Yeşilçam’ın jönler gibi akılda kalan karakter oyuncusu Yavuz Karakaş
1937‘de Gaziantep‘te dünyaya gelen usta oyuncu Yavuz Karakaş, aslen Elazığ Harputlu. Ama hayatını değiştiren şehir bu ikisi de değil, İstanbul oldu. 1959‘da askerliği bitirince geldiği İstanbul’da eniştesinin Beyoğlu‘ndaki gazinosuna sıkça uğrama başlamıştı ve Yeşilçam’a giden yolun başlangıcı da bu gazinoydu. Yavuz abi, o gazinoda bir çok ünlü tanıdı, Ceylan Yayınları‘nın sahibi de bunlardan biriydi. Fotoromanların revaçta olduğu zamanlardı ve Yavuz Abi, fotoroman dünyasına Kinova Akkartal kabile reisi olarak giriş yaptı. O, kılık değiştirdi, fotoğraflar çekildi ve bu güçlü bir başlangıç oldu. Korkusuz Adam, İnek Şaban ve Bekçiler Kralı‘nın da aralarında olduğu çok sayıda filmde, akılda kalacak rollere imza attı. Biraz da ondan dinleyelim…
İlk hangi filmde rol aldın Yavuz Abi?
İlki, benim doktor kılığına girdiğim Kolsuz Bebek fotoromanının sinemaya dönüştürüldüğü filmdi. Bu benim ilk başrolüm oldu. Sonrasında elimden tutan olmadığı için genelde karakter oyunculuğu yaptım.
O dönemde jön artisler mecmua yarışmaları ile giriyorlardı filmlere. Karakter oyuncuları arkadaşlar kadar deneyimli değillerdi oyunculuk konusunda. Onların karşısında bizler gibi karakter oyuncuları olmasaydı bu kadar iyi öğrenemeyebilirlerdi. Bizler iyi yetişmiştik ve onlar da bizden öğreniyorlardı.
Sinemadaki ilk uzun rolün hangisidir abi?
Çok güzel filmlerim var, mesela Çanakkale Arslanları. Bu filmde Adanalı Halil karakterinde oynamıştım uzun rol olarak. Vatan Fedaileri ve daha başka filmlerde de uzun rollerde oynadım ama tam hatırlayamıyorum. Genelde karakter rolleri oynadım. Sadri Alışık, Ayhan Işık… Birlikte oynamadığım oyuncu yok hemen hemen. Türkülü filmlerde de oynadım. Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur ve daha niceleri… İbrahim Tatlıses ve Müslüm Gürses ile oynayamadım sadece. Çok filmlerde rol aldım. Mesela adını anmayacağım bir firma var. Bu firmada 70-80 tane filmde oynadım.
‘Moda diye karate öğrendim’
Peki sinemada sana destek olan yönetmen – oyuncu veya senarist oldu mu?
Hiç olmadı. Hatta çoğu kişi köstek oldu, dışlamak istedi fakat ben çok mücadeleci biriydim. Sonraki yıllarda Osman Seden ve Turgut Demirağ destek oldular sadece. Her filminde oynattı beni. Mesela Bir Dağ Masalı 1967, Kafkas Kartalı gibi filmlerde.
Oyunculuğun yanı sıra müzisyen yönünde var, ondan da biraz bahsetsek ya abi..
Elbette, ben Üsküdar Musiki Derneği‘nde Emin Ongan‘ın yanında 15 yaşında talebeliğe başladım. 18 yaşında radyoda emisyonlara çıktım ve solist oldum. Ondan sonra oradan ayrılıp Şükran Ay ile birlikte 45 günlük Trakya turnesine çıktım ve Hülya Plak ile Harika Plak firmalarıyla iki tane plak yaptım. Ayrıca eniştemin gazinosunda bateriyi öğrendim, orkestra şefi oldum. Bu arada hiç alkol ve sigara kullanmadım, sanırım sağlığımı ona borçluyum. Ve 26 yaşımda iken evlendim. Evlenince mecburen ekmek davasından hem gece kulüplerinde bateri çaldım hem de oyunculuğumu devam ettirdim. Erotik filmlerin başladığı dönemde ticaretle uğraştım. Uzaklaşmak için hatta 45 günlüğüne Hamburg‘a gittim. Sonra kızımın doğduğunu öğrendim, döndüm tekrar. O filmlerin hiç birinde rol almadım Allah’tan. Üsküdar’daki lokantamı işlettim. Ayrıca Suriye‘de 220 bin hektar toprağa sahiptik, fakat yıllarca alamadık. Bugün zaten ne oldu biliyorsunuz…
Çok mücadeleciyimdir. 37 yaşımdaydım 2 saat Judo 2 saat Karate çalışırdım o zamanlar. O filmler modaydı, öğreneyim de oynarım dedim. Ama o filmlerde pek rol alamadım, sadece spor olarak kaldı ve sağlığıma faydalı oldu. 79 yaşındayım, halen yıkılmadım ayaktayım. Dün bir film lansmanından gelirken yolda kağıt işçisi bir çocuk bana seslendi ‘abi abi’ diye, buyur dedim ”Abi ben çocuktum sen böyleydin, halen aynısın değişmedin dedi” ‘nazar değdirecen kerata’ dedim.
‘Cüneyt canımı çıkardı’
O bizim izlediğimiz filmlerin arka tarafında öyle anılar oluyor ki çekilen filme taş çıkarır. Senin de öyle bir anın var mı abi, etkilendiğin bir an ya da?
Hiç olmaz mı! İşlerin biraz durulduğu bir andı. Bir gün aniden çağrı cihazıma haber geldi ‘Falanca otele gel’ diye, gittim baktım Cüneyt Arkın oturuyor orada. Meğerse İran ile co-production bir filmmiş, onun için çağırmışlar. Adını hatırlayamıyorum şimdi. Prodüksiyon amirine sordum: ‘Ne rolü var benim için tam olarak?’ ‘Kiralık katilsin Cüneyt de Türk polisini oynuyor’ dedi.
‘Burada kiralık katili oynayacaksın sonunda öldürüleceksin’ dedi. ‘Okey’ dedim. Cüneyt’e sordum ”Türk usülü kavga mı yapalım yoksa Judo, Karate mi? ‘Türk usulü’ dedi başladık. Neyse aşağı yukarı derken Cüneyt (kulakları çınlasın) kendini kaybetmeye başladı mı! Derken sahne bitti, film çekimleri tamamlandı. Ben de dedim ki ‘Cüneytciğim bu gece ölmezsem bir daha ölmem.’ Ne oldu?’ dedi. ‘Canımı çıkardın’ dedim. Eve gittim uyuyamadım ağrıdan. Sabah kalkıp doktora gittim. ‘Ne oldu’ diye sordu doktor. ‘Ne olacak’ dedim ‘Cüneyt Arkın’la kavga sahnesi çektim.’ Meğerse haklıymışım Cüneyt’le filmde oynamakta.
Bir de Başımı Belaya Sokma diye bir film çekiyoruz Beylerbeyi Tüneli‘nde. Gece 2 buçuk ya da 3. Etrafta insanlar izliyor bizi. Adamın biri gelip soruyor arkadaşlara ‘filmin adı ne’ diye. ‘Başımı Belaya Sokma’ diyorlar. ‘Alla alla’ diyor adam… En sonunda geldi bana dedi; ‘Abi nasıl adam bunlar kime sorsam Başımı Belaya Sokma falan diyorlar.’ Ona filmin adının Başımı Belaya Sokma dolduğunu söyledim. ‘Haa tamam o zaman abi ben de kırıldım, incindim. Neden böyle diyorlar diye’ dedi. Bir de böyle bir anım olmuştu.
Kemal Sunal ile dört filmde rol almıştın? Kemal Sunal ile çalışmak nasıldı abi?
Evet, Şark Bülbülü, Bekçiler Kralı, İyi Aile Çocuğu ve İnek Şaban. Keşke dört film değil otuz dört film çekseydim Kemal Sunal‘la. Televizyonlarda sık sık gösteriyorlar sağ olsunlar. Bu filmleri çekerken Kemal filmlerdeki gibi komik değildir tabii. Rol bitince kenara çekilirdi, film bitince de selam verir giderdi. Nur içinde yatsın. Çok keyif alarak çektik o filmleri.
Yeşilçam’dan gelmiş bir aktör olarak eski filmlerle günümüz filmlerinde oynamak arasında büyük farklar var mı?
Ne yazık ki bizlere sahip çıkılmıyor yeteri kadar. Şimdi filmler sesli çekiliyor, bizde de ezber durumu olmadığı için bir çok arkadaşımız döküldü. Yeşilçam’da suflör vardı. 56 yıldır sinemadayım ben bu arada. Biz o zamanlar öyle alıştık. Bu yüzden bazı film tekliflerine gitmekten çekindim. Fakat başarabilirim parçalı çekildiği zaman. Çünkü ben dublaj da yaptım yıllarca, ses tonajım çok iyidir, davudi bir sesim vardır. 30 yıl önce falan epey bir ecnebi filmler seslendirdim. Kendi sesimle oynadığım filmler de epey vardır. Ayrıca Youtube‘da Yavuz Karakaş diye yazınca herkes dinleyebilir şarkılarımı.
Dublaj konusuna değinmişken, Abdurrahman Palay, Tolon Karacaoğlu gibi isimler hakkında ne söylemek istersiniz?
Yakın dostlarımdı. Hatta Tolon Karacaoğlu geldi yanıma resimler yaptırdık. 20 yıllık fotoğrafçı dükkanım var Üsküdar’da, oğlum işletiyor. Abdurrahman Palay da yakın arkadaşımdı. Aynı zamanda filmlerde oynuyordu tabi. Ferdi Tayfur’un bir filminde vardı hatırlarsınız, ayrıca benim de oynamış olduğum filmler var Abdurrahman Abi’yle.
Günümüz film çekimlerinden de konuştuk zorlukları veya farkları nedir diye. Peki günümüz oyuncu adaylarına ve gençlere ne gibi tavsiyeleriniz var abi?
Kısa yoldan oyunculuk olmaz. Şimdiki oyuncuların kimisi bizim zamanımızda figüran bile olamazlardı. Bizim zamanımızda yarışma ile gelinirdi biliyorsunuz. Tiyatrodan gelenler kalıcı oluyor tabi, eğitim ve emek gerek. Gençlere öncelikle şunu söylemek istiyorum: Kazandıkları paralarının pullarının kıymetini bilsinler. Kıymetini bilmedikleri zaman istikbalde çok kötü durumlara düşerler. İlk kazandıkları parayla ev alabiliyorlarsa ev alsınlar. Kaç tane alabiliyorlarsa… Ve bu meslekte uzun süre kalmak istiyorlarsa kesinlikle zararlı alışkanlıklardan uzak dursunlar. 6 ay ders almakla aktör değil aktar bile olamazlar en azından konservatuarlı olsunlar. Eğitime önem versinler… Buradan herkese ve Fil ailesine selamlar yolluyorum ayrıca.
Röportaj : Turgut Özalp – Fil Dergisi 5. Sayı Yeşilçam’ın jönler gibi akılda kalan karakter oyuncusu Yavuz Karakaş
Ayrıca:
Kinova için: https://sinematikyesilcam.com/2019/01/kaya-ozkaracalar-yerli-yapim-kinova-fotoromani/