Tutkulu, karşılıksız aşklar: Acı Hayat (1962)

acı hayat banner 1962

Salon filmlerinin umutsuz, karşılıksız aşkları çokça işlenir Yeşilçam’da. Kalıp bellidir zengin kız fakir oğlan ya da fakir kız zengin oğlan ve kötü kadın ya da adam. Bu üçgen içinde yaşanır her şey. Verem olunur, kör olunur, aşkı uğruna cinayet işlenir ve fakat yine de mutlu sonla biter filmler.

Kadının toplumsal hayattaki belirlenmiş rolü, popüler Yeşilçam filmlerine sorgulanmadan, dahası bu konumu perçinleyen öykülerle yansır. Aile içindeki hiyerarşi içinde, itaat eden bir konumdur bu. Var olan kurulu ve dayatılan sistemi onaylayan, devamını savunan filmlerdir popüler Yeşilçam filmleri. Kadın da bu düzen içinde payına düşeni, tıpkı gerçek hayattaki gibi filmlerde de alır. Bu erkek egemen sistem içinde ailesine, eşine boyun eğen de, aşkı uğruna olmadık özverilerde bulunan da, her türlü ezaya boyun eğmek zorunda kalan da kadındır. Bu konumu sorgulayan, gerçekçi filmler de vardır.

50’li, 60’lı yıllarda kadın erkek ilişkilerini anlatan, karşılıksız, umutsuz aşkların yaşandığı öykülere de rastlarız unutulmaz önemli filmler içinde. Bu filmlerin kadın kahramanları alt sınıftandır genellikle. Manikürcü, konsomatris, hayat kadını…

Kadınla erkeğin alt sınıftan olduğu, birinden birinin sınıf atlayarak geçmişinden ve sevgilisinden intikam almaya çalıştığı öyküler de çokça işlenir yine bu dönemde. “Acı Hayat” (Metin Erksan, 1962), hem gerçekçi hem de yalın, büyüleyici anlatımıyla önemli örnekler arasında yer alır.

acı hayat 1962

Sınıf atlama düşlerinin, sınıfsal çelişkilerin kararttığı hayatların şiirsel bir dille anlatıldığı bir tutku ve karşılıksız aşk öyküsü “Acı Hayat”ta, köy filmlerindeki başarılı toplumsal gerçekçi anlatımını bu kez kent atmosferinde sürdürür Metin Erksan. Film yoksul bir tersane işçisi olan Mehmet’le (Ayhan Işık), kuaförde çalışan manikürcü Nermin (Türkan Şoray) arasında geçen şu diyalogla başlar;
Nermin: Seni seviyorum Mehmet.
Mehmet: Ben de seni Nermin. Hem de aşkların en büyüğüyle seviyorum seni.
Nermin: Hiç ayrılmak istemiyorum senden.
Mehmet: Artık evlenelim Nermin.
Nermin: Evlenelim Mehmet. Bizim de bir yuvamız olsun, çocuklarımızı büyütelim orada.
Mehmet: Hemen bir ev arayalım. Kazancıma uygun bir yer bulunca yıldırım nikâhıyla evleniriz.

SINIF ATLAMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Galata Köprüsü üzerinde İstanbul manzaralı bu konuşmanın ardından genç sevgililer ev aramaya koyulurlar. Fakat hayat o yıllarda da yoksullar için pahalıdır. Bütçelerine göre ev bulmak kolay değildir. Manikürcü Nermin’in çalıştığı kuaföre gelen varsıl kadınlar Fransa’ya gitmekten, Paris’te olmaktan, oralardan kürk almaktan, Monte Carlo radyosunun mücevherlerden bahseden moda yorumcusunu dinlemekten söz etmektedirler. Mehmet tersanede kaynak yaparken, manikürcü Nermin bu konuşmaları içlenerek dinler.

aci-hayat-1962

Ender (Ekrem Bora), Nermin’in evlerine maniküre gittiği zengin ailenin şımarık züppe oğludur. O yıllarda zenginlik gösterisi olan lüks otomobiliyle, yaşadığı gösterişli hayatla ve tabii ki içki içirip sarhoş ederek Nermin’i baştan çıkarır. Zengin biriyle evlenip yaşadığı yoksul hayattan kurtulmak Nermin için de caziptir.

Bu film, diğer birçok filmde yaygın bir biçimde popüler yolla gönderme getiren ve gündemi meşgul eden sınıfsal bilincin nasıl oluştuğunun bir göstergesi olarak ele alınabilir. Dönem sineması, dönemin toplumsal dinamiklerinin paralelinde sınıf olgusunun ve sınıfsal değişimlerin kamuoyunu/seyirciyi çok meşgul ettiği ve bu ilginin film yoluyla pekiştirildiği örneklerle doludur. Sınıf atlamanın popüler filmlerle yürek ferahlatan bir biçimde ‘kolay’ olacağını pekiştiren yanlış bilinç Yeşilçam filmleriyle yaygınlaşmıştır. ‘Acı Hayat’ bu eğilimi yeren, en azından sorgulatan gerçekçi yaklaşımları olan bir filmdir.” (Yeşilçam Öykü Sineması. Serpil Kırel. Babil Yayınları, İstanbul 2005)

acı hayat 38

Bir yandan Nermin’i elde edebilmek için her yolu deneyen, kur yapan Ender, bir yandan “Görüyorsun halimizi, hiç olmazsa sen kendini kurtar. Ne yap yap dükkâna gelen zengin müşterilerden biriyle muhakkak evlen, kurtul bu hayattan. Acı ama doğru söylüyorum, kızma bana. Sen hayatı benim kadar bilmezsin. Zengin koca aramak ayıp değil kızım, yoksa hayatın boyunca yoksulluk çekersin” diyen yoksulluktan bunalmış annesi Nermin’in direncini iyice kırmakta, kafasını karıştırmaktadır. Sonunda Nermin bütçelerine göre bir ev bile bulamamanın, yoksul bir hayatın verdiği sıkıntılara yenik düşer ve zengin bir hayatı tercih eder.

Seçimini sonradan karşılaştığı Mehmet’e, “Doğduğumdan beri gördüğüm sefaletten korkmuştum, zenginliği tercih ettim.” diye anlatmaya çalışır. Bir kiralık ev bile tutamayan Mehmet’e piyangodan büyük ikramiye olan bir milyon lira çıkar. Mehmet artık milyoner bir zengindir. Yeni zengin Mehmet, lüks apartmanlar yapan bir müteahhit, gece kulübü işleten acımasız bir iş adamı olur. Kendisini daha iyi bir hayat uğruna terk eden, aşkını değil de parayı tercih eden eski sevgilisinden intikam almaya yönelir. Bu duygularla çok acımasız davranır Nermin’e. İntikam duygusuyla Ender’in kız kardeşiyle birlikte olmak da öfkesini dindirmez Mehmet’in. Bütün öykünün özünü simgeleyen asansör metaforu toplumsal dönüşümü anlatması ve filme kattığı görsel zenginlik, anlatım gücü bakımından Metin Erksan’ın ustalığının göstergelerindendir.

Mehmet asansörle yukarı çıkarken, Nermin aşağıya iniyordur.

bitterlife01_zpsda021a25

Acı Hayat

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir