Suçlular Aramızda (1964): Sınıflar, çelişkiler, çatışmalar

Suçlular Aramızda (1964) afiş

Metin Erksan, Suçlular Aramızda (1964) filminde devletin, sistemin ve güdümüne girdiği emperyal gücün (Amerika) sağladığı olanaklarla, teşviklerle zengin olmuş, dönemin zenginleştirdiği burjuva bir aile ile yoksul, kenar mahalle insanlarını ele alır. Filmin temasını sınıf çelişkisi/çatışması oluşturur. 

ZENGİNLER YOKSULLAR, HIRSIZLAR VE SAHTE DEĞERLER

Suçlular Aramızda filmi Yeşilçam sinemasında sınıf çelişkilerini ele alan ilk önemli filmdir ya da ilk filmlerden biridir diyebiliriz. Filmde sınıfsal çelişkileri, karşıtlıkları ele alan Metin Erksan bir yandan da suçun iki farklı sınıf bireylerine yansımalarını ele alır. Jenerik akmaya başladığında önce görkemli köşkü sonra da siluet halinde köşkü izleyen ve koşuşturarak köşke yönelen iki hırsızı görürüz. Eve girmeye çalışan hırsızları bir ara bahçenin demir parmaklıkları arkasında gösterir yönetmen. Bu görüntü de Erksan’ın bakışını, hayatın gerçeğini, sınıfsal çelişkiyi gösterir bize. Sistemin yargısız infazıdır bu görüntü. Sistemin hırsızları köşklerde yaşarken, yoksul hırsızın sonu parmaklıklar arkasıdır der yönetmen.

Köşkte, sonradan görme dönem zengini işadamı Halis Bey (Atıf Kaptan), oğlu Mümtaz (Ekrem Bora) ve yoksul kesimden gelen gelini Demet (Belgin Doruk) yaşıyordur. Kendi zenginlerini yaratmak isteyen sistemin teşviklerinden, az gelişmiş ülkelere yardım programından yararlanıp insan kaçakçılığı dâhil yasa dışı işlerini de ekleyerek küçük bir takaya koca koca yeni gemiler katarak zenginleşen Halis Bey, kendini emekliye ayırarak işlerini oğlu Mümtaz’a devretmeye karar vermiş, bunun için bir veda yemeği düzenlemiştir. Şirketlerinin yönetimini Mümtaz’a mülkiyet hakkı kendinde olmak üzere ve serveti har vurup harman savurmasın diye maaşa bağlayarak devretmiştir. 

Suçlular Aramızda (1964)
Ekrem Bora, Atıf Kaptan ve Belgin Doruk

Halis Bey zengin çevresinin katıldığı veda yemeğinde elindeki tek takayı nasıl iki yaptığını, gece gündüz çalışarak bugün 10 gemiye sahip olduğunu anlatırken davetliler aralarında onun nasıl kirli işlere bulaştığını ve karanlık bir şekilde zengin olduğunu fısıldaşır. Halis Bey yapılan dedikodunun, konuşulanların farkındadır ama bunların bir önemi yoktur onun için. Amaca giden her yol mubahtır sonuçta. Onun için “buz üstüne yazılmış şeylerdir bunlar. Önemli olan serveti ve kişiliğidir. Kötü günler unutulup geride kalmıştır bile.

Dönemin ruhuna uygun olarak, yaşadıkları yoksul hayattan kısa ve kolay yoldan kurtulup sınıf atlama düşü kuran yoksul sınıftan iki hırsız soygun için girdikleri köşkten Demet’e Halis Bey’in hediye ettiği, çok değerli olduğu söylenen gerdanlığı çalarlar. Fakat çalınan gerdanlığın sahte olduğu anlaşıldığında herkesin hayatının akışı değişecektir. Çok değerli sanarak çaldıkları kolyenin sahte çıkmasına şaşıran ve hırslanan iki hırsız Halis Bey’i utandırabileceklerini, rezil edebileceklerini düşünerek, sahtekârlığını yüzüne vurmak için telefon ederler. Oysa duruma hiç şaşırmayan gelinine sahte gerdanlık hediye eden Halis Bey’dir. Çünkü “Zengin adam rezil olmaz, iki üç gün dedikodu ederler ama gene de önünde yerlere kadar eğilirler.”  

Mümtaz her türlü yasa dışı yöntemi de kullanarak servetini büyütmek istediğini söylediği şirket yöneticilerine “Muhalefet istemem!” diye bağırarak gözdağı verir. “Ben itiraz anlamam! Muhalefet kelimesini bir daha duymak istemiyorum! İster kanunlu ister kanunsuz, her iş benim dediğim şekilde yapılacaktır” diyerek her türlü suça bulaşmaktan çekinmeyen biri olduğunu gösterse de babasının eşine sahte kolye hediye ettiği duyulursa toplum içine çıkamayacağını düşünür. Buna engel olmak için de haberi basına sızdırarak kendilerini rezil edeceğini söyleyen hırsızlar Halil ve Yusuf’a bunu yapmamaları için para teklif eder. 

Amacı hırsızı ortadan kaldırıp gerdanlığı da geri almaktır. Mümtaz hırsızların şantaj yaptıklarını söyleyerek babasından yüklüce bir para alır. Parayı buluştuğu ve tek sandığı hırsıza vermek yerine onu öldürür. Gerdanlığı alır ama hırsızların iki kişi olması bütün işi bozacaktır.Reklam

Suçlular Aramızda (1964) Suçlular Aramızdaki Leyla Sayar güzelliği
Fşlm ile özdeşleşmiş sahnelerden birisi Ekrem Bora ve Leyla Sayar

Mümtaz zenginliğiyle her şeyi satın alabileceğini, kendisiyle parası için evlenerek hayatını kurtaracağını düşünen fakat sevgiyi bulamayan eşi Demet gibi metresi Nükhet’e (Leyla Sayar) ve sekreterine de parasal gücüyle hükmedeceğini düşünüyor, onları satın alınacak eşyalar olarak görüyordur. Mümtaz’ı filmin akıllarda kalan, çarpıcı sahnelerinden birinde metresi Nükhet’in çıplak vücudunu babasından aldığı paralarla kaplayarak kadını ve cinselliği parayla satın alabileceğini gösterir.

Yine filmin fetiş sahnelerinden birinde çalışanlarından “mutlak itaat” istediği yönetim toplantısı boyunca önündeki dünya maketini çevirip durarak istediği şeylere sahip olmak için engel tanımadığını söyleyen Mümtaz, toplantı sonrası masaya çıkardığı sekreterinin jartiyerli, çoraplı bacaklarını öpüp okşarken yırtılan çoraplar için de “üzülme, yenisinden 40 çift alırım sana” der. Sonuç da onun için kadın da, kadına ait hayat da satın alınabilir.

Demet sevgisiz ve mutsuz hayatını yoksullara yardım derneklerinde geçirerek vicdanını rahatlatmaya çalışarak geçiriyordur. Gerdanlığı çalanlardan Halil’in, Mümtaz’ın öldürdüğü Yusuf’un perişan olan ailesi için yardım istediği Mümtaz’dan istediğini alamayınca aileye yardım etmesini sağladığı Demet, “Hiçbir zaman sevmedim onu. Parası için katlandım ağız kokusuna. Mümtaz’la zengin olduğu için evlendim. Birgün onu severim diye düşünmüştüm. Yanıldım. Her dilediğime sahip oldum. Ama bu yetmedi” der. 

Mümtaz’la parası için birlikte olan metresi Nükhet de, Mümtaz’ın parasıyla kendine yatağını paylaştığı, cinsellik yaşadığı siyahi (zenci) bir arkadaş edinmiştir.

Mümtaz’ın hırsızdan alıp hediye ettiği Nükhet de gerdanlığın söylendiği gibi 350 bin lira değerinde değil, sahte olduğunu öğrendiğinde şunları söyler siyahi partnerine: “Senelerce bir mal gibi kullandı beni, sonra da bu itliği yaptı. Aşağılık, düzenbaz herif, alçak, namussuz. Hiçbir zaman sevmedim onu. Parası için katlandım ağız kokusuna.

Metin Erksan, Suçlular Aramızda filminin sonunda yaşanan suçun kişisel değil sınıfsal olduğunu, asıl suçun kültürsüz, köksüz dönem zenginlerinin, türedi burjuvazinin olduğunu, suçu ortaya çıkınca kendini ölümle cezalandıran Mümtaz’ın son sözleri üzerinden verir: 

Çaldım, öldürdüm; fakat bu yaptıklarımdan ötürü kendimi suçlu saymıyorum. Suç bende değil. Ben içinde yaşadığım çevrenin şartlarına uydum. Sizsiniz o çevre! Benim yerimde sizler olsaydınız, aynı şeyleri yapardınız. Benim sonum geldi artık. Ama beni yargılayacak, bana hüküm verecek hiçbir kuvvet tanımıyorum! Beni kendimden başka hiçbir kuvvet cezalandıramaz!”

Mesut Kara – Suçlular Aramızda (1964): Sınıflar, çelişkiler, çatışmalar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir