Kayıp Hazine – Nerede bu Filmler?

bindefa-cirkin-cifte 7 belalilar kayıp

Senelerdir kayıp filmlerin peşindeyiz. Değerli Nizam Eren‘de bu konu hakkında çok değerlibir yazı yazmış kendisinin izni ile Sinematik Yeşilçam’a da bu yazısını ekledik:

Nizam Eren, başta Yılmaz Güney olmak üzere, kayıp ya da kaybedilmiş filmleri araştırıyor ve nerede olduklarını soruyor.

——<oOo>——

12 Eylül 1980 Askeri darbesi…kimine göre ihtilal…kimine göre cunta !
Dönem kimini vatandaşlıktan çıkardı, kiminin yapıtlarını topladı, yasakladı kimini işkencelerden geçirdi, sakat bıraktı. Kimini de astı !
Bu araştırma, 77 yaşında ki saygın bir sinemacı ile sohbet sırasında ortaya çıktı. Öyle saygın ki Adana Altın Koza Film Festivali’nde adına müze-sergi açılacak kadar saygın.
Oynadığı onlarca ve yapımcısı olduğu filmler ile saygın. Ülkemiz sinemasına kazandırdıkları ile saygın. irfan atasoyAdı: İrfan Atasoy
Ama o aynı zaman da bir 12 Eylülzede. Çünkü Yılmaz Güney’in oynadığı bazı filmlerin yapımcısı. El konan filmlerini 32 yıldır hala alamayan bir yapımcı. Sahip olduğu ve büyük emeklerle ve büyük paralarla çekilen filmlerinin hala ne olduğunu devletten öğrenemeyen biri. Sanatçı !
1983 Haziran’ı…
Beyoğlu Emniyet Amirliği, sivil polisler eşliğinde (Sıkıyönetim Komutanlığı emri ile) daha önceden tespit ettikleri Yılmaz Güney filmlerinin olduğunu saptadığı ya da sandığı her yapımcının yazıhanesine baskın yapar. Raflardan kutular indirilir içlerine bakılır, depolara inilir ve buldukları her türlü materyali (negatifler, pozitifler, fragman, afiş, foto, film) bazılarını tutanak ile bazılarını herhangi bir evrak tutmaksızın alırlar. Diğer deyişle el koyarlar . Negatiflere el konulmak demek o filmi bir daha basamamak, çoğaltamamak demek. Kaybolur ya da yanar ya da parçalanır ise tarihin karanlık derinliklerine yolculuk demek. Bu sinema filmi ise koca bir kültürel hazinenin yitirilmesi demek.

abdurrahman keskiner
Yılmaz Güney’in iş arkadaşı ve Umut Film’in sahibi Abdurrahman Keskiner’e göre Kürt oluşu ile ilgisi yoktu.

Şu an Türkiye Sineması kayıp hazinesini arıyor.
Bu araştırmanın ve yazının amacı da bu hazinenin bulunmasına katkı sağlamak dışında bir amaç taşımıyor.
Peki ama onca sakıncalı sinema adamı varken neden Yılmaz Güney filmleri?
Aslında el konan bir çok film olmasına karşın o ana kadar hiçbir sinema adamı Cumhuriyet savcısını vurmaktan yargılanmamıştı. Bu devlet otoritesini sarsan bir olaydı ve daha da kötüsü devletin elinden kaçmıştı. Hem de darbe sonrası ve yönetim askerlerin elinde iken. Ağca, sivil yönetim sırasında kaçırılmıştı. Bu affedilebilirdi ama Yılmaz Güney askerlerin elinden kaçmıştı ve kaçırılmıştı.
Yılmaz Güney’in iş arkadaşı ve Umut Film’in sahibi Abdurrahman Keskiner’e göre Kürt oluşu ile ilgisi yoktu. Zaten o zamanlar ‘’kürtçülük’’ de yoktu, Yılmaz’a kürtlerin sahip çıkması da. Olay tamamen başkaydı. ‘’Yılmaz Güney’i bitirme operasyonuydu diyor ve ekliyor: ’’.. o zaman Erman Han‘daydım . Sivil polisler geliyorlar ve ne var ne yok indiriyorlar. Kutuların üzerlerine bakıyorlar ve Yılmaz Güney yazıp yazmadıklarına bakıyorlar, bulamayınca da sekretere soruyorlar. Sonra Emniyet’ten bana bir telefon geldi ve filmleri teslim etmem istendi ama bende olmadığını söyledim. Hiç çekmedim ki? Sonra Dadaş filme gitmişler ve Kadir Kesemen bazı filmlerini teslim etmiş. Sonra bir ihbar olmuş ve tekrar gelip fragmanlara el konulmuş. Asıl aradıkları 8-9 film . Bunlar , Kızılırmak Karakoyun, Hudutların Kanunu, Bana Kurşun İşlemez, Eşkıya Celladı, Eşrefpaşalı, Kovboy Ali, 7 Dağın Aslanı, Aslanların Dönüşü .. işte bu filmler Dadaş filmden teslim alındı. Ancak Bu filmlerden bazılarının negatifi Sinema TV Enstitüsün de olabilir. Şeref Gür’ün de Kurbanlık Katil filmini teslim ettiğini biliyorum. Negatifini hem de.
‘’Ben filmlerin yakıldığına inanıyorum . Üstelik bu kararı veren güvenlik kuruludur‘’ diyor Abdurrahman Keskiner. Amaç her şeyi toplayıp, yasaklayarak Yılmaz Güney adını unutturmaktı.

Bazı talihin yaver gittiği anlar ya da şanslı filmler de vardı. Örneğin İlkiz Film’in yapımcısı olduğu Silah ve Namus ile Sahtekar adlı filmler, İrfan Film’in deposunda aranmasına rağmen ele geçmemişti. O dönem de hakları elinde bulunduran İrfan Film daha sonraki aylarda (belki de yapımların artık vizyon bulma şansı olmaması nedeniyle) filmlerin haklarını İlkiz Film’e iade edecekti.
İrfan Film’den teslim alınan siyah-beyaz filmler :

bindefa-cirkin-cifte
Bin Defa Ölürüm, Çirkin Kral Affetmez, Çifte Tabancalı Kabadayı, Çifte Yürekli, İnce Cumali, Kan Su Gibi Akacak, Korkusuzlar, Kanımın Son Damlasına Kadar, Piyade Osman, 7 Belalılar.

Tutanak ile alınan renkli filmler:
Canlı Hedef, Yarın Son Gündür

Bu filmlerden bu güne kadar haber alınamadığı gibi akibetinin ne olduğu hakkında da net bilgi yok.

Erman Film adına açıklama yapan Şeref Gür ise filmlerin yakılmadığını kayıp olmadığını ve bir yerlerde saklı olduğunu, günün birinde ortaya çıkacağına inanan 12 Eylülzedelerden. Erman  Film’e ait Kurbanlık_katil_film_afişiAla Geyik ve Şeref Film’den Kurbanlık Katil, kendi elleri ile negarif pozitif elde ne varsa  teslim ettiği ve bir daha da bulamadığı filmleri.

Şeref Gür, bu dönem de Yılmaz Güney filmlerinin toplatılma nedeni şöyle açıklıyor: ‘’solcu oluşu, komünist oluşu …’’

Ancak Gür, bir de  itirafta bulunuyor ‘’evet, yeteri kadar mücadele edip peşine düşmedik, mahkemeler açıp devleti zor duruma düşürmekten kaçtık. Malımıza sahip çıkamadık’’

Ama Hürrem Erman’ın oğullarının (Fuat Erman Nail Erman) bir umudu var . ‘’Elimizde eser işletme belgesi var. Olur da bir gün filmler ortaya çıkarsa, filme sahip olduğumuzu gösteren tek belge’’

2007 yılın da dönemin DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Yılmaz Güney’e ait yasaklanan 105 filmin akıbetinin ne olduğu hakkında  Kültür Bakanlığı yetkililerine sorar.

Bakanlık, 13 Aralık tarihli yazılı yanıtlar soruyu: “İçişleri Bakanlığından devralınan arşivimizdeki film kopyaları, depolama ve saklama şartlarının yetersizliğinden dolayı yıpranmış durumdadır” der. Aslında ne sorunun karşılığı verilmiş ne de bu yazıya konu olan araştırmaya detaylı bir yanıt alınamamıştır.

 

3954885555_e7b434afd2_oİçişleri Bakanlığı’n dan teslim alınan 28 adet film şunlardır:

Arkadaş, Aslanların Dönüşü, Acı, Bana Kurşun İşlemez, Bin Defa Ölürüm, Çifte Yürekli, Canlı Hedef, Baba, Çirkin ve Cesur, Çirkin Kral, Düzen, Eşkıya Celladı, Eşrefpaşalı, Endişe, Hudutların Kanunu, İzin, Korkusuzlar, Kozanoğlu, Kızılırmak ve Karakoyun, Kovboy Ali, Piyade Osman, Silah ve Kanun, Sürü, Şeytan Kayaları, Toros Kartalı, Umutsuzlar, Yedi Dağın Aslanı, Yedi Belalı Adam.

’Negatiflerin yapımcı şirketlere teslim edildiğini ama birer kopyasının bakanlıkta olduğunu belirtiyorlar ancak baskıların kısa ömürlü olmasından dolayı yıprandığını da ekleyerek bir nevi ‘’ biz üzerimize düşeni yaptık ama kader işte’’ diyorlar. Oysa ne negatifler yapımcılarda ne de pozitifler basılmış değil. Kopyaların İçişleri Bakanlığı’ndan Kültür Bakanlığı’na geçen 1986 lı yıllarda bile yapımcılar filmlerin peşin de koşmuş ama bir haber alamamıştır.
2011 yılına geldiğimiz de ise devlet geçmişinden özür dilercesine bir adım atmaya çalıştığını görüyoruz. Yakılmamış, yıpranmamış ve hala elde var olan 11 Yılmaz Güney filminin restorasyonunu yapıp DVD’sini çıkarıyor, restorasyonunu üstleniyor. Basın açıklaması ise ironik ‘’ DVD’ler Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve TBMM’nin yabancı konuklarına hediye edilecek…’’
Bakan Ertuğrul Günay’ın o dönem açıklaması itiraf niteliğindedir ‘’ Artık filmlerin, yakıldığı, yok edildiği bir dönemi geride bırakan sanat ve kültürüne değer veren bir Bakanlık bulunmaktadır. Bu çalışma bir nevi devletle Yılmaz Güney’i barıştırma adımıdır ve prestij niteliğinde bir eserdir.’ Filmlerin yakıldığı, yok edildiği derken..?
Diyor… Diyor ama Fatoş Güney’in tüm ısrarlarına karşın devlet tv si TRT de Yılmaz Güney filmlerini hala yayımlanamıyor…
Bakan Günay, bir şey daha demiyor: 12 Eylül darbesinin el koyduğu filmler ne oldu?

yol-suru-umut

Devlet suçlu ama peki 100 yıllık sinema tarihine sahip bu sektörde suçlu ya da sorumlu sadece devlet mi?
Onur Ödülü sahibi Türkiye’deki ender arşivcilerden, yazar Agah Özgüç ne diyor: ‘’Yılmaz Güney filmlerinin toplatılması siyasaldı tabi. Ancak içlerinde o kadar suya sabuna dokunmayan avantür vardı ki bari bunları almasalardı diyor insan. Laf aramızda o zaman kendi yaptığı filmler de çöp filmlerdi zaten. Yazdığı yönettiği vs toplam 111 Yılmaz Güney filmi kayıtlı bende..”
Aslında en büyük suç yapımcılarda. Kurbanlık Katil denen film ortada yok. İz de yok. Lütfi Akad’ın çok önemli bir filmidir. Şeref Gür bu filmin 16 mm’liğini Fatoş Güney’e düğün armağanı olarak verir ama o da ortada yok maalesef. Ferit Ceylan’ın çektiği Kanlı Ceylan filmi de ne olduğu belli olmayan filmlerdendir. Yol, Sürü, Umut gibi filmlerin son yıllarda yapılması sayesinde yurtdışına kaçırılma şansları oldu.

Çakırcalı Mehmet Efe
Bu önemli film de kayıp

Ferdinand Manukyan’ın Yıldız Film Stüdyosu vardı. Bina yıkılacak ve bir sürü yapımcıya haber gönderir, yetmez gazeteye ilan verir ‘’gelin filmlerinizi alın ‘’diye. Kimseden ses çıkmaz ve filmleri kapının önüne yığar. Kamyona yüklenen bu filmler şu an Sarayburnu açıklarında denizin dibindedir. Bu olayın tanığı da Çetin İnanç‘dır. Ne kadar yangın çıktıysa ya da depoları su bastıysa hangi filmlerin yitip gittiği kayıp mı hep meçhul oldu çünkü tek bir depo kaydı yoktu maalesef. Özen Film‘in işlettiği Çakırcalı Mehmet Efe, Barboros Hayrettin Paşa hep yangında yitip giden filmlerdi.
Mimar Sinan‘da bu filmlerin birer kopyası var mı ? diye sorduğumuz da maalesef bilgi alamıyoruz. Atomun formülü gibi saklıyorlar ve dışarıyla paylaşmıyorlar. 6-7 bin film olduğunu söylüyorlar ancak hangi filmler olduğuna dair bilgi vermiyorlar. Yunanistan’da 40 yıl sonra bulunan bazı yerli filmler kutudan çıktığında bakarlar ki çürümüş kağıt olmuş. Yunanlı yetkililere sitem eden yapımcılarımız ’…filmler sizin. Siz neden malınıza sahip çıkmadınız…” karşılığını alır.
Bizim kayıp filmlerimizin çoğu yabancı sinemateklerde olabilir. Ben İsrail Sinematek’ini gezdim 25 bin film var orada. Devletin işi bunu araştırmak. Bireysel bir mesele değil ki bu. Hem parasal hem de dediğin gibi kültürel miras bunlar. Almanya bu konuda öncelikli başvurulacak ülkelerden biri. Bereketli Topraklar Üzerinde bu ülke de bulunup restore edildi mesela. Benim evde bile olabilir..! ‘’
2014 yılı sinemamızın 100. yılı olarak kutlanacak. Acaba diyor insan… Acaba devlet kayıp hazinenin peşine düşer de herkesi şaşırtır mı? Düşünsenize devletin imajını? Kültüre sanata destek vermediğini söyleyen devlet imajını? Dünya sanat çevrelerine yansımasını? Cannes’da Berlin’de sahneden bunun anons edilmesini?

Kayıp Hazine – Nerede bu Filmler?

Yazan: Nizam Eren

cifte-piyade

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir