Film üzerine Ercan Demirel ve Utku Uluer tarafından yazılmış film incelemesini okuyabilirsiniz.
————————————-oOo————————————-
Türk James Bond‘u diyoruz ama James Bond‘u bile kıskandıracak özellikleri olan bir ajan Altın Çocuk. Henüz tanıştığı bir kadınla hemen öpüşebilecek yeteneğe sahip olan ajan, kadınlar konusunda James Bond‘u gölgede bırakacak kadar hızlı biri. Londra’dan dört hanım tarafından öpücüklerle uğurlandığı zaman Bond rahat bir nefes almıştır muhakkak…
Ayrıca Türk gizli servisinin imkanları MI6 ile yarışacabilecek nitelikde olmasa da ajanımızı desteklemeye hayli hayli yetmekde. Örneğin “sefere” çıkan Altın Çocuk çantasını açtığında tesir sahası 240 metre olan silah, susturucu ve iğneler görebiliyoruz. Bunların dışında silahını hızlı çekebilmesi için özel olarak hazırlanmış koltuk altı kılıfı, kesici aletler, küçük elektronik bir telsiz sadece bazı “oyuncaklar”. Altın Çocuk sadece kadınlar ve silahlar ile değil ayrıca döğüş tekniğiyle o zamanın Bond’u Sean Connery‘den bence daha iyi. Sean Connery daha çok bir sokak kavgacısı gibi döğüşürken Göksel Arsoy yeşilçam’da ilk karate uygulayan oyunculardan biri oluyordu.
Altın Çocuk filminde pek çok yabancı oyuncu da yer almış. Kuşkusuz bunların en önemlisi Cecilia Akerfeld (Ali Murat Güven’i bulmasının hikayesini BURADAN okuyabilirsiniz). İsveçli kapak güzeli dışında Londra‘daki sahnelerde yer Fransız ve İngiliz oyuncular ise şunlar: Helen Maville, Jackie Burdett, Michele Quender, Julie Collins.
Aslında uluslararası bir yapım olan ve dönemin eurospy filmleri içerisinde yer alan Altın Çocuk filmi maalesef uzun süre düzgün bir kopyaya sahip olmadığı için unutulan bir film haline gelmiş. Maalesef tür filmleri konusunda pek çok filmimiz aynı kaderi yaşamıştır. Ciddi bir kült film olarak ele alınmamasına rağmen Altın Çocuk filminin hakkının biraz yendiğini düşünüyorum. Göksel Arsoy lakabını bu filmden almış olsa bile 70’lerden sonra dünya çapında Cüneyt Arkın gibi bir külte dönüşemiyor. Öte yandan filmin özgün bir yapıya sahip olduğunu söylemek güç.
Filmde 1965 yılında çevrilen James Bond macerası Thunderball‘dan epey yararlanmış. Filmin başında Altın Çocuk 5,5 ayda ameliyatla tıpa tıp kendine benzeyen birini öldürür. Thunderball filminde de Angelo Palazzi, Francois Derval‘e benzeyebilmek için çeşitli ameliyatlar olur. Altın Çocuğun filmin başında öldürülmesi aynı zamanda From Russia With Love filmine göndermede bulunuyor, keza o filmin başında da kahramanımıza benzeyen biri SPECTRE ajanı Grant tarafından öldürülür.
Thunderball filminin başında cenaze sebebiyle karalara bürünmüş kadın kılığına girmiş kötü adamın Sean Connery‘nin yumruğunu yemesi, filmin finaline saklanmış. Kötü adamı oynayan Altan Günbay‘ın daha önce de yaşlı bir bahçıvan kılığına girmiş olmasından dolayı karalara bürünmüş kadının aslında Altan Günbay olmasına şaşırmıyoruz. Altan Günbay‘ın oldukça başarılı bir oyunculuk sergilediğini ve beyaz kediyi çok güzel okşadığını belirtmekde de fayda var. O yüzden Onar Films‘den çıkan Altın Çocuk DVD‘sinde kendisiyle yapılmış olan röportajı seyretmek büyük zevk olmuştu.
Yine Thunderball‘dan yararlanılan bir öğe de Altın Çocuğun İngiltere‘den gelen ajan Helen tarafından yakalanması olarak gösterilebilir. Thunderball filminde Fiona, Bond’u yakalar fakat Bond kaçmayı başarır, Altın Çocuk ise kendini yakalatan Helen’in insafa gelmesiyle kurtulur. Bir diğer alıntı sahne ise banyoda saklanan kötü adamı tıpkı Bond gibi sıcak suyu açarak banyodan kaçırmasıdır.
Thunderball filminin can damarı olan su altı sahnelerine Altın Çocuk filminde de gönderme yapılmış. Fakat teknik imkansızlıklar sebebiyle genelde başka bir filmin sahneleri kullanılmış. Buna da şükür diyoruz.
Bond… Pardon Altın Çoçuk Kadınları
Altın Çocuk Bond Kızı geleneğini de aynen sürdürüyor. Bond filmlerinde olduğu gibi bir kadın daha ölümcül ve tehlikeli. Bu misyonu üstlenmiş olan oyuncu ise kariyerinin ilk ve tek! filminde Türkiye‘de oynayan Cecilia Akerfeld, filmde Helen’i canlandırıyor. Altın Çocuk‘un dayanılmaz cazibesine pek tabiki dayanamıyor ve insafa gelip taraf değiştirip kaçmasına yardım ediyor ancak bunu Dimitrus (Altan Günbay) affetmiyor ve James Bond filmlerinde görmediğimiz enteresan sahneye imza atılıyor. Boynu ilmiğe geçirilmiş Helen’in buz küpünün üstüne konması, Altın Çocuk’un bulunduğu odanın tavanının aşağıya inmesi ve tavandan bıçakların çıkması gibi sahneler Bond filmlerinde pek alışık olmadığımız sahneler. Buz ve asılma sahnesinde Altan Günbay sinemamızın en sadist performasnlarından birisine imza atıyor.
İşkence sahnelerinde Cecilia Akerfeld ve Altan Günbay
Altın Çocuk filmin başından itibaren kadınlardan oldukça ilgi görüyor. Tabi dayanılmaz karşı konulmaz bir Altın Çocuk var ise kadın sayısının da yüksek olması kaçınılmazdır. Bu kadınları d “Altın Çocuk Yardımcı Kadınlar” olarak saymak gerekli: Jenerikteki erotik dansçı Gamze Öz, İngiltere’de bardaki güzel yüzlü kadın, Teşkilattaki Moneypenny gibimsi esmer güzel ve de dansıyla büyüleyen Dansöz Funda…
Ve Sevda Nur…
- Altın Çocuk Kadını ise Bond filmlerinde olduğu gibi Altın Çocuk‘a koşulsuz destek veren “İyi Kadın“: Sevda Nur. Filmin başlarında Altın Çocuk ile git gide yükselen kimya, ihanetini ölümüyle ödeyen Helen’in ölmesinden sonra onları bir ikiliye dönüştürür. Özellikle Altan Özbay‘ın yani Dimitrus’un eona “sahip olmasını” engellemek için verdiği mücadele ve son anda gelen haberle elinden kurtulması dışında Altın Çocuğu karşılıksız teselli eden, gözüpek bir kadını olan canlandırmış Sevda Nur. Ayrıca sevişme sahnesinde yer alamsa bile birkaç cüretkar sahnede de yer alıyor.
Bond filmlerinde yazıyla Bond’un yakında yeni bir macerayla geri döneceğini okuruz. Altın Çocuk‘da ise bizzat Altın Çocuğun kendisi Ortaşark‘da görüşeceğimizin müjdesini veriyor filmin sonunda
Bütün bu benzerliklere ve alıntı sahnelere rağmen filmi bir Thunderball uyarlaması ve Remake olarak ele almamız güç. Film herşeye rağmen kendine has bir tarz yaratıyor. Bunda oyuncular dışında yönetmen Memduh Ün‘ün de katkısı yatsınamaz. Zaten bu sebepten Göksel Arsoy’un 1966‘da bir ajanı canlandırdığı film o kadar tuttu ki aynı tarzda seyreden üç film daha çevrildi: Altın Çocuk Beyrut’ta (1967), Ortaşark Yanıyor (1967) ve Altın Avcıları (1968).
60lı yıllarda sarışınların iyi bir ajan olabileceğini bizlere gösteren Göksel Arsoy‘un izinden giden Daniel Craig‘e Allah zeval vermesin diyoruz.
Filmin Müzik Deşifresi:
Süheyl Denizci Orkestrası’nın çaldığı ve Ayten Alpman‘ın seslendirdiği Altın Çocuk şarkısı ile başlaması bile hem Bond filmlerine güzel bir gönderme hem de kült veya fenomen bir film olması için çok önemli. Jenerikte kullanılmış ardından filmde bol bol Süheyl Denizci Orkestrasını dinliyoruz… Tabi Yeşilçam djlerimiz James Bond plaklarını kullanmayı ihmal etmemişler.
Göksel Arsoy Altın Çocuk filmini anlatıyor:
“1966’nın mayıs ayında ‘Altın Çocuk’ adlı Türk James Bond’unu anlatan filmi çekmek için Londra’ya gittik. Sunday Times gazetesinin yardımıyla Avustralyalı, İngiliz, Fransız ve İtalyan olmak üzere dört kız bulundu. Kızlar seksi ve çok güzeldi. Londra Büyükelçimiz Zeki Kuneralp’in yardımıyla dürbünlü tüfek ve Bond çantasını kamera önüne taşıdım. Adamlar o tüfeği kullanmama bile izin vermek istemedi. Onların Bond’u ise Kapalıçarşı’yı talan ediyor, kimsenin sesi bile çıkmıyor. Üzülüyorum. İngiliz medyası o dönem bana büyük ilgi gösterdi, televizyon programlarına çıkarıldım. “Türk James Bond’u İngiliz James Bond’una karşı” gibi başlıklar atıldı. O film büyük iş yaptı ve Arap ülkeleri devreye girdi. Büyük talep olunca da Bond serisi olan ‘Altın Çocuk Beyrut’ta’, ‘Orta Şark Yanıyor’ ve ‘Altın Avcıları’ filmlerini çektik. Arap aleminin en ünlü yıldızları filmlerimde oynamak için yarış ediyorlardı. Samira Ahmed, Meryem Muhammed, Tarup bunlardan bazılarıydı. Lübnan savaşı başlayınca ‘Altın Çocuk’ filmlerine ara vermek zorunda kaldık...”
Yazanlar: Ercan Demirel ve Utku Uluer
Görseller: Utku Uluer ve çeşitli websiteleri
not: 2009 yılındaki yazımızın güncellenmiş halidir
Tek kelimeyle süper, doyurucu bir yazı olmuş Altın Çocuğu bekliyoruz 🙂
NostaljiKral – YeşilçamEvi