Filmin fragmanı
Kült film olma potansiyeli olan, az bilinen veya yabancıları tabiriyle “underrated” bir film 1987 yılı yapımı Born of Fire. Gizem Şimşek’in 02.01.2016 tarihinde Popüler Sinema’da yayınlanan “ Born of Fire : Sanatsal Bir Cin, Görsel Bir Şölen” adlı yazısının (Linki) genişletilmiş ve galeri eklenmiş versiyonunu Sinematik Yeşilçam farkıyla sunuyoruz.
Filmi izlemeyenler için UYARI; yazı bol miktarda spoiler içermektedir:
1987 İngiltere yapımı olan, yönetmenliğini Jamil Dehlavi’nin yaptığı Born Of Fire filmi; genç ve yetenekli bir flütçünün, zihninde duyduğu bir müzikten yola çıkarak babasının gizemli ölümünü araştırması üzerine kurulu. Filmin büyük bir kısmı Kapadokya, Pamukkale ve Nemrut Dağı olmak üzere Türkiye’de çekilmiş. Müzikleri ise Türk neyzen sanatçısı Kudsi Ergüner tarafından yapılmış.
Filme girmeden önce karakterleri tanımakta yarar var. Paul duygularını dışarı vurmayan, oldukça soğukkanlı bir karakter. Paul’ün film boyunca adıyla hiç seslenmediği ve dolayısıyla ismini öğrenemediğimiz sevgilisi Paul gibi soğukkanlı görünse de, içerisinde patlamaya hazır bir volkan barındırdığını birçok sahnede hissettiriyor. İmam Bilal oldukça gizemli şekillerde ortaya çıkan, bilge bir karakteri canlandırırken, Paul’ün üvey kardeşi Sessiz Olan ise insanlardan uzak duran, yabani ve korkak biri.
Filmin ilerleyişine geçecek olursak; İngiltere’de yaşamakta olan Paul adlı flütçü, bir konseri sırasında çaldığı müziğin etkisiyle bir takım görüntüler görmeye ve müzik duymaya başlar. Müzik ve görüntülerin etkisiyle kafası karışan Paul, konseri yarıda kesmek zorunda kalır. Konser sonrasında güneşteki sıra dışı durumları izlemekte olan astronom sevgilisiyle birlikte annesini ziyarete gider. Paul’ün annesi, babasının Türkiye’de iken beraber çalıştığı kişi olan Müzik Ustasından söz ederken ölür. Paul, annesinin ölmeden önce söylediği bu sözlere takılır. Bu sırada Türkiye’de bir yanardağın da harekete geçtiği haberleri yayınlanmaktadır. Söz konusu yanardağ aynı zamanda Paul’ün babasının Türkiye’deyken kaldığı ve Müzik Ustası’nın da yaşadığı yerdedir.
Paul’ün sevgilisi de Paul dışında kimsenin duymadığı bu müziği duymakta ve etkilenmektedir. Paul babasının ölümündeki gizemli olayları çözmek üzere Türkiye’ye gelir. Burada yapması gereken Müzik Ustası’nı bulmaktır. Ancak aradığı müzik ustası bir cindir ve Paul’ün ailesine ait neyi kullanarak dünyanın sonunu yani kıyameti getirmeyi hedeflemektedir. Bu bağlamda Müzik Ustası’nın Antik Yunan’da görülen Pan’ın Hıristiyan inancındaki Şeytan yani Satan’a dönüşümü ve İslam inancında bir cin olarak tarif edilen Şeytan arasındaki benzerlikleri görmek mümkün.
Paul Türkiye’ye geldiğinde Kapadokya bölgesine doğru yola çıkar. Yolda karşısına çıkan bir kadın silüeti nedeniyle sarsılır. Kapadokya bölgesine geldiğinde ise Müzik Ustası’nı aramaya başlar. Sorduğu yerlilerden yanıt alamayınca Kapadokya Vadisi’nin ortasında Müzik Ustası’nın adını haykırır. Ardından duyduğu, konseri de yarım bırakmasına neden olan müziğin yol göstericiliğinde bir şelaleye ulaşır. Suya dokunduğu anda ortaya çıkan imam Bilal, Paul’ü cini rahatsız etmemesi gerektiğini söyleyerek uyarır; zira bu şelale ve suları cine aittir.
Born Of Fire filmi oryantalist cin korkusunun Batı sinemasında ilk görünümlerinden biridir. Filmde görülen yaratığın cin olduğu, ateşle çevrili bir mağarada yaşamasından ve ateşe hükmetmesinden anlaşılabildiği gibi; Bilal adlı imamın yaratıktan bahsederken “Jinn” kelimesini kullanmasıyla da tekrar altı çizilir. Ayrıca Bilal, Paul’ün yolda gelirken karşısına çıkan kadın silüetinin de cin olduğunu söyler. Cinler yılan, akrep, kadın ya da erkek gibi pek çok forma girebilmektedir.
Bilal, Paul’ü eski Hıristiyanlardan kalma bir taş kiliseye götürür. Paul geceyi bu kilisede geçirir. Burada karşısına Sessiz Olan adında bir cüce çıkar. Gece kadın silüeti yani cin tarafından musallata maruz kalan Paul, uyandığında eline flütünü alarak zihninde duyduğu müziği çalmaya başlar. Flütten yükselen ezgiler Paul’ün yine hayaller görmesine neden olur. Bu sırada yanına yaklaşan Bilal, sürekli görmekte olduğu kadının Paul’ün babasının ilk eşi ve Müzik Ustası’na bağlı bir kadın olduğunu açıklar. Paul’ün kilisede gördüğü cüce, babasının bu eşinden olan kardeşidir. Bilal’le konuştuğu sırada Paul müziği duyar. Müzik Ustası çaldığı ney melodisiyle adeta Paul’ü çağırmaktadır. Bilal’in hazır olmadığını söylemesine aldırmayan Paul, melodinin peşine düşer. Ve bu takibi sonrası kendini Nemrut Dağı’nın tepesinde bulur. Yanardağ patlamaları yaşanmaktadır. Yanardağ patlamalarını araştırmak üzere Paul’ün peşinden Türkiye’ye gelmiş olan sevgilisiyle burada karşılaşırlar. Birbirleriyle karşılaşmayı garipsemeksizin konuya girerler;
Paul’ün sevgilisi : Onu bulabildin mi?
Paul : Hayır ama müziğini duydum. Sen müziği duymadın mı?
Paul’ün sevgilisi : Müzik burada yaratılmış. Müziğin ruhu ateşten.
Paul ve sevgilisi beraber taş kiliseye giderler. Paul’ün sevgilisi Sessiz Olan’ı ilk gördüğünde korkar ancak sonra ona sevgiyle yaklaşır ve gece ona sarılarak uyur. Sabah Sessiz Olan’a sarılmış bir şekilde uyanan Paul’ün sevgilisi, Paul’ün babasının ilk karısının taşlanarak öldürülmesinin hayallerini görmeye başlar. Paul’ün babasının ilk karısı yani Sessiz Olan’ın annesi, kendisinden başkası değildir. Böylelikle Paul’ün sevgilisi geçmişte burada olduğunu ve yaşananları hatırlamaya başlar ve Paul’e köyden korktuğunu söyler. Geçmişte bu köy halkı tarafından lanetlenmiş ve taşlanarak öldürülmüştür. Paul ve sevgilisi, taş kiliseden çıkarak önce terk edilmiş bir camiye sonrasında ise sevgilisinin korktuğu köye doğru yürürler. Paul ile sevgilisi köyün yanından geçmekte olduklarında ise köyün bir mezarlığı andırır şekilde boş ve sessiz olduğunu görürler. Bu sırada imam Bilal terk edilmiş camiye gelerek ilahi okumaya başlar, ilahinin sesi mağarasında saklanmakta olan cine ulaşır. Bu sırada cin Hamlet’e benzer şekilde elinde bir kafatası ile ateşler içerisinde oturmaktadır.
Gece olduğunda Paul’ün sevgilisi, cinin yönlendirmesiyle Paul’le sevişir. Adeta Hıristiyan kaynaklarında yer alan Succubus misali Paul’ü zorla baştan çıkarır. Bu sırada Paul’ün kardeşi Sessiz Olan korkuyla Paul ile Paul’ün sevgilisinin sevişmelerini izler. Yanardağ yeniden harekete geçer. Sabah olduğunda Paul’ün sevgilisi, cinin çaldığı melodinin ezgisine kapılır, Sessiz Olan’ın tüm engellemelerine karşın yıllar önce taşlanarak öldürüldüğü gölete gider. Bir gece önce Paul’le sevişen Paul’ün sevgilisinin regl kanı gölete akar. Korku sinemasında genellikle gerilimi arttırmak için tercih edilen kanın, bu filmde de aynı bağlamda kullanılmasının yanı sıra Antik Yunan’da ve büyü sanatında büyük öneme sahip olan “regl kanı”nın gücünü simgelemesi de ayrıca önemli bir detay olarak karşımıza çıkıyor.
Bu sırada Sessiz Olan gizlice cinin mağarasına giderek, cin tarafından çalınmış olan Paul’ün babasına ait olan neyi cinden çalar ve Paul’e getirir. Neyin üzerine asılmış olan madalyonda Paul’ün babasının ve ilk karısının fotoğrafları bulunmaktadır; fotoğraftakiler adeta Paul ve sevgilisidir. Paul madalyona baktıktan sonra neyi eline alarak çalmaya başlar. Tam bu sırada geçmişi hatırlayan Paul’ün sevgilisi Türkçe olarak “İblisin ateşi” diye bağırır ve Paul’ün elindeki neyi kapar. Ney Paul’ün sevgilisinin elinde önce alev alır, ardından yok olur. Oradan koşarak uzaklaşan Paul’ün sevgilisi, gündüz adet kanının aktığı gölete giderek, içerisinde oluşmuş cin melezi bebeğini kucağına alır ve cinin mağarasına gider. Paul’ün sevgilisi cin melezi koza biçimindeki bebeği sunağa yerleştirdiğinde yılanlar kadının kollarını bağlar ve hemen ardından elindeki kafatası ile cin gelir. Paul’ün sevgilisi kafatasına baktığında Paul’ün babasının yüzü oluşur, kadın kafatası ile öpüşmeye başlar.
Bu sırada Paul Nemrut’a gelir, Bilal Paul’ü orada beklemektedir. Paul Bilal’e sevgilisini görüp görmediğini sorar;
Bilal : Onu gördün mü?
Bilal : Hayat ustanın ellerindedir.
Paul : Onu nasıl bulabilirim?
Bilal : O zamanında babanı yok etti. Şimdi de sen onu yok etmelisin.
Bu sırada yanardağ patlamaları sürmektedir. Cin melezi bebeğin kozası yırtıldıkça Paul’ün sevgilisinin doğum sancıları başlar ve karnı büyür. Doğuma Sessiz Olan yardım etmektedir. Bu sahnelerde cin melezi bebek güve olarak görselleştirilir. Bebeğin doğumuyla Paul’ün sevgilisi ölür ve Sessiz Olan çığlıklarıyla mağarayı inletir, ardından uzun uzun ağıt yakar. Paul cinin mağarasına gelir ve cinle karşı karşıya gelirler. Elinde Paul’ün babasının kafatası olan cin, babasına ait olan neyi Paul’e uzatır. Paul neyi çalmaya başlayınca babasının ilk karısının öldürülmesini ve babasının cinle gerçekleştirdiği savaşı görmeye başlar.
Ateşten yaratılan cin, neyini içinde ateşlerin yandığı karanlık bir mağarada çalarken, Paul neyini suyun içinde ve aydınlıkta çalar. Paul’e, zikrederek Sessiz Olan, ilahi okuyarak ise Bilal eşlik eder. İyilik ve kötülüğün kadim savaşı, neylerin ezgilerin çarpışması olarak görselleştirilir. Cin neyini çalarken neyden alevler fışkırır. Paul’ün inancı cini yenmesini sağlar ve bunun sonucunda Paul cinin mağarasını su basmasını sağlayarak ateşi söndürür ve kıyametin gerçekleşmesini engeller.
Terk edilmiş köyün ahalisi, terk edilmiş camide ezan okuyan Bilal’in sesiyle camiye toplanır, ardından da terk ettikleri köylerine geri dönerler.
Filmin kapanışında çıkan açıklamalar yine cinin, Kuran’dan alınan İslami tanımını tekrarlar: “Ve Tanrı insanı çamurdan yarattı. Ve tanrı cini dumansız ateşten yarattı. Ve insana ruhundan üflediğinde meleklerine Adem’in önünde secde etmelerini söyledi. Ve cinlerden biri olan İblis dışında hepsi secde ettiler. Ve İblis dedi ki: Beni ateşten yarattın. Neden çamurdan yarattığın bir ölümlü karşısında secde edeyim? Ve Tanrı dedi ki: O halde bundan böyle, tanrı tarafından dışlandın. Ve sen! Kıyamate değin bu lanetin devam edecek.”
Film boyunca Paul’ün sevgilisinin adı hiç kullanılmıyor. Ataerkil toplum tarafından oluşturulan şeytanın yardımcısı kadın imgesi, Paul’ün sevgilisi üzerinden tüm kadınları işaret ediyor. Bu bağlamda kadına yönelik ötekileştirme yoğun olarak film boyunca hissediliyor.
Born Of Fire kara kedi, dolunay, akbaba gibi batıl inançlara ait görsellerin de yerinde ve başarıyla kullanıldığı sahneler barındıran bir yapım. Yılandan kertenkeleye, sürüngenlerin korkutucu görsellikleri de başarıyla aralara cinin formları olarak serpiştirilmiş. Filmde ayrıca cin musallatının sivrisinek üzerinden yansıtıldığı ve dönüşümün güve üzerinden verildiği metaforlar da bulunuyor.
Filmin kurgusu tam bir şaheser. Mersin’de yer alan Cennet-Cehennem mağaralarından Nemrut’a, Kapadokya’dan Pamukkale travertenlerine geçişler, muazzam bir kurguyla birleştirilmiş. Farklı illerdeki bu mekanların kurgu sırasında eklemlendirilmeleri gerçekçi ve organik duruyor. Sinematografik manzaralar Türkiye’nin güzelliklerini, göze batmayan bir turistik sunuşla gözler önüne seriyor.
Born Of Fire’ın oryantalist atmosferinin başarısını artıran tarihi mekanlarının kullanımının yanı sıra Kudsi Ergüdder tarafından hazırlanan ney ezgilerinin de etkisi. Film boyunca duyulan flüt ve ney ezgileri filmin atmosferini yükseltiyor.
Born of Fire boyunca kullanılan metaforlar, seyirciye adeta görsel bir ziyafet, fantastik bir atmosfer sunuyor. Açılış sahnesinde Hıristiyan inancındaki kıyamet alametlerinden biri sayılan güneş tutulmasının sürreal görselliyle paralel gösterilen yanardağların patlaması, Nemrut Dağı’nda Mevlevi dervişlerin sema ayininde görüldüğü, Pamukkale travertenlerinden kanların aktığı, dervişlerin taş yerine sarı çiçeklerle kadın taşladığı unutulmaz sahneleri ile hafızalara kazınmayı hak eden, sanat yönetimi oldukça başarılı bir yapım.
Filmin Künyesi:
Born Of Fire (Ateşten Doğan) (1987)
Yönetmen: Jamil Dehlavi
Yapımcı: Jamil Dehlavi, Therese Pickard
Senaryo: Jamil Dehlavi
Uyarlama: Rafiq Abdullah
Görüntü Yönetmeni: Bruce McGovan
Müzik: Colin Towns Kudsi Erguner
Oyuncular:
Peter Firth, Suzan Crowley,
Stefan Kalipha, Morris Perry,
Nabil Shaban, Jean Ainslie
Galeri (Görsellerin üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz):
Size bir de sürpriz yapalım… Born Of Fire filmini izlemek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz: http://123hulu.com/watch/oxQWegdn-born-of-fire.html
Yazan ve Görselleri derleyen: Gizem Şimşek 2017