Türkiye sinemasının Yeşilçam döneminin fenomenlerinden Necdet Tosun‘un ölümünden üç buçuk ay kadar sonra 29 Ağustos 1975’de, Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda, bir “Necdet Tosun’u Anma Gecesi” düzenlenmiş. Türker İnanoğlu‘nun düzenlediği gecenin amacı ilanda yazdığı gibi “Türk sinemasının değerli evladı” Necdet Tosun‘u anmak kadar, jubile yaparak karısı ve iki oğluna ekonomik bir katkıda bulunmaktı. Gecenin sunuculuğunu Ateş Böcekleri, Halit Kıvanç ve Müjdat Gezen üstlenirken, gecede sahneye çıkan aktör ve şarkıcılar Ajda Pekkan, Ayhan Işık, Behiye Aksoy, Bülent Ersoy, Cüneyt Arkın, Emel Sayın, Fatma Girik, Filiz Akın, Gülşen Bubikoğlu, Hülya Koçyiğit, İlker İnanoğlu (Yumurcak), Kadir İnanır, Müzeyyen Senar, Necla Nazır, Sevim Tuna, Tarık Akan ve Türkan Şoray‘dı.
Yeşilçam, bölge işletmecilerinin de katkısıyla 1950’lerin sonlarından 80’li senelere kadar bir “yıldız sistemi sineması” olarak işlemiştir. Bir filmin maliyetinin üçte, dörtte birini ücret olarak alan starlar harici ekonomik olarak hiç bir zaman starlar gibi tatmin etmemiş olsa da Yeşilçam (kısa bir dönem Erol Taş‘ın bir kaç büyük star dışındaki jönlerle yaklaşık aynı ücreti almış olması gibi bir kaç istisna harici) star yardımcı rol oyuncularını yaratmış, bu aktörler de seyircinin filmlerde aradığı, sevdiği insanlar olmuştu. Karakter değil neredeyse hep tip oynamalarına rağmen, bu oyunculara “karakter oyuncuları” denirdi. Mesela neredeyse hep dahilinde bazı komedi unsurları da olan, “kötü adam” oynamasına rağmen, bir taşra galası dönüşü trafik kazasında ölen Ahmet Tarık Tekçe o kadar popüler olmuştu ki, “Kitapsız ilim, Ahmet Tarık’sız film olmaz” şeklinde bir söz bile çıkmıştı.
Yeşilçam’ın “karakter oyuncuları” arada geçişkenlik olsa da kabaca iki gruptu, birinci grup daha ziyade “salon filmi” denilen kent melodramlarında, salon komedilerinde; ikinci grupsa daha ziyade köy melodramlarında, avantürlerde, zaman zaman daha realist dramlarda rol alırdı.
Necdet Tosun‘un da dahil olduğu ilk grupta erken ölen Ahmet Tarık Tekçe, Hulusi Kentmen, Vahi Öz, Mualla Sürer, Suphi Kaner, Nubar Terziyan, Hüseyin Baradan, Suna Pekuysal, Atıf Kaptan, Ali Şen, Mürüvvet Sim, Semih Sezerli, Feridun Çölgeçen, Aziz Basmacı, Sami Hazinses, Cevat Kurtuluş, Kayhan Yıldızoğlu, Nevzat Okçugil, Önder Somer, Suzan Avcı, Senih Orkan, Dursune Şirin, Faik Coşkun, Süha Doğan, Hayri Caner, başrolden düştükten sonraki Çolpan İlhan ve Muzaffer Tema gibi aktörler vardı. Sadri Alışık ve Öztürk Serengil de başta daha ziyade bu grup dahilindeyken daha sonra gişeleri olan star komedyenler olarak başrollere geçmişti. Avni Dilligil‘den Ulvi Uraz‘a, Sadettin Erbil‘e, Altan Erbulak‘a, Erol Günaydın‘a, Turgut Boralı‘ya, Erol Keskin‘e, Güzin Özipek‘e daha ziyade tiyatro sahnelerinde var olmuş aktörler de bu gruba dahil olmuş olsalar da seyircide “Öz Yeşilçam Karakter Oyuncuları” tipleri kadar kalıcı olamamışlardı.
Diğer gruptaki aktörler için, mesela Erol Taş‘ın “Yılanların Öcü’ndeki ya da Susuz Yaz’daki oyunu”, Kadir Savun için “İkimize Bir Dünyada’ki ya da Hızlı Yaşayanlar’daki oyunu”, Salih Tozan için “Üç Arkadaş’taki ya da Kırık Çanaklar’daki oyunu”, Aliye Rona için “Yılanların Öcü’ndeki oyunu”, Hayati Hamzaoğlu için “Kuyu’daki oyunu”, Osman Alyanak için “Mehanecinin Kızı’ndaki oyunu”, Mümtaz Ener için “Gurbet Kuşları’ındaki oyunu” gibi cümleler kurulsa da ilk gruptaki aktörler için bir filmine vurgu yapılan cümleler kurulmaz.
Çünkü ister gecekonduda, ister yalıda yaşayan, ister güncel ister tarihi bir dönemde geçen bir rolde olsun hep aynı tipi oynarlardı. Tiplerini, en ufak detayına kadar öylesine geliştirmiş, parlatmışlardı ki, seyirci onlarda görmeye alıştığı ustalıklı klişeleri görmezse onları yadırgardı. Aslında bu Yeşilçam’dan çok önce taa Ortaoyunu‘na ve takipçisi Tuluat Tiyatrosuna dayanan bir teamüldür. Bu türlerin büyük ustaları, 30-40 sene sadece tek bir tipi, mesela İbiş’i oynar ve zaman içinde tiplerini öylesine geliştirirlerdi ki, seyirci yüzlerce kez onları aynı tipte seyretmeye giderdi.
İlk grubun oyuncuları 70’lerde Yeşilçam‘da seks filmleri furyası başlayıncaya kadar, tıpkı ikinci grubun oyuncuları gibi “star yardımcı oyuncu” titrlerini devam ettirdiler, sigortaları ve sosyal güvenceleri olmadığı için her iki grup oyuncunun çoğunluğu seks filmlerinde de, akabindeki arabesk şarkıcı filmlerinde de rol almaya devam etti. Ama artık “yardımcı oyuncu“luklarının önündeki “star” titri kaybolmuştu, yeni türlerin kendi oyuncuları ön plana geçmişti. Türkiye’deki sinemanın Yeşilçam döneminin son bulması, bu bir dönemin “star yardımcı oyuncuları“nı da, tıpkı star olmayan yardımcı oyuncular ve “üçüncü adam” olarak anılan Yeşilçam‘ın kavgacıları gibi tümden sektörün haricine çıkardı.
Televizyonlar ve şimdi internet sağolsun, bu bir dönemin artık neredeyse tümü müteveffa olan “star karakter oyuncuları” halâ, sinemayı bıraktıklarında doğmamış olanlarımız dahil, hepimizin zihninde tiplemelerini devam ettiriyorlar.
Necdet Tosun, lokantacılık, leblebicilik, terzilik gibi işler yaptığı yaptığı Burhaniye’de, oraya bir film çekimi için gitmiş bir ekip tarafından keşfedilip Yeşilçam’ gelmiş. Ve genellikle köşkün aşçısı olarak tezahür eden tiplemesiyle “Yeşilçam Krakter Oyuncuları“nın ilk grubunun en belli başlı aktörlerinden birisi olmuştu. Mualla Sürer-Vahi Öz çifti kadar popüler olmasa da, bir ara Yeşilçam’ın gedikli “Arap acı”sı Dursune Şirin‘le şirin, sevilen bir çift oluşturmuştu. 1963‘de sadece bir kez, Muzaffer Demir‘le “Tosun ile Yosun” ismindeki filmin başrollerini paylaştı. Yerli Laurel ve Hardy olarak ilgi çekeceği umulan bu film yazık ki ilgi çekmedi ve beklenildiği gibi devam filmleri çekilmedi.
Sinemadaki ilk döneminde Filiz Akın‘ın neredeyse tüm filmlerinde Necdet Tosun vardır. İki filmden birinde mutlaka köşkün şımarık kızı Akın’ı, elinde kepçesiyle kovalayan köşkün aşçısıdır. Seyirci bir Filiz Akın filme gittiğinde mutlaka Necdet Tosun‘u arardı. Ama Akın-Tosun ilişkisi film setleriyle sınırlı değildi. Türker İnanoğlu, Tosun’a film setleri haricinde de o dönemki karısı Akın’ın bir tarz koruması ile “homme dö şambr“ı arasında bir görev vermişti. Tosun, İnanoğlu yanında yokken, tatil, sağlık ya da başka bir nedenle, şehir içi, şehir dışı, yurt dışı olsun nereye giderse gitsin Akın’la beraber olurdu.
Yazan: Mehmet Atak
Önemli not: Bu yazı yazar tarafından facebook için hazırlanmış ve sitemiz tarafından redakte edilmiştir. Mehmet Atak’a yayınlanamsı için izin verdiği için tekrar teşekkür ederiz.