Kaya Özkaracalar – Geceyarısı Filmleri

kaya-ozkaracalar-geceyarisi-filmleri-banner Geceyarısı Filmleri

Biliyorsunuz Radikal Gazetesinin websitesinin de yayın hayatı sona erdirildi. Bu müthiş içeriğin kaybolmasını istemediğimiz için bazı yazıları sitemize taşımaya karar verdik. Bu çalışmamıza devam ediyoruz. Önümüzdeki günlerde radikalde yayınlanmış yeni yazıları paylaşacağız. Aktardığımız bu yazıda ise Hikmet Temel Akarsu, Kaya Özkaracalar’ın Geceyarısı Filmleri kitabını tanıtıyor.  Ülkemizde yazılı kaynakları araştırıyorsanız Geceyarısı Dergisinin editörlüğünü yapmış Kaya Özkaracalar’ı tanımanız açısından iyi bir yol gösterici olacaktır bu yazı. Ayrıca Geceyarısı Sineması dergisi hakkında da bilgiler içeriyor. Bu arada biz de yazıyı geceyarısı yayınlıyoruz…
——O——

geceyarisi_01Geceyarısı Filmleri ismini duyan okurlar Ankara mahreçli Geceyarısı Sineması adlı enteresan dergiyi ve onun başarılı editörü, sahibi, yazarı, yorumcusu ve her şeyi Kaya Özkaracalar ismini hemencecik hatırlayacaklardır. Özkaracalar hakkındaki anımsayışlar bundan ibaret değil. Başarılı sinema yazarı, Sinema ve Altyazı dergilerine ilave olarak Radikal’in de kadrosunda yer almakta. Dolayısıyla Radikal okuruna hiç de yabancı bir sima değildir. Lakin yabansı sima olmadığı söylenemez. Çünkü; konuları son derecede irkiltici, marjinal ve B tipidir.

Tür Sineması, B Tipi Filmler, Kara Filmler, Korku Sineması, Vampir Filmleri, Gotik, Nazi Erotikaları, Günahkar Rahibeler, Dişi Tarzan Filmleri, Spagetti Westernler, Gladyatör Filmleri vs… Son zamanlarda sıklıkla işittiğimiz bu tarz ekoller üzerine yoğunlaşmış bir kitap Geceyarısı Filmleri. Zaten Geceyarısı Sineması dergisi de aynen bu işi yapıyordu. O yüzden derginin sıkı takipçileri için büyük yeniliklerle dolu değil kitap. Fakat Özkaracalar’ın gerek yerli sinema, gerekse de yabancı sinema alanında son derecede yoğun bir araştırmanın ve benzersiz bir birikimin sahibi olduğunu hemen belirtmek zorundayız. Kitabında, uzman olduğu söz konusu alanlarda, sanatsal anlamda bilinmesi gereken, kilometretaşı mahiyetindeki olay ve üretimleri, bir kuyumcu hassasiyetiyle aktarıyor yazar. Yazarın bunları verirken oldukça başarılı bir dil kullanımı içinde bulunduğunu, yetkin ve işlek bir deneme yazarlığı üslubuna sahip olduğunu, bu alandaki çarpıcı birikiminin dışında ayrıca belirtmeliyiz.

Buhran, sıcak savaşa dönüştü
kaya-ozkaracalar-geceyarisi-filmleri-kapak Geceyarısı Filmleri1990’lı yılların sonuna doğru önce Uzakdoğu Asya’da, daha sonra Rusya ve Türkiye’de ortaya çıkan ekonomik krizler 2000’li yıllarda kapsayıcı hale gelerek tüm dünyayı sosyal-siyasal bir bunalıma sokmuştu. O dönemde, yani Millenium’un kapanışı sırasında meydana gelen buhranlar sırasında nihilist sanat, yani kara bela olanca özyıkıcılığıyla geri dönmüştü. Pekçok kara film, David Fincher, David Lynch, Sam Mendes gibi karamsar yönetmenlerin önderliğinde piyasaya sürülmüş, ağlayan insancıkların ruh hallerini anlatıyordu. Tıpkı yüzyıl başındaki Dadaist dönemde olduğu gibi ve yine tıpkı 1930’lar Alman ekspresyonizmi sırasında olduğu gibi nihilist kalkışma ancak ve ancak bir dünya savaşı ile yatışabilecekti. Nihayetinde sarkacın bizim naçiz yaşamlarımıza denk düşen bölümünde 11 Eylül olayları husule geldi ve buhran sıcak savaşa dönüştü. Savaş hala bitmedi. Ama savaşın getirdiği tatlı para herkesin yüzünü güldürdü. Buhran unutuldu gitti. Anlaşılan o ki, maksat da zaten buymuş.

Özkaracalar’ın kitabının sadece Kara Filmler ile ilgili olmayıp tür sinemaları, B Tipi filmler, korku ve furya filmleri gibi oldukça geniş alanları kapsadığının ve bu alanlara aynı üslupla bütüncül bir yorum getirilemeyeceğinin kuşkusuz farkındayız. Fakat yine de bağlam noktasındaki yorumsuzluk, konuların derinliğine vakıf olamayan okurda büyük bir kopuş yaratmakta. Şöyle ki: ‘Neden?’ diye sorabilmektedir okur. Bunca kan, bunca vahşet ve sapkınlık, bunca aykırılık, korku, nefret ve absürd neden?

avalon10

Bunların her döneme özgü olmak üzere, farklı insanlık durumlarını betimleyen bazı çok önemli mesnet, nedensellik ve sanatsallıklar içerdiğine dair açımlayıcı yorumlar duymak ve işin sosyolojik, siyasal ve psikolojik kodlarını bulmak için çırpınan okura fazla bir şey sunmamakta Özkaracalar. Belki de akademi kökenli olduğu için kendi alanı dışına taşarak ‘üzerine vazife olmayan'(!) konularda ahkam kesmemek gibi bir erdemi(?) yerine getirdiğini düşünmektedir. Fakat bunun sıradan okurda bir eksiklik duygusu yarattığı yadsınamaz.

Tam olarak kestiremediğimiz nedenlerden dolayı fragmanter kalmakta ısrar eden eserde yayınevinin de bazı ‘adap/usul/erkan'(?) eksikleri devreye girmektedir ki bunlar, bu tarz kaynak kitaplar için pek makbul görülmeyen uygulamalardır. Örneğin, bu tür kitapların sonuna eklenmesi gereken kaynakçalar, dizinler, referanslar ve hatta kimi zaman lugatçe çok ama çok önemlidir. Sadece kitabın sonuna değil tek tek incelemelerin sonuna da yerine göre, benzer tarzda dipnotlar, kaynakçalar ve referanslar işlenmelidir.

feu1Kitap, ünlü sinema, korku, bilim-kurgu ve okültizm yazarı Giovanni Scognamillo‘nın klişe sayılabilecek övgülerden oluşan zayıf önsözüyle açılıyor. Bu tekdüze girişin ardından beklenmedik şekilde Kaya Özkaracalar‘ın enfes incelemeleri art arda sıralanmaya başlanıyor. Amerikalı yönetmenlerle kitabına başlayan yazar, Ed Wood, Roger Corman, John Carpenter ve Wes Craven ile etkileyici tarzını oturttuktan sonra Avrupalı yönetmenlere geçiyor. Bu bölümde Kaya Özkaracalar‘ın enfes incelemeleri gerçek birer şölene dönüşüyor. Ricardo Freda, Antonio Margheriti gibi yönetmenlerin ardından Kara Eldivenli Yönetmen Dario Argento‘ya geliniyor ki bu bölümde mükemmel bir inceleme okuyoruz. Dario Argento bölümü kitabın yükseldiği noktalardan birini teşkil etmektedir. Avrupalı yönetmenler bölümünde başta Lucio Fulci olmak üzere birbirinden başarılı incelemeler art arda sıralanıyorlar ve Kaya Özkaracalar‘ın yazınsal ustalığını en yüksek düzeyde tattığımız fragmanları oluşturuyorlar. Bu bölümde ilgimi çeken incelemelerden biri de Yeni Roman’ın ünlü yazarı Alain Robbe-Grillet ile ilgili olan yazıydı. Kitapta bu ilginç yazarın sinema ile ne denli içli dışlı olduğunu görüyor, edebiyat-sinema ilişkisine dair ilginç perspektifler ediniyoruz. Aslında okuduğumuz incelemelerin pek çoğundan edindiğimiz intiba, sinemanın bu tarz alternatif kulvarlarında at koşturan sanatçıların edebiyatla, yazarlıkla olan ilişkisinin çok boyutlu olması. Bu tür sinemada her yönetmen adeta bir nevi yazar gibi çalışıyor. Bu yüzden, bu alandaki yönetmenlerin pek çoğunun aslında birer auteur olduğunu fark ediyoruz.

Kitabın geriye kalan bölümlerinde neler yok ki? Kayalıkların Dibindeki Sahillerin ve Harabe Şatoların Ozanı Jean Rollin, Kadın Filmlerinin Erkek Yönetmeni Vicente Aranda, Aranda’nın Sıra dışı Lezbiyen Vampir Filmi Kanlı Gelin, Korku Sinemasına İspanyol Dopingi, Türün Hollandalı Sanatçısı Paul Verhoeven, Wakamatsu Sinemasında Nihilist Şiddet vs. Görüldüğü gibi sadece başlıklar bile insanı derin bir tecessüs içine düşürmeye yetiyor.

Marjinal bir alan
scultofcaKitabın üçüncü bölümü oyuncular üzerine yoğunlaşmış. Bu bölümde Bela Lugosi, Christopher Lee, Soledad Miranda, Asia Argento, Charlotte Rampling, Monica Belluci, Catherine Zeta- Jones, Uma Thurman, Jennifer Connely, Jodie Foster, Michelle Pfeiffer ve Linda Lovelace hakkında yazılar var. Dördüncü bölüm ise türler ve furyaları inceliyor. Bu bölümde aralarında Snuff filmlerin de olduğu, Fahişe Filmler, Irza tecavüz ve İntikam Filmleri, Nazi Erotika Filmleri, Günahkar Rahibe Filmleri, Süper Kahraman Filmleri, Vampir Filmleri, Japon Animasyon Filmlerindeki Vampir olayı, Dişi Tarzan Filmleri ve King Kong filmleri gibi birbirinden ilginç alanlara giriliyor. Bu kadar marjinal alana girilip de sansürle belaya düşülmemesi mümkün mü? Kuşkusuz hayır. İşte buna dair de bir bölüm var kitapta.

Onun ardı sıra da Yeşilçam’a geliyoruz ve festival başlıyor. Ucuz Filmler, Korku ve Gerilim Filmleri, Örümcek Adam Filmleri, Yalnız Kovboylar, Vurdu-kırdılı Filmler, Kazıklı Voyvodalar ve Ölüm Savaşçısı Cüneyt Ninjalara Karşı gibi bölümler var bu fasılda. Türk-İtalyan ortak yapımları ve yazarın Radikal’de yayımlanan sinema kritikleri ile kitap finale gidiyor. Bu denli güçlü bir dağarcık taşıyan varsıl inceleme kitabının kapanış ve sonsöz yazılarının da tıpkı önsöz gibi güçlü olduğunu söylemek mümkün değil.

Daha çok biçimsel özellikler taşıyan bazı küçük eleştirilerimize rağmen Geceyarısı Filmleri‘ni bu tarz sinema ve alacakaranlık kuşağı hikâyeleri meraklılarına hararetle tavsiye ederim. Hatta sinema ile uzaktan yakından ilgisi olan herkese bu benzersiz inceleme dağarcığına kitaplıklarında yer açmalarını tavsiye ederim. Gerçek sanatçıların hangi çılgınlıklar trafiği içinden geçip hangi acıları yaşayarak bu ilginç yapıtları ortaya koyduklarına tanık olmak isteyen sanat insanlarının da bu aykırılıkları bilmesinde büyük yarar var.

Hulasa; Kaya Özkaracalar, Geceyarısı Filmleri başlıklı kitabı ile Türk sinema yazarları arasında oldukça müstesna bir yer edinmeyi başarmıştır. Başarısının sırrı münhasıran tür sinemasına yönelmesinde ve bu alanda rakipsiz denebilecek kadar derinleşmesindedir.

Hikmet Temel Akarsu

Geceyarısı Filmleri
Kaya Özkaracalar, +1 Kitap, 2007

kilink-ucan-adam

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir