Bembeyaz teni, iri gözlerini çevreleyen siyah makyajı ve güzel yüzüyle Yeşilçam’ın karizması yüksek ve en hoş kadınlarından biriydi Tülin Elgin. Siyah beyaz devrin yani 60’ların kısa süreli şöhretlerindendi. Sadece birkaç senede çevirdiği yirmi beş filmle rüzgar gibi gelip geçmişti sinemamızdan. Ekseriyetle şehirli, elit, sosyetik, zengin kızı ve Avrupalı rollerine bürünmüştü filmlerinde. Fiziksel olarak Eva Bender – Suzan Avcı arasına konumlandırabileceğim Tülin Elgin, masumluğu ve derinlere dalıp giden duygusal halleriyle yukarıda zikrettiğim vamp karakterlerden oldukça farklıydı, çarpıcıydı, kendine özgüydü ve meleksiydi.
Takvimler 7 Mart 1942’yi gösterirken Kristina isimli Bulgar bir annenin ve Maks isimli Beyaz Rus bir babanın sevgi dolu yuvalarına gözünü açtı Diana. Baba Maksut Elgin, ithalat ve ihracat işleri yapıyordu ve tek gayesi kızına iyi bir eğitim aldırmaktı. İlk okula Sıraselviler’deki Yeni Kolej’de başladı küçük Tülin. Ele avuca sığmayan kıpır kıpır bir çocuktu, güzeldi ve herkes tarafından seviliyordu. Nazar değecek diye anne ve babasının adeta ödleri patlıyordu. Dansa karşı büyük bir heves ve merak içersindeydi, bale derslerine başlamıştı. İlk okul sonrası Üsküdar Kız Koleji’ne devam eden Tülin’in okul arkadaşı Leyla Sayar, yarının en büyük şöhretlerinden biri olacaktı. İyi bir eğitim almıştı, iki dil biliyordu. Yabancı artistlerin fotoğraflarını toplayıp albümlere dizen genç kız, günün birinde onlar gibi olacağını aklının ucundan bile geçirmiyordu. En sevdiği aktris Kim Novak‘tı. Koleji 1959’da bitiren Tülin, yıl sonunda bir iş adamı ile nişanlandı. Çift ertesi sene evlenecekti fakat aralarında çıkan bir anlaşmazlık sebebiyle bu evlilikten vazgeçildi. Eğlenceyi, gece kulüplerini, dansı, sinemayı ve tiyatroyu çok seven Tülin, neşeli ve hayat doluydu. Nişanlısından ayrıldığı ve buhran geçirdiği bir dönemde Haldun Dormen’in sahnelediği Pasifik Şarkısı isimli oyunun gala gecesine katılan genç kız, nereden bilebilirdi ki hayatının tümden değişeceğini. Ses mecmuası foto muhabirinin oracıkta çektiği bir kaç fotoğrafla haberi olmadan artist yarışmasına sokulmuştu. Başlarda gönülsüzdür fakat Ses’in 1962 Kapak Yıldızı Finalistleri arasına kalınca ikna olmuştu oyunculuğu denemeye.
Yeşilçam ve Şöhret
Kısa bir süre sonra Atlas Film‘in teklifiyle Yeşilçam’ın büyülü dünyasının kapıları açıldı yıldız adayına. Muharrem Gürses yönetmenliğinde çekilen Aman Kimse Duymasın (1963)‘da başrolleri Lübnanlı ses ve film yıldızı Maha, Sadri Alışık, Ahmet Tarık Tekçe ve Suphi Kaner‘le paylaşır. Bu ilk filmde siyah ve kısa saçlı imajıyla pek fazla dikkat çekemez genç oyuncu. İşini çok fazla ciddiye almaması neticesinde dişe dokunur bir başarı sağlayamaz ilk filmlerinde. Kendisinden beklenen umutları Halit Refiğ‘in yönettiği 1964 tarihli filmler; Şehrazat ve İstanbul’un Kızları‘nda boşa çıkarmaz ve bu filmlerdeki başarılı oyunculuğuyla şansı açılır. İsmini artık geniş kitlelere duyurmaya başlayan güzel oyuncu için bir kırılma noktası olmuştur Halit Refiğ ile çalışmak ve usta yönetmenin desteğini almak. Şehrazat’ta rol arkadaşlarından biri kolejden tanıdığı Leyla Sayar idi. Yıl sona ermeden iki filmde daha bir araya gelirler; Ankara’ya Üç Bilet ve Ve Allah Gençleri Yarattı. Ve Allah Gençleri Yarattı da sosyetik fakat ağırbaşlı ada kızı Jale rolüyle ilgi çekiciydi. Bol bol öpüşmekten ve vücudunu cömertçe sergilemekten çekinmemişti. Bu filmdeki rolüyle Sayar’ı gölgede bırakmıştı. Hiç kuşkusuz filmografisindeki en özel filmlerden biri aynı yıl Ertem Göreç tarafından çekilen sinemamızdaki ilk işçi, grev, sendika filmi Karanlıkta Uyananlar‘dı. Güzel sanatlar mektebinin mobilyacı ressamı Nevin Hanım’ın fabrika sahibi Şeref Bey’in oğlu Turgut (Fikret Hakan) ile sevişme sahneleri nefes kesiciydi. Bu filmdeki başarısıyla rüştünü ispat ederek yıldız mertebesine ulaşmıştı.
Benim artist olmam tamamiyle tesadüf eseridir. Şaka olsun diye başladım. Fakat bu süre içinde filmciler beni pek tutmadılar. Bu çok gücüme gitti. Muvaffak oluncaya kadar uğraştım. Muvaffak olduktan ve gururumu kurtardıktan sonra bırakacaktım. Nihayet aranılan bir aktris oldum ama bu defa da onlar beni bırakmadılar. Son filmim Karanlıkta Uyananlar’daki rolümü çok beğeniyorum. Türk sineması artık eskisi gibi değil. İnsan inanıyor ve rahatlıkla çalışıyor* 1965 yılına şöhret olarak giren Tülin Elgin, en verimli yılında tam 11 filmde birden rol aldı. Kariyerindeki yükselişle birlikte mecmuların kapaklarını süsler oldu. Artık nice genç kız onun fotoğraflarını biriktirip, albümlere dizmeye başlamıştı. O yıl akılda kalan en önemli oyunu Karaoğlan: Altay’dan Gelen Yiğit‘te canlandırdığı Ülger Hatun rolüydü. Önceki filmlerindeki imajından ve rollerinden oldukça farklıydı bu filmde. Karaoğlan, dereboyunda rastladığı Ülger’e ilk görüşte gönlünü kaptırmıştı. Kendisini köşklerde ve kürkler içinde görmeye alışkın seyirci rolünü yadırgamamıştı. Karaktere kolaylıkla adapte olmuştu. Doğal, sahici ve samimiydi. Film setleri iki candan dost kazandırmıştı Tülin Elgin’e: Yılmaz Güney ve Gülsüm Kamu. Yılmaz Güney’in hareketli ve olaylı gece yaşamının gölgesinde çekilen ve üçlünün birlikte rol aldığı filmlerde; Krallar Kralı, Beyaz Atlı Adam ve Beyaz Atlı Adam’ın Dönüşü‘nde dostluklar pekişmişti. Beyoğlu’nun ünlü gece kulüpleri ve Hasan Kazankaya‘nın Ağa Camii arkasındaki yazıhanesi dost grubunun toplanma mekanlarıydı. Yılmaz Güney’le Torpido Yılmaz, Sokak’ta Kan Vardı, Eşkıya Celladı filmlerinde iş birliği devam etti. Uyumlu birliktelikleri, filmlerin gişe yapmasına katkı vermişti.
Şöhret Mutsuzluğuna Derman Olamadı
Ne var ki, şöhrete ve can dostlara sahip genç kadının kalbi öteden beri kırıktı. Aşkta şansızdı bir kere. Duygusal ve kırılgandı. Birinden diğerine savrulduğu aşk maceraları gazete ve mecmuaların dedikodu sütunlarında sıklıkla neşredildi. Erkan Yolaç, Selçuk Ural, Mehmet Taneri, Salih Güney aşk listesindeki erkeklerden birkaçıydı. Hüsranla biten aşklar, gönül kırgınlıkları onu gece hayatına ve teselliyi içkide aramaya itmişti. Özel hayatındaki dalgalanmalar, başarısızlıkla sonuçlanan evlilikler, düzensiz hayatı film kariyerine büyük zarar verdi. Yıldırım Gencer’le başrolü paylaştığı Sırtımdaki Bıçak filminde yapımcıların kendisini çıplak göstererek teşhir ettiği gerekçisiyle sorunlar yaşamıştı. İlaç içerek intihara teşebbüs etmiş, yataklara düşmüştü. Gönülsüzce bir süre daha devam etti mesleğine. Yapımcıların artistleri bonolarla oyaladığı dönemde, fırsatçı gazino sahipleri Yeşilçam’dan pek çok yıldızı mikrofona ve sahneye çıkarıp büyük paralar kazanıyorlardı. Sahnenin ekonomik getirisi büyüktü. Fırsat bu fırsat deyip Yeşilçam’dan elini eteğini çekti, yeni mesleği dansözlüktü. Muhterem Nur, Leyla Sayar, Muzaffer Nebioğlu ve Suzan Avcı’nın ardından oryantal dans furyasını takip etmişti. Sinemanın dünyası ne kadar siyah beyazsa, gazino neonları ve sahneleri o kadar renkliydi. Hareketli hayat tarzına uygundu bu yepyeni macera (1968). Club Goldfinger, Yenikapı Gar Gazinosu, Çakıl Gazinosu ekmek parasını kazandığı mekanlardı.
Yeşilçam’a veda ettikten sonra uzun süre haber alınamadı Tülin Elgin’den. Topu topu beş sene sürmüştü baş döndüren şöhret rüzgarı. Alkol sorununa uyuşturucu ilaçlar da eklenmişti. Dans kariyerinde dişe dokunur bir başarı elde edememişti. Şansızlıklar peşini bir türlü bırakmıyordu, sanki lanetlenmiş gibiydi. Ankara’ya taşınmıştı ve oradaki gece kulüplerinde sahne alıyordu. Sevgilisiyle çıktığı tatilde geçirdikleri trafik kazasında sevgilisini kaybetmiş kendisi de ağır yaralanmıştı. Tedavisi Ankara’da sürmekteydi fakat artık sonun başlangıcındaydı. Yüzünde derin yara izleri vardı ve artık ölmek istiyordu. Bir otel odasında solunum yetersizliği sebebiyle ölü bulunduğunda takvimler 12 Nisan 1975‘i gösteriyordu. Bulgular madde kullanımına bağlı intiharı işaret ediyordu. Aktrisin cebinden yalnızca 15 Lira çıkmıştı. Sessiz sedasız Ankara’daki Karşıyaka Mezarlığı‘na defnedildi. Henüz 33 yaşındaydı. Ardında sadece 25 film bırakmıştı, çok büyük bir yıldız olabilirdi. Kaderi kötüydü, tıpkı ilk gençliğinde fotoğraflarını biriktirdiği Marilyn Monroe ve Judy Garland gibi…
Kaynakça :
*20 Mart 1965 tarihli Hürriyet Gazetesi
Siz : Her Evin Herkesin Mecmuası, 20 Şubat 1967, Sayı :55
17 Nisan 1975 tarihli Saklambaç Gazetesi
Arkadaşım Yılmaz Güney – Agah Özgüç (Broy Yayınları – 1988)
Sinematik Yeşilçam İçin Hazırlayan : Sabahattin BİLGİÇ – Haziran 2020
Siyah Beyaz Filmlerden Trajediye: Tülin Elgin
One thought on “Siyah Beyaz Filmlerden Trajediye: Tülin Elgin”