Yılmaz Güney’in 1982 yılında Altın Palmiye kazandığı başyapıtı Yol, 35 yıl sonra yeniden Cannes Film Festivali’nde seyirciyle buluşacak.
Bu sene 70’incisi düzenlenen Cannes Film Festivali dün yapılan açılış töreniyle başladı. 70’nci Uluslararası Cannes Film Festivali bu yıl, “70’nci Sanatta buluşma” sloganıyla düzenleniyor. Yarışmada Fransız sinemasını François Ozon’un yönettiği ‘L’amant double’, Jacques Doillon’un efsane heykel sanatçısına odaklanan filmi ‘Rodin’, Robin Campillo’nun imzasını taşıyan ‘120 Beats per Minute’le ve ‘Artist’le tanınan yönetmen Michel Hazanavicius’un Jean-Luc Godard’ın hayatından bir kesiti anlatan ‘Redoubtable’ı temsil edecek.
35 YIL SONRA YENİDEN YOL
Bu yıl festivalde ayrıca Yılmaz Güney’in Altın Palmiye ödüllü filmi Yol 35 mm’den yenilenmiş kopyasıyla Cannes Klasikleri bölümünde festival takipçileriyle buluşacak. 1982 yılında Altın Palmiye Ödülü’nü kazanan Yol, Cannes’ın tarihini yansıtması planlanan ‘Cannes Klasikler’ bölümünde seyirciyle buluşacak. Cannes Film Festivali bu yıl 17-28 Mayıs’ta düzenlenecek.
Yol, Altın Palmiye kazanan ilk Türk filmi olmuştu. Tarık Akan, Şerif Sezer ve Halil Ergün’ün başrollerde yer aldığı Yol ile birlikte her yıl dünya sinema tarihine damgasını vurmuş, önemli yapıtlardan seçkiler gösterildiği ‘Cannes Klasikler’ bölümünde 24 film gösterilecek. Bu filmler arasında ‘La Salaire du Peur’ (Dehşet Yolcuları), ‘Körhinta’, ‘Blow-up’ (Cinayeti Gördüm) adlı yapımlar yer alıyor.
Festival sayfasında restore edilmiş versiyonu gösterilecek film hakkındaki bilgiler şu şekilde verilmiş:
CANNES CLASSICS – RESTORED PRINTS
YOL – THE FULL VERSION
Directed by : Serif GÖREN , Yilmaz GÜNEY
Year of production : 2017 Country : SWITZERLAND Length : 113 minutes
n the period following the military fascist coup of September 12th, 1980 in Turkey, at the time when repressive measures were being brought to bear in all areas of social life, leave permits for those in semi-open prisons are suspended until further notice. In order to qualify for leave, the detainees are required to have served a third of their sentence and have a record of faultless conduct. Insult, physical maltreatment, repression, forced labour and arbitrariness are normal in Turkish prisons. For those detainees who await leave, only one attitude remains: resignation and submission.