Yıl 1958… İzmir’li Aliye öğretmen, mesleğine ilk adımını atmış ve Kayseri’nin Sümer İlkokulu’na taini çıkmıştı. O okulda ise bir subay çocuğu olan Tarık Tahsin Üregül vardı. Erzurum’da geçen ilkokulun ilk yılları, bir oda, beş sınıf. Konuşamadı, okuyamadı. Derken yine tayin zamanı, bu sefer Erzurum’dan Kayseri’ye yolculuk. Ve bu sancılı süreçte kekeme olmuştu Tarık. Bir türlü düzelmiyordu, konuşamaz hale gelmişti. Karşısına Aliye Öğretmen çıkmıştı.
Bundan sonrasını ise Tarık Akan’dan dinleyelim;
“İlkokula Erzurum Dumlupınar’da başladım. Okulumuz bir odada 5 sınıf, 1 öğretmenden ibaretti. Bu arada bir sınıf atlayarak ikinci sınıfa geçtim. Daha sonra babamın tayini çıktı ve Kayseri’ye geldik. Burada da okula başlayınca henüz okuma yazma bilmediğim için tekrar birinci sınıfa aldılar. İkinci sınıfta ben inanılmaz bir kekeme oldum. Sanki hiç konuşamıyordum.
Benim bir Aliye öğretmenim vardı. Bu durumumdan dolayı öğretmenim tüm çocuklar gittikten sonra beni yanına alır ve kekemeliğimi yenmem için her gün benimle ilgilenirdi. Beni konuşturmak için 1,5 yıl uğraştı. Bana dedi ki peki Tarık “senin en kolay söylediğin kelime nedir? Bende “hele”dir dedim. O zaman bana dedi ki bu kelime (hele)’nin arkasına kelimeler ekleyerek konuş dedi. Mesala hele be, hele sen gel, hele sen oraya gir, gibi beni eğiterek bana konuşmayı öğretti. O Aliye öğretmenimin sayesinde 5. sınıfa geldiğimde okulun birincisi olmuştum ve beni bilgi yarışmalarına sokardı.
O öğretmenim bana yarınımı kazandırdı. Babam tayinci olduğu için yine bir tayin geldi ve oradan da ayrılmak zorunda kaldık. Yıllar sonra onu bulmak, elini öpmek için bir gün Kayseri’de Telekom’u arayarak Aliye isminde ne kadar insan varsa hepsinin numarasını aldım. Kendimi tanıtmadan yaklaşık 20 kişiyi aradım. Her aradığıma benim Kayseri’de Sümer İlkokulunda Aliye isminde bir öğretmenim var onu arıyorum dedim. İçlerinden birisi benim uzaktan bir akrabam var aynı isimde ama o Kayseri’den gideli uzun yıllar oldu dedi.
Nerede olduğunu sorunca İzmir Karşıyaka’da dediler. Orada da aramaya devam etim. Yine birisini arayınca karşıdaki kişi dedi ki benim öyle bir akrabam vardı. Tabi kendimi tanıtınca inanamadı. Ama dedi hep senin adını söylerdi. Ama şimdi İstanbul Üsküdar’da oturuyor ve soyadı da değişti dedi bana. Daha sonra ağabeylerini daha sonrada öğretmenimi buldum. Sonunda öğretmenimi buldum ve ağlayarak sevgili öğretmenimin öğretmenler gününü kutladım. Aliye öğretmenim, aradan 55 küsür yıl geçmesine rağmen unutamadığım tek insandır.“
5 Aralık 2014… Tarık Akan, belgeselci olmasının da faydasını görüyor ve “hele” diyip uzun araştırmalar sonunda, tam 56 yıl sonra Aliye Öğretmenini buluyor.
Aliye Öğretmeni merak edenler varsa söyleyelim; şu an hayatta ve Üsküdar’da yaşıyor. Emekli bir öğretmen, torununa bakıyor. Ve hayatı boyunca Tarık Akan’ı hiç unutmamış ve hep onunla gurur duymuş.
Ve Tarık Akan… Sonsuza dek yakışıklılığıyla, yiğitliğiyle, adamlığıyla, aktörlüğüyle bin yıl geçse de unutulmayacak…
Aliye öğretmenimizin ve tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım öğretmenler günü kutlu olsun…