Kurtlar Vadisi Pusu seçkin ve elit kötü adamları kısa zaman aralıklarıyla gözükerek seyirciye belirli bir doz dahilinde iletişim kurmaktayken asıl olarak senaryoyu sürükleyen saha adamı kötülerdir. Geçmişten bu yana saha adamı konusunda ortalamanın üzerinde karakterler yaratıldığı ve kimilerinin bu çıtayı daha üst seviyelere taşıyarak gücün karanlık taraf (darkside) kötü-iyi adamlar kategorisine geçtiklerini görebiliyoruz.
- Devşirmeler: İlk önce Kötü daha sonra İyi olanlar
- Hep kıllandıran ve sonunda Kötü olanlar
Devşirmeler: İlk önce Kötü daha sonra İyi olanlar
Dizide Polat Alemdar safına geçenlerin hemen “iyi” olması, akabinde yaptıklarının onaylanması ve başlangıçta yaptıkları kötülükler sanki hiç yapılmamış gibi “bizimziler” tarafına geçilmesini hep yadırgamışımdır. Polat’a karşı olunca cani ve düzenbaz ama Polat’ın çevresinde olunca iyi gösterilmeleri dizinin inandırılığının sorgulanmasıydı bir şekilde. Dizi üzerine çalışanlar önemli senaristler oldukları için bazen bu keskin dönüşler konusunda senaristlerin toplumu iyi çözümlediklerini düşünebilir miyiz? Bence cevap evet.
Dizi de ilk bariz devşirme işlemi Memati Baş ile başladı. Ara ara bu dengesiz kişiliğin psikopatlığını öne çıkarsalar da dizinin has adamı oldu. Bu çelişki içinde yaşadığımız toplumla da alakalı. Açıkcası bu karakteri tek kurtaran Gürkan Uygun‘un iyi oyunculuğudur ve gerçekten yeraltı dünyası ve şiddetin altı onunla çizilirken garip bir şekilde dizide tek kaale alınabilinecek yegane mesajı O veriyor. Ancak bunun kurgusal bir dizi olduğunu anlayabilene gider o mesajlar.
Diğer eskilerden bir acaip devşirme gümrükte her türlü rüşveti alıp racon kesen Deve Tuncay‘dır. Polat tarafına geçince komik ve titiz bir adam oldu. Ama dizinin başında hastane dolandırmaktan çekinmeyen Karahan’lının yetiştirdiği gümrükçü idi (şu ana hastane işletiyor). Toplumun nabzını iyi tutan senaristler başarılı iken bazı noktalarda parçadan bütüne gitmek bize düşüyor. Bizim için ise bu keskin dönüşler karakterleri inandırıcılıktan uzaklaştırır. (Utku Uluer)
Gökay Gelgeç: Bir dönem terörist lideri olarak Polat ve ekibinin başına türlü çoraplar ören, sürekli olarak birilerinin kafasına sıkmadan rahat edemeyen Muro‘nun (ilk yardımcısı Servet‘te bu konuda cok başarılıydı) senaryonun esnekleşmesinden ve Türkiye‘nin o dönemde varolan konjonktürü gereği “açılım”lar kariyerine başlamasından ötürü öncelikle yerinde bir kararla sonu gelmez çatışmalardan komedi öğeleriyle örülmüş bir noktaya alınışı ancak akabinde her zaman yapılan bir hatada olduğu gibi uzun uzadıya aynı temalarda donen zoraki komedi diyalogları saha adamı – doğru yaklaşım – yanlış açılım üçlemesinin bir örneğini teşkil ediyor.
Yıldırım ve Çeto’nun ölümünün ardından unutulmaz bir finalle Kurtlar Vadisi Pusu kariyerini noktalayan Muro’ya hayat veren Mustafa Üstündağ‘ın hem psikopat kötü adamı hemde komedyeni canlandırmakta ki üstün performansını unutmayacağız.
Utku Uluer: Ben Muro konusunda Gökay’dan biraz farklı düşünüyorum. Gerçekten de ortada 180 derecelik bir dönüş vardı ve dizi gündemi takip etti. Ancak Mustafa Üstündağ oynadığı karakterde daha özgürleşerek oyunculuğunu öne çıkarttı ve buna senaristler yön çizdi ama ben tamamen planlandığını düşünmüyorum. Ayrıca Polat’ın Muro ile bir türlü düzgünce konuşmaması hatta zaman zaman onu ötelemesi oldukça itici idi. Burada bir devlet eleştirisi de yapıldı mı bilmiyorum eğer böyle bir karakter o kadar olaydan sonra doğru yolu buluyorsa ve Polat iyiyi temsil ediyorsa kibirli veya üsten bakan bir tavırla yaklaşmamalı idi. Muro’nun yapısı ve insan sevgisi aslında Polat’ı kibirli gösterdi.
Muro’nun Kürt olması ile Polat’ın gösterdiği o tavır ve dizi ilerlediğinde bizzat dağa çıkan feodal bir genç olan Baran’ı kabul etmesi çifte standartı ortaya koyuyor. O noktada Polat Feodalizme prim veren bir karakterdir de aslında.
Dizi konjokture uymuş olsa bile bazı noktalarda bence kötü yönlendirmeler yaptı ama herşeye rağmen Muro pozitif bir karakterdi ve bu ülkeyi Polat kadar da seviyordu. Terör yanlışından dönmesi ve bütün çelişkilerine rağmen insancıllığının önde olması bir dönem milliyetçi görüşe yakın olan bu dizi için ilginç bir olaydır.
Kürt sorunu hassas bir konu ve Mustafa Üstündağ gibi bir oyuncu ile pek çok açılımdan daha düzgün iş yapıldı birde o ucuz komunizmi yargılar diyaloglar olmasa bütün dizi boyunca yapılmış en düzgün iş yapılacaktı… Ama olmadı olamazdı da.
Muro üstüne daha sonra bir film yapılması ve Muro’nun komediye tamamen kayması beni doğruluyor gibi. Temelinde iyi bir insan yattığı için Muro’yu kötüler listesine eklemezdim. Çünkü Karanlık tarafta olduğunu düşünmüyorum ama ne olursa olsun terörü ve silahı seçmeninde kabul edilir bir tarafı yok.
BULUT:
Utku: Yalçın Bulut, 80lerde Özal döneminde yükselen ve 90larda medyaya girenlerin bir özeti gibiydi. Zengin ailelerin hemen hepsinde Yalçın Bulut gibi kirli işlerini yapan bir fedai bulunuyordu. Bu adamlar aynı Bulut gibi pek okumamış ama fırlama, racon bilen ama fevri, oturmasını kalkmasını bilmesine rağmen ayı ve Türk kibri dediğimiz “sözde büyük düşünme” ara gazına bulaşmış tiplerdi. Ben Bulut karakterinin bir futbol kulübü ile ilişkisini de bekledim çünkü tam bir Futbol Şubesi sorumlusu tarzı vardı ve uyardı da. Ancak Memati ile “al gülüm ver gülüm” replikleri tutunca gücün iyi tarafına geçirildi. Bu gibi abiler sayesinde Etiler çevresinde 90larda pek çok dürümcü açılmıştı. İhtiyarlar ile ilişkisi bence iyi yazılmıştı. Oyunculuk:7 Senaryo:7
Gökay: Yalçın Bulut’u dizinin ilk bölümlerinde Tataroğlu ailesinin gayri mesru işlerinin yürütme organı olarak kıyıcı bir karakter rölünde izlemekteydik. Bu açıdan Pusu konseptine uygun olarak, özellikle ilk 20 bölümde oldukça başarılı bir karakter yaratıldığını düşünüyorum. Polat’ın yeni konseye el uzatabilmesi icin aşması gereken ilk “level” canavari Bulut, eski konseptin köprü karakterlerinden Halo’dan dizinin inanç dünyası anlatıcısı Ömer babaya her Vadi uyesine bir sekilde el atabilmişti.
Ancak liman işletmeciliği, Muro ve Iskender Büyük’ün dizide aktif olarak baş göstermesiyle beraber bu karakter kıyıcı yönünden ziyade bir güldürü öğesi olarak varlığını sürdürmeye başladı. Memati – Bulut diyalogları ufukta Muro – Çeto diyaloglarının gözükmesinden az evvel dizinin seyri icin vazgeçilmez nefes alma noktalarından birisi haline gelmişti. Aslında dizinin konseptinin yine bu konsepti yaratanlarca varolan cizgisinden aşağıya çekilmesi de böylece başlıyor.
Tataroğlu gibi bir ailenin yaninda sadece servet değil elit bir tabakanin yasam standartlari ve muaseret kurallarini ogrenmis olmasi gereken bir karakterin olmasi gerekenden cok daha avam gosterildigini dusunuyorum. Normal yasamda Bulut gibi bir sağ kolun Memati ile dürümcüye değil kalbur üstü bir restoranda yemek yiyor olmasi gerekirdi. Pusunun ilk bolumlerinde bu tip detaylara cok dikkat edilirken, Iskender Büyük‘ün katilimiyla diziye gelen aksiyon ivmesiyle konseptin birbirlerini zit oranda etkiledigini dusunuyorum.
Her ne kadar kendilerine has raconlarıyla Kurtlar Vadisi Pusu gibi bir dizinin yazılı olmayan ama beklentiler arasında her zaman üst noktalarda yer aralacak öğelere sahip olan bir karakter olsa da bir noktadan sonra üzerinde fazla düşünüllmeden karalanmış bir kaç satır esprili diyalogla varlığı neredeyse hayalet bir konuma düşürülen Bulut’ta dizide kaldığı 2 uzatma sezonun ardından sessizce veda etti.
Kişisel görüşüm üzerinde daha çok çalışılsa Tataroğlu ailesi gibi değil ancak bugünlerde baş gösteren yeni konsey üyelerinden birisi olmayi rahatlıkla kotarabilecek bu karakterin ‘yancılık’ ile harcandığıdır.
ZAZA:
Zaza’nın dizide Muro ve Bulut cizgisinin biraz daha uzerinde ve sevimli taşralı – varoş temsilciliğinde ekranlara gelmesi ilk bir kac bolumun ardindan sahsimda bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Iskender’in akli dengesi toptan bozuk, tümüyle psikopat bir karakteri, harcanmis onca adamından sonra kendine ait küçük ordusuyla beraber sağ kolu yapmış olması aksiyon ve sürükleyicilik dozu yuksek bir seyir keyfine şahit olacağımızı düşündürüyordu.
Ancak Gladyo saplantıları ve bir dönem dizinin çekilmez hale gelen evlilik – ask safsatalari arasında bu karakterin sadece güldürü öğesi olarak kullanılışı Zaza ve ekibine gerekli özenin gösterilmediği kanaatine varmama sebep oldu. Diziye katıldığı ilk sezonda küçük kalesi ve yeğenlerinden oluşan küçük ordusuyla yaşayan ve gerektiginde Iskender’e bile eyvallahı olmayan bu karakterin, son bölümlerde konsumatrislere indirgenmiş ve gittikce avamlaşan diyaloglari diziden yakın bir sürede ayrılması gerekliliğini ortaya koymakta.
Diziye hemen hemen ayni öontemlerle katılarak uzunca bir süre Polat’ın ekibinin dışarıdan destekçisi olan Halil Ibrahim Kapar çizgisinden uzakta kalan Zaza’nin son 20 bölümde filizlenen eski ruh içerisinde sokak adamı yönünün üzerine oynanması güzel bir baslangıçken, ekibinin günden güne kucultulmesi ve çift kalasnikofla sahalarda boy gosteren bu adamın artik sadece tek bir çakıyla operasyonlara katilması üzerine yapılacak bir yorumda bulunmuyor.
Zaza Cevher Imdat diyaloglari ve kendi çaplarinda ki (Zazanin Iskenderin seviyesinden tekrar sokaklara dususununde yolculugudur) gece klubu sahibi Muratla yasadiklari cekismeler Pusunun cizgisi disarisinda eski Vadinin dizinin icerisinde bir şekilde yasatilmaya calisilmasini dayatmalardan ibaret oldugunu gosteriyor.
Bu arada hazır lafi açılmışken Vadi’nin taze kazakterlerinden Murat’in ilk Kurtlar Vadisi konseptine son derece uygun ve eksi gunlere bir selam gonderme mahiyetinde diziye katildigini dusunuyordum. Bu noktada da Pusu’nun yumusak karni olan senaryoyu kivamina getirebilme eksikligi yeniden ortaya cikiyor. Pusu’nun ilk bolumlerinde dile getirildigi uzere Isadamlari konseyinin eski konseyden kat ve kat guclu oldugu (adam basina 50 milyar dolarlik servetlerden bahsedildigi donemler) asikar olduguna gore boyle bir tema icerisinde son derece avam ve sokaklara ait kalabilecek bir karakterin Ulubey’in konseyinde nasil yeralabildigide oldukca dusundurucudur.
Utku: Bu yazıyı yazmadan önce Gökay’ın yazısını okumuştum. Özellikle onun biraz duruma kızdığını düşündüm. Ancak ben Zaza’nın diziyi izlettiren ve avamlaştıkça kendi hedef kitlesine ulaşan bir tip olduğunu düşünüyorum.Özellikle Ali Sürmeli oyunculuk bakımından çok iyi bir performans ortaya koyuyor ancak senaryoyu çekip uzatarak ve bu karakteri abartarak abartarak tükettiyorlar o noktada Gökay’la hem fikiriz. Gökay illa da aksiyon istiyor aslında ama bence bunu verecek artık Zaza değil.
Zaza’nın aksesuarı olan çakı ve meyve yeme takıntısı güzel birer detay.
Zaza başta oldukça psikopat ve Iskender’i satmayacak birisi olarak girdi. Uzun süre sağ adamı olarak korudu ve bazen de ikili oynadı. O yüzden bu noktada pek Gökay’a katılmıyorum yani bu tipin dizinin başından beri iyi olduğu kanatinde değilim. Kapkaç olayları, küçük yaşta çocukları sömürme, kaçakçılık gibi pek çok işi yapan birisinin bir anda iyi niyetli ve komik bir tiplemeye dönüşmesini ben yadırgadım. Oyunculuk iyi ama bu kadar çekip uzatılınca bir noktadan sonra bayıyor maalesef bu karakterin geldiği nokta biraz da bu. Özellikle İmdat karakterinin zorlama performansını Ali Sürmeli ne kadar uzatabilir bilmiyorum.
Utku: Özcan karakteri bu dizide yeralan pek çok karakter gibi; “ben bazı bölümlerde öne çıkacağım ” diyerek bağıra bağıra dizide seyirciye alıştırıldı. Huysuz, inatçı, uzlaşmaz ve içkici görüntüsü ile oldukça iyi bir karakterin şekillendiğini düşünürken en büyük Baron Polat’ın elinin değmesi ile bir anda şekil değiştirdi. Üzerinde çok güzel oynanabilecek bu karakter ilk önce Bulut’u öldürmek için kullanıldı daha sonra tövbeci oldu, yeğen olarak itaat eder bir şekilde yaptıkları silindi birde Memati’den özür diledi. Bir anda tipi değişti ve sonunda dizinin çelişkili yapısına göre oldukça özgün bir şekilde diziden ayrıldı. Kötüden iyiye geçen en kötü örnek kendisidir. Bazen senaristlerin hatalı veya çelişkili tiplemeleri Memati üzerinden dengelemeye çalıştıklarını düşünüyorum. Yıldırım Gücük çelişkilerle dolu ve dengesiz bir karakteri başarılı oynadı ancak oyunculuğu gerçekçi iken karakterin yazılması o kadar inandırıcı değildi. Dizi içerisinde yer alan iyi bir oyuncu, başarılı performans ama kötü senaryo örnekleri arasında yer aldı. Oyunculuk: 6 Senaryo: 3
Tedavi yoluyla iyi tarafa geçen ama aslında kötü olan:
YAKIŞIKLI :
Gökay: Yakışıklı, Kurtlar Vadisi Pusu‘nun vaad ettigi temaya en güzel oturan kötü karakterlerden birisiydi. Bu karakterin ait olduğu cephenin seçimi de oldukca başarılıydı. Langleyde eğitim gördüğü vurgulanarak açıkca CIA tarafindan yetiştirildiğini bildiğimiz bu karakterin hem Aron Feller – Tataroğlu arasında bir köprü olması hemde Bulut – Yıldız ikilisinin yapmakta olduğu işleri tek başına yürütebilecek kadar yetenekli olduğunu düşünüyordum.
Bulut yukarıda da bahsettiğim gibi önemli bir iş adamının illegal islerinin yürütme organı olarak tasarlanmış ancak iş adamının elit yapısına ters düşen biraz daha taşralı bir cizgi izleyen karakterdi. Yıldız ise işadamının legal danışmanı olarak izlenen tüm kirli politikaları bir şekilde beyaza çevirebilen önemli bir genel müdür idi. Ancak her iki karakterinde Tataroğlu ismi altında yaratılan imajı kaldırmakta yetersiz kalan özellikleri mevcuttu.
Yakışıklı bu iki karakterde de olmayan pozitif ozellikleri taşıyan bir danışman – fedai – sağ kol idi. Hem teknoloji, hem dövüş sanatları hemde stratejik olarak yapabileceklerini bir kaç bölüm üst üste izledikten sonra (burada İskender‘in evine yaptığı tek başına baskın oldukça önemlidir) Polat tarafindan bayrak direğine asılıp Feller‘e selam çakılması açıkcası ikinci bir Pala vakası yaşadığımızı düşündürmüştü.
Ancak ardından gelen bölümlerde ölümden dönerek kendine bir şans daha tanınan bu adamın, dizide bir dönem hasıl olan gladyocu hastalığı sebebiyle Polat’ın karısına musallat edilişi ve ilk bolumlerde izlediğimiz operasyonel faaliyetlerle ilgili herhangi bir varlık gösterememesi büyük bir hayal kırıklığı yaşatmıştı.
Yakışıklı karakterinin gelişimi ve harcanışı Pusu’nun güzel ve negatif yönlerininde bir izlencesi gibi. Vadide herşey güzel giderken bir anda saplantılı bazı fikirler (baş karakterin her daim önde tutuluşu, izleyici seviyesinin orta alt sınıf düzeyinde görülerek sadece bu kitleye oynanan bir yol çizilmesi) elindeki varolan güçle zaten belli bir çıtayı yakalamış konseptin daha da yükselmektense aynı noktada saymasına ve bazen gerilemesine yol açmakta.
Utku: Bu karakter dizide Polat‘ın başına bela olmalıydı. Ancak Abdülhey ile eşleştirdiler. Bence işlenbilecek en iyi kötü potansiyelini harcadılar. Diziye yeni bir renk katabilir ve hatta James Bond‘tan esintiler taşıyabilirdi ama dizinin en zayıf döneminde kötü bir senaryoya denk geldi. Senaristler kızmazlarsa ise bu karakter üzerine gerçekten başarısız olduklarını söylemeliyim. En son tedavi yöntemi ile iyi tarafa geçirtilip ölmesi ise bence talihsizlikti.
Oyunculuk: 6 Senaryo:1
Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde karakter gelişimi ve hikayenin içinde gizem olmadığına daha önce değinmiştik. Bu kendisinden önceki Kurtlar Vadisi dizisine göre zayıf kalmasının ana sebebi ancak iş sadece gizemde bitmiyor. Yinede gizem olmadığı için pek çok olay ve durum önceden anlaşılabilinir ve karakter gelişimi üzerine fazla yer verilmiyor. Polat tarafına geçerek aklanan ve günahlarından arınanlar dışında bir de bizi kıllandırarak yaratılan bazı karakterler var. Bu kıllandırma sırasında çok ilginç hikayeler ortaya çıkmadı belki aşağıda değineceğimiz Hakan biraz gidip geldi ama genellikle bizi kıllandıran hemen her tip diziye girdiğinde rengini bizleri fazla uğraştırmadan belli ettiler.
İNCİ TATAROĞLU:
Utku Uluer: Sanırım Gökay, İnci’yi bu listeye eklemem konusunda hemfikir olmayacak (o da buraya yazdıklarımı sizinle birlikte okuyacak zaten 🙂 ) ancak ben devamlı çelişen ve Polat’ı direk karşısına almadığı için, gidip gelen bir karakter olduğundan dolayı kıllandıran kısmına ekledim. %100 kötü olmadığını düşünüyorum ama hepimizin içinde iyi ve kötü çatışmıyor mu zaten? Yine de çok sorun yarattı kendisi sonuçta güce tapıyor. Ata erkil yapıdaki bu dizide zorlama sahnelerde oynamak zorunda kalıyor. Ayrıca Necati Şaşmaz’dan daha uzun boylu olması sorun yaratıyor gibi… Oyunculuk: 5 Senaryo:6
Gökay Gelgeç: Kurtlar Vadisi Pusu ve Kurtlar Vadisi’nin her zaman feodalizmden ödün vermeyen ve her ne kadar elit kulvarlarda yaşanan sorunları ele alıyor gözüksede bunu lümpen bir anlatımla sunan bir yapısı olduğunu düşünüyorum. Böyle testesteron hegamonyası içerisinde ki bir oluşumda İnci gibi bir karakterin uzun süre yer alabilmesi ve varlığını ilk günki gücüyle koruyabilmesi bu açıdan çok önemli.
Davut Tataroğlu gibi Kare As kıvamında ki bir büyük kötünün, ihtiras, hırs ve güç konusunda babasından aşağı kalmayan kızını canlandıran Sema Şimsek, erkeklerin dünyasında başarıyla ayakta kalmayı ve karakterin gerektirdiği soğuk, gizemli çekiciliği koruyarak varolabilmeyi sürdürüyor.
Babasından intikam almak için Iskenderle ilişkiye girmekten kaçınmayan, babasının çiçeği burnunda karısını alt edebilmek icin yeni yetme bir sevgili adayına göz kırpan, istediğini anında elde edebilen bu kadının Vadinin tüm kötüleri içerisinde önemli bir noktada yer alması gerekiyor. Neticede erkekler dünyasının erkeklerden daha hırslı ve tehlikeli bir kadına hoşgörü gösterebilmesi kolay olamazdı. Güce tapan Inci‘nin dizinin son bölümlerine kadar çizgisini sürdüreceği ve veda edeceği anda dizinin de ekrana veda edeceğini düşünüyorum.
MUSTEŞAR ÜNSAL:
Gökay Gelgeç: Kurtlar Vadisinin yazılı olmayan ancak bir formül çerçevesinde sürekli olarak uygulanan temalarından biriside istihbarat birimlerinde ki ikinci adamların ihanet içerisinde olmasıdır.
İlk seriden hatırlayacağımız Mithat ve Doğu Bey ilişkisinde olduğu gibi birimlerin meşru veya gayri meşru şefleri her daim Polat‘ın bürokratik anlamdaki destekçileri olsalar da bir alt kademelerinde saha görevinin yürütülmesinden sorumlu adamlar her zaman icin karşı tarafın hizmetinde olmuştur. Bu tema Pusunun ilk sezonunda da başarıyla uygulanarak İskender‘in suikastlerinden ilk payı alan Başkan ile zaten başından beri İskender hesabına çalışmış olan musteşarda da karşımıza çıkmıştı.
Geçiş döneminde pasif bir müsteşar karakterinin ardından Ünsal’in diziye katıldığı bölümlerde Polat – İskender savaşına ve daha doğrusu sadece Iskender‘e odaklanmış olduğumdan bu karakterin vatanseverligi acaba Kurtlar Vadisi Pusu bu sefer çizgiyi değistirdi sorusunu düşünmeme yol açmış ve Iskenderi mahkemeye çıkarabilmek icin yaralı bacağına aldırış etmeden operasyona katılan bu adamı direkt olarak iyilerin hanesine kaydetmiştim.
Kısa bir sure sonra dizinin su yüzüne çıkarmadan sürdürdüğü terör konseptini ön plana alarak daha aktif şekilde işlemesiyle beraber ters köşeye yatırıldığımızı düşündüm. Çünkü o ana kadar Polat‘ın destekçisi ve vatansever imaj çizmiş Ünsal‘in diğer yüzünü görmeye başladık. Aron Feller‘le flörtüyle beraber tamamen gücün karanlık tarafına (dark side’a) geçen bu karakterin başarısında Mesut Akusta‘nın harika ses tonu ve güzel oyunculuğunun da payı büyük.
Şu ana kadar dizi içerisinde en uzun ömürlü ve Alper haricindeki en aktif istihbaratçı rolünde işkencecilikten, yargısız infaza her türlü hukuk disi uygulamayı devlet imkanlarıyla yerine getiren bu karakterin Türkiye‘nin derin devletiyle yüzleşmesinde ufakta olsa bir payı olması güzel.
Her ne kadar bu tip karakterler dizide tamamen Amerikancı olarak lanse edilse de, takipçisi bol bir dizide devletin her yaptığı iyidir hoştur, üniformaya saygı, rütbeye güven gibi gülünç inanışları yıkan devlet icinde ancak devletin kontrolu dışında ki güçlerin neler yapabileceginin anlatımı güzel bir gelişme.
Utku Uluer: Ünsal konusunda Gökay’a katılıyorum. Mesut Akusta‘nın son yıllardaki takdire şayan performansı ile Türk sineması önemli bir karakter oyuncusuna sahip oldu. Kurtlar Vadisi Pusu ise bunun cilası oldu aslında ancak bundan sonra işkenceci ve tekin olmayan rollerde Mesut Akusta‘yı bol bol göreceğiz. Erol Taş tarzının bir devamı olarak görüyorum onu. Dizi içerisinde en gerçekçi gelişen karakter de o oldu. Özellikle İskender mahkeme konusu ve diğer noktalardaki karakter gelişimi çok iyidi bunda Akusta‘nın payı tartışılmazdır.
Yanlız Aron Feller’in yanına geldiğinde Pizza Hut veya patlamış mısır vurgularının yapılması komik. Arada bazı Amerikan şirketlerinden de reklam alın bari diyesim geliyor. Bu arada bölümlerden birisinde Akusta gerçek hayatta kaza yapmasına rağmen diziye çıkmış yüzündne belli oluyordu, orada hemen aklıma Erol Taş geldi nedense. Dediğim gibi ben bu karakteri zaman zaman zorlama bulsamda Mesut Akusta için çok beğeniyorum.
Bu karakter konusundaki tek sorun bence Amerikancı olma dönemi ile ilgili eğer Memati onun tarafına geçerse dizi dengeyi doğru bir şekilde yakalayacak. Oyunculuk: 8 Senaryo:7
Gökay Gelgeç: Saha adamı orta seviye kötülerden bir digeri Pala‘nin ardından Vadiye katılan bir diğer “Bıyıklı Kötü Adam” Hakan’dı, üzerine ince elenip sık dokunulacak kadar derinlik katilamamasına karşın İskender’in bir donem gömlek değiştirir gibi diziye katılıp ayrılan sağ kollarından cok daha önemli bir karakterdi. Hakan’in aldığı her emri ne pahasına olursa olsun (Abdülhey’i filistin askisina geçirip işkence etmek gibi) yerine getiren ve kesinlikle sorgulamayan görev adami kompozisyonu yakalandığı donemlerde de diğer kötülerde olduğu üzere anında çark ederek yalvaran bir adamdan ziyade elde edebileceklerinin farkında olan ve zeka faktöründen yeterince nasiplenmiş kendi adına kuracağı bir çeteyide yönetebilecek güce sahip bir kötü oluşunu göstermekteydi.
Utku Uluer: Ne yalan söyleyeyim diziye ilk girdiğinde solcu ve hatta marksist bir istihbaratçı mi diziye dahil oluyor mu diye kendi kendime sormuştum. Başlangıcında pek rengi belli değildi ancak bizi biraz kıllandırıp gücün karanlık tarafına geçti…Pardon geçirildi.
Sert bakışları ve itaattar tavırları ile oldukça iyi performans gösterdi ve bence çok çekip uzatılmadan öldürüldü. Bence çok az çelişkili karakterlerden birİsi de Hakan idi.
Kurtlar Vadisi konusunda Yazanlar: Gökay Gelgeç – Utku Uluer