ŞENER ŞEN SİNEMASI – BÖLÜM 1
En sevdiğim iki oyuncu, Kemal Sunal ve Şener Şen. Sinematik Yeşilçam’daki ilk yazımda Kemal Sunal Sineması’nı genel bir analize tabi tutmaya çalışmıştım. Bu ikinci yazımda ise, filmlerin ve yönetmenlerin detayına inmeden kapsamlı bir Şener Şen analizi yapmaya çalışacağım, yer yer oyun stilinin köklerine inip, onun aktörlüğündeki aşamaları kendimce bir dönemlendirmeye tabii tutacağım. Oyunculuğunu üç ayrı döneme, sinema kariyerini ise iki ayrı döneme ayırıyor olacağım. Daha sonra bazı rakamlara dayanarak bir takım teoriler ortaya koymaya çalışacağım, kusurlarımız olursa, şimdiden affola. Sonra, burada adı geçen bazı filmleri, bahsi geçen bazı teorilerimi temellendirmek için detaylı yazılarımı da paylaşıyor olacağım. Ve yakında, uzunca bir süredir üstünde çalıştığım Ansiklopedik Kemal Sunal ve Şener Şen Filmleri Sözlüğü’nü parça parça yayınlamaya başlayacağım. Özellikle, argo içeren maddelerde çok eğlenip, çok güleceğiz. Söz. Ama önce, bu büyük oyuncuları büyük yapan özelliklerin altını çizmeye gayret eden çerçeve yazılar ortaya koymamız lazım. Hiçbir aktör bir yere kazara gelmiyor. Çalışmalarımı mümkün olduğunca kısa tutmaya çalışıyorum ama böyle aktörler söz konusu olduğu zaman bunu başaramıyorum. Haliyle, Şener Şen yazım da çok uzun oldu, o nedenle iki ayrı parça halinde yayınlayacağız. Bu birincisi. Daha çok tarihsel gelişim ve birtakım rakamlar var. Kavramsal çerçeve ve teknik detaylar ikinci yazının konusu. Hadi başlayalım.
ALİ ŞEN: BİR USTANIN GERÇEK USTASI
Türk Sineması’nın gelmiş geçmiş en önemli aktörlerinden biri olan Şener Şen, 26 Aralık 1941’de Adana’da doğdu. Babası, ufacık rollerde bile jest ve mimikleriyle adeta harikalar yaratan, ünlü karakter oyuncusu Ali Şen’dir. Yani, Şener Şen sinemanın içine doğmuştur. İlk teorim şu, bence Şener Şen babasının oyunculuk tekniğini esas alan bir oyunculuk tarzı geliştirmiş ve bunu kullanmıştır. Ta ki, ilk başrolünü oynayana dek. Tıpkı Ali Şen’de olduğu gibi, Şener Şen’in erken dönem filmlerinde de benzer bir oyunculuk tarzı vardır. Giovanni Scognamillo ustamız, “Türk Sinemasında Şener Şen” adlı kitabında, Ali Şen’in “oyun tarzında herhangi bir abartıya kaçmadığını” belirtir. Öncelikle buraya bir şerh düşeyim. Ben bu görüşe kesinlikle katılmıyorum. Bilakis, Ali Şen’i Ali Şen yapan filmlere baktığımızda bunun tam tersini görürüz. Ali Şen’i yakından tanımamıza vesile olan filmlerin çoğu Kemal Sunal güldürüleridir ve bu filmlerde haliyle “abartılı” bir oyun verir. Mükemmeldir, o başka ama Ali Şen için “ölçülü” demek biraz zorlamak olur. Bu büyük oyuncunun filmlerine bakmak yeterlidir.
Belki, “Şaşkın Damat” (1975), “Süt Kardeşler” (1976), “İyi Aile Çocuğu” (1978), “Dokunmayın Şabanıma” (1979), “Kılıbık” (1983) ve “Çarıklı Milyoner”i (1983) bir nebze olsun dışarıda tutabiliriz ama “Meraklı Köfteci” (1976), “Sakar Şakir” (1977), “İbo ile Güllüşah” (1977), “Avanak Apti” (1978), “Yüz Numaralı Adam” (1978), “Köşeyi Dönen Adam” (1978), “Zübük” (1980), “Yedi Bela Hüsnü”, “Üç Kağıtçı” (1981), “Doktor Civanım” (1982) ve “Tokatçı” (1983) gibi Kemal Sunal filmlerinde belirgin bir şekilde grotesk ve abartılı bir oyun verir ve adeta döktürür. Öte yandan, “Yılanların Öcü” (1962), “Irmak” (1972) ve “Gelin”de (1973) daha ölçülüdür, kabul, ama “Banker Bilo” (1980), “Keloğlan ve Yedi Cüceler” (1971) ve “Reisin Kızı”nda (1974) yine formundadır. Büyük bir canlılık ve dinamizm getirdiği Zeki-Metin filmlerinden, bilhassa “Güler Misin Ağlar Mısın” (1975) ve “Petrol Kralları”nda da (1978) bu özelliğini görürüz. Onun oyun tarzı, gücünü bir anlamda absürt ve ölçüsüz hareketlerinden, tuhaf ve benzersiz jest ve mimiklerinden alır. Ali Şen’in oynadığı karakterlere yapılan olağanüstü dublajların bu rollere daha akılda kalıcı bir özellik kazandırmakla kalmadığını, ayrıca oynadığı karaktere büyük bir zenginlik kattığını da not düşmek gerekir. Yine de, Ali Şen abartılı bir oyunculuk sergiler, bu konuda hiç şüphe yok. Hele, 1964 yılındaki “Vurun Kahpeye” filmindeki Hacı Fettah, “Korkusuz Kaptan Swing”deki (1971) Mister Bluff, “Deli Yusuf”taki (1975) Abbas Bey, “Baldız”daki (1975) Şükrü Arnamus, “Deli Şahin”deki (1976) Abbas Tapancı, “İki Canbaz”daki (1979) Abbas, “Süpermenler”deki (1979) görmelere seza Profesör Vok van Vong tiplemesi, “Futboliye”deki (1983) can korkusuyla kaşı-gözü ayrı oynayan, yerlerde sürünen, ayaklara kapanan futbolcu menajeri ya da “Keriz”deki (1985) “Abbas” karakterini bir kez olsun izleyen birinin bu konuda bir şüphesi kalmaz. Ali Şen abartılı oynar arkadaş. İyi ki de, oynar. Ama her filminde küçük nüanslarla oynadığı karakteri önceki rollerinden ustaca ayırmayı da başarır. Asıl başarısı da budur. “Türk Komedi Sineması’nda Ali Şen” adlı çalışmamda bu konuyu daha da detaylı anlatmaya gayret edeceğim. Şimdilik, bu kadar.
Konuyu uzattım ama bu, şu açıdan önemli. Şener Şen, kariyerinin tırmanışa geçmesini birkaç özelliğine borçlu, bunlardan biri de babasının komedi filmlerindeki oyun tarzı ve tıpkı babası gibi oynadığı karakterleri küçücük değişikliklerle çeşitlendirebiliyor oluşudur. Şener Şen’in babasına kıyasla belki de en önemli avantajı kendi sesini müthiş bir kıvraklıkla kullanabiliyor olmasıdır. Onun dışında onun oyunculuğunda babasının etkisi, şahsi kanaatimce, çok net. Öyle bir cümleyle geçiştirilebilecek bir şey değil. Özellikle ilk 50 filminin hatırı sayılır bir kısmında bariz etkileri gözlemlemek mümkün. Tabii, en bilineni “Banker Bilo” olmakla beraber, Şener Şen’in babasıyla “Üç Öfkeli Genç” (1963), “Hizmetçi Dediğin Böyle Olur” (1964), “Yaşasın Hayat” (1964), “Kırbaç Altında” (1967), “Kadın Satılmaz” (1970), “Altın Prens Devler Ülkesinde” (1971), “Görünce Kurşunlayın” (1971), “Katerina 72” (1972), “Dinmeyen Sızı” (1972) ve “Kadın Yapar…” (1972) gibi filmlerde birlikte oynadığını, onu sayısız kereler Adana Halkevi’nin, Sadi Tek ve Muammer Karaca topluluklarının tiyatro oyunlarında izlediğini, babasının bazı filmlerinde (Bitirimler Sosyetede, Reisin Kızı, Deli Yusuf vb.) seslendirmen olarak kadroya dahil olduğunu da bilmek gerekiyor. Özellikle, sanatçının başrole yükselene kadar olan dönemindeki performanslarında babası Ali Şen’in derin izlerini görmek işten bile değil. Babasının etkisi asla yadsınamaz.
ŞENER ŞEN’İN İLK DÖNEMİ: ÇIRAKLIK (1963-1974)
Şener Şen 1959 yılında akşam lisesinden mezun olur. Yeşilay’a bağlı Yeşilay Tiyatrosu’nda Mete İnselel, Seden Kızıltunç ve Cüneyt Türel ile amatör olarak sahneye çıkar. Amacı, babasının izinden gidip tiyatrocu olmaktır ama Ankara Devlet Konservatuvarı sınavlarını geçemez. Çok değişik işlere girer çıkar. Mesela, iki yıl kadar Muş, Malazgirt ve İzmit köylerinde öğretmenlik yapar. Daha sonra ehliyet alıp Kasımpaşa-Sirkeci arasında minibüs şoförlüğü yapar, daha sonra buradaki deneyimlerinden “Çiçek Abbas” ve “Gönül Yarası” gibi filmlerinde yararlanacaktır. 1967 yılında Ergun Köknar’ın desteğiyle İstanbul Şehir Tiyatrosu’na girer ve 1980 yılındaki istifasına kadar irili ufaklı 30’dan fazla oyunda görev alır. 1963 yılında “Üç Öfkeli Genç”, 1964 yılında “Yaşasın Hayat” ve “Hizmetçi Dediğin Böyle Olur” (1964) ile ufaktan başladığı sinema yolculuğuna Mehmet Dinler’in yönettiği “Yarın Çok Geç Olacak” (1967) ve Nejat Saydam’ın yönettiği dört filmle usulca devam eder, “Kırbaç Altında” (1967), “Çıldırtan Arzu” (1967), “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” (1967), “Sözde Kızlar” (1967). Ayrıca, Nejat Saydam’ın filmlerinde devamlılık sorumlusu (skript) olarak görev alır. Saydam’ın iki ayrı edebiyat uyarlamasında, “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” ve “Sözde Kızlar”da senaryoya da katkıda bulunur. Yoğun bir tiyatro programı olduğu için, filmlere ağırlık veremez. Tiyatroda kendini geliştirmeye başlamıştır. Sinemada ise ara sıra figüranlık yapar, o kadar.
1971 yılındaki “Kadırgalı Ali” filmiyle birlikte Şener Şen’in kariyerine yeni bir boyut eklenir: Seslendirmenlik. Tiyatroda vokal yeteneklerini giderek arttıran Şen, 1971-1981 yılları arasında 70 filmde seslendirmenlik yapar, daha sonra sesine çok aşina olacağımız için, bugün bile bu filmlerden birinde ustanın sesini duysak, hemen tanırız. Bu konudaki çalışmalarından, “Karateci Kız”daki (1974) doktor, “Reisin Kızı”ndaki (1974) Bayram, “Baba Bizi Eversene”deki (1975) Tamburi Sami Bey, “Deli Yusuf”taki (1975) Rıfat, “Hababam Sınıfı”ndaki (1975) Tulum Hayri (ve Veysel Efendi), “Pembe Panter, Temel Reis: Gangsterlere Karşı”daki (1975) Pembe Panter ve “Gırgıriye”deki (1981) şorolo mürebbiye seslendirmelerinin öne çıktığını söyleyebilirim.
1971’den itibaren Şehir Tiyatroları ve seslendirmenliği bir arada götüren Şener Şener sinema filmi sayısını da arttırır. Her türden filmde irili ufaklı figüranlığa devam eder. “Şehzade Sinbad Kaf Dağında (1971), “Altın Prens Devler Ülkesinde (1971), “Görünce Kurşunlayın (1971), “Kadın Yapar… (1972), “Ali Cengiz Oyunu” (1972), “Dinmeyen Sızı (1972), “Arap Abdo (1973), “Şeytanın Kurbanları (1973), “Bir Demet Menekşe (1973), “Ayrı Dünyalar (1974), “Düşmanlarım Çatlasın (1974) ve “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” (1974) gibi filmlerle çıraklık dönemine son verir. “Ayrı Dünyalar”da kumarda şirketin parasını kaybedip kumarhane sahibi Fırtına Kemal’in (Cüneyt Arkın) ayaklarına kapanır, “Düşmanlarım Çatlasın”da Osman Nuri Nur’un (Yıldırım Önal) yalaka doktorunu oynar. Abartılı oyunculuğu komedyen kumaşını öne çıkartır.
ŞENER ŞEN’İN İKİNCİ DÖNEMİ: KALFALIK (1975-1983)
Şener Şen 1975 yılında, Tunç Yalman’ın Genç Osman oyununda iki ayrı rolde seyirci karşısına çıkar. Aynı yıl, Başar Sabuncu’nun yönettiği Seferi Beyin Nafile Dünyası adlı tiyatro oyununda da ilk başrolüne çıkar. Sadece tiyatroda değil, sinema da gümbür gümbür ilerlemeye başlamıştır. Belirgin bir şekilde sahne süreleri uzamaya, filmlerin komedi yükünü sırtlamaya başlamıştır. Ben, Şener Şen’in sinema (ve oyunculuk) kariyerindeki ilk kırılma yılı olarak 1975 yılını kabul ediyorum. Usta, o yıl, “Aptal Şampiyon” (1975), “Bak Yeşil Yeşil” (1975), “Bizim Aile” (1975) ve “Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı”da (1975) rol alır. Dördünde de, dikkat çekici bir komedi karakterleri yaratır. Müjdat Gezen’li “Aptal Şampiyon”daki Fong, Ahmet Özhan’lı “Bak Yeşil Yeşil”deki Ahmet ve “Hababam”daki Badi Ekrem unutulacak gibi değildir. Bugün bile o filmleri izlerseniz, biraz abartılı bir oyunculuk olduğunu kabul etmekle beraber, gözünüzü asla Şener Şen’den alamazsınız. Şener Şen 1975 yılında tam 20 film seslendirir. Sahnede, sinemada ve seslendirme stüdyosunda adeta bir fırtına esmektedir. Özetle, 1975 yılını gösteren takvimler, bir efsanenin doğuşuna tanıklık etmektedir. Şener Şen efsanesinin…
Şener Şen, 1976 yılında 13 filmin seslendirme kadrosunda yer alır. Başar Sabuncu’nun Kardeş Payı ve Ergin Orbey’in Şvayk Hitler’e Karşı oyunlarında sahnenin tozunu yutar. 1977 yılında, daha sonra sinema uyarlamasında da oynayacağı Zengin Mutfağı oyununda, 1980’de ise Şehir Tiyatroları’ndaki son oyunu Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’nda oynar. Şener Şen, 1980 yılında şaşırtıcı bir işe imza atar. Bir Alman Tiyatrosu, Almanya’daki Türk işçilerine tiyatro yapmaları için kendi bünyesinde bir Türk tiyatrosu kurmak istemiştir. Bu işi de ünlü tiyatrocu Peter Stein’a bırakmıştır. Bu projeye Türkiye’den Beklan Algan, Ayla Algan, Kerim Afşar ve Şener Şen katılır. Şehir Tiyatroları’ndan istifa eden Şener Şen de iki yıllık süre zarfında periyodik aralıklarla Almanya’ya gider ve bu projede görev alır. Doğu’da öğretmenlik yapmasıyla birlikte; azimli, çalışkan, sebat eden, garantici kimliğiyle tanınan Şener Şen’in kariyerinde gözlemlediğim en büyük risk ve meydan okuma budur.
1976 yılında, bir önceki yıl sinemada gösterdiği başarının kesinlikle bir tesadüf olmadığını kanıtlayan üç başyapıtta oynar. “Hababam Sınıfı Uyanıyor”da Badi Ekrem rolünü yineler, “Tosun Paşa”da o unutulmaz Tellioğlu Lütfü karakterine can verir ve “Süt Kardeşler”de (Kumandan) Hüsamettin karakteriyle adeta tarih yazar.
Hepimizin ezbere bildiği filmler ardı ardına gelir. “Hababam Sınıfı Tatilde” (1977) ve “Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor” (1978) filmlerinde o çok sevilen Badi Ekrem karakterine hayat verir. “Gülen Gözler”in (1977) Vecihi’si, “Neşeli Günler”in (1978) Ziya’sı olur. “Şaban Oğlu Şaban” (1977), “Çöpçüler Kralı” (1977), “Kibar Feyzo” (1978), “Sultan” (1978), “Ne Olacak Şimdi” (1979), “Erkek Güzeli Sefil Bilo” (1979), “Banker Bilo” (1980), “Gırgıriye’de Şenlik Var” (1981), “Davaro: Son Eşkıya” (1981), “Adile Teyze” (1982), “Çiçek Abbas” (1982), “Dolap Beygiri” (1982), “Şalvar Davası” (1983) ve “Şekerpare” (1983). Belki başrol değildir ama ikinci, üçüncü önemli roller hep onundur. Maho Ağa’lar, Yakup’lar, Şakir’ler, Ziver’ler. Şener Şen her filmiyle unutulmaz portreler müzesine bir yenisini eklemektedir. “Çöpçüler Kralı”ndaki rolüyle, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden kariyerinin ilk büyük ödülü olan En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü kazanır. Şener Şen’in yaşı ilerlemektedir. Başrolün karşısına çıkartıldığı için genelde filmin “kötü” adamını oynamaktadır. Tıpkı babası (ve Kemal Sunal) gibi, kötü adamı oynadığında bile onda gri noktalar bırakmayı bilir. Tıpkı Dinçer Çekmez ve Sadettin Erbil’de olduğu gibi, Şen’in oynadığı kötü adamlara da bir türlü hayranlık beslersiniz. Şener Şen, kendisine bırakılan spontane alanda rahatlıkla hareket eder, gerekirse abartır (“Bak Yeşil Yeşil”, “Şalvar Davası”, Badi Ekrem vb.) ama asla (oyunculuk anlamında) karşısındaki ezmeye çalışmaz. Müthiş zamanlaması sayesinde karşısındakinin oyun gücünü arttırır. Tıpkı babası gibi. Ben Şener Şen’in bu ikinci dönemine “kalfalık” dönemi adını veriyorum. Bu süre zarfında çok net bir şekilde “En İyi İkinci” olmayı başarmıştır. Figürasyondan yan (yardımcı) rollere, yan rollerden filmin ikinci adamlığına, yüzde yüz hak ederek, milim milim yükselmiş, her türlü rolün hakkından bitamam gelmiştir. Peki, bir tür filminin taşıyıcı kolonunu teşkil eden başrolü kaldırabilecek midir? Asıl ustasını, yani babasını aşabilecek midir?
ŞENER ŞEN’İN ÜÇÜNCÜ DÖNEMİ: USTALIK (1984-∞)
Şener Şen, 1984 yılında, üç filmde oynar. “Gizli Duygular” “Gırgıriye’de Büyük Seçim” ve kendisine sinemadaki ilk başrolü getiren “Namuslu”. Şen’in kariyerindeki üçüncü ve en önemli dönüm noktasını teşkil eden “Namuslu”nun senaryosu, tiyatroda birlikte çalıştığı Başar Sabuncu’nundur, yönetmen koltuğunda ise Şener Şen’in zirve yolculuğuna ön ayak olan ve onu Arzu Film’e kazandıran Ertem Eğilmez oturmaktadır. Şener Şen, halim selim aile babası Mutemet Ali Rıza rolüne adeta cuk oturur. Karakterindeki çürüme ve yozlaşmayı seyirciye ustalıkla yansıtır. Akabindeki sene, (yine birer aile babasını oynadığı) üç filmle başrol yolculuğunu pekiştirir. Bol ödüllü “Züğürt Ağa” (1985), tıpkı “Züğürt Ağa”da olduğu gibi Türkiye’deki büyük değişim ve dönüşümü ustaca masaya yatıran “Çıplak Vatandaş” (1985) ve Gene Wilder’ın “The Woman in Red”inin (Kırmızılı Kadın, 1984) yerli uyarlaması “Aşık Oldum” (1985). Artık, tartışmasız bir ustadır o. Sonraki sene, toplumsal yaralara parmak basan (komedi unsurları da içeren) iki sağlam yapımla, “Milyarder” (1986) ve “Değirmen”le (1986) çağdaş bir dram oyuncusu olduğunu da ispatlar. Artık babasını bütünüyle aşmış, oyunculukta farklı bir merhaleye oturmuştur.
1980’li yılların ilk yarısında tiyatroda da çok etkindir. Almanya’daki çalışmaları devam etmektedir. Türkiye’de ise bazıları bir sonraki yıla da sarkmakla beraber; 1981’de Hababam Sınıfı, 1982’de Yine Neşe-i Muhabbet, 1983’te Sade Vatandaş Şvayk Hitler’e Karşı ve 1985’de de Bin Yıl Önce Bin Yıl Sonra müzikallerinde oynar.
1987 yılında, uzun zamandır dostu olan, Arzu Film’in senarist ekibindeki Yavuz Turgul’un yönetmen koltuğunda oturduğu ikinci uzun metraj filmde başrol oynar. “Muhsin Bey” (1987), 12 Eylül sonrası bir tür kabızlık çeken sinemamıza güneş gibi doğar ve Türk Sineması’nın çağdaş klasik anlatısında adeta bir çığır açar. Türk Sinema Tarihi’nin gelmiş geçmiş en önemli senaristlerinden biri olan Yavuz Turgul, gelmiş geçmiş en önemli yönetmenlerinden biri olma yolunda sağlam bir adım atmıştır. Yol arkadaşı da, can dostu Şener Şen’dir. Film beğenilmekle kalmaz, 24. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne de damgasını vurur ve “En İyi Film”, “En İyi Senaryo” (Yavuz Turgul), “En İyi Erkek Oyuncu” (Şener Şen) ve “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” (Uğur Yücel) ödüllerini evine götürür. Burada naçizane bir bilgi paylaşayım. Benim sinemasal yolculuğum da “Muhsin Bey”i emanet bir videoda defalarca izledikten sonra başladı. Sene 1988. İlk etapta bir VHS videom olmasını sağladım. Sene 1989. Sonra da video kaset koleksiyonuna başladım ve uzun yıllar devam ettirdim. Yavaştan da bir şeyler yazmaya başladım. Bugün, kıyısından köşesinden bir sinema yazarı olabilmişsem eğer, bunu bir ölçüde “Muhsin Bey”in zihnimde bıraktığı izlere de borçluyum. O nedenle, her ne kadar az üretim yaptıkları için, Yavuz Turgul ve Şener Şen’e sitem etsem de, kalbimdeki yerleri bir bambaşkadır, bunu da her fırsatta belirtirim. İkisi de kendi meslek dallarının zirvesinde durur. Bunun da tartışılacak herhangi bir yeri yoktur. Neyse, kaldığımız yerden devam edelim.
1986 yılında, “Milyarder” ve “Değirmen” ile başardığı şeyi “Muhsin Bey” (1987) ile bir adım öteye taşıyan Şener Şen bir dram oyuncusu olarak da kendini kanıtlar. Şahsi kanaatimce, bu, oyunculuğundaki son büyük aşamadır. Kendisi, “Muhsin Bey”den sonra adeta bu işin Ordinaryüs’ü olmuştur diyebiliriz. Şener Şen, 1987 yılında “Selamsız Bandosu”nda da oynar. 1988 yılında, son Ertem Eğilmez komedisi/güldürüsü, diyebileceğimiz, bugün bir klasik haline gelen, gişe canavarı “Arabesk”te (1988) oynar. Scognamillo, Şener Şen’in 1988 yılında Almanya’da oynadığı “Yasemin” filminin Almanya’nın Oscar aday adayı olduğunu yazıyor ama henüz bu bilgiyi teyit edemedim. 1988 yılında, “Zengin Mutfağı”nda (1988) oynar, yönetmen koltuğunda kendisini filmin uyarlandığı oyunda yöneten Başar Sabuncu vardır. Yavuz Turgul ile ikinci yönetmen-oyuncu işbirlikleri, otobiyografik öğeler taşıyan karamsar, iç burkucu bir özeleştiri denemesi, “Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni” (1990) olur. Şahsi kanaatimce, yerli ve yabancı yönetmenlerin film yapımı üzerine çektikleri en önemli filmlerden biridir.
1992’de Turgul ve Şen tekrar bir araya gelirler ve Şevket Altuğ’un da yer aldığı “Gölge Oyunu”nu (1992) çekerler. Türk Sinemasının gelmiş geçmiş en önemli komedyenlerinden biri kabul edilen Şener Şen, 1993’te son güldürüsünü çeker. Şerif Gören’in taşlaması, “Amerikalı” (1993). Üç yıllık bir suskunluğun ardından, Turgul-Şen ikilisi, Türk Sineması’nın yeniden yükselişini mimleyen o muhteşem, o olağanüstü “Eşkıya” (1996) filmine imza atarlar. Şahsi kanaatimce, şimdilik, son başyapıtları budur. Şener Şen, 1998’de Uğur Yücel’i ve Türkan Şoray’ı da yanına alıp, Türk televizyonlarının en başarılı aile dizilerinden biri olan “İkinci Bahar”ı çeker. 37 bölüm süren dizi unutulmazlar arasına girer. Beyazıt Öztürk ve Meltem Cumbul’lu “Biz Size Aşık Olduk” (2002) ve Yavuz Turgul’un reklamcı oğlunun yazdığı “Mucizeler Komedisi” (2004) adlı müzikal ise vasat işler olarak kalır. Şener Şen’in uzun aralıklarla çektiği, senaryoları Yavuz Turgul tarafından yazılan son üç filmi de izleyiciden olumlu tepkiler alır. “Gönül Yarası” (2005), “Kabadayı” (2007) ve “Av Mevsimi” (2010). Şener Şen, “Gönül Yarası”ndaki Nazım rolüyle Antalya Film Festivali’nde bir kez daha “En İyi Erkek Oyuncu” ödülüne uzanır.
Türk Sineması’nda oyun tekniğini bu denli geliştiren, farklı karakter ve tiplemelerde her zaman inandırıcılığını korumayı başarabilen ve bunu neredeyse bütün bir kariyerine yayabilen çok az oyuncu vardır. Örneğin, Giovanni Scognamillo, Şener Şen’in kariyeri boyunca şaşırtıcı bir gelişme gösterdiğini söyler. Ben de bu görüşe katılıyorum, siyah beyaz filmlerdeki silik performansları birkaç sene içinde o olmadan asla tasavvur edemediğimiz oyunculuk gövde gösterilerine dönüşür. Ve oyunculuğunun hemen her döneminde (ama özellikle 1975 yılından itibaren) kendisine verilen görevi yerine getirmeyi başarır. Kısacık ekran sürelerinde bile sağlam karakterler yaratır. Zamanla sadece tür arketipini kırmakla kalmamış, oyunculuğun her türlü aşamasının altından alnının akıyla sıyrılmasını bilmiştir. Şener Şen sadece seyirci gözünde değil, zamanla sinema camiası, akademi ve eleştirmenler nezdinde de saygın bir konuma erişir.
SAYILARLA ŞENER ŞEN
Acaba sayılar Şener Şen hakkında neler söylüyor? Açıkçası, hep görmek istediğim bu şeyi hiç kimse yapmayınca, üşenmedim, oturup hazırladım. Şimdi, Şener’in film üretimini matematiksel açıdan değerlendirmeye çalışalım. Kaynak olarak IMDb’yi, Giovanni Scognamillo’nun “Türk Sinemasında Şener Şen” kitabını ve Türk Sinema Araştırmaları (TSA) sitesini esas aldım. Üç kaynaktaki bilgileri birleştirdim ve mümkün olduğunca elimdeki diğer kaynaklarla (Agâh Özgüç’ün Türk Filmleri Sözlüğü, sinematurk.com vb.) çapraz kontrol gerçekleştirdim. Hatta oturdum bazı filmleri baştan sona izledim. Birçok (yerli) internet sitesinde, ustanın çalışmalarına dair kapsamlı bir bilgi bulamıyoruz. Yani, bu ayarda bir oyuncunun filmografisini bile arayınca bulamıyorsak, bu ne üzücü bir şeydir? Neyse, geçelim.
Şener Şen’in genelde küçük rollerde ya da figürasyonda yer aldığı ilk dönem filmlerinin bir kısmını izleyemedim, ama gördüğüm kadarıyla filmografisinde aktör olarak yer aldığı filmlerin tamamına yakınını seyretmek nasip olmuş. Şanslıyım. O yüzden sağlıklı bir değerlendirme yapabileceğim kanaatindeyim. 35 kadar tiyatro oyununu, yarım düzine kadar müzikalini ve TV dizilerini bu çalışma kapsamında hariç tutuyorum. Daha sonra, video kaset olarak günümüze ulaşmayı başaran tiyatro oyunlarını (kabarelerini/müzikallerini) ayrıca değerlendireceğim. Bendeki listede, ustanın, irili ufaklı görev aldığı 140 tane uzun metraj film var (belki birkaç tane eksik olabilir, ya da filmin gösterim yılında bir yıl oynama olabilir, onu söyleyeyim). Şimdilik yani Nisan 2017 itibariyle, bundan daha uzun bir filmografi piyasada yok. Değerlendirmemi bu 140 film üzerinden yapıyor olacağım ve yazının ikinci bölümünün en altına da bu listeyi ekleyeceğim. Meraklısı her türlü çalışmada kullanabilir. Hadi başlayalım.
1941 doğumlu Şener Şen, 1963-2017 yılları arasındaki 54 yılda, 140 uzun metraj filmde görev almış. 1971-1981 yılları arasında seslendirmenlik yapan usta oyuncunun bu süre zarfında (sadece) seslendirmen olarak görev aldığı film sayısı, tam 70! Şener Şen, 70 filmde de aktör olarak yer almış. IMDb’de 66 adet oyuncu kaydı var, Scognamillo, TSA ve Özgüç’le birlikte buna, dört filmi, “Üç Öfkeli Genç” (1963), “Kırbaç Altında” (1967), “Çıldırtan Arzu” (1967) ve “Yarın Çok Geç Olacak”ı (1967) ekleyip sayıyı 70’e çıkardım. Bu da şimdilik literatürdeki en uzun liste. Bu 70 filmin içinde ağırlık, 34 filmle 1970’ler ve 21 filmle 1980’lerde. 1960’larda sekiz, 1990’larda dört, 2000’lerde ise (2017 Nisan ayı itibariyle) sadece üç filmi var. Yavaştan önemli rollere geçmeye başladığı 1975 yılına kadar rol aldığı film sayısı 25 adet. Şener Şen’in ilk başrolünün hangisi olduğu biraz tartışmalı. Birçok kaynakta ilk başrolü “Şalvar Davası” (1983) olarak gösteriliyor. Aynı yıl oynadığı “Şekerpare”deki (1983) rolü de aynı büyüklükte kabul edilebilir. Ama eğer başrol oyuncusunun filmin zamansal süreci içinde değişim geçiren kişiyi oynayan aktör olduğuna dair teoriyi kabul edersek, 1984 yılındaki “Namuslu” filmini saymak gerekir, ki ben çalışmalarımda bu filmi esas alıyorum. Ama, aktörün isminin nerede yazıldığına dair teoriyi (billing) esas alıp, 1983 yılını kabul eden varsa, ona da saygı duyarım. Ama ben, “Namuslu” (1984) filmini esas alıyor olacağım. Yani Şener Şen, ilk başrolünü oynadığında 43 yaşında diyebiliriz. Şen, 1984-1993 yılları arasında 16 filde rol alıyor. Bunlardan, “Gizli Duygular”, “Gırgıriye’de Büyük Seçim” ve “Yasemin”de başrolde (ya da başrollerden birinde değil) değil. 1996 yılında gösterime giren “Eşkıya”dan sonra, şimdilik sadece üç filmi var: “Gönül Yarası” (2005), “Kabadayı” (2007) ve “Av Mevsimi” (2010). Nasipse, 2017 yılında ustanın bir filmini daha izleyeceğiz.
İlk rol aldığı film olan “Üç Öfkeli Genç”ten (1963) bu yana (2017) tam 54 yıl geçmiş. Yalnız Şener Şen’in bu süre zarfında uzun metraj filmlerinin gösterime giren yıl sayısı sadece 29. Bazı filmlerin çekildikten sonraki yıl gösterime girdiğini ya da bazı yıllar ustanın başka projelerde görev aldığını da not düşelim. Şen’in 70 uzun metraj sinema filminde (oyuncu olarak) çalıştığı yönetmen sayısı 28. Yalnız, bunlardan 13 tanesiyle sadece tek bir kez çalışmış, 10’unda çok küçük rollerde ya da figüran. Sadece bir kez çalıştığı yönetmenlerin filmleri içinde, Sinan Çetin’in “Çiçek Abbas”ı, Ömer Vargı’nın “Kabadayı”sı ve Hark Bohm’un “Yasemin”i, istisnalar.
Şener Şen’in birinci miladını, daha önemli roller kapmaya başladığı 1975 yılı kabul edersek (1975 dahil), şimdilik 54 yıllık uzun metraj oyunculuk kariyerini “1975 öncesi” ve “1975 sonrası” şeklinde iki ana bölüme ayırabiliriz. 1975 öncesi rol aldığı film sayısı 25, çalıştığı yönetmen sayısı 15, en çok çalıştığı yönetmen ise Nejat Saydam. Şener Şen’in 1975 yılından itibaren rol aldığı film sayısı da 45’tir. Şener Şen bu 45 filmde 16 farklı yönetmenle çalışmış. 7 tanesiyle sadece bir kez çalışmış. Hem 1975 öncesi hem de 1975 ve sonrasında çalıştığı sadece üç isim var, Orhan Aksoy, Ergin Orbey ve Zeki Ökten. 1975 sonrası en çok çalıştığı yönetmen ise Ertem Eğilmez. Rakamlarla ifade edecek olursak, Şener Şen’in kariyeri boyunca en çok çalıştığı yönetmen, 11 filmle Ertem Eğilmez, yedişer filmle Kartal Tibet ve Nejat Saydam, 6 filmle Yavuz Turgul ve 5 filmle Atıf Yılmaz. Yani oynadığı 70 filmin 36’sını bu beş yönetmen yönetmiş. Ama hem bu durumu, hem de oyunculuk kontratlarının doğasını anlamak için yapımevlerinin çalışma şekli ve detaylarını bilmek gerekiyor. Bizde de bir dönem Amerika Birleşik Devletleri’ndekine benzer bir sistem vardı. Oyuncu, bir yapımeviyle belirli bir film sayısı ya da belirli bir yıl üzerinden (genelde) minimum ödeme tutarı belirli olan bir sözleşme imzalardı. Örneğin, Acar Film’le beş filmlik sözleşme. Ya da Arzu Film‘in tercih ettiği, belirli bir yılı kapsayan sözleşmeler vb. Bu sözleşmeler ucu açık ya da kapalı sözleşmelerdi. Yani, oyuncular, ilgili maddeler uyarınca, öncelik sözleşmeli olduğu yapımevinde olmak üzere diğer yapımevlerinin filmlerinde de oynayabilirdi. Özellikle figüranlar, karakter oyuncuları ve yardımcı roller bu kapsamdaydı. Yıldız oyuncu pek paylaşılmazdı. Arzu Film gibi bazı yapımevleri ise bu konuda bir hayli katıydı, genellikle yardımcı oyuncular bile başka yapımevleriyle çalışamazdı. Şener Şen filmlerinin yapımevleri istatistiklerine bakınca durum daha net anlaşılacak.
Şener Şen, oyuncu olarak görev aldığı 70 filmde, bazıları ortak yapımcı olmak üzere otuzdan fazla yapımeviyle çalıştı, ama yirmi kadarıyla sadece tek bir kez. Oyuncu olarak en çok çalıştığı yapımevlerine gelince, zirvede, hepinizin tahmin edebileceği üzere (üçü, Erler Film’le ortak olmak üzere) 21 filmle Arzu Film geliyor (ilk “Hababam Sınıfı” gibi seslendirmenlikler hariç tutulmuştur). Akabinde 9 filmle Acar Film ve (üçü, Arzu Film’le ortak olmak üzere) yine 8 filmle Erler Film geliyor. Uzman Film ve Dede Film yapımevleriyle de dörder projesi var. Yani Şen’in 43 filmini üreten yapımevi sayısı sadece 5. Hem yönetmenler hem de yapımevleri açısından Şener Şen’in riski pek sevmeyen, garantici bir aktör olduğunu öne sürebiliriz. 20 küsur yılı kesintisiz, 30 küsur yıldır Yavuz Turgul ile yaptığı işbirliğine benzer işbirliklerini Acar Film, Erler Film ve Arzu Film’le de yürüttüğü görülüyor.
Şener Şen’in tüm kariyeri boyunca (irili ufaklı) rol aldığı 70 filmin 36 tanesini sadece beş yönetmen yönetmiş, 43 filmini de sadece beş yapımevi finanse etmiş. Peki, 1975’ten sonraki istatistikler ne durumda? Bu dönemde 7’siyle sadece bir kez çalıştığı 16 yönetmen ile 45 filmi var. Bu 45 filmin, 29 tanesini üç yapımevi (Arzu, Erler, Uzman) üretmiş. Ve bu 45 filmin 30’dan fazlasının senaryosunun altında (bazıları ortak senaryo olmak üzere) sadece dört isim var: Atıf Yılmaz, Başar Sabuncu, Sadık Şendil ve Yavuz Turgul. Bu son istatistiklerin önemine ikinci yazımda değineceğim. Şener Şen sinemasındaki ana izlekler, ortak konular ve benzerliklere de el atacağım. Ayrıca Şener Şen ve onunla çalışan yönetmenlere/senaristlere dair yapılmış akademik çalışmalara da kısaca göz atacağız.
KAYNAKLAR
Özgüç, Agâh. “TÜRK FİLMLERİ SÖZLÜĞÜ: 1917-2009”, 2009. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul, Türkiye.
Scognamillo, Giovanni. “TÜRK SİNEMASINDA ŞENER ŞEN”, 2005. Kabalcı Yayınevi. İstanbul, Türkiye.
http://www.tsa.org.tr/
http://www.sinemalar.com/
http://www.imdb.com/
https://www.youtube.com/
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eener_%C5%9Een#.C3.96zel_Ya.C5.9Fam.C4.B1