir bahşiş savurur Yeşilçam’ın kadrolu garsonu Orhan Çoban’a.

Yedi Bela Hüsnü._snapshot_12 Yedi Bela Hüsnü.mp4_snapshot_00.46.01_[2015.09.02_19.38.13]

Ve artık Yedi Bela Hüsnü’yü tüm mahalleye tanıtma zamanı gelmiştir. Cemal’le birlikte bindikleri kamyonet kasasında insanları selamlarlar. Tur atarlar. Yalnız sokak o sahnedeki uzunlukta selam vermeye yetecek büyüklükte değildir. Sahneyi farklı açılardan defalarca çekip uç uca eklemişler. Biz de olabileceğinden daha uzun bir tur görürüz. Sanki bu sahnede de yine kullanılan müziği uzunca dinlememiz istenmiş gibidir. Namını kimseyle paylaşmak istemeyen Hüsnü, Cemalin insanlara selam vermesini istemez. Arka planda Yeşilçam ses mühendislerinin genelde stadyum sahnelerinde duyduğumuz o güzel müzik çalmakta.

Tur tamamlandıktan sonra Hüsnü, Malik hakkında ileri geri konuşur. İşte bu esnada Cemal’in “ulan ben nasıl bir canavar yaratmışım” tadındaki jest ve mimikleri tam anlamıyla bir efsanedir. Şevket Altuğ sanki filmin ikinci başrol oyuncusu gibidir. Eğer o bu filmde oynamamış olsaydı kesinlikle film bu kadar güzel olmayacaktı. Teşekkürler Şevket Altuğ.

Yedi Bela Hüsnü._snapshot_18 Yedi Bela Hüsnü._snapshot_20

Hüsnü ve mahalleli birbirlerine iyiden iyiye ısınmışlardır artık. Kahvede sohbet ettikleri bir gün kendisinden adamları nasıl hacamat ettiğini anlatmasını isterler. O da Cemal’in yardımıyla abartılı anlatımlarını sürdürür. Basit hikayeleri bile abartılı anlatmayı ve dinlemeyi seven bizler için kahvedeki diyaloglar tam anlamıyla ülke insanının halini yansıtmaktadır. Kahvenin camlarını silen adam uzaklardan Karamürselli Deli Hamdi’yi görür ve içeriye haber verir. Hüsnü dışındaki herkes kaçışır. Bu kaçışma sırasında içi sabun dolu kovanın yere devrildiği bize özenle gösterilir. Karamürsellinin başına ne gelecekse bunun yüzünden gelecektir çünkü. Karamürselliye hayat veren dev gibi bir Ünal Gürel’in ilk göründüğü anda 1976 tarihli King Kong filminin müziğinin kullanılması ilginç bir rastlantı olmuş. Belki de bir tercih. Bilemiyorum.

Önceki bütün kavga dövüş tezgahları hep üçkağıtçı Cemal tarafından ayarlanırdı. Ama Karamürselli hiç hesapta yokken ortaya çıkmasına ve Cemal’in içeriden gelen seslere istinaden Karamürselli’nin doğrama yaptığını zannetmesine rağmen Hüsnü bir kalıp sabunla bu belayı da başından def edecektir. Zaten Natuk Baytan filmlerinde Kemal Sunal hiçbir zaman “zavallı” bir duruma düşmez. O hep bir şekilde dört ayağının üzerine düşer. Karamürselli’nin söylediği “ananı laciverde boyadım” sözü “yok dikine pançoz”dan sonra ne anlama geldiğini en merak ettiğim laftır.

Yedi Bela Hüsnü._snapshot_21 Yedi Bela Hüsnü._snapshot_22

Film öylesine absürttür ki altı üstü sabunlu suya basıp düşen Karamürselli’nin kafasına 25 dikiş atıldığı gibi 3 aydan evvel de hastaneden çıkamazmış. Bunu Malik’in adamından duyuyoruz.
Çıkış yolu bulamayan ve iyice köşeye sıkışan Malik, sağ kolu Necati’nin aklına uyarak Hüsnü’nün şerefine pilav ve armut yemeye davet eder mahalleden sözü geçen insanları. Necati’ye ayrıca parantez açmak lazım. Rolü üstlenen Atilla Ergün çok güzel bir oyun çıkarmış bu filmde. Malik’in her seferinde Hüsnü’den kurtulmak için ortaya attığı fikirlere abartılı desteğini vermiş, patron olması sebebiyle de nasıl üstün bir akla sahip olduğunu dile getirerek hem sağ kolu olmanın icabına bakmış hem de yağcılığını konuşturmuş resmen. Filmin bir diğer önemli ayağı işte bu Necati denen adam.
Hiç ziyafet görmeyen Cengiz, Hüsnü’den davete katılmak için izin ister. Kahramanımız pilavcı Cengiz’e izin çıkarır. Cengiz ise Natuk Baytan’ın vazgeçemediği ve pek çok filmde birlikte çalıştığı set amiri Cengiz Öktem’dir. Yönetmenimizin filmlerinde yan rollerde sık görürüz kendisini.

Şerefe armut kaldırmak!!! Hiç böyle bir tuhaf sahneyi gördünüz mü başka bir filmde? Ya da görecek misiniz bundan sonra? O anlı şanlı mafyatik adamlar askeri bir nizamda topuklarını vurarak şerefe armut kaldırıyorlar. Koskoca adamların böyle tuhaf bir sahnede başarıyla oynamalarını eminim sadece Natuk Baytan sağlayabilirdi.

Yedi Bela Hüsnü._snapshot_14 Yedi Bela Hüsnü._snapshot_13

Kendi imal ettirdiği bombalı armut elinde patlayan Malik derhal Kız İsmet’in çağrılmasını ister. Her Natuk Baytan filminde karakterlerin ilginç lakapları olduğuna şahitlik ediyoruz. Kız İsmet yine en ilginç olanlarından biri.

Necati, Kız İsmet lafını duyar duymaz yine sazı eline alıyor ve patronunun ne kadar isabetli bir karar verdiğini artık neşelenmesi gerektiğin vurguluyor. Bu adam yağcılık yapmak için biçilmiş kaftan. Harikasın Atilla Ergün.

Kısa bir rol için Kız İsmet’ten Tango Necla’ya dönüşecek olan Necati Er’in bıyıklarını kesmesi büyük bir özveri olsa gerek. Her oyuncu kolay kolay imajını büyük ölçüde farklılaştıracak değişimlerin içine girmiyor çünkü.

Makbule hanımın verdiği davette Yedi Bela Hüsnü tebrikleri kabul ederken Hüsniye yanındaki arkadaşına Hüsnü’nün yakında kendisini babasından istemeye geleceğini söyledikten bir saniye sonra Hüsnü bodoslama bir şekilde onu kendisine ister. Komik olmayan ama yine absürt bir sahnedir bu da.

Her şey iyi güzel giderken rüyasında bile görmediği Necla’ya herkes şoke olmuş bir şekilde bakmakta. Tango Necla’nın ilk göründüğü sahnede o çok bilindik tango müziği La Cumparsita çalması ve Mehmet Ali Erbil dublajı müthiş uyumlu. Zaten babası Sadettin Erbil filmin dublaj yönetmeni ve üçkağıtçı Cemal’e ses vermektedir.

Yedi Bela Hüsnü._snapshot_24 Yedi Bela Hüsnü._snapshot_25

Vakit geçirmeden ipleri eline alan Necla Hüsnü’yle dans eder. Bir ara elinden kaçırdığı Hüsnü’yü Cemal’e kaptırır. Onlarda erkek erkeğe dansın en güzel figürlerini gösterirler bize. Absürtlükse absürtlük işte.

Hüsnü’yü tuttuğu gibi yatak odasına kaçırır tango kraliçesi. Suratını sertleştirerek ondan kurtulmayı hedefler Hüsnü. Göğsünden çıkardığı bıçakla sertleşen suratı ikiye bölerek yarı sert yapmayı düşünür Necla. İlginç bir matematik doğrusu. Sokaktaki kaç kovala durumlarından sonra Tango Necla’yı kurnazlıkla polise yakalatır Yedi Bela. Teslim ederken de şunu bir doktora götürün ön dişini çeksin demesi yine ilginç bir gönderme olmuş.

Yedi Bela Hüsnü._snapshot_26Yedi Bela Hüsnü._snapshot_27

Her seferinde Hüsnü’nün işini bitirmesini başkalarına havale eden Malik artık hesabı kendisi görecektir. Hüsniye’yi alıkoydukları binanın her katına yerleştirdiği adamları büyük tesadüflerle yere serer Hüsnü. Burada yine dikkat çekici bir detay var. Malik’in adamlarından biri olan beyaz takım elbiseli Sönmez Yıkılmaz filmin başından ibaren saçlarını büyük bir özenle taramıştır. Sinemaya başladığı ilk yıllarda gür saçları olan Yıkılmaz kısa sürede maalesef bu gürlüğünü kaybeder ve Yedi Bela Hüsnü._snapshot_30kalan saçlarını açıkları kapatmak için uzatır. Yedi Bela Hüsnü’de öyle bir şekilde taramıştır ki saçlarını, biz bunu hemen hiç fark etmeyiz. Çetin Başaran’la birlikte Hüsnü’yü kafeslemek için bekledikleri kapıya atılan tekme sonucunda önce duvara sonra da yere yapışırlar. İşte tam bu esnada Sönmez Yıkılmaz’ın büyük bir özenle taradığı saçlarının dağıldığını ve kafasının açıldığını görüyoruz. Bir çeşit takke düştü kel göründü durumudur bu seyrettiğimiz.

Sevdiğini kurtaran kahramanımız başkomutan edasıyla Hüsniye’yle beraber mahalleye döner. Mahallelinin aralarında toplayacağı paralarla Hilton’da düğün yapılması teklifini Kızılay Düğün Salon’unda yapılmasını isteyecek kadar alçakgönüllüdür Hüsnü. Tüm bu olup bitenlerden sonra ekmeğinin kesileceğini fark eden üçkağıtçı Cemal iki sokak aşağıda bulunan ve Hüsniye’ye güzellikte beş çekecek yeni bir kızı en yakın arkadaşına ayarlamayı teklif etmesine karşılık onun, sen pezevenk oldun galiba demesiyle film güzel bir şekilde nihayetlenir.

Sinematik Yeşilçam için yazan Hüseyin Batur

Yedi Bela Hüsnü.mp4_snapshot_01.13.26_[2015.09.02_20.00.14]Yedi Bela Hüsnü._snapshot_29

Yazıdaki karleri yakalayan: Hüseyin Batur

One thought on “Natuk Baytan & Kemal Sunal – Yedi Bela Hüsnü (1982)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir