Kemal Sunal deyince akla gelen ilk şey komedidir. Üzerinden uzun seneler geçmesine rağmen güncelliğini ve gücünü kaybetmeyip kültürümüzün en güçlü unsurlarından biri olarak kalmıştır Kemal Sunal. Sanırım hepimiz bu konuda mutabıkız. Peki çevirdiği en absürd komedi filminde bile bugünkü komedi filmlerinde olmadığı kadar mesaj vermediğini kimse söyleyebilir mi? Salt komediye yaslanmayıp mesaj kaygısını arttırdığı zaman nasıl bir film ortaya çıkar ? Cevabı merak ediyorsanız tam karşınızda duruyor.
Sinematik sitesine yazdığım ilk film yine 1978 yılına ait bir Kemal Sunal klasiği olan Yüz Numaralı Adam filmiydi. Mesaj kaygısı komedinin içine fazlasıyla yedirilmiş olan filmin öne çıkan özelliği içerdiği mesajları güldürü öğesini fazlaca kullanarak vermesiydi. Filmde daha yumuşak, herhangi bir siyasi düşünceyi karşısına almayan (gerçi filmde yine komünist olma durumunun toplumdaki negatif algısından dem vuruluyordu) toplumdan ziyade toplumu manipüle eden sinema ve reklam dünyası taşlanırken aynı yıl çevirdiği Kibar Feyzo (bir Atıf Yılmaz filmi) filminde de ağalık düzeni ve feodal toplum yapısı taşlanıyordu. Köşeyi Dönen Adam ise sanırım Zübük (1980)’ten sonra Kemal Sunal’ın siyaset üstünden yoğun biçimde toplumsal mesajlar veren en dikkate değer filmi.
Özel bir şirkette odacılık yaparak yaşayan Adem Zengin (Kemal Sunal) saf, iyi niyetli ve biraz da beceriksiz biridir. Hayalleri kiracı olduğu küçücük gecekondudan çok daha büyüktür. Gazetelerden biriktirdiği kuponlar ile ev, araba, dükkan sahibi olma hayalleri kurmaktadır. Tüm umutlarını ve gelecek planlarını bu kağıt parçalarına bir de Amerika’daki amcasından gelecek yardıma bağlamıştır. Kiracısı olduğu Hacı Bey’in (Ali Şen)kızına aşık olup evlenme planları yapan Adem için kızı almanın yolu kuponlarla sahip olacağı lüksler sayesinde sınıf atlamasıdır. Mahalleli Adem’in bu saf haliyle alay etmekte, ev sahibi Hacı Bey ise ona kiracısı değil patronu gibi davranıp sömürmektedir. Onu sömüren sadece Hacı değil aynı zamanda iş yerinde onu üç kuruşa çalıştıran müdürüdür (Özcan Özgür) Hacı’nın kızı Şükran (Meral Orhonsay) mahallede flört ettiği Tanju (Asım Par) ile kaçmak için Adem’i kafaya alır. Adem’den kendisini kaçırmasını ister ama Adem yakayı ele verince hem Şükran’ın planları bozulur hem de Adem evsiz kalır.
Bir gün mahalleye gelen Amerikan Başkonsolosu Adem’e amcasından miras kaldığını söyler. Adem’in mirasından haberdar olan patronu Erol ve ev sahibi Hacı Ömer gencin peşinde dolanmaya başlar. Paranın kokusunun alınmasıyla düne kadar yüzüne bakmayan ve onu işinden, evinden eden,kızına layık görmeyen insanlar tarafından beyefendi mertebesine çıkartılır. Amerika’dan gelen sandıktan külçe külçe altın, elmas veya dolar çıkması beklenirken bir eşek çıkmıştır. Amerika’dan buraya boşuna eşek yollanmaz vardır bir kerameti diye düşünedursunlar Adem’in “beyefendiliği” kısa sürmüştür.
Eşeğin midesine saklanmış bir elmas umudu belirse de doktora gittiklerinde hayvanın maddi bir değeri taşımadığı ortaya çıkar. Ne var ki yardımsever bir gazetecinin mahareti ile sanki eşeğin karnında kocaman bir elmas varmış gibi yazılır ve herkese öyle anlatılır. İnsanlar yeninden Adem’in peşinde pervane olmaya başlarlar. Hatta ve hatta odacı olduğu şirketin hissedarı olur. Ona bu itibarı kazandıran Mister Dörtnal adlı eşek de şirketin yönetim kurulu üyeliğine alınır. Şimdi herkes eşeğin karnındaki elması çıkarması için hacetini gidermesini beklemektedir. Artık Adem’in kendisi horlayan ve dalga geçenler ile hesaplaşma vakti gelmiştir.
Filmin sürprizini kaçırmak istemiyorum çünkü bu film diğer Kemal Sunal filmleri gibi defalarca tv’de gösterilmediği gibi gösterildiği zamanlarda da orijinal sansürsüz haliyle gösterilmemiştir. Bu sebeple filmin tam versiyonunu izlemiş kişi sayısı halen azdır. Filmle ilgili dikkat çekenleri sıralamak gerekirse; Ali Şen’in giydiği pijamanın daha önce Baldız filminde de kullanılması ve filmin başında çalan saatin üstünde “MADE IN USSR” (SSCB olarak bildiğimiz devletin bu kısa tezahürü film boyunca Amerika’ya yapılan göndermelerin karşılığı gibi) yazması. Film, Türk-İtalyan ortak yapımı olarak bir kısmı İtalya’da çekilmek istenmiş ancak hayata geçirilememiştir.
Film Gayrettepe’de çekilmiş, Ali Şen’in oturduğu apartman ve manav olarak kullandığı önündeki çadır günümüzde aynen dururken, Sunal’ın evinin olduğu yere ise bir apartman dikilmemiş ve halen boş bir arazi olması ilginçtir. Film 1987’de vhs formatına hikaye sahibi Müjdat Gezen’in koyduğu “Eşeğin Karnındaki Elmas” adıyla çıkmıştır. Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Asım Par ise Kemal Sunal ile oynadığı üç filmi de 1978 yılında çekmiştir. Macit Koper’in ilk sinema filmi olan yapım aynı zamanda Atıf Yılmaz’ın Kemal Sunal ile çalıştığı iki filmden biridir.
ARTILAR
Reji. Atıf Yılmaz’ın olduğu bir filmde reji konusunda başarısızlık olması mümkün mü ? Usta rejisör komedinin giderek traji-komik olmaya başladığı geçişleri çok iyi ayarlamış. Oyuncu kontrolünü ipin ucunu kaçırmadan kotarmış. Oyunculuk yeteneği üst düzey olan oyuncuların sazı eline almasına izin vermediği gibi fiziksel görüntüleriyle filme renk katan ama oyun gücü yüksek olmayan karakterlerin sakil durumlara düşmelerini engelleyerek denge tutturmuş.
Senaryo. Mesaj kaygısını yüksek ölçüde tutuyor gibi gösterse de insanı bunaltmayan bir metin. Komedinin içine mesajların yerleştirilmesi gayet ölçülü ve bu sebeple çok başarılı. Filmin içindeki kara mizah yer yer absürd komediye dönüşürken hepsi ustaca iç içe geçirilmiş. Mesajlarını Yılmaz Güney ciddiyetiyle değil dönemin en popüler oyuncularından birinin mimikleri ve onun ekran karizmasının yardımıyla komedi dozunu düşürmeden, dengeli biçimde tepki çekmeden yapıyor.
Adem’in apolitik ve sadece cebini düşünen, kapitalist hayatın kölesi bir karakterken zamanla sınıf bilinci kazanması, öz eleştiri yapabilmesi, önceleri beyhude çabaladığını düşündüğü işçi sınıfına katılım sürecindeki geçişler rahatsız etmeyecek derecede yumuşak. Rüyaların kullanımı ve rüyaların Adem’in bilinçaltını resmeder biçimde anlatımı dikkatimi çeken kısımlardan biri oldu. Adem’in hikaye içindeki karakteristik değişimiyle eş zamanlı olarak rüyaların aldığı şekiller bulunduğu dönemin çok ilerisinde bir vizyona sahip ve simgesel göstergeler ile dolu.
Filmdeki hiçbir kadın karakterin olumlu özelliklerin bulunmaması ile masum Yeşilçam kızının bulunmadığı nadir Yeşilçam filmlerinden biri olması da Köşeyi Dönen Adam filmini ayrı bir yere koyuyor. Hepsi menfaatçi, çıkarları uğrunda yalan söyleyip kadınlıklarını kullanmaktan çekinmeyen, masumiyetini kaybetmiş ve dejenere yapıdalar. Hikayedeki zengin ve mevki sahibi insanlar da son derece sahte dünyalara sahip olduğu gibi ahlaki değerleri hiçe sayan ve para uğruna kişiliklerinden feragat edecek kadar olumsuz karakterler olarak resmedilmiş.
Ali Şen’in oynadığı muhafazakar Hacı Ömer ve kızı Şükran ise dindar görünümü altında güce tapan fırıldak bir kompozisyon çiziyorlar. Para uğruna inandığı değerlerden ve sevdiklerinden (anlaşılan bunlar içselleştirilmemiş) vazgeçip maddeci bir tavır takınırlarken 180 derecelik açıyla çark etmeleri çarpıcı bir etki bırakıyor. Senaryoda fark edilen bir başka durum ise en çok küfür edilen Sunal filmi olması diyebiliriz.
Oyunculuklar. Kemal Sunal’ın hem o dönem ki klasikleşen hal ve tavırlarını kullanması(Şaban karakterini andıran) hem de olayların renk değiştirmeye başladığı zaman yaşanan duygu değişimlerini perdeye aktarması hem yönetmeni hem de seyirciyi memnun edecek düzeyde. Hem Sunal’ın mizah yönünü kullanan hem de mesajını veren film anlatmak istediklerini seyirciyi sinemaya çekerek başarmış. Ali Şen’e ayrı bir parantez açmak lazım. Baldız (1975) filminden sonra bir kez daha başrol oyuncusunu gölgede bırakacak bir komedi performansı sergiliyor. Yönetim kurulu başkanı Mennan rolündeki Hüseyin Kutman ise tipolojik olarak tam bir kodaman görüntüsü sergilemenin yanı sıra başarılı bir oyunculuk çıkarıp inandırıcı görünüyor.
Müdür Erol rolündeki Özcan Özgür ise zengin yüzü ile yeşilçamın harcadığı oyunculardan biri .Onu farklı kılan ise furya döneminin filmlerinde başrol oynarken usta yönetmenlerden de aynı dönemde kayda değer roller alması. Aklın Neredeydi (1978) adlı erotik filmden bir sene sonra Bereketli Topraklar Üzerinde (1979) adlı özgün bir filmde oynamasıyla şaşkınlık katsayımızı arttırıyor. Necdet Yakın ve Nejat Gürçen’de her zaman olduğu gibi Sunal filmlerine renk katan önemli aktörler olarak karakterleriyle uyumlu performans sergiliyorlar.
Film müziklerindeki ilginç seçimler. Rocky (1976) soundtrack’in kullanılması beni şaşırttı açıkçası. 1974 tarihli Timur Selçuk Orkestrası müzikleri ise ses bandında öne çıkıyor ve dramdan ziyade komedi kısmına hizmet ediyor. 1 Mayıs Marşı’nın varlığı da filmin müziklerini ayrı bir yere taşımamıza yetiyor.
Seslendirmeler. Ali Şen’i 1978 yılında son defa seslendiren Rıza Tüzün vefat etmeden evvel tıpkı aynı yıl çevrilen Yüz Numaralı Adam filminde olduğu gibi inanılmaz bir performans sergilemiş. Şen’in başarısının yüzde 50’si Tüzün’e ait. Macit Koper’in donuk halini bir nebze de olsa hafifleten Esen Günay sesiyle oyuncuyu hikayeye dahil etmiş. Necla Soylu’yu seslendiren Ayşegül Devrim’de farklı ses rengiyle dikkate değer. Hüseyin Kutman seslendirmesinde Dinçer Çekmez ,Necdet Yakın seslendirmesinde Rıza Pekkutsal harikalar yaratırken keşke Sami Hazinses’i yine Zafer Önen seslendirseydi de Özcan Özgür gibi farklı bir sesi olan oyuncu kendi sesiyle oynasaydı dedim.
Siyasi mesajlar ve göndermeler. Filmin adı bile dönemin siyasi ve toplumsal yapısına gönderme taşıyor. En fakir insana bile köşeyi dönüp zengin olma hayallerini aşılayan kapitalist sistem vaatlerinin gerçeklerle çatışmasını işleyen hikaye, 70 cent’e muhtaç denilen memleketin ekonomik hallerini niteliyor. Amerika’ya kimi zaman üstü kapalı kimi zaman açıkça eleştiri taşıyan sahne ve replikler de salt komedi izlemek isteyen insanların bile dikkatini çekecek düzeyde. Mister Dörtnal adlı eşek ise hikayeye kattığı komedi unsuru dışında çok önemli bir metafor. Eşek üstünden Amerika’ya edilen iğneleyici laflar bir yana hayvan olmasına rağmen Amerika’dan gelir gelmez itibar sahibi olması halkımızın o ülkeye bakış açısını da ustaca anlatıyor. Amerika’ya ülkece atfettiğimiz değerlerin tezatlığı Mister Dörtnal üzerinden vuku buluyor.
Eşek karnındaki elmas ile Yankee’lerin zenginliğini temsil ederken o dönem ülkenin Amerika’dan beklediği ekonomik yardımın ve Amerika’ya atfedilen zenginlik mefhumunun da bir nişanesi. Eşek bir yandan da Adem’in hayatını değiştiren önemli bir aktör. Eşek sayesinde zengin sanılarak itibar gören Adem önceleri çevresindekiler tarafından argo tabirle “eşek yerine” bile konulmazken zamanla uyanan Adem çevresindekileri eşek yerine koymaya başlayıp hatta onları amiyane tabirle eşeğin kuyruğuna sokuyor .Çıkarcı çevresini eşeğin dışkısı başında bekleterek ve hatta onları dışkısına saldıracak duruma getirerek mecazi olan durumları gerçeğe taşıyor. Şapka inkılabına da gönderme yapılan filmde din tüccarları Hacı Ömer ve ailesi üzerinden taşlanıyor.
EKSİLER
Sansür. Filmin maalesef orijinal bir kopyasını bulmak çok zor. Yıllarca yarım yamalak biçimde gösterilen filmin anlamsız bir şekilde birden bitmesi filmin son 10 dakikasının tamamen kesilmesinden kaynaklı. Gala film tarafından geçtiğimiz yıllarda çıkarılan DVD versiyonunda bu versiyona ulaşmak mümkün. Filmin orijinal süresi 84 dakika ama gerek restore edilmiş kopyası gerekse televizyonlarda gösterilen versiyonu 70 ila 74 dakika arasında değişiyor. Rüya sahnelerindeki kadın göğsü göndermesini içeren kısım, Adem’in 1 Mayıs yürüyüşüne katılması, grev yapan ve duvara yazı yazan işçilerin gösterilmesi ,Adem’in evinin duvarına yazılan sloganlarına tepki verdiği sahneler tamamen kesilmiş. Sansür heyetinden alınan tepki dolayısıyla filmin son 10 dakikası kurula gönderilmemiş ve film uzun yıllar boyunca istediği mesajları veremeyip, derdini anlatamayan yarım yamalak bir komedi filmi olarak algılanmaya mahkum olmuş
Filmin negatifi. Geçtiğimiz yıllarda özenle restore edilen film orijinaline göre 10 dakika eksik. Bunun sebebi de eksik olan kısımların bir başka deyişle sansüre gönderildiğinde reddedilen sahnelerin olmaması. Öte yandan bu sahnelerdeki görüntü kalitesi çok düşük. Sanki kaçak çekilmiş gibi. Negatifler iyi saklanmamış veya özenli bir çalışmadan geçmemiş. Filmin son dakikalarında görüntü kalitesi o kadar düşüyor ki şirket bu sahneleri kesmek yerine bitiş jeneriğini gösterirken küçük bir kare içine alarak filmin sonuna eklemiş. Restore eden şirkete Youtube gibi çeşitli siteler üzerinden veryansın eden izleyicilere yanıt olarak ; filmin restore edilemeyen kısımlarının elden geçirilemeyecek kadar deforme halde ve eksik olduğu söylenmiş. Negatifin iyi saklanmamasının veya saklanamamasının ardında nasıl bir hikaye yattığı böylece büyük bir merak konusu haline geliyor.
SONUÇ
Köşeyi Dönen Adam muadili olmayan bir komedi filmi olarak dikkat çekiyor. Dönemin en popüler komedyenini dönemin siyasi şartlarını eleştiren bir hikaye ile perdeye taşıyan film cesaretiyle olduğu kadar başarısıyla da sinemamızın mihenk taşlarından biri. Mizahı ve eleştirisi dozunda ayarlanmış film hiç seyircileri mesaj kaygısı içinde boğmayarak aynı zamanda iyi bir komedi filmi izlettiriyor. Kemal Sunal’ın absürd komedi ve tuluat tiyatrosu dışında politik mizahı da ustalıkla icra ettiğini gözler önüne seren bu filmin 84 dakikalık tam versiyonunu izlemenizi önerirken Atıf Yılmaz-Kemal Sunal ikilisini niçin bu kadar az sayıda film çektiğini düşünerek hayıflanıyorum
Can Sönmez 2019
One thought on “Kemal Sunal – Köşeyi Dönen Adam (1978)”