Yıldız Tepe Filmi Konusu: Ailesini yitirdikten sonra kimsesiz kalan genç kız Sevgi (Fatma Girik), iç Anadolu kasabalarından birinde akrabaları olan Kılııçoğlu Ahmet Bey’in (Atıf Kaptan) yanına gider. Kılıçoğlu Ahmet Bey, Sevgi’yi tek başına istasyonda karşılayıp onu oldukça büyük, gösterişli ama biraz korkutucu görünümü olan evlerine götürür. Sevgi evde pek de sıcak olmayan zoraki bir nezaketle karşılanır. Kendisine tek sevgi ile yaklaşan evin en büyüğü büyükanne olur (Aliye Rona). Sevgi ilk gecesini kabuslar içinde geçirir. Çünkü fırtınalı bir gecede yağmur ve şimşeklere evin içindeki bir inleme ve ağlama da devamlı eşlik eder. Sevgi bunun kaynağını öğrenmek isterse de başarısız olur. Ertesi sabah evin sahiplerine bu durumu anlattığı zaman da büyük bir tepkiyle karşılanıp kötü bir düş gördüğü söylenir. Ama diğer gecelerde bu seslere tanık olunca bunun bir düş değil gerçek olduğuna inanır.
Büyükanne’nin dışında evin küçük oğlu Ali de (Salih Güney) Sevgi’ye yakınlık duymaya başlar. Ali, bir süre Güzel Sanatlar akademisinde resim öğrenimi görmüş, ama sıkılınca bu kez edebiyat fakültesine giderek şair olmak istemiş, orada da başarı ve sabır gösteremeyince hiç istemediği hatta nefret ettiği bu kabuslar yuvasına ya da şeytan tepesine geri dönmek zorunda kalmıştır.
Ali’nin anne ve babasının suskunluğuna karşın evin evlatlığı konumundaki Cemile (Ayla Algan) ile evin büyük oğlu Murat (Ekrem Bora) Sevgiye karşı bir çeşit düşmanlık besler. Onun sevecen yaklaşımını her ikisi de red ederek onun ait olmadığı bu evden gitmesini isterler. Sevgi ise büyükannenin desteği ve ricasıyla bir süre daha orada kalıp, evin, herkesin bilip de bir kendisinin bilmediği kimi sırlarını çözmek ister.
Ali’nin sınırları aşan gereksiz istekleri Sevginin kısa sürede Murat’la yakınlaşmasını sağlar. Kişileri tanıdıkça kendisinden gizlenen kimi gerçeklere de adım adım yaklaşır. Giderek, evin ortanca oğlunun akıbetiyle, onun ölümüne neden olan kadının kimin tarafından öldürüldüğünü öğrenir. Artık lanetlenen o evde kalması mümkün değildir. Bavulunu alıp geri dönmek ister. Ama kimi gerçekleri öğrendikten sonra Murat’a karşı duyduğu dayanılmaz sevgi onun gitmesini engeller.
“Burçak Evren, “İki Ün’lü Kadın Fatma Girik”
Memduh Ün Anlatıyor:
Peride Celal sevdiğim bir yazar. ama Yıldız Tepe adlı romanını Muzaffer Arslan bundan film yapmak isteyene kadar okumamıştım. Muzaffer filmi gerçekleştirmedi nedense. Hatta Ayşecik filmine hazırlanırken, bana finalde ki istasyon sahnesini nasıl çekeceğini bile anlatrnıştı. Dört beş yıl sonra okudum Yıldız Tepe’yi. Ve sevdim. Şimdi seyrettiğim zaman filmi de seviyorum. Çok iyi çekmiş olduğuma da inanıyorum. Yalnız filmdeki anlatıcıyı çok kötü buldum. Bence hiç gerekli değilmiş. Bir yığın sahnede, olan biteni yineliyordu konuşmacı.
Peride Celal Valikonağı’nda bir dairede oturuyordu, randevu alıp gittim; görüştüğümüzde olumlu karşıladı. Ama film hakkında daha sonra konuşma fırsatımız olmadı nedense.
.
Filmin senaryosunu jenerikte Safa Önal yazmış görünüyor. Ama tretman “96” için Halit Refiğ de çalışmıştı. Ben ikisinin çalışmasından sonra her zaman olduğu gibi kendi yorumumu katmıştım. Örneğin iki kardeş arasındaki tüfekli sahne kitaptakinin tam tersiydi. Ekrem’in canlandırdığı abi vuruluyordu romanda. Ama ben Salih’in vurulmasının daha doğru olacağını düşünmüştüm.
Filmdeki kabus şatosu için çok yer aradım Bursa’ya bile gittim. Çamlıca’da buldum sonunda Fakat köşkte kimse oturmuyordu. Belediyede çalışan bir memur bu evden sorumluydu. Adamı bulup, cebine para sıkıştırdık. O da sahibine haber vermeden bizi orada çalıştırdı.
Dahili bir şey çekmemiştik. Balkonda çalışmıştık yalnızca. Sonra biri ispiyonlamış mal sahibine. Ama şansımız vardı, çünkü son bir sahnemiz kalmıştı yalnızca. Hazırlanmış tam kamera diyecektim, o sırada ev sahibi kadın geldi ve bizi kovdu. Ben de o sahneyi hemen çalıştığımız köşkün yakınlarındaki başka bir köşk un önünde çektim. Filmde belli bile olmadı.
Fatma’nın Yıldız Tepe diye dolaştığı yerleri Uludağ’da çektim Kasabaya giderken arabayla köprüden geçilen göl yakınlarındaki mekan ise Bilezikçi çiftliğindeydi. Kasaba ise Dudullu’ydu. Filmin dahillerini ise Arnavutköy’de, şimdi yıkılmış olan ünlü köşkte çektim. Yıldız Tepe buyuk bir iş yapmadı. Ama Uğur Filmin işletmesi içinde değer kazandı, üç beş kuruş da cebimize girdi.
(Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor”, Kabalcı Yayınları, Ağustos 2009-İstanbul )
Müzik Deşifresi
► André Previn’in ‘Dead Ringer’ (1964) için yaptığı ‘Main Title’
“Edie’s Theme / This was his Room” (1964) (Previn)
Yönetmen : Memduh Ün
Senaryo: Safa Önal, Memduh Ün
Eser: Peride Celal
Kamereman: Gani Turanlı
Yapım: Uğur Film / Memduh Ün
Yönetmen Asistanları: Ayla Algan, Gültekin Karakaya, Kamera Asistanı: Ahmet Erhan, Müzik: Fecri Ebcioğlu, Ar Direktör, Stavro Yuanidis, Prodüksiyon Amiri: Melih Altınışık, Prodüksiyon Ekibi: Melih Gülgen, Sabri Aslankara, Montaj: Ertem Göreç, Senkron: Arif Özalp, Taner Oğuz, Negatif Montaj: Ali Berkan, Seslendiren: Tuncer Aydınoğlu, Işık Direktörü: Erol batıbeki, Işık Ekibi: Haydar Aslan, Necdet Kökeş, Set Ekibi: Nizam Ergüden, Sezai Kırmaçoğlu, Hayrettin Esen, (Acar Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)
Oyuncular: Fatma Girik, Ekrem Bora, Aliye Rona, Ayla Algan, Salih Güney, Tanju Gürsu, Atıf Kaptan, Fatma Bilgen, Nejat Çetinok, Meriç Başaran, Devlet Devrim, Selahi İçsel, Ahmet Turgutlu, Mahmure Handan, Küçük Yıldız: Jülide
Bu paylaşımımız derlemedir. Altı yapılan yazarlar belirtilmiştir eklemek istediğiniz var ise lütfen bizimle temasa geçiniz
Tren istasyonu sahnesi Pendik Güzelyalı’da galiba…