Cem Yılmaz – Karakomik Filmler (2019)

Merhaba. Ben bir Cem Yılmaz hayranıyım. Karikatürlerine mi? Stand up şovmen olarak mı, senarist ve oyuncu olarak mı, yönetmen olarak mı diye soracak olursanız cevabım biraz klişe ama gerçek: insan olarak.

Leman dergisine abone bir gençtim, dolayısıyla Cem Yılmaz’ı stand up şovlarından sonra tanıyıp, aa aynı zamanda karikatüristmiş diyenlerden değilim. Aynı kuşaktanız, yaşlarımız da çok uzak değil, mizah anlayışımız da. Böyle bir adam -genel olarak- iyi ki geldi dünyaya ve iyi ki hayatımızda var diyecek kadar önemsiyorum varlığını. Hal böyle olunca bir sinema yazarı olarak Cem Yılmaz’ın işlerine olan yaklaşımlarım baştan biraz subjektifmiş gibi gözükebiliyor, farkındayım. Fakat bu subjektivite de en nihayetinde babamın oğlu olduğu için değil, belirli bir değerlendirme sonucu olduğuna göre, çok da haksızlık etmeyelim 🙂

Karakomik Filmler (Kaçamak & 2 Arada) 5

Sinemaya ve sanatın pek çok alanına büyük ilgi duyan, özgüveni yüksek, mizah kabiliyeti belirli bir seviyenin üzerinde olan, zeki ve yetenekli bir genç olarak, Her Şey Çok Güzel Olacak (1998) ile sinema dünyasına oyunculuğu ve kalemiyle çok hızlı ve kabul gören bir giriş yapınca, bu girişi güzel değerlendirmek ve işin içine daha ciddi bir şekilde girmek istedi şüphesiz. Bir yandan oyunculuğunu ve kalemini geliştirirken, bir yandan da yönetmen koltuğuna oturma cesaretini gösterdi ilerleyen projelerde. Türkiye’nin en komik adamı gibi bir yafta yapıştırılınca kendisine, şahsi fikrim o ki, sinemada işi zorlaştı. Sahnedeki mizah kalitesinin yüksekliği elbette sinemaya da el atacağını öğrendiğimizde seyirci olarak bize bir oh dedirtmiştir; günün sonunda bu denli seviyesiz komedinin baştacı edildiği bir ülkede artık nereden baksanız kaliteli komedi filmleri izleyecektik.

Öyle de oldu fakat Cem Yılmaz’ın amacı sinemada komedinin seviyesini yükseltmek değilmiş belli ki. O sinemada genel anlamda drama’nın her türüne göz kırpmak isteyen bir senarist/yönetmen olduğunu ilk filmi Hokkabaz’da gösterdi kanımca. Bir oyuncu olarak da genelde kendisine yakıştırılan kurnaz, zeki karakterlerin dışına çıkabildiği bir film oldu bu; Allah vergisi bir oyunculuk kabiliyetine sahip olduğunu ve pek çok farklı tipe bürünebileceğini ispatladığı bir karakteri, İskender’i canlandırdı Hokkabaz’da (2006). Film ise sinematografisi ile de senaryosu ile de formülü belli bir gişe filmi değil, daha çok sanat sinemasına yakın bir yapımdı. Bu başarısına rağmen, “tahmin ettiğimiz kadar güldürmedi” diye çok eleştiri aldı Yılmaz. GORA, AROG, Yahşi Batı vs ise tırnak içinde daha gişe filmi tadında ve tamamen mizah yönü baskın filmlerse de bu kez de “daha çok güldürebilirdi, sahnede daha komik” gibi eleştiriler aldı. Stand up şovlarında bize alıştırdığı mizah ile sinemada yapmak istediklerinin farkını ve bu iki disiplinin mekanizmasının da zaten eşyanın doğası gereği birbirinden oldukça ayrı olduğunu seyircinin ayırması kanımca çok mühim ama yıl oldu 2020, hala bu ayırımın çok da sağlıklı yapılamadığını görüyorum.

Karakomik Filmler (Kaçamak & 2 Arada)

Cem Yılmaz külliyatına daha çok girmeme gerek yok aslında, çoğu sinemasever yaptığı işleri yakından takip ediyor. Gelelim Karakomik Filmler’e. Sinema ve dahi Yeşilçam sevdalısı Yılmaz, Türkiye’de vizyonda, salonlarda bir zamanlar var olan “2 Film Birden” uygulamasına bir selam çakmak istemiş ve 1 film izleyecek gibi bilet alıp iki film izleyeceğimiz, birbirinden bağımsız iki “orta metraj” film çekmiş; yani minik öykülerini filmleştirmiş aslında. Ocak’ta bir ikili daha vizyonda bizleri aynı mantıkla bekliyor olacakmış. Cuma sinemalarda oynamaya başlayan filmin vizyon tarihi gecikmişti, bilenler bilir, mısır/bilet tartışmaları sebebiyle.

İzlediğimiz ilk orta metrajlı film 2 Arada adını taşıyor. Film tek mekanda geçiyor, bir vapurda. Şehir hatlarının arabalı vapurlarından biri bu. İki filmden daha “kara” olanı bu, daha komik olanı ise ikincisi ama eninde sonunda ikisi de “karakomik”. 2 Arada, Hokkabaz’dan aldığımız tadı hatırlatıyor doğrusu. Epey hüzünlü bir tarafı var, bir “kaybeden” var başrolde. Cem Yılmaz’ın canlandırdığı, Aşk Gemisi’nin Isaac’inden lakabını almış olan Ayzek, yani Metin, ön dişlerini yaptırmak isteyen, kendine güvensiz, her gün vapura binen ve kendisiyle eğlenen bir kıza aşık olmuş, ezik bir garson. Bu karakter, başına gelen onca haksızlık ve şanssızlık sonunda deyim yerindeyse “karanlık tarafa” geçmeyi düşünüyor ve sürpriz bozmayalım ama bu düşünceleri adeta “benden bir Joker yarattınız” diyecek kadar şiddete meyilli bir karaktere dönüşme yolunda ilerliyor. (Burada gerilim öğeleri de hakim ve oldukça başarılı buldum, izleyiciyi heyecanlandırmayı beceren, olgun sahneler olmuş.) Karakter çok derin işlenebilecek kadar iyi yazılmış, çok da inandırıcı.

Bu arada bu filmde en çok dikkatimi çeken de, Cem Yılmaz filmleri içinde Karakomik – 2 Arada’nın memleket meseleleri ile ilgili en çok söz eden filmi olmuş olması. Biz ne ara böyle kirlendik, hırs ve kazanma egosu bizi ne ara bir anda öbür tarafa geçirecek kadar kötücül bir güce erişti, gibi sorular sorduruyor film, Gemide filmine de göz kırparak “bir memleket gibidir” dokunuşları yapıyor. Keşke 2 Arada, uzun metraj ve tek başına seyredilen bir film olsaydı demeden edemedim bittiğinde, hem güldük hem ağladık diyerek, çok daha fazla etkilenerek çıkabileceğimiz olgun bir hikayeye evrilme potansiyeli yüksek bir proje olmuş bu. Netice itibariyle 2 Arada’yı çok sevdim ve Cem Yılmaz yine yapmış yapacağını dedim doğrusu. Tadı damağımda kaldı.

Birbirinden tamamen bağımsız ve alakasız iki hikaye olsa da çok ince, zeki ve keyifli minik dokunuşlarla birtakım bağlar da oluşturmuş iki film arasında Yılmaz, bu oyunlu durumu da çok hoş buldum. Gelelim ikinci uzun metrajımıza, Karakomik – Kaçamak’a. Çok klişe bir tablo çizilmiş aslında; orta yaş bunalımında evli ya da başı bağlı erkekler, türlü ikiyüzlülüklerle ve beyaz yalanlarla bir spa oteline gidip, birtakım kaçamaklar yapmanın peşine düşüyorlar. Yılmaz’ın çok sevdiği “uzay” teması olmaz mı hiç peki, elbette var. Hem de Arrival filmine alenen el sallayarak…

Kısaca, “yıl olmuş 2020, hala uzaylı görsek taş atarak kaçıracak seviyedeyiz” demek isteyen, bunun hikayesini de mizahi bir şekilde ele almak adına orta yaş erkek bunalımına konu olabilecek esprilerle soslayan bir yapım olmuş Kaçamak. “Kara” kısmı pek yok aslında, “net bir şekilde mizah yapmayı hedefledim, ancak ciddi bir meseleyi de araya sıkıştırmayı tercih ederim, bu vesileyle de yine teknik olanaklardan faydalanır, uzay temasını kullanır, görsel olarak da Türk sinemasında birtakım yenilikler denemeye devam ederim”, diye adeta kulağımıza fısıldayan bir yapım olmuş bana sorarsanız. Deyim yerindeyse çıtır çerez bir film, kalitesiz mizah diyemem ama “aşırı güldürüyor, sanırsınız Cem Yılmaz sahnede” de diyemem, renkli, iyi vakit geçirten ve vasatın biraz üstü bir sinema filmi diyebilirim ikinci orta metraj için.

Karakomik Filmler (Kaçamak & 2 Arada)

Oyunculuklara çok girmek istemiyorum, iki filmde de başarısız bir oyunculuk yok, tıkır tıkır işliyor hepsi. Cem Davran’ı görmekten çok mutlu olduğumu söyleyebilirim, rolüne çok yakışmış ve özlemişiz de. Bu arada filmin görüntü yönetmenliği de bence bu tarz yenilikçi, farklı, fantastik hikayeler bazında çok iyi.

Hepsini toparlayacak olursam, Cem Yılmaz’ın en iyi işi değil. Sanki kendisi de iki arada kalmış gibi bir duygu da hissettirmiyor değil, hangi türden devam etsem, sanat sinemasına da, gişeye de yakınım, ikisini de yapabiliyorum, der gibi. Tüm eleştirilerin ötesinde, izlemeye kesinlikle değen bir yapım. Yenilikler denediği için ve kalitesinden ödün vermediği için her zaman saygım sonsuz. Yıllardır işine aşık olduğunu, ne kadar ciddiye aldığını her şekilde belli ettiği gibi her basın gösterimine gelişiyle, bizimle aynı salonda izleyişiyle ve sorularımızı cevaplamasıyla da gönlümde yer ediyor, ne yalan söyleyeyim.

Canımız Sadi Bey’imize geçmiş olsun dilemesi de çok güzel hareketti. Belki zaten normal, insani durumlar bunlar ama bu tarz samimiyetleri çok fazla yönetmenden görmüyoruz. Bu kadar çabayı da görmüyoruz Türk sinemasında, özellikle komedide. O kadar vasat altı film izliyoruz ki, ve bunlar o kadar formülü belli, seyirciyi aptal yerine koyan yapımlar ki, Karakomik Filmler için olumsuz bir yorum yapmak da çok mümkün olamıyor, böyle iyi niyetli ve yenilikçi denemeler bize taze soluk oluyor. Daha iyilerini elbette bekliyoruz kendisinden çünkü potansiyel ve sevgi var Yılmaz’da sinemaya dair. Kendini geliştirmeye ve yeniliklere açık. Bu filme ortalama olarak bir puan vermem gerekse 100 üzerinden 75 verirdim. İyi seyirler.

Karakomik Filmler (Kaçamak & 2 Arada)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir