Buruk bir dünya: Orhon Murat Arıburnu

Orhon Murat Arıburnu

Seliiim/ Selim/ Bu eller kimin/ Benim/ Bu gözler kimin/ Benim/ Aferin Selim
Seliiim/ Selim/ Bu dağlar kimin/ Benim/ Yapma Selim
Seliiim/ Selim/ Uçan kuşlar kimin/ Benim/ Esen rüzgâr kimin/ Benim/ Allah mısın Selim
Aaah Selim/ Vah Selim/ Bu insanlar kimin/ Benim
Kör ol Selim (*)

Tanıyamamış olmaktan hep üzüntü duyduğum insanlardan biridir Orhon Murat Arıburnu. Şair, oyuncu, senarist, yönetmen… Dinlediğim anılardan, okuduklarımdan tanıdığım, bugün artık çevremizde, ilişkilerimizde benzerlerine pek rastlayamadığımız incelikli, duygulu, dürüst, iyi kalpli, çizgisinden ödün vermeyen bir sanatçı… Gençlik yıllarımda onun yaşadığı sokaklarda, onun varlığından habersiz dolaşırken sıkıntılarından, yalnızlığından, öfkelerinden, özlemlerinden ve hastalığından da habersizdim. Şairliğinde de, ömrünü verdiği sinemada da, gündelik yaşamında da hep ‘insan gibi insan’ bir Arıburnu çıkıyor anılardan. Tanışma olanağı bulamasam da Arıburnu, hep benim ‘kendine sürgün’ insanlarımdan oldu. Kendi sürgününde yaşadı, tüm insanca duygularını. Yalnızlığını da, aşklarını da, dostluklarını da… Adına, on beş yıldır tüm zorluklara direnerek, tamamen kişisel çabalarıyla sinema ve şiir ödülleri düzenleyen arkadaşım Hüseyin Alemdar, Orhon Murat Arıburnu’nu yakından tanıyan, son yıllarına tanıklık etmiş, dost olmayı başarmış şanslı insanlardandı.

Arıburnu, 1918’de Eskişehir’de doğar. Üsküdarlı olan babası Albay Mustafa Murat Arıburnu’nun görevinden dolayı, Anadolu’nun birçok şehrini dolaşır çocukluk yıllarında. Bu nedenle çeşitli okullarda geçer öğrencilik hayatı. Konya Askeri Okulu, Maltepe ve Bursa askeri liselerinin ardından Haydarpaşa Lisesi’ne gelir. Liseden sonra bir süre Hukuk Fakültesi’ne devam eder. Türk Kuşu pilot okuluna da devam eden Arıburnu, pilot brövesi de alır. İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine okulunu da yarım bırakıp askere gitmek zorunda kalır. Askerlik dönüşü edebiyat fakültesine kaydolur.

Öğretmenlik, belediyede memurluk, Tasvir-i Efkâr gazetesinde muhabirlik yapar. İlk şiirlerini, şiirler de yazan ve “kültürlü bir kadındır” dediği annesi Nesibe hanıma okur. İlk şiirleri 1936 yılında Edebiyat dergisinde yayınlanır. Bu dönem yazdığı şiirlerini 1940 yılında Kovan adını verdiği kitabında toplar.
1947 yılında, Türkiye’de (belki de dünyada) ilk kez “resimlendirilmiş şiir sergisi” açar. Böyle kendine has buluşlarını, olanaksızlıklar içinde gerçekleştirmeye çalıştığı sinemada da uygular. Kendi icat ettiği yöntemlerle, teknik eksiklikleri gidermeye çalışır.

Çocukluğundan beri ilgi duyduğu sinemaya, 1947 yılında Şadan Kamil’in yönettiği “Gençlik Günahı” filminde başrol oynayarak başlar. Ardından “Seven Ne Yapmaz”, “İstiklal Madalyası”, “Efe Aşkı”, “Uçuruma Doğru”, “Kanlı Döşek”, “Fato Ya İstiklal Ya Ölüm”, “Allah Kerim” ve “Çete” filmlerinde oynar. 1950 yılında “Yüzbaşı Tahsin” filmiyle yönetmenliğe başlar. O günün gazete ve dergilerinde övgüyle söz edilir filmden. “Yüzbaşı Tahsin” filmiyle önemli bir başarı elde eden Arıburnu, yine Duru Film adına Refik Halit Karay’ın aynı adlı eserinden uyarladığı “Sürgün” filmini yönetir. Bir yandan filmlerde oyuncu olarak da yer almaya devam eder. 1953 yılında Türk Film Dostları Derneği’nin düzenlediği yarışmada “Kanlı Para” filmiyle En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo ödüllerini alır. Sonraki yıllarında, olanaksızlıklar içinde yapmaya çalıştığı filmlerde aynı başarıyı yakalayamaz Orhon Murat Arıburnu.

TÜRKİYE SANATÇILAR BİRLİĞİ’NİN KURULMASINA ÖNCÜLÜK EDER

Orhon Murat Arıburnu

Otuzun üstünde filmde oynayan, on filmin senaryosunu yazan, on beş film yöneten Arıburnu, yabancı ortaklıklar kurmaya çalışır. “Daha iyi nasıl film yapılabilir?” düşüncesiyle, gözlemler yapmak için yurt dışında birçok film stüdyosunu gezer. 60’lı yılların başında, bir röportajda “Rejisör olarak yaptığınız filmlerden memnun musunuz?” sorusunu şöyle yanıtlar: “Bazı imkânsızlıklar yüzünden filmlerimizin kusurlu olduğunu söyleyebiliriz. Fakat imkân verildiği takdirde daha iyi filmler yapacağımı iddia edebilirim.” Ardından bu iddiasını da şu cümlelerle açıklar: “Avrupa stüdyolarında rejisörlerin nasıl çalıştıklarını gördüm. Biz daha bu işin hamallık safhasındayız. Orada rejisörlere ne büyük imkânlar veriyorlar.

Arıburnu, sansürün kalkması için mücadele verir, sinemacıların mesleki örgütlenmeleriyle yakından ilgilenir. Türkiye Sanatçılar Birliği’nin kurulmasına öncülük eder, başkanlığını yapar. Sağlık sorunları nedeniyle gittiği Almanya’da, işçilerle ve çocuklarıyla ilgili çalışmalar yapar. Sinemadan vazgeçemez ve yine olanaksızlıklar içinde, sinemaya ilgi duyan amatör gençlerle filmler yapmaya çalışır. Bir yandan da tiyatro oyunları yazar ve çeşitli amatör topluluklarla bu oyunları sergiler. Sağlık sorunları da giderek kötüleşir bu arada. Fakat heyecanını hiçbir zaman yitirmez. Hastalığın bütün yok ediciliğine karşın, Almanya’da hem Türkçe hem de Almanca olarak bir şiir kitabı yayınlar. “Bu Yürek Sizin 1940-1982/Dieses Herz gehört euch/Gedichte 1940-1982”

1985 yılında yayınladığı şiir kitabının adı ise oldukça anlamlıdır; adeta kendini anlatır: Buruk Dünya!
Son yıllarında hastalığı iyice ağırlaşan ve konuşma güçlüğü çeken Orhon Murat Arıburnu, 11 Nisan 1989 yılında Beyoğlu Tel Sokak’taki, biraz da Orhon Film gibi duran evinde bir başına ölür. İki oğlu Yada ve Murat’tan uzakta.


“Önce ozanlar ölsün
Sonra
hiç kimse
Varsın ozansız kalsın dünya.
Barışı
İnsanlığı
Sevgiyi
Yarattılar ya!” **
 
(*) ‘Selim’
(**) ‘Yetmez mi?’

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir