Kaya Özkaracalar / Radikal Hayat / 08/06/2002
Kovboy filmleri dahil neredeyse akla gelebilecek her türe furyalar halinde el atmış olan Yeşilçam’ın her nedense uzak durmayı tercih ettiği türler korku ve bilimkurgu, yani fantastik sinema. Bilimkurgu bahsindeki ilk örnek, Orhan Erçin‘in Trakya’da köylülerin uçan daire gördüklerine ilişkin olarak basında yer alan bir haberden esinlenerek çektiği Uçan Daireler Istanbul’da (1955). Ne yazık ki bugün ‘kayıp filmler‘ statüsündeki bu filmde uçan daireden inen uzaylılar, mini etekli kızlarmış…
Araştırmacı Ali Sekmeç’in filmin yapımında bulunan sinemacılardan bugün hayatta olanlarla yaptığı görüşmelerin ardından hazırladığı bir inceleme, Geceyarısı Sineması dergisinin yeni sayısında yeralacak;
anlaşıldığı kadarıyla, Uçan Daireler Istanbul‘da en azından yapım kalitesi açısından Ed Wood‘un Plan Nine from Outer Space‘ini (1959) aratmayan bir ürünmüş. Erçin’in filmi bir gazete haberinden esinlenmesi açısından özgün bir kaynaktan yola çıkıyor denilebilir. Yeşilçam’ın sonraki bilimkurgu ürünleri ise genellikle ses getiren belirli Hollywood ürünlerinin (ve parodi niteliğindeki Turist Ömer Uzay Yolunda örneğinde bir Amerikan tv dizisinin) yerli versiyonları olma özelliğini taşıyorlar.
Eski Flash Gordon (Baytekin) seriyalleri Baytekin: Fezada Çarpışanlar‘ın (1967), gişe şampiyonları Superman ve Star Wars filmleri de Süpermen Dönüyor (1979) ve ‘meşhur’ Dünyayı Kurtaran Adam’ın (1982) çıkış noktasını oluşturmuşlar. En son bilim – kurgu filmimiz de bu minvalde bir ürün: O yılların bir diğer gişe rekortmeni olan Spielberg’in E.T.’sinin yerli versiyonu Badi (1983). Bu vesileyle, ilk bilimkurgu filmimizden 28 sene sonra son bilimkurgu filmimizle de bir uçan daire tekrar Istanbul’a inmiş olmuş, bu kez Beşiktaş’ın Ihlamurdere mahallesine.
Ihlamurdere, çocukluğumda kardeşimle birlikte evden ilkokula yürüyerek gittiğimiz yol güzergâhındaydı. Filmin finalindeki lunapark da Dolmabahçe taraflarındaki lunapark olsa gerek. Beşiktaş’ta çekilen Badi’nin Beşiktaş çarşı içindeki Mıstık sinemasında -şimdiki Beşiktaş Kültür Merkezi- vizyona girdiğini anımsıyorum.
Medar-ı iftiharlar
Zafer Par‘ın yönettiği Badi’nin künyesinde belki de kimilerinin böylesi bir film bahsinde görmeyi tahmin etmeyeceği isimler var. Sinemamızın medar-ı iftiharı Yol’un (1982) yönetmeni Şerif Gören, Badi‘nin yapımcısı. Daha sonra Herşeye Rağmen’le başlayan saygın bir yönetmenlik kariyerine sahip olacak Orhan Oğuz ise görüntü yönetmeni. Aah Belinda gibi filmlerin senaryoları ile takdir kazanan ve sonra ayrıca Usta Beni Öldürsen e gibi filmlerle yönetmenlik koltuğuna oturacak olan Barış Pirhasan ise senaristi (ve de filmde küçük bir rolde görünüyormuş). Bitmedi: filmin müzikleri ise Yeni Türkü imzalı.
Filmin konusuna gelecek olursak, E.T.‘ye temelde bir hayli sadık olduğu söylenebilir. Filmin kahramanları ise zaten öksüz olması sebebiyle ‘talihsiz yavru’ konumundaki ve üstüne üstlük köpeği belediye ekiplerince götürülünce tüm dünyası yıkılan bir ufaklık, onun uzaya meraklı afacan arkadaşı ve tesadüf bu ya, uzay araştırmaları yürüten bir bilim adamına asistanlık yapan bir üniversiteli genç. Bir gece Ihlamurdere mahallesine bir uzay dairesi iner ve içinden çıkan bodur uzaylı, kahramanlarımıza sığınır. Mahalle sakinleri ve polisler uzaylının peşine düşerken, kahramanlarımız da onun sağsalim uzaya geri dönmesine yardımcı olmaya çalışırlar.
Badi‘nin 12 Eylül sonrasının o karanlık günlerinde çekildiği düşünüldüğünde, zoraki huzur ve güven ortamının bekçisi Türk polisine böylesi pek de sempatik olmayan bir konum biçmesi dikkate değer. Bir zamanlar, Amerikan ordusunun Amerikan yerlilerini katletmesini anlatan Soldier Blue gibi bir filmin yönetmeni Ralph Nelson’ın iki afacanın
zalim üvey babalarının yanından şefkatli ninelerine kaçmasını anlatan Flight of the Doves adlı bir çocuk filmini izlediğimde şaşırmıştım, üvey babanın İngiliz, şefkatli ninenin ise İrlandalı olduğunun farkına varınca film başka bir anlam kazanmıştı! Bilmiyorum, Badi için de aynı minvalde çıkarımlar yapmak fazla mı zorlama olur…
Her şey bir yana, filmin belki de en ilginç anı, bir uçan dairenin geldiğini anlayan ama kimseyi inandıramayan bilim adamının sitemkâr biçimde “Uçan daireler hep Amerika’ya inecek değiller ya! Bu kez de Ihlamurderesi’ne inmişler işte!” diye haykırdığı an. Bu replikte sanki, “Yeşilçam niye bilimkurgu çekemezmiş ki! Bal gibi çekebilir işte!” gibi bir sitem de var.
Kaya Özkaracalar / Radikal Hayat / 08/06/2002
Not: E.T. the Extra-Terrestrial