Yirmi yaşlarımın sonuna gelip otuz bunalımını yaşamadan önce zamanı geriye almak ve Yeşilçam’ın kanımca ivedilikle araştırılması gereken yılını yani 1975’i yakalamak isterdim. Aram Gülyüz 2014’te rejisörlüğünü üstlendiği “Zaman Makinesi 1973” filminde 1973 yılına götürüyordu kahramanını. Usta rejisörümüzden rica etsem, filmin devamını çekse ve beni merkeze alsa keşke. Arzumu yerine getirip 1975’e ışınlasa. Ne mümkün!
1975 yılı Yeşilçam için neden önemlidir? Ajda Pekkan şarkılarının kulağımızın pasını sildiği, roman uyarlamalarının, ağır melodramların yavaş yavaş sahneden çekildiği, yeni denemelerin yerini kolaycılığa bıraktığı, efil efil esen yaz rüzgârının kıyafetleri uçurduğu yıl olması bakımından mı önemli? Kabul, son yazdığım herkese garip gelebilir. Ancak 1974 yılında çekilen ve İtalyan erotik sinema anlayışının ülkemizdeki yansıması “Beş Tavuk Bir Horoz” filmiyle rüzgâr hiç olmadığı kadar sert esip üstte başta ne varsa alıp götürüyor.
Erotik furya her ne kadar üzerine sayfalar dolusu kitap yazılması gereken bir döneme tekabül etse de, günümüzün mahvolan ahlak anlayışında da payı var. Çöküşü döneminde görmek için 1975’a ışınlamak isterdim kendimi. O günlerden bugünlere gelindiğinde eriyip biten çok şey var. İşte tek filmin cebindekiler..
Temel Gürsu’nun malum yılda Suavi Sualp ve Erdoğan Tünaş senaryosuyla çektiği Baldız, Yeşilçam erotik komedileri arasında mizah gücü yüksek çalışmalardan biri olsa da, erkek tarafındayım demesi ve kadını yok hükmünde saymasıyla iç karartıyor. “O dönemde ve ataerkil toplumda nasıl olacaktı ki” dediğinizi duyar gibiyim. Burada asıl kastettiğim, Kadir İnanır gibi erkek gibi erkek modeli üzerinden ülkedeki bütün erkekleri taraf bellemesi. Suçlu kim? Klişe olacak belki, parayı suçladım gitti!
Baldız, iyi çekilmiş ve işçilik olarak başarılı. Rejisör Temel Gürsu, yıldız Kadir İnanır ile sinemaya yeni yeni ısınan Müjde Ar’ı başrole, Ali Şen’i, Mete İnselel’i, Necdet Yakın’ı, Oya Öge’yi, Levent İnanır’ı, Renan Fosforoğlu’nu, Sabahat Işık’ı, Müşerref Çapın’ı, Zeki Alpan’ı yan rollere yerleştirmiş. Her anlamda doğru oyuncular. Bu kalabalık ekipte Ali Şen ve Mete İnselel zaman zaman başrole sıçrıyor. Her iki sanatçı da olağanüstü oyunculuk sergileyerek herkesi sollamış. Araya anı sıkıştırayım, Ali Şen’in filmdeki sahneleri Cem Yılmaz’ın da dikkatini çekmişti. 1-2 yıl önce sosyal medyada filmden Ali Şen’li bir sahneyi paylaşan Cem Yılmaz, Ali Şen’i seslendiren usta tiyatrocu ve seslendirme sanatçısı Rıza Tüzün’ün soyadını Tüzül diye yazmıştı. Yanlışı düzeltenlerden arasındaydım. Aman ne onur Gördüğünüz üzere “Baldız” Cem Yılmaz’ın bile dikkatini çeken kayıtsız kalınması zor bir yapım.
Almanya’ya çalışmaya gitmesine rağmen çulsuz çulsuz memleketine dönen Hasan Terbasan (Kadir İnanır), kasabanın meydanında Naciye Arnamus’u (Müjde Ar) görür ve bıyığın burmaya başlar (gururlan dostum). Naciye’nin ismini değil, yalnızca Şükrü Arnamus’un (Ali Şen) kızı olduğunu öğrenir. Evine ayak basar basmaz babası (Zeki Alpan) tarafından beşik kertmesi ile izdivaç kuracakları haberini alır. Beşik kertmesinin Arnamus ailesinden olduğunu öğrenen Hasan “eh ne yapalım, sizi kıracağıma kafamı kırarım” diyerek rıza gösterir. Şükrü Arnamus (Ali Şen) kasabanın para babasıdır ve Terbasan ailesine maddi anlamda kol kanat germeye hazırdır. Ne de olsa Terbasan ve Arnamus aileleri yakında akraba bağı kuracaktır. Aileler birlikte yemek yerken filmin yanlış anlaşılması devreye girer ve film bunun üzerinden ilerler. Tabi yanlış anlaşılma faslını geçerken futbol maçı anlatımıyla süslenen sevişme sahnesinden horoz dövüşlerine, yalanlardan kız kirletme sorumlularının aranmasına dek bir dolu enteresan ânı da geçmiş oluruz. Bütün bu hengâme sonrası finale geldiğimizde karakterlerin hepsi kazançlı çıkacak, oysa gerçekte tek kazananın yine “kim bu” diyen ve eli bıyığına giden “erkek” olacağı idrak edilecektir.
Kadir İnanır’ın “Kadirizm” felsefesi(!) bir döneme damgasını vurmuştu. Mizah zengini ülkemiz, bu felsefeyi de özümsemiş ve yeterince sömürmüştü. Tanımını yapmakta zorlanacağım bu felsefenin dinamiklerinin de yazılı şekilde ifade edilemeyeceğini ve görsel olarak belleklere yerleştiğini düşünüyorum. Dolayısıyla “Kadirizm nedir, yazınız” sorusunu boş bırakan okuyuculara gidiş/düşünce puan vermek boynumun borcu.
1975 yılından önce de ağır abi pozlarıyla sinemada boy gösteren Kadir İnanır, tam olarak 1976 dan itibaren maço kimliğini bulmuş ve ağzından sıkça “döverim ülen” ifadesi çıkmaya başlamıştı. Sanki yeni rollerini daha bir benimsiyordu. Çok sevdiğim, hatta taptığım Zeki Ökten’in yine taptığım filmi “Askerin Dönüşü”nde (1974) unutulması zor rolün altından nefis bir şekilde kalkan Kadir İnanır, bıyıksız ve masum haliyle etrafında dönenlere anlam vermeye çalışıyor ve çektiği vicdan azabına hem psikolojik hem fiziksel yönden esir düşüyordu. Zamanla bıyık yeniden çıktı ve “ Baldız ”da filmin başlangıcı ve finalini bağlayan unsur haline geldi. Neyse ki, Kadir İnanır “ Baldız ” vb. filmlerle inşa etmedi kariyerini. Son yıllardaki tutum ve davranışlarına sinirlensem de, Türk Sineması’nın en iyi oyuncularından biri olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Filmografisindeki inciler fazla. Baldız’a iş kazası desem, herhalde üstüme çullanmaz kimse. Kanımca, “Kadirizm”in doğuşuna Baldız filmiyle tanıklık ediyoruz. Belki astığım astık, kestiğim kestik Kadir İnanır portresi görmüyoruz, ama çapkın mı çapkın, uçan kuşu kovalayan ve kendisine zarar vermeye gelenleri kendisine benzeten bir karakter var filmde. Sanırım “Kadirizm”in kadınlara bakış açısı haşin davranmaktan geçiyor. Bununla birlikte, yukarıda bahsettiğim futbol maçı anlatımıyla süslenen sevişme sahnesi hem erkek sporu futbolu çiğ estetikle kullanıyor hem de saldırgan erkeğe teslim olan kadını göstermesiyle haşinliğin çehresini değiştirip onu eğip büküyor ve günümüze dek uzatıyor. Youtube’da arama kısmına Baldız yazdığınızda bilin bakalım ne çıkacak? Sahnede futbol anlatımı ve erkeğin idare ettiği sevişme dışında bir de horoz (Kara Murat derler ona) var ki, bu hayvancağızın neyi simgelediğini yazmama gerek yok.
Baldız ‘da Kadir İnanır’ın Hasan karakterine zarar vermeye gelen biri var dedik, bu kişi Mete İnselel’in canlandırdığı Şükrü Arnamus’un saf oğlu Azmi. Film içinde yoldan çıkan erkeği temsil eden Azmi, horoz dövüşüyle vakit geçiren bir adamken kadın avcısına dönüşüyor. “Kadirizm” sağolsun. Tiyatro sanatçısı Mete İnselel tipinin kurbanı mıydı acaba? Öyle ya, ışınlanmak istediğim 1975 yılından önce “Köyden İndim Şehire” (Ertem Eğilmez), “Salako” (Atıf Yılmaz), “Yüz Lira İle Evlenilmez (Osman Fahir Seden), “Çam Sakızı” (Hulki Saner), “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” (Ergin Orbey) gibi filmlerde irili ufaklı rollerde oynayıp sivrilmişti Mete İnselel. Ne yazık ki sivrilmesi işine yaramadı. Tipi hayli ilginçtir, ama bu onu katmansız rollere mi itmeliydi diye sormak lazım. Azmi neyin tezahürü? Güzel kadınlara ulaşmayacağına emin, bal gibi tanıdığımız o sokaktaki insanın mı? Dış görünüşünü beğenmeyen, geçim sıkıntılarının arasında boğulmuş insanın perdede görmek istediği karakter midir Azmi? Öyle ya Hasan Terbasan nerede, Azmi Arnamus nerede? İnsanlar perdede gördüğü Hasan ile “gurur duyarken” , Azmi ile olmayı arzuladığı yere gitmenin mümkün olduğunu mü düşünmekteydi? Aydemir Akbaş’ın erotik filmlerdeki karakterleri de böyle değil miydi? Kanaat sizin.
Mete İnselel, jest ve mimikleriyle fark yaratmakta, hamuru, mayası belli. Ondan yeterince yararlanamayan Yeşilçam kusurlu. Karakter tasvirinde duyduğumuz “Şey ben tarifi unutmak ben, heh gidip enişteye sormak”, “bir yere bindirince durur artık”, “şişeye ateş edip deliği vuruyorum” gibi tuhaf repliklerle cinselliği öğretmeye kalkışmak, acıdır ki bugünün insanını da etkilemiştir.
Mikrofonu Ali Şen’e vermenin onurunu tatmama müsaade edin. Hayran kitlesi günden güne genişleyen sanatçıyı, hiç konuşmasa bile kahkahalarla izlersiniz. Rıza Tüzün ismi de Ali Şen’in oyununa inanılmaz derece katkı sağlayıp boyut katıyor Baldızda. Oyunculuğuna laf etmeyeceğim, O’nla başlayıp Müjde Ar ve Oya Öge ile bitireceğim meseleyi. Şükrü Bey alışıldık babalardan değil, güç durumda kalan kızına kıyamıyor. Senaryoda iyi tasarlanmış. Tonton bir baba ve karakterin gelgitli hallerini pek güzel göstermiş. Kızının başına gelen felaketin sorumlusunu düşünen Şükrü Bey, zihnini mahallenin bütün dükkânlarında gezdiriyor ve dondurmacı, kasap, manav ve doktor dörtlüsünü yokluyor. Hayallerin alegorisi adeta Müjde Ar fantezisine dönüşüyor. “Dondurma yiyen Müjde Ar” görüntüsü sinekten yağ çıkarmaktır kanımca. Bu anlarda ortaya çıkan efsanevi sanatçı Kamer Sadık gülümsetse de, hızla kendime gelip filmin arkasındakilere teessüflerimi bildiriyorum. Filmde çıplak gözüken üç kadın (biri erotik furyanın gizli kahramanlarından Gülten Kaya) yer alsa da, amaç Müjde Ar’ı seksi göstermek.
Ona sahneler icat etmek. Müjde Ar’ın da filmografisini daha düzeyli yapımlarda sürdürmesi ve cüretkârlığının oyunculuğunu gölgelemediği dünya inşa etmesi hayranlık uyandırıcı. Ellerim acıyana dek alkışlıyorum. Baldız da Hasan’ın beşik kertmesi Fikriye’yi oynayan Oya Öge ise Müjde Ar’dan daha çok alkışlıyorum. Baldız dışında gürültülü Ahmet Özhan filmi “Küçük Bey”de (Reji Hulki Saner-1974) ve Kemal Sunal’ın sinema yazarları tarafından görmezden gelinen harikulade filmi “Yüz Numaralı Adam”da (Reji Osman Fahir Seden-1978) gözüken Oya Öge, üç filmde de benzer rollerde. Kilolu ve çirkin ya (kime göre?) vurun abalıya. Nerede Müjde Ar, nerede Oya Öge. Oya Öge filmde yer alacak ki, biz Müjde Ar’a daha çok yaklaşacağız. İşte bir yaklaştık, pir yaklaştık. Bugün hala Müjde Ar’ı Youtube’dan tanıyor bazı çevreler. Anlayacağınız eridik ve bittik. Zaman makinesi de kurtarmaz bizi.
Yazımı nihayetlendirmeden önce yaşayıp yaşamadığı hakkında malumatımın olmadığını Oya Öge’ye ve onun nezdinde bütün kadınlara selam ola!
Kaynak : www.sinematurk.com
One thought on “Kadirizme Hapsolmuş Baldız (1975)”