14 Kasım 1914 cumartesi günü çekilen ”Ayestafanos Abidesi’nin Yıkılışı” ilk Türk filmiydi
14 Kasım 1914 cumartesi günü öğleden sonra Yeşilköy’de ilk Türk filmi çekildi.
Bu olayın üstünden yıllar geçti ve dün, sinema Türkiye’de 62 yaşına girdi… HEY, bu yıldönümü nedeniyle bu sayfalarını sinemanın ülkemizdeki ilk yıllarına ayırdı. İlk film nasıl çevrildi? İlk film nasıl gösterildi, bu gösteriyi izleyenler ilk kez karşılaştıkları sinema karşısında neler düşündüler, neler söylediler? İlk konulu filmlerimizin konuları neydi, artistleri kimdi?
Yüzyıllar öncesinden gelen birçok deney, kişisel girişimler derken, sinema ilk kez Paris’te seyirci karşısına çıktı. 28 aralık 1895 günü Paris’te, Capucine Bulvarındaki Grand Cafe’yi dolduranlar, Lumiere kardeşlerin ilk filmlerinin, ilk izleyicileri oldular.
1896 yılında Lumiere kardeşlerin alıp yetiştirdikleri “operatörler” (bunlar önce görüntü yönetmeniydiler. Filmlerinin yönetmenliğini de kendileri yapıyorlardı) dünyanın dört bir yanına dağılıp film çekmeye başladılar. Bunlardan Alexandre Promio, gezisi sırasında Yafa, Kudüs, İzmir ve İstanbul’da da kısa filmler çekti…
İlk film gösterisi de Saray’da yapıldı. Sonra Sigmund Weinberg, Galatasaray’daki Sponeck birahanesinde halka açık ilk film gösterisini düzenledi. Daha sonra da, bu gösteriler, İstanbul’un çeşitli semtlerine yayıldı.
İlk yerleşik sinemayı, yine Sigmund Weinberg açtı. 1908’de düzenli film gösterilerine başlayan sinemanın adı “Pathe Sineması”ydı.
Okulda film gösterisi
Şimdiki “İstanbul Lisesi”nin, o zamanki adı İstanbul Sultanisi’dir. Burada dahiliye memurluğu yapan Fuat Efendi adlı bir genç vardır.
Fuat Efendi, önce bir sinemaseverdir. Bu “yeni zamanlar icadı” geniş ölçüde ilgisini çekmiş, olanaklarının elverdiği ölçüde her “sinematograf” gösterisini izlemeye başlamıştır. Bu arada Sigmund Weinberg‘le de tanışır ve filmleri onun sinemasında salondan değil, makinenin bulunduğu küçük odadan izleme şeklindeki ricasını kabul ettirir. Sonra çalışmakta olduğu okulun müdürü Ebulmuhsin Beye, okulda öğrencilere film göstermeyi önerir. Müdür, bu öneriyi kabul eder. Tarih öğretmeni Şakir bey filmleri seçecek (Şakir Seden de, sonra kardeşiyle birlikte ilk özel film yapımevi olan Kemal Film‘i kuracaktır), Fuat bey de, bu filmleri gösterecektir.
1.Dünya Savaşı
Büyük kentlerde yerleşik sinemalar birer, ikişer kurulurken dünyada da önemli gelişmeler olmaktaydı. Heran, savaşın başlaması bekleniyordu. Ülkeler kendi aralarında anlaşmalar imzalıyor, hemen her yerde bir savaş hazırlığı göze çarpıyordu. 24.6.1914’de Sırp veliahtının öldürülmesi ile tarihin en büyük savaşlarından biri başladı.
Osmanlı İmparatorluğu da bu savaşa biraz sonra katıldı. Önce seferberlik ilan edildi. Sonra (Talât Paşa‘nın deyimiyle) “Harbi popüler hale getirecek” çalışmalar başladı.
Çekim Öncesi
O yılın ağustos – kasım ayları arasında bu konuda önemli adımlar atıldı. 2 ağustos 1914 günü seferberlik ilan edildi. 11 kasım 1914’de “resmen” savaş açıldı, üç gün sonra da “Cihad-ı ekber” ilan edildi.
Üç gün sonra, yani 14 kasım 1914… Sinema tarihimiz açısından önemli bir tarih… O gün, cumartesiydi ve Fatih Camiinde, Cihad-ı ekber ilan edilirken iki, üç ayrı semtte de mitingler düzenlenmişti. Önceden bu konuda sinemadan da yararlanma düşünülmüş, hatta merkezi Viyana’da olan Sacha-Mester Gesellschaft firmasıyla anlaşmaya varılmıştı. Bu anlaşmaya göre, buraya bir çekim takımı gönderilecek, istenen olaylar filme alınıp, sonra sinemalarda gösterilecekti.
Kim çekecek?
1876/77 Osmanlı – Rus Savaşı sırasında Ruslar, Ayestafanos’ta (Yeşilköy) bir anıt yapma girişiminde bulunmuşlardı. Sonra taraflar, bunun bir hayır kurumu olarak kurulması konusunda anlaşmaya varmışlardı. 14 kasım günü, bunun da yıkılması kararlaştırıldı. Yıkım olayı filme alınacaktı. Bu nedenle, Sacha.. yapımevinin ekibi de Yeşilköy’e çağrıldı.
Ama orada işin rengi birden değişti… Mitinge katılanlar, bu olay filme alınacaksa, ancak bir Türk tarafından filme alınabileceğini söylediler.
Bu da, ortaya bir büyük sorun çıkardı. Çünkü 14 kasım 1914 günü, kamerayı kullanabilen, ya da film çekmesini bilen bir tek kişi yoktu.
Fuat efendi geliyor
Bu arada kim akıl etti, kimin aklına geldi bilinmez ama Fuat Efendi‘nin adı ortaya atıldı. Fuat Efendi, film gösterimini biliyordu (doğaldır ki, herkes o günlerde konuya çok yabancıdır. Bu nedenle film gösterimi ile film çekiminin birbirinden apayrı iki iş olduğu hiç düşünülmemiştir. Bir bakıma düşünülmediği de, iyidir. Çünkü öyle düşünülse, sinemanın başlangıcı biraz daha ertelenecekti). Rastlantılar da yardımcıydı bu konuda… Çünkü, seferberliğin ilanı üzerine Fuat Efendi de askere alınmıştı.
Hemen o bulundu (daha kuvvetli bir ihtimal: Tam bir sinemasever olan Fuat Efendi de bu çekim olayını izleme fırsatını kaçırmamış, zaten oraya gelmişti). Sonra Fuat Efendi, hemen oracıkta, yabancı filmlerden ayaküstü ders aldı. Kameranın nasıl kullanılacağını öğrendi…
İlk film: «Ayestafanos Abidesinin Yıkılışı»
İlk filmin, daha doğrusu Türkiye’de bir Türk tarafından çekilen ilk filmin öyküsü kısaca bu… Fuat Efendi, o ayaküstü dersi bittikten sonra kamerasını anıtın biraz uzağına yerleştirir ve 150 metre film çeker. Filmin adı “Ayestafanos Abidesinin Yıkılışı”dır ve takvimler 14 kasım 1914 cumartesi gününü göstermektedir.
Sinema alanında pek çok şey gibi, bu ilk film de yoktur. O da kayıptır. Gerçi Ordu Foto Film Merkezi’nde bu adı taşıyan bir filmin kaydına rastlanır ama o, sözünü ettiğimiz bu ilk film değildir.
Kısa bir süre sonra Enver Paşa, Almanya’ya gider. Orada Alman ordusunda bir sinema kolunun olduğunu görür, çalışmalarını inceler, yararına inanır ve dönünce Osmanlı ordusunda da bir sinema kolunun kurulmasını emreder. Bunun üzerine (1915’de) “Merkez Ordu Sinema Dairesi” kurulur. Halka açık ilk film gösterilerini düzenlemiş, ilk yerleşik sinemayı açmış olan Sigmund Weinberg buraya müdür olur. Fuat Efendi de yardımcısı… Aynı yıl imparatorluk, Romanya’ya harp ilan edince, bir sorun ortaya çıkar. Sigmund Weinberg, Polonya asıllıdır ama Rumen uyrukludur. Bu nedenle, onun Merkez Ordu Sinema Dairesi’nin başında olmasına olanak kalmaz. İlk Türk filmini çeken ve kısa bir süre MOSD’de Weinberg’in yardımcılığını yapan (Fuat Uzkınay), Merkez Ordu Sinema Dairesi’nin başına getirilir.
İlk Türk sinemacısı
Ilk filmin çekildiği 1914 ile 1916 arasındaki iki yıl süresince daha birçok belge filmi çekilir. Bunların çoğunda Fuat Efendi‘nin imzası vardır: “Anafartalar Muharebesinde İtilâf Ordularının Püskürtülmesi”. “Harbiye Nazınnın Kıta Teftişi…” vb.. Bu arada başında bulunduğu MOSD çalışmalarını da yönetir.
1916’da konulu film konusunda yapılan ilk girişimde yine Weinberg-Uzkınay ikilisinin adlarına rastlanıyor.
Bu arada savaş yenilgiyle biter. Fuat Efendi terhis edilirken, bir başka durum meydana gelir. İşgal sırasında eldeki sinema aygıtlarının düşman eline geçmemesi için MOSD’nin ve sinema çalışmaları yapan yarı askeri Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin elindeki tüm alet ve malzeme, “Malul Gaziler Cemiyetine” devredilir. Fuat Uzkınay da bunun başına getirilir. (Fuat Uzkınay’ın konulu film alanındaki çalışmalarına ilerdeki sayfalarda kısaca değineceğiz). Kurtuluş Savaşı zaferlerle sonuçlandıktan sonra MOSD yeniden düzenlenir. Uzkınay da 1924’de “Film Çekme Merkezi Laboratuvar Grup Amirliği”ne atanır…
Televizyonda filmlerini izliyoruz
Fuat Uzkınay, 1924’den, 1953’e kadar burada çalıştı. Bu arada meydana getirdiği en önemli film “Istiklâl” adlı kurgu filmidir. Bu filme 1922’de, TBMM Orduları Sinemacılık kolu tarafından başlanmıştı. 1924’de, işin başına Uzkınay geçti. Önce savaş sırasında çekilip de, o sırada el altında bulunan belge filmlerini biraraya getirdi. Sonraki yıllarda yine savaş yıllarında çekilmiş başka belge filmleri bulundu. Sözü geçen filme, onlar da katıldı. 1934’de Atatürk, bu filmin genişletilmesini emredince, bu iş için görevlendirilen kurula Fuat Uzkınay da alındı. Belge filmlerinin araştırılmasına devam edildi, bazı bölümler filme alındı ve böylece 1936’da 12 bölümlük bir film meydana geldi. Bugün TV’de izlediğimiz ve Kurtuluş Savaşı yıllarıyla ilgili filmlerin önemli bir kısmında Uzkınay’ın emeği vardır. Kimini çekmiştir, kimini arayıp bularak kaybolmamasını ilerki kuşaklara kalmasını sağlamıştır…
İki kızı, bir oğlu olan Fuat Uzkınay, 29 mart 1956’da İstanbul’da, Göztepe’de öldü. Ankara’daki K. K. Ordu Foto-Film Merkezi’nin bir stüdyosuna, bu kuruluşa geçmiş büyük emeklerinin karşılığı olarak onun adı verildi.
İlk Türk filmini çeken Fuat Uzkınay (yukarıda) Enver Paşa, Almanya’dan Merkez Ordu Dairesi’ne gönderilen ilk kamerayı inceliyor (aşağıda)…
Not 1: Bu serimizdeki diğer paylaşımlarımız gibi derginin orjinal metine sadık kalınmıştır. Noktalama ve yazımlar günümüzdeki hallerine göre değiştirilmemiştir.
Not 2: 15 Kasım 1976 tarihli Hey Dergisinden ”İlk Türk Filmi Nasıl Çekildi?”
Ercan Demirel arşivi – Düzenleyen: Sabahattin Bilgiç