Türk Sinema tarihinin 1990 yılı öncesine dair yazılı kaynak bulmak konusunda uzun süre büyük bir sorun yaşandı. 90’lı yıllarda Nijat Özön, Giovanni Scognammilla, Burçak Evren, Agâh Özgüç, Mesut Kara gibi sinema tarihçilerimiz sayesinde kısıtlı bilgilere ulaşabiliyor ve derleyebiliyorduk. Bizim gibi Korku Filmi, Bilim Kurgu film severler için ise bu durum daha da zordu. Metin Demirhan ile Giovanni Scognamilla‘nın Fantastik Türk Sineması kitabı bir milad olsa da bazı türler üzerine hala daha fazla bilgi bulmamız gerektiğini düşünüyorum.
Bazı filmlerin, belli türlere ve hatta kalıplara sokulup kitaplaştırılması mümkün gözükmüyor. Örneğin Türkiye’de “90 öncesi Korku Sineması” üzerine bir kitap yazamayacağımızı düşünüyorum. Ancak gerilim filmleri ve korku filmleri bir arada ele alındığında bir kitap içeriğini dolduracak malzeme ortaya çıkıyor. İşin ilginci korku ve gerilim ögeleri pek çok filmde kullanılmış. Ancak bunlar genellikle aksiyon filmlerine veya erotik bazı filmlere yedirilmişler. Bu sebepten dolayı bazen yazarlar arasında fikir ayrılıkları da ortaya çıkıyor. Mesela Banu Alkan‘nın mayo defilesi tadında geçen bir filminde 25 dakikalık bir psikopat katil bölümü olmasına ve filmde gerilim verilmiş olmasına rağmen o filmi bir gerilim filmi olarak ele alamıyoruz. Hatta bazı filmler büyük bir gerilimden komedi filmine geçiş de yapabiliyorlar.
Öte yandan furya sineması olan Yeşilçam içerisinde farklı tür ve hikayelerden uyarlamalar yapılırken kolaj yaklaşımı da sıkça kullanılmış. Bu, türleri ayırmamızı zorlaştıran başka bir durum. Belki de Türkiye yapımı gerilim filmlerimizi farklı alt başlıklar ile ayırmak ve kendimize ait kurallar belirlememiz daha doğrusu olacak.
Bu yazımda ülkemizde özellikle video kaset ile kendine ait bir izleyici kazanmış bir türün sinemamız üzerine izdüşümlerini irdelemeye çalışacağım. Giallo filmler ülkemizde çok fazla tanınmayan filmler gibi gözükseler de aslında sıkı takipçileri var. Hatta bazı abilerimizin ve ablalarımızın Giallo tanımını bilmeden Dario Argento ve Mario Bava hayranı olduğuna da şahit olmuştum. Genellikle Türk izleyicisi bu filmlere gerilim filmi veya katilli gerilim filmi demeyi tercih etmiş.
Ben de Giallo olarak nitelendirebileceğimiz bir kaç Türk filmi seçtim. Bu filmler Giallo külliyatına katkıda bulunmak veya janr yaratmak için çekilmemişler. Giallo filmlerin rüzgarı ile çekilmişler ve esinlenmişler. 70’lerin ortasında ortaya çıkan Erotik Komedi etkisi kadar olmasa da erotizmin kullanıldığı İtalyan gerilim filmlerine de benzeyen filmler ortaya çıkmış. Ben polisiye film ve Hitchcock etkisini de işin içine katmaya karar verdim. Ayrıca Türk sineması ve İtalyan sineması arasında, yaklaşım yönünde pek çok benzerlik olduğunu düşündüğüm için Türk filmlerindeki bu etkilenmeyi doğal karşılayarak seçtim bu filmleri.
Türk işi Giallo’larının öne çıkan aksesuarı olarak usturanın öneminin altını çizmemiz gerekli. O zaman lafı fazla uzatmayalım ve sizler için seçtiğim filmlere geçelim:
Büyük Kin (1967)
Ayhan Işık’ın dehşet içindeki bakışları ve tekinsiz bir müzikle başlayan Büyük Kin filmi Tunç Başaran’ın yönetmenliğini yaptığı 1967 yılı Arzu Film yapımı bir film. Tipik bir Giallo olmasa bile özellikle filmin açılış sahnesi ve ilginç karakterleri nedeniyle dönemin polisiyelerinden ve Mario Bava’dan etkilenmiş olduğunu düşünüyorum. Ayrıca filmde aynı Mario Bava’da olduğu gibi Hitchcock etkileri de var. Büyük Kin filmi psikolojik gerilim yapısı nedeniyle benim için Türk işi Gialloların arasında ele alınmayı hakediyor.
Ayhan Işık, Ayton Sert ve Yıldırım Gencer’in başarılı oyunculukları da filmde fark yaratıyor. Ayhan Işık’ın intikamcı karakteri ile filmdeki şiddet dozunun dönemin Yeşilçam filmlerinden farklı olduğunu düşünüyorum.
Filmde yer yer Mario Bava’nın Çok Şey Bilen Kız filmini anımsatan planlar da var. Ayrıca Büyük Kin bir intikamcı filmi olarak gelişiyor olsa da içerisindeki polisiye havası bence ilk dönem Gialloları çağrıştırıyor. Kadın Düşmanı kadar stilize bir film olmasa da listede yer alması gerektiğini düşündüm.
Aşka Susayanlar: Seks ve Cinayet (1972)
2000’li yıllarda Onar Films’in DVD’ye basması ile yeniden hatırlanan ve yabancı kaynaklarda Giallo olarak da listelere girmiş iki filmimizden birisidir. The Strange Vice Of Mrs. Wardh filminin uyarlaması olan film yönetmen Mehmet Aslan’ın kendi sinema anlatımı açısından değerlendirildiğinde, kısıtlı imkânlar çerçevesinde kameradan maksimum faydayı elde etmeye çalışmasının bir sonucu olarak düşünülebilir ancak filmde kopuk kopuk bir anlatım var. Başta Yıldırım Gencer, Meral Zeren ve Kadir İnanır’lı geniş kadrosu nedeniyle hatırı sayılır bir bütçesi olduğunu düşündüğümüz film kameranın aktif olarak kullanımı, yakalanmaya çalışılan değişik açılar ve eş zamanlı anlatımları ile dönemin Yeşilçam filmlerinden farklılaşmaya çalışıyor.
Giallo filmlerinde sıkça kullanılan aksesuarlar siyah trençkot, siyah eldivenler ve siyah fötr şapka ile kendine has bir tarz yaratmaya çalışıyor. Dönemin İtalyan sinemasındaki örnekleri gibi cüretkar sahnelere de sahip. Filmde Meral Zeren ve Eva Bender’in güzellikleri masumiyet ve şehvetin savaşı olarak bizlere sunuluyor. Günümüzde Meral Zeren’in özellikle Kemal Sunal ile olan filmleri epey kesilmiş olarak yayınlanıyor. Aşka Susayanlar filmindeki cüretkâr sahnelerine epey şaşırabilirsiniz. Filmde müziklerde önemli yer tutuyor. Film uyarlandığı Lo Strano Vizio Della Signora Wardh’ın Nora Orlandi’ ait müziklerini ve Ennio Morricone’nin Le Casse ve Citta Violenta film müziklerini sıkça kullanıyor.
Çetin İnanç’ın 1976 yılında çektiği, başrollerinde Figen Han ve Erol Taş üçlüsünün yer aldığı Yalan filmi erotik sosları avantür ve sadizmle ile yoğurarak giallo ile süsleyen bir örnek. Figen Han’ın o dönem furya gereği filmin erotik unsuru olmayı ağırlıklı olarak üstlendiği yapımda sübyancılıktan, kadın düşmanı psikopat katile, devrin korku sinemasına hakim olan pek çok öğe bulunmaktadır.
İnanç usulü bir kurmaca içerisinde bir dakika bile düşmeyen tempo, cinayetler arasına sevişme ve striptiz sahnelerini eklemeyi de ihmal etmez. Öyle ki Yalçın Gülhan’ın telefonla arayıp kardeşine geç geleceğini bildirmesini istediği Figen Han bir kapılık mesafeyi yürümeden partneriyle bir sevişmeyi kotarır, jet hızında ki erotizm sokaktan geçen üçlü bir erkek grubunu da röntgen temasıyla içerisine dahil eder. Ayrıca erotizm ile birleştirilen sadizmin kullanımı da kendine has bir tarz bulmuştur. İtfaiye kovası ile adam boğmak, buharlı pres ütüyle kadın konuşturma gibi taktiklerle coşan sahneler anlık zumlar ve cami avluları gibi mekanları da içine katan uçsuz bucaksız kavga sahneleriyle tempo hiç düşmez. (Gökay Gelgeç)
Kadın Düşmanı (1967)
Türkiye’de seri katil hikayeleri fazla yaşanmamış. Marmara Canavarı gibi tek tük hikayelerimiz var. Bu nedenle sinemamızda bu gibi hikayelerin izdüşümleri de fazla olmamış. Ancak 60’lı yıllarda İtalyan ve Amerikan polisiye romanlarına ilgi çok fazla olduğu için daha fazla film çekilebilirdi diye düşünüyorum. O yüzden elimizdekilerle yetiniyoruz.
Yönetmenliğini İlhan Engin’in yaptığı Kadın Düşmanı filminin yeniden gündeme gelmesi Onar Films‘ten çıkan DVD’si ile oldu. Çekildiği dönem filmde kullanılan maskelerle çeşitli dergilerde yer bulan film, daha sonra unutulan cevherlerimiz arasında yerini almıştı. Ekrem Bora ve Semra Özcan‘ın popülerliklerine rağmen, bir seri katil hikayesi olması nedeniyle de çok öne çıkmadığını düşünüyorum. Onar Films Aşka Susayanlar, Ölüler Konuşmaz ki ve de Kadın Düşmanı filmlerini piyasaya sürerek bu filmleri en azından yurtdışında görünür hale getirdi.
Yine de gerek kurgusu, düzgün montajı, hikayede kopukluk olmaması ve filmin sonuna kadar izleyicide merak uyandırmayı başarması nedeniyle bu filmi diğer örneklerden farklı bir yere koyuyorum. Türkiye’deki en iyi Giallo örneği olduğunu düşünüyorum. Ekrem Bora ve Semra Özcan dışında Engin İnal, Erol Taş ve Güzin Özipek’in de oyunculukları oldukça başarılı.
Ertem Göreç’in yönettiği, senaryosunu Volkan Kayhan’ın yazdığı ve Yalçın Gülhan’ın başrolde oynadığı film pek çok kaynakta Türk işi Giallo olarak yer almamakta. Ancak çekildiği yıl, gerilimin filmin içinde yüksek tutulması ve suçlunun filmin sonlarına doğru belli olması gibi polisiye ögelerden dolayı Ertem Göreç’in Giallo’lardan etkilendiğini öne sürmemiz yanlış olmaz.
Emel Özden, İsmail Hakkı Şen ve çocuk oyuncu Murat Erton’un da önemli rollerde yer aldığı film sonraki dönem videoda da piyasaya sürülüyor. İyi bir giriş yapan ve taşları yerine oturtan film kurgusu, gereksiz uzatılan planları ve senaryodaki boşluklar nedeniyle ile düşüşe geçen bir yapım. Suçlunun filmin sonuna kadar belli olmaması ve klişe tecavüz sahnelerine yer verilmemesine rağmen filmde oyuncu performansları yer yer yetersiz kalıyor. Ayrıca çocuk oyuncu Murat Erton’ın üzerine fazla yüklenildiği ve rol yapmadığını da düşündürten bazı sahneler var. Filmde Giallo’ların aksine öldürme sahneleri gösterilmemiş. Çok fazla neşeli şarkı yer alması da tür için biraz eğreti durmuş. Ancak hem daha sonraki yıllarda Giallo’nun etkileyeceği Slasher filmlere göz kırpması nedeniyle hem de polisiye gerilim dengesi nedeniyle Türk Sinemasındaki Türk işi Giallo filmlerden birisi olarak ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta film Amerikan sinemasına değil İtalyan filmlerine daha yakın duruyor. Ayrıca siyah eldiven detayını da atlamamak lazım… Bazen bir siyah eldiven bile Türk işi Giallolar için çok önemlidir!
Filmleri listelerken özellikle kronolojik bir sırayı takip etmedim. Filmleri izlediğim sırayla yazdım çünkü görüşlerimin oluşmasında bu sıranın etkili olduğunu düşünüyorum. Türk işi Giallo olarak ele alabileceğimiz filmlere dönemin tüm psikolojik gerilim filmlerini ekleyebilir miyiz diye düşündüm. Ancak bu yaklaşım hem konuyu dağıtmamıza sebep olacaktı hem de ne Giallo ne Giallo değil sorusunu eğip bükecekti.
Aslında Giallo tarzı çok fazla film yok ve bir yerlerde etkileşimlere vurgu yaparak bir kırmızı çizgi çizmek gerektiğini düşündüm. Filmlerin İtalyan filmlere yakın olmaları, filmde bir seri katil olması, bazı aksesuarların kullanılması, polisiye gerilim dozunun aynı Giallo romanlardaki gibi olması gibi bazı kırmızı çizgiler gerekiyor. Yukarıda belirttiğim gibi Yeşilçam kolaj yapmayı çok seven, furyaların arkasına takılan ancak Tür adına eserlerin çok fazla üretilmediği bir dönemdi. Korkunç Tecavüz, Yalan ve Büyük Kin filmlerine Giallo filmler değil diyecek arkadaşları da anlıyorum. Ancak kendimce bir muhasebe yaparak yoğun Giallo soslu filmler olarak ekledim.
Kaynakça: iyikotufilm.com ve sinematikyesilcam.com sitelerinden faydalanılmıştır.
Cem Şeftalicioğlu, Gökay Gelgeç ve Tolga Demirtaş’a teşekkür ederim.
Bu yazı ilk kez Temmuz 2018’de Alacakaranlık Dergisi‘nde Yayınlandı – Yeşilçam’da Sarı Rüzgar: Türk İşi Giallo Filmler
Hazırlayan: Utku Uluer
Güzel bir yazı olmuş keyifle okudum utku abi çoktan beri youtube yayın yapmaz oldunuz levent demirci abi ile bergen filmini yada bergen hakkında yapılmış üç bergen filminden hangisi daha iyi diye acıların kadını,aşk ölümden soğuktur ve bergen filmi hakkında video yapılsa youtube da bir sohpet yayını olsaydı güzel olurdu yazı için teşekkürler.