Değerli okuyucular biliyorsunuz site olarak özellikle 70’lerin avantür film olarak da adlandırılan vurdulu kırdılı aksiyon filmlerine özel bir ilgimiz var. O dönem yıldızlaşmış olan kadın oyuncularımıza da pozitif ayrımcılık yapıyoruz ve elimizden geldiğince, biraz o sevdiğimiz filmlerin ruhuna uygun olarak, bu isimlere yer veriyoruz. Ses dergisinde döneme ışık tutan bu yazıyı da sizlerle paylaşmak istedik!
******oOo******
Mali güçleri renkli film yapmaya yetmeyen şirketler, avantür filmlere yöneldi. Bu da en çok Yeşilçam’ın soyunan kadınları Figen Han ile Melek Görgün’e yaradı…
Türk sinemasına «renkli filmin» getirdiklerinden biri de, ölen-kalan sayısının belli olmadığı, adım başında silahların patlatılıp yumrukların konuştuğu siyah-beyaz avantürlere yeşil ışık yakması; Yeşilçam’ın da bu tür filmlerin sayısını çoğalttıkça çoğaltmasıdır. Bunun sebebi de açıktır. «Salon filmlerinin» seyircileri, renkli filmle karşılaştıktan sonra siyah-beyaz filme itibar etmez olmuşlardır. Bunun tabii sonucu olarak o gün, bugün Yeşilçam’da siyah-beyaz salon filmi çekilmemektedir zaten… Peki, mali güçleri renkli film yapmaya pek müsait olmayan yapımcılar ne yapacak? Onlar da avantüre dönecekler tabii. Üstelik avantür filmlerin seyircisi «renk»konusunda da fazla müşkülpesent değildir.
Bu durum sinemada en çok Yeşilçam’ın soyunan kadınlarına yaradı. Önce Feri Cansel ikinci derecede rollerden başrollere atlayıp, «yıldızlar» kervanına katıldı. Sonra Seher Şeniz, afişlerde üst sıralara doğru atağa kalktı. Bir başka politikayı izleyen iki «vamp kadın» da 1970-71 sinema sezonu içinde, bir zamanlar jenerikte bile zor rastlanan adlarını, afişlerin baş köşesine yerleştirmeyi başardı. Hemen bütün başrol oyuncularının soyunma konusunda «tahdit» koymaları, bu konuda sınır tanımayan Figen Han-Melek Görgün ikilisinin lehine işledi, belli bir tür filmi aralarında parsellediler. Şimdi o türden hangi filme baksanız, başrolde ya Figen Han‘ı görüyorsunuz, ya Melek Görgün‘ü, ya da ikisini birden…
«Tür», yukarıda anlattığımız çıplaklık unsurunun ağır bastığı «aventür» filmlerdir tabii. Romanlardaki bütün detektiflerin birer uçarı çapkın olmaları, birinci sayfadan sonuncuya kadar birçok kadınla ilişki kurmaları, aynı şeye filmlerde de aynen rastlanması tesadüf değildir elbet. Büyük çoğunluğu itibariyle dedektif romanlarının okuyucuları da, avantür filmlerin seyircileri de iki şey ararlar. Seks ve kavga… Figen Han‘la, Melek Görgün‘ün şöhret grafiklerinde rastlanan yükselme, ikisinin de bu tür filmlerde işin ‘kavas’ yönünü yüklenen jöne karşılık «seks»i temsil – etmelerindendir.
Figen Han, Yeşilçam’da ne umdu, ne buldu?
Figen Han, 5 Şubat 1950’de İstanbul‘da dünyaya gelmiş. Bursa Kız Lisesi‘ndeyken evlenip öğrenimi bırakmış. Sonra boşanmış ve 1965 yılında sinemaya girmiş, ilk filmlerinde, kendi deyimiyle, üç-beş planlık rollerde «harcandıktan» sonra sinemaya bir yıl ara vermiş. O zamanlar, «masum kız» oynamak istermiş Figen Han. Sinemaya ikinci gelişinde «vamp»yani «kötü kadın» olmayı denemiş… Böylece afişlerin alt sıralarında kendisine bir yer edinmiş. Sonra, Figen Han‘ın sinema hayatında, afişlerde yukarıya doğru bir çıkış başlamış ve «Bir Çuval Para» adlı filmle arzuladığı şeye kavuşmuş, başrol oyuncusu olmuş. O filmden sonra «Kralların öfkesi», «Demir Yumruk», 10 Küçük şeytan», Sevde öldür»de hep başrol oynamış…
Figen Han bundan sonrası için «Sinemada bugünkü durumuma gelebilmek için çok çalıştım» diyor. Bana kalırsa tipim masum rollere daha çok gidiyor. Daha doğrusu aynaya baktıkça kendi kendime, “Yüzüm vücudumdan daha güzel’ diyorum. İnşallah ileride ‘masum başroller’ de oynarım…
Talih kuşu, Melek Görgün’ün başına Adana’da kondu
19 Ocak 1949‘da doğan Melek Görgün, Figen Han‘dan bir yaş büyük, 22 yaşında… İşin aslına bakarsanız Melek Görgün sinemaya hevesiymiş ama doğrusu istenirse «Talih Kuşu»nun bir gün başına konacağını hiç ama hiç düşünmezmiş. Eh, aynı durumda siz de olsanız düşünmezsiniz.
Adana‘dasınız… Bir terzi atölyesi açmışsınız. Hem burada çalışıyor, hem mankenlik yapıyorsunuz. Sinema denen «Zümrüdü Anka Kuşu» İstanbul’lardan nasıl gelsin de sizi bulsun?
Ama olmuş işte… «İnce Cumali» adlı filmi çevirmek için filmciler Adana’ya gelmişler. Bu arada filmde oynamak için bir genç kıza daha ihtiyaç «hasıl olmuş», araya eş-dost tanıdık girmiş ve böylece Figen Han‘dan 2 yıl sonra, 1967’de Melek Görgün de sinemaya girmiş. Bir yıl sonra istanbul’a gelmiş… «Tarkan»da, «Mete Han»da, «Bu Ne Biçim Hayat»ta oynamış.
O yıllarda sinemadaki durumu pek parlak değilmiş Melek Görgün‘ün. Bu yüzden daha çok mankenlik ve fotomodellik yaparmış. Sonra bakmış ki «soyunan kazanıyor», o da başlamış soyunmaya…
Üç ay içinde tam 5 filmin başrolünde oynayan Melek Görgün, «Sinemada şimdilik iddiam yok» diyor. “Bence bir insan önce bir şeyi gerçekleştirmeli, sonra konuşmalıdır. Yalnız şu kadarını söyleyebilirim. Şu andaki durumumdan memnunum. Mesleğimde daha ilerleyeceğimi umuyor ve yarına güvenle bakıyorum»
(Ses Dergisi-31 Temmuz 1971)
Not: Ses Dergisindeki bu yazı Turknostalji.com sitesi tarafından da yayınlanmıştı. Biz habere farklı olarak aksiyon içeren bazı görseller ekledik.
avantür