Fonda Charade’deki (1963) (Henry Mancini) The Happy Carousel şarkısı.
Kasabadaki Lunapark (ama filmde ‘Panayır’ olarak geçiyor) ve içki, kumar, cinsellik eşiğindeki genç…
Gül; “Gel, çadırıma gidip rakı içelim.”
Kâmil; “Ben rakı içmem.”
Gül; “Ben seni alıştırırım. Gel şekerim.”
The Bible; In The Beginning… (1966) (Peygamberler Tarihi) ülkemizde fırtınalar koparmıştı. Adı önce Adem ile Havva olarak düşünülen Çıldırtan Arzu , onun bir uyarlaması. Temmuz, 67’de çekilip 26 Şubat 1968, Pazartesi günü (Beyoğlu) Işın, (Beyoğlu) İnci, (Aksaray) Bulvar ve (Kadıköy) Feza sinemalarında gösterim girmiş. Sahil görüntüleri Karacabey-Boğazköy’den. Şener Şen’in de küçük bir rolü var. Çıldırtan Arzu ’nun tanıtım yazısında ‘cennetten kovulmayla ilgili bir tavan resmi’ (1510) (Michelangelo) var.
Kamil’i de seslendirecek olan Hayri Esen’in sesinden şu sözleri dinliyoruz: “Âdem için bir dünya yaratıldı//Ve Havva ile temeli atıldı//Gam, kasavet çıktı acısıyla//Yaşamın tadına tat katıldı.”
Erkekleri öne çıkaran bu sözlerden sonra Âdem Reis’i tanıyoruz. Saçları kırlaşmış, öfkesi burnunda bir Kaptan. Daha görüntüye ilk geldiğinde Şirket Müdürü İlhan Hemşeri’nin odasını altüst ediyordu. Gemi kazasında kusurlu bulunduğu için Milletlerarası Denizcilik Teşkilatı’nın kararıyla artık kaptanlık yapamayacakmış. “Yaparım lan! Kimse kaptanlığımı elimden alamaz” diye yırtınıyor ama yolun sonuna geldiği belli. Denizci giysilerini filmin büyük kısmında, hatta yüzerken bile çıkarmayacaktır.
‘İkizler’ dediği oğulları Hasan ve Kâmil, ‘leyleğin yuvadan attığı yavrular’. Karısının doğum sırasında ölmesini Onlardan biliyor. Bir arkadaşının dağ köyündeki çiftliğinde senelerdir dünyadan habersiz büyümüş gösterişli iki delikanlı. Habil ve Kâbil gibi, Hasan ne kadar yaşatmak isterse Kâmil o kadar öldürüyor.
Âdem kararını vermiş yeni bir başlangıç yapacaklar. Birinin üzüntüsü başkası için kurtuluş olabiliyor. ‘O uğursuz deniz kazası’ olmasa gençler ömürleri boyunca Allah’ın dağında hayvanlar gibi yaşayacaklardı. Kaptanlık elden gidince ‘doğduklarından beri yabani hayvanlar gibi yaşadıkları’ bu dağlardan alıp Cennet Sahili’ne getirir. Kimse karışmadan, insanlar gibi yaşayabilecekleri bir yer. Sonu olmayan bir deniz. Bulutlar gibi bembeyaz, köpük köpük dalgalar. Artık kimse Onlara karışamayacak. ‘Hiç sonu yokmuş gibi, bulutlar gibi uçsuz bucaksız bir deniz’. Bembeyaz, köpük köpük dalgalar.
Yiyecek almak için indiği Dereköy’de bir kadını dövüldüğünü görür. Dünya güzeli Döne, açlıkla bir tavuk çalmış. “Peki, niçin açsın” sorusunun yanıtı çok çaresiz; “Bu köyde herkes bana düşman. Anam ‘kötü’ oldu. Babam da O’nu vurdu, mapusta. Bana ‘kötünün kızı’ diye bir lokma ekmek veren yok. Hırsızlık yapmasam açlıktan gebereceğim.” Önce adını Deniz olarak değiştirir Adem Kaptan sonra evlenirler.
‘İkizler’ zaten ilk kez gördükleri deniz nedeniyle şaşkınken şimdi bir de üvey ana Deniz girer yaşamlarına. Çiftlikte biri topal diğeri kör üç beş köylü karısından başka kimseyi görmemişlerdi. Aralarında hır gür eksik olmaz. Âdem, bir kavga sırasında Kâmil’i biraz fazla okşayınca(!) jandarma kumandanının yanına, kasabaya gitmek zorunda kalırlar. Burada baba ve iki oğlu farklı şeyler yaşar. Kâmil, Lunapark’taki Gül’ün eline düşer. Zaten ‘kötü’ydü, burada öğrenmediği fenalık kalmaz. Hasan, Armatör Tahir Bey’in kızı Nilgün ile beraber olur.
Filmin ‘Şeytan’ı Rüstem, Deniz’i gördüğünde arkadaşları Osman ve Ali ile sahilde çay içmektedir. Dudaklarından dökülen sözler genç kızın güzelliği için fikir verebilir; “Vay, vay, vay, vay! Bu ne Allahım, bu ne?” Bu kıza sahip olamazsa kendimi yiyip bitirirmiş. “Ne afet bu Allahım!”
Meğer bizimkilerin kulübe kurdukları sahil, babasına aitmiş. Hemen kira parası için ‘moruğu morfinliyor’! Âdem’in, seneliği beş bin liradan iki senelik para bulması gerek! Peşin! Oysa 3-5 kuruş tekaüt maaşından başka bir şeyi yok. O da ancak boğazlarına yetiyor.
Havva’nın ‘elma yedirmesi’, filmde ‘para çaldırma’ olmuş! Kaptanlıktan kalma birkaç ‘ıvır zıvır’ı Rehinci Kazım’a vermeye gittiklerinde Rüstem’in ikinci oyunu başlar. Kasa açık ve para doludur. “Al ordan, para al. Bu kadar çok paranın içinden senin aldığın parayı kim anlayacak.” Deniz’in söylediklerini yapınca hapishanenin yolu görünür! Hırsızlığın verdiği utançla söker apoletlerini.
Rüyasında, Agâh Hün’den dinlediğimiz ama filmle pek ilgisi olmayan sözler vardır. “Sen, ey Havva! Ağrı ve meşakkatle çocuk doğuracaksın. Her işinde kocana mahkûm kalacaksın. Ve O sana hükmedecek. Habil ve Kabil’in evlenme zamanları gelmişti. Âdem Peygamber, kendisine gelen suhuf hükmünce Kabil’in Lebuda’yla, Habil’in İklimya’yla evlenmeleri gerektiğini söyledi. Fakat Kabil, İklimya’yla evlenmek istiyordu.” Öldürüverir Habil’i.
Korumasız kalan genç kıza, Zeynep Teyze sahip çıkıyor (!). “Benim evim fakir fukara yuvasıdır. Kocanın evi gibi yer, içer, yatarsın.” Bu tatlı sözleri, Rüstem’in verdiği 500 lira hatırına söylediğini anlayacağız. Deniz, çorbasına konan uyku ilacıyla uyutulacak, ‘şeytan’ da emeline ulaşacak! Neyse ki, çok hoş bir şekilde, üç arkadaş birbirlerini uyutunca plan gerçekleşmiyor! Meyhanedeki garson Orhan Çoban şaşkınlık içinde; “Bu akşam da önüne gelen uyuyor.”
Asıl kötülük ailenin içinden gelir. Kâmil iyice dağıtmış. Artık gündüz de içiyor. Bu sahnede filmin sürprizi ile karşılaşıyoruz. Nejat Saydam, işlerden yakınan Lunapark Müdürü Ahmet rolünde. Gül’den bıkmış, ‘yenilik ve körpe güzeller istiyormuş’. Kâmil’in aklına Deniz gelir. Kaçırıp, “Atlas Okyanusu’nda Yakalanan Denizkızı” diye çadır tiyatrosunda şarkı söyletirler. Kardeşiyle çıkan kavgada Kâmil ölür. Hasan tutuklanır. 450. maddeden ipe gitmek üzere!
Nihansın Dideden (Hacı Faik Bey) ile sarhoşlaşan Gül’ün itirafıyla suçsuzluğu anlaşılıyor.
Son yazısından önce Âdem, Deniz, Hasan ve Nilgün neşe içinde Cennet Sahili’nde koşuyorlardı.
Mutluluklarına, biraz olsun ailedeki ölünün gölgesi düşmemiş midir?
“Dalgalarda şarkı var//Rüzgârda sızı//Kumlar üzerinde//Bir denizkızı//**//Engin denizlerde//Bir kalp hırsızı// Seni bekler durur//Rüyalarında//**//Gelme gelme ne olur//İstesen bile//Her şeyde sen varsın//Yosunda bile//**//Garip denizkızı//Gelmişse dile//Seni bekler durur//Kıyılarında.”
Modern Adem ile Havva filmimiz Çıldırtan Arzu detaylarına devam:
Çıldırtan Arzu müzikleri:
The Bible; In The Beginning…’deki (1966) (Toshiró Mayuzumi) Cain And Abel 4 sahnede kullanılmış: Kamil, kahkahalar atarak yaralı çocuğa yardımı reddederken; (0.50 sonrası) Hasan’a “Deniz’i vermeyeceğim. Yüzlerce lira kazanıyoruz O’ndan. Çık buradan, yoksa öldürürüm seni” derken; Kavga ederlerken; Gül, baygın durumdaki Hasan’ın eline silah tutuştururken. ‘Tower Of Babel’ 4 sahnede: Deniz, Âdem’i para çalmaya ikna ederken; Âdem, kasadan para alırken; Sokakta yakalandığında; Deniz, sokakta yapayalnız kaldığında. ‘Finale’ Mahkemenin başında.
‘Summer And Smoke’daki (1961) (Elmer Barnstein) The Father’s Death 5 sahnede kullanılmış: Kamil, atın ayağının kırıldığını anladığında; Kahkahalar atarak atı öldürürken; Âdem “Hasan, Kamil! Üzerinize birer örtü alın da dışarı çıkın” derken; Deniz “Elimde bir bıçak var. İçeri girmeye kalkarsan kıyarım canıma” derken; Kamil, Deniz’i döverken.
Limanımızın En Güzel Kızı 8 sahnede kullanılmış: Hasan ve Kamil, ilk kez denizde yüzerken; Âdem Reis, Döne’yi köyden alıp götürürken; Evlenirlerken; Genç kızı, kulübeye getirdiğinde; Oğullarına tanıtırken; Meyhanedeki kavga sonrası “Şerefine yavrum! Sonuna kadar iç” diyerek bir bardak şarap verirken; Yatakta, Deniz’i öptükten sonra; Hapisten çıkarken.
Lawrence Of Arabia’daki (1962) (Maurice Jarre) Continuation Of The Miracle Âdem Kaptan, Kamil’i dövüp, Hasan’a “Bırak O’nu, defol! Sahile git” derken. Overture 2 sahnede (Armatör Tahir Bey’in adamları Nilgün’ü kaçırırken; Gül, Hasan’ı vururken). Sun’s Anvil Deniz, Zeynep Teyze’nin oynadığı oyunu anlayıp evden kaçarken kullanılmış.
Charade’deki (1963) (Henry Mancini) The Happy Carousel 3 sahnede kullanılmış: Kamil, Lunapark’a geldiğinde; Gül “Gel, çadırıma gidip rakı içelim” derken; Kamil, kumar sonrası, Lunapark’ta içki içerken.
‘Beyaz Duvaklı Hatçem’ 3 sahnede kullanılmış: Âdem Reis, kulübeye getirdiği karısı ile ‘oynaşmak’ isterken; Kamil, Hasan ve eniz yüzerken; Meyhanedeki kavgadan sonra.
Los Hermanos Rigual’in Chitara Amore Mio ‘65 albümündeki (1965) Te Quiero Dijiste (1944) (Maria Grever / Charles Paquale) Nilgün’ün nişanındaki ilk melodi.
This Is My Song (1966) (Charlie Chaplin) 6 sahnede kullanılmış: Hasan “Şimdilik gidiyorum. Başınızı ağrıttıysam kusura bakmayın. Şeytanınız bol olsun” diyerek nişan töreninden ayrılırken; Nilgün, nişanı atarken; Hasan’la rıhtımda dolaşmaya çıktığında; Deniz kenarında öpüşürlerken; Delikanlıyı kotraya çağırırken; Sahile yüzerek çıkıp Hasan’ı öperken.
Mevlana Oyun Havası Rüstem, meyhanede Âdem Reis’e “Havva anamızla göbek atmaya müsaade var mı” derken. ‘Müsaade’ yerine ‘okkalı bir yumruk’ gelecektir.
Denizkızı 4 sahnede kullanılmış: Âdem Kaptan ve Deniz yatakta öpüşürlerken; Deniz “Beni de sen yaşattın, Âdem” derken; “Benim için dövüştüğünü gördüğümde senle sevişmenin günah olmadığına inandım” derken; Cennet Sahili’nde Nilgün ve Hasan’ın mutluluğunu seyrederken.
Azize (1967) (Suat Sayın / Birsin Kozluca) 2 sahnede kullanılmış: Gül, çilingir sofrasındaki Kamil’i öperek yatağa götürürken; Osman-Atilla Ergün ve Ali-Alp Aslan meyhanede Rüstem’i çekiştirirken.
Eddy Arnold’un My World uzunçalarındaki (1965) If You Were Mine, Mary (30 saniye) (Chip Taylor) Nilgün’ün nişanında çalıyor: If you were mine, Mary know what I’d do//I’d take the stars Mary and give them to you
Filmde söylenen şarkılar
‘Limanımızın En Güzel Kızı’ 3 sahnede Âdem Kaptan söylüyor: (43 saniye) Kulübe yapımı sırasında; (8 saniye) Evlenme Müdürlüğü’nden ayrılırken; (14 saniye) Deniz’i yatağa atarken. “Limanımızın en güzel kızı//Kalbimde bıraktı bir acı sızı//Denizin kızı, kutup yıldızı//Denizin kızı, kutup yıldızı//**//Fitil gibiydik vardiyada//Kaybol…”
‘Beyaz Duvaklı Hatçem’ 2 sahnede [(1 dakika 2 saniye) İlk gittikleri meyhanede; (1 dakika 5 saniye) Kulübede, Deniz “Hep burada yaşayalım. Mezarımız bile burası olsun” dedikten sonra. “Beyaz duvaklı Hatçem//Pembe topuklu Hatçem//Eller alamaz O’nu//Bana yavuklu Hatçem//**//Aman Hatçem sürmeden//Yarın ayı görmeden//Eller ne derse desin//Yanıma gel ölmeden//**//Su gelir taşa gider//Kirpikler kaşa değer//Sen üzülme sevgilim//Bir gün baş başa değer.”
Denizkızı şarkısını 3 sahnede söylüyor Deniz. (2 dakika 23 saniye) Deniz kenarında; (2 dakika 19 saniye) Lunaparkta; (31 saniye) filmin sonunda.
Sus Sus Sus (1967) (Suat Sayın) (1 dakika 40 saniye) Deniz’in lunaparktaki ikinci şarkısı. “Bu gece ben çok mesudum//Artık aradığımı buldum//Yalnız senin esirin oldum//**//Sus sus sus kimseler duymasın//Sus sus sus başkası duymasın//**//Bir gün sana döneceğim//Bunu yemin bileceğim//Yalnız seni seveceğim.”
Nihansın Dîdeden Ey Mest-i Nâzım (Rast) (Hacı Faik Bey) 2 sahnede plaktan dinliyor Gül; (1 dakika 19 saniye) Çadırda Âdem ile beraberken; (55 saniye) İtiraf ederken. “Nihansın dîdeden ey mest-i nâzım//Bana sensiz cihanda can ne lazım//Benim sensin felekde saye sazım//Bana sensiz cihanda can ne lazım//**//Sezâdır matemim tutsa felekler//Bana insan değil ağlar melekler//Hebâya gitti hep bunca emekler//Bana sensiz cihanda can ne lazım.”
Filmdeki Seslendirmeler:
Deniz’i Jeyan Mahfi Ayral; Âdem Kaptan’ı Sadettin Erbil; Hasan’ı Fuat İşhan; Kamil’i ve fondaki ilk sesi Hayri Esen; Nilgün’ü Nedret Güvenç; Rüstem’i Sami Ayanoğlu; Kumandan Baki Tamer’i Erdoğan Esenboğa; Osman ve Jandarma’yı Cüneyt Türel; Tahir’i Rıza Tüzün; İmam ve fondaki ikinci sesi Agâh Hün; Zeynep Teyze’yi Sacide Keskin; Nilgün’ün nişanlısı Ergun Köknar’ı Ergun Köknar seslendirmiş.
Mustafa Dağhan 4 kişiyi seslendirmiş: “Torunum ağaçtan düştü. Kafasında kocaman bir yarık var. Bunca adam var, biri alıp da bebemi kasabaya doktora iletmiyor” diyen köylüyü, “İşte, Armatör Tahir Bey, kızının nişan yüzüğünü bizzat takıyor” diyen kişiyi, “Sanık Hasan, ayağa kalk. Her şeyi olduğu gibi anlat” diyen Ağır Ceza Üyesi-Muzaffer Yenen’i ve Gardiyan-Selahi İçsel’i);
Fikri Çöze 2 kişiyi seslendirmiş: “O’na verilecek bir lokma ekmek yok bu köyde. Biz koynumuzda yılan beslemeyiz” diyen köylüyü ve “Âdem Kaptan, asabına hâkim ol. Sana çok kötü bir haber vereceğim. İki oğlun, ölüm dirim kavgası yapmışlar” diyen gardiyanı);
Çıldırtan Arzu – Adem ile Havva Filminde Kim Kimdir:
Âdem Kaptan – Fikret Hakan; Döne/Deniz – Sevda Ferdağ; Kamil – Tanju Gürsu; Hasan-Salih Güney; Gül – Suzan Avcı; Rüstem – Turgut Özatay; Nilgün – Devlet Devrim; Jandarma Kumandanı – Baki Tamer; Osman – Atilla Ergün; Ali – Alp Aslan; Neriman – Handan Adalı; Armatör Tahir – Muammer Gözalan; Rehinci Tefeci-Tahir-İsmail Varol; Zeynep Teyze-Nahire Kasay; Şirket Müdürü-İlhan Hemşeri; Nilgün’ün nişanlısı-Ergun Köknar; Ağır Ceza Üyeleri-Ali Demir ve Muzaffer Yenen; Gardiyan-Selahi İçsel; Lunapark çalışanı-Arap Celal; Garson-Orhan Çoban; Ahmet Soyluoğlu-Osman Türkoğlu ve dava vekili Şener Şen.
Detaylarda Kalanlar:
Osman oğlu Âdem Poyraz… Batan gemisinin adı ‘Martı’. 1934 doğumlu Fikret Hakan, 1938 doğumlu Tanju Gürsu’nun ve 1943 doğumlu Salih Güney’in babası rolünde. Çekimler sırasında ‘seyyar bir eve benzeyen Volkswagen minibüsünü’ kullanmış. ‘Buzlar Çözülmeden’deki (1965) ‘Kaymakam’ gibi sırf sinir…
Neriman’ın (Nejat Saydam’a ait) ‘34 HF 627’ plakalı arabasını ‘Tapılacak Kadın’ (1967), ‘Aşk Mabudesi’ (1967), ‘Bülbül Yuvası’ (1969) filmlerinden anımsıyoruz.
Evlenme Müdürlüğü; Meyhane; Lunapark; Hapishane koğuşu; Mahkeme; ‘19 AC 396’ plakalı polis cipi çok güzeldi…
Filmin başında Âdem Kaptan’ı sakinleştirmeye çalışanlardan biri Kenan Tüzer. Koğuştaki tespihli mahkûm, ‘Zehirli Hayat’ta (1967) Simitçi-Ahmet Yıldırım’dı.
Lunapark’taki Çadır Tiyatrosu… Atlas Okyanusu’nda yakalanan denizkızı burada Türkçe şarkılar söylüyor. Seyircilerden biri Silvana Panpani. 80’lerde Nermin Hoşses olarak göreceğiz kendisini! Ömrü yetseydi, Talya Salta da Saadet Gülyüz olurdu belki! Fahriye Şemahi, ‘Sus Sus Sus’taki diğer bir konuk.
Nilgün’ün nişanlısı-Ergun Köknar. Teknik Üniversite’de Mimarlık okumuş. Tiyatro-sinema oyuncusu, yönetmen yardımcısı, dublaj sanatçısı. Sesindeki tını stres kliniklerinde rahatlatıcı olarak kullanılabilirdi. “Beni sokakta gören kasap filan sanır” diyebilecek kadar özgüvenli. Aysel Bataklı Damın Kızı‘nda (1934) kamera karşısına geçtiğinde 4 aylıkmış!
Yönetmen Nejat Saydam bu filmde iki kez görünerek ‘Hitchcock Sendromu’nu aşar. Önce Doktor Metin Sağlık sonra dalavereci Lunapark sorumlusu Ahmet olarak karşımıza çıkıyor. Başta ‘iyi’ sonda ‘kötü’. Kâmil, Ahmet’e “Babamın getirdiği bir kadın var. Resim gibi. Gören çarpılır. Babam O’nu ‘Havva’ diye çağırır” diyor. Oysa Âdem bir kez bile bu ismi kullanmamıştı.
Söylencedeki İklimya ve Lebuda burada yok. Kâmil, Hasan’ın ikizi ama çok daha büyük gibi. ‘Ne domuz markadır’! Zevk için bile atları vurabilir. ‘Kötü’ olduğu ilk dakikalarda anlaşılıyor. Hasan, yaralı çocuğa yardım için çırpınırken beriki kahkahalar atarak oralı bile olmamıştı. In The Beginning…’de Habil, çoban; Kabil, çiftçi. ‘Çıldırtan Arzu’da ise tersine. Hasan, çiftçi; Kamil, çoban.
Şeytan (Rüstem), hep Âdem’le kıyaslar kendisini. “Ben O’ndan asilim. Beni ateşten yarattın. Âdem’i de süfli bir madde olan çamurdan yarattın.” Havva’yı da “Eğer yasak edilen o ağacın meyvesinden yerseniz cennette ebedi hayata kavuşursunuz” diyerek kandırıyor.
İdam kararının ardından Hucurât Suresi’ni okuyor cezaevi imamı. “İnnemâl mu’minûne ihvetun feaslihû beyne ehaveykum vettekûllâhe leallekum turhamûne.” Elmalılı Hamdi Yazır meali: “Müminler ancak kardeştirler. Onun için iki kardeşin aralarını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete şayan olasınız.”
Filmdeki meali; “Cenabı Allah buyurdu ki hepimiz din kardeşiyiz. Kardeş kardeşi öldüremez. Öldürdüğü zaman mutlaka cezasını çekecektir. Tövbekâr, tövbekâr ol.” Sonraki ‘Tevbe İstiğfar’ duası birazcık değiştirmiş. “Estağfurullah, estağfurullah el azim el Kerim ellezi la ilahe illahu alemu kaydu ve şehade ve rahman-ül rahim. Allahım, dualarımızı kabul eyle ya Rabbi.”
Filmden notlar:
Kâmil “Her gelişinde bir araba sopa yerdik senden” diyor. Döne/Deniz’i döven köylülerden kurtarıp götürmek ister. Bir dakika önce genç kıza ‘namussuz’ diye saldıranlar bu kez “Yoksa kendine metres mi edeceksin? Bizim köyün namusu var” diye yaygara ediyorlar. Kaptan’ın yanıtı çok güzel; “Demek ki bu kız, köy içinde namussuz gözüyle bakılarak namusuyla açlıktan ölsün ha!” Fikret Hakan’ın ‘Sevda Çekmek’ ile ilgili sözleri; “Başlangıcı çok güzel. Ama sonu cılk çıkmasa!”
Âdem Reis, ‘beş manda gücünde’. Öfkesi burnunda, kır saçlı. Kaptanlığı elinden alındıktan sonra ellerinde gemi dümeni değil at arabasının dizginleri var. Oğullarıyla konuşurken “Bu aptal babanız bir zamanlar bu denizin hâkimi olduğunu zannediyordu. Gece vardiyalarında dört tarafımı denizle kaplı görünce kendimi Allah’a en yakın yerde görürdüm. Sonra da öylesine büyürdüm, öylesine büyürdüm ki denizi yeneceğimi zannederdim” diyor. Ama ah o kaza, o uğursuz kaza!
Çocuklarına pek müşfik! Kamil’e “Domuz marka… Vicdansız köpek… Tuh, Allah cezanı versin… Hayırsız evlat… Teres oğlu teres”; İkisine birden “Köpekler… Miskinler… Aptal aptal bakıyorsunuz… Teres oğlu teresler… Haylaz köpekler… Asi evlatlar” diye hitap ediyor. Sadece bir sahnede ‘aslanlar’ diyerek şaşırtır seyirciyi.
Meyhanede Adem ve Havva diyorlar bizimkilere. Rüstem daha ileri gidip Deniz’e sataşınca bir güzel pataklanır. Oradaki bir kadın, Âdem’in yumruklarına hayran olmuş. “Benim için böyle kavga edecek bir herif bulsam ayağının altına halı olurum” diyor. Bu sözler büyük bir değişim yaşatır Deniz’e. Yatağına alır kocasını. “Ben, bir ufak köyde bir samanlıkta yatan, itilen kakılan, dövülen, sövülen bir kızdım. Beni sen yaşattın. Havva da öyle değil miydi? Köyün imamı anlatmıştı. Âdem peygamberimizin kaburga kemiklerinden olmuş Havva.”
Deniz’in anası mezarda, babası mahpusta. Keçisakallı köylü “Anası neyse O da öyle olacak. Mahpusta yatanın da babası olmadığı anlaşıldı. O namussuz kadın belki de şeytandan peydahlamıştır O’nu. Gebersin daha iyi” diyor. Sevişmek ve denize girmek günahların en büyüğü genç kadına göre. Güzelliği, Rüstem ve Ali’nin sözlerinde çok belirgin; “Vay, vay, vay, vay! Bu ne Allahım, bu ne… Ne afet bu Allahım!”
Hasan, ‘kardeş katili olarak suçlandığı için’ yaşayamayacağını düşünüyor. Görmüş geçirmiş Gardiyan Selahi İçsel’in sözleri; “Alışırsın, her şeye sen de alışırsın.” Ancak o sırada asılmayı bekliyordu delikanlı…
Yazan: Murat Çelenligil
Yazarın notu: katkılarından dolayı Mehmet Çapan ve Utku Uluer‘e teşekkür ederim
Çıldırtan Arzu filminden kareler:
Çıldırtan Arzu filminin uyarlandığı The Bible: In the Begining’in fragmanı:
Filmin çekildiği yerin adı Boğazköy değil Yeniköy ve Bayramdere’dir. Ayrıca Longoz ormanlarında çekilen sahneler kesilmiştir. Ben bu köyde yaşıyorum ve dedem de ayrıca filmde oynamıştır.