Sinematik Yeşilçam Yazarları Cüneyt Arkın’ı Anlatıyor

Cüneyt Arkın

Sinematik Yeşilçam Yazarları Cüneyt Arkın’ı Anlatıyor.

Perdede olsaydı, öldüğüne inanmazdık kolay kolay. Üzerindeki okları çıkarıp düşmana atar ya da eline geçirdiği kör bıçakla kurşunu çıkarır, belki iki gün dinlenir ve hayatına devam ederdi.

Ancak, 2022 yılı Cüneyt Arkın’ı da aramızdan aldı. Ocak ayında kaybettiğimiz Fatma Girik’in ardından “Bekle beni Fatma” demişti, çok da bekletmedi.

Yaşarken efsane olan Cüneyt Arkın’ı Sinematik Yeşilçam yazarlarının düşünceleriyle anıyoruz.

(Yazılar, yazarların soyadlarına göre alfabetik olarak sıralanmıştır.)

SEDAT AKKURT

Cüneyt Arkın’ı ilk kez bir gazete sayfasında görmüştüm. Günaydın gazetesiydi yıl 1975 yada 1976 yılıydı ilkokula bile gitmiyordum daha TRT’nin tek kanallı olduğu bir dönemde tv de Cüneyt Arkın’ın Osmanlı Kartalı filmi gösterilecek gazete de onun haberi vardı. Ogün haberi okuyunca akşamı dört gözle beklemiştim sonra Cüneyt Arkın in en sıkı en fanatik hayranlarından biri oldum sinemaya ilk gittiğimde onun filmini izlemiştim dört yanım cehennem filmiydi Cüneyt Arkın benim için bir okul oldu, adaletli olmayı merhametli olmayı aşkı sevdayı vatan sevgisini hatta tarih sevgisini ondan öğrendim Onunla tanışmayı çok istedim bir gün Levent’teki evine bile gittim ama Silivride tatildeymiş o zaman tanışmak nasip olmadı ama daha sonra bir kitap imza gününde kitabını adıma imzalarken tanıştık ve bu fotoğraf çekildi. Ve Facebook’ta Cüneyt Arkın Fan Kulübü kurarak en güzel en iyi Cüneyt Arkın sayfası yaptığıma inanıyorum çünkü eşi Betül Arkın hanımefendinin sayfa için övgülerini almak doğru bir iş yaptığımın kanıtıydı.

Çok çok üzüldüm. Bir Değerimiz daha göçtü bu dünyadan! Çocukluğumuzun kahramanıydı. Malkoçoğlu’nu onunla öğrendik! Nesiller büyüdü onunla. O günün zor koşullarında özgün olanı bulmaya, yapmaya çalıştı. Hep farklı, hep milli olandı. Cüneyt Arkın. Milletine inanmış bir oyuncuydu. Kalbimizde olmaya devam edecek. Yazacak bir şey bulamıyorum ruhu şad mekanı cennet olsun.

CEMAL BERKTAŞ

O sadece bir aktör değildi. Örnek bir vatandaş, iyi bir şair, Anadolu’da görev yapmış bir doktor ve en önemlisi idealist bir insandı. Vefatından kısa bir süre önce “Benim Kahramanım Türk Halkıdır” isimli bir kitap çıkardı. Yaşından ötürü yürüyemiyordu ancak fikirleriyle durmuyordu, daima ileri gidiyordu. Olanı değil olması gerekeni sembol eden rollerin adamına rahmet diliyorum… Önünde saygıyla eğiliyorum. Mekanın uçmağ olsun Kara Murat, Komiser Cemil, Vatandaş Rıza ve Öğretmen Kemal!

ERSİN DEMİREL

Cüneyt Arkın Hiç Ölür mü?

Sıcağı sıcağına bir şekilde duyguları dökmek çok zor büyük isimlerin ölümü karşısında. Ölüm diyoruz ama onlar ölmüyorlar aslında. Yeşilçam genelinde örnek verirsek Kemal Sunal, Adile Naşit, Tarık Akan, Ayhan Işık ve daha nice büyük değer öldüler mi? Sanki her gün bizimle yaşamaya devam ediyorlar. Cüneyt Arkın da aynı şekilde bizimle olmaya devam edecek yaşamaya. Kara Murat ile, Battal Gazi ile ve nice filmleriyle. Büyük bir oyuncu olduğu kadar büyük bir vatanseveri de kaybettik. Sosyal mesaj veren, vatan, bayrak kutsallığını vurgulayan filmleriyle cesur bir sanatçı olduğunu pek çok kez ispatlayan Cüneyt Arkın çoğumuz için özellikle kahramanlık filmleriyle daha fazla anılacaktır. Bende ise belki de öğretmen olduğum için Öğretmen Kemal filmi daha ön planda kaldı. Atatürkçü, yobaz düşmanı, vatansever Öğretmen Kemal

Asla ama asla unutulmayacaksın Cüneyt Arkın. Ölen Fahrettin Cüreklibatır, Cüneyt Arkın değil. Cüneyt Arkın hiç ölür mü?

Cüneyt Arkın 1

SAVAŞ GÜLLER

Evet. Türk Sineması’nda bir dönem daha kapandı. Aslında her canlının ölümü bir dönemin, belki toplumsal hafızamızda olmasa da kişisel hafızamızda bir dönemin kapanışıdır. Dünyadaki milyarlarca canlı bir şeyler için uğraş veriyor ve bir şeylerin ucundan tutuyor. Cüneyt Arkın da sinemamızın ilk başta ucunda, sonra temelinde yer almıştı. Canlandırdığı tarihi karakterler her ne kadar karikatürize edilmiş karakterler olsa da toplumun tarihine ilgi duyması bakımından kısmen yeterli veya yeterli bir işlev görmüştür. Battal Gazi, Malkoçoğlu ve Kara Murat onun sinemada canlandırdığı tarihi karakterlerin en önemlileridir. Bunlar aslında tarihi gerçeklere uygun düşmeyen daha çok sinema için, belki o dönemin Yeşilçam’ı için, o kalıba uygun olarak yeniden üretilen karakterlerdir. Doğrusu bu açıdan bakınca sinema açısından önemini bir kenara koymamız gerekiyor. Bu bakımdan hiçbir önemi yok ama Cüneyt Arkın’ın o filmlerde ortaya koyduğu performans ve yaptığı hareketler takdire şayan ve öyle herkesin yapabileceği hareketler de değil. Bunu da açık biçimde ifade etmek gerekiyor.

Yeşilçam zaten içerikten ziyade emek üretimi yoğun olan bir sinemaydı. Enflasyonist bir tutum içerisinde yılda çekilen onlarca filmini içerisinde özverili Yeşilçam oyuncularının yaptıkları dikkat çekiciydi. Yoksa böylesi bir senaryo için kimse bu denli kendini hırpalamazdı. Ama emeğe duyulan saygı, bu işten ekmek yiyecek binlerce kişinin varlığı itici bir güç oluyordu. Özellikle Cüneyt Arkın için. Hatta o, Yeşilçam emekçilerini hep koruyup kollamış, tüm filmlerinde onları çağırmış, evinin kapısını onlara açmış, eğitim vermiş ve sinemada bir kavgacı kuşağının doğmasına neden olmuştu.

Cüneyt Arkın hep başrol olarak bilinirdi ama aslında o, bir üçüncü adamdı da. Emeğe verdiği değer, evine ekmek götürenleri koruyup kollaması, onlarla birlikte var olması buna en güzel örnektir. 4. Altın Koza Film Festivali’nde Yılmaz Güney’in Baba ile aldığı ödül ona Yaralı Kurt filmindeki rolüyle verilmek istenince ödülü reddetmesi de bu emeğe duyduğu saygı ve evrensel değerlerini bilincine varması yüzündendir.

Sözü fazla uzatmadan bence çok önemli görmediğim filmografisindeki birkaç önemli filmle onu yâd etmek istiyorum. Bunlardan ilki, ilk filmi olan ve sinematografik açıdan muhteşem kareler barındıran Gurbet Kuşları’dır. Diğeri hepimizin Cumhuriyet dönemini aydın insan kimliğini iyiden iyiye görebileceğimiz Öğretmen Kemal filmidir. Ve elbette başrollerini Tarık Akan ile paylaştığı Maden filmi. Muhteşem bir oyun gücü burada kendisini göstermektedir. Vatandaş Rıza da dönemin film yapısı içerisinde kendisini belli eden ve belki de Cüneyt Arkın’ın bütün bir hayatına gönderme yapan nadide filmdir. Bu düşüncelerle kendisini saygıyla anıyorum. O, filmlerinde, düşüncelerinde ve var olabildiği tüm mecralarda, Yeşilçam’ın emekçileri, eleştirenleri, sahiplenenleri, Türkiye halkları ve sinema arşivcileri var olduğu sürece daima yaşayacak. Güle güle büyük usta…

MURAT HATTATOĞLU:

Cüneyt Arkın’ın filmlerini hepimiz biliyoruz, o filmlerle büyüdük, birçok kişi de bu filmlerden bahsetti ama ben insan yönünü anlatmak istiyorum. Cüneyt Arkın, tam bir Yeşilçam emekçisiydi. 300 küsur filmde başrolü oynamış, bu filmlerde dublör kullanmamış, hayati pahasına emek vermiş, birçok filminde kaza geçirmiş olmasına rağmen bu sevdadan vazgeçmemiş bir Yeşilçam efsanesi. 1972 Altın Portakal’da en iyi erkek oyuncu ödülü ona verilmesine rağmen o ödülü almayı reddedip “Bu ödül Yılmaz Güneyin hakkıdır” deyip ödülü almayı reddetmesi onun ne kadar cesur, yiğit, adil ve dürüst bir insan olduğunun gösteriyor herkese. Bugün dünyada bunu yapabilecek bir oyuncu-aktör var mı? Hayır.

1977’de Yeşilçam’ın Tarık Akan’a ambargo koyduğu bir dönemde, Milliyetçi bir çizgide olmasına rağmen devrimci bir filmde oynamayı kabul etmesi, en büyük rakibi Tarık Akan’ı bu ambargodan kurtarması, öyle bir dönemde ona verdiği destek, ki sağ sol çatışmasının en yoğun yılları, Cüneyt Arkın korkusuzca arkadaşı, rakibi Tarık Akan’a destek oluyor. Bugün böyle bir desteği kim kime verebilir? “Rakibim zorda kalıp sürünsün, niye bulaşayım bu işe” diyerek kimse böyle bir desteği vermez. O yüzden Cüneyt Arkın’ı ben aktörlüğünden önce insanlığıyla, adamlığıyla hep hatırlayacağım. Tarık Akan’ın cenazesine hasta bir şekilde gelip katılmıştı. Onun için “Tarık Akan adamdı, yiğit insandı” demişt.

Ben de Cüneyt Arkın’ın ardından aynı sözlerle ona veda etmek istiyorum. “Cüneyt Arkın adamdı, yiğit insandı”. Yeşilçam’ın yeşil rengi hızla siyaha bürünüyor. Türkiye’nin başı sağ olsun. Huzur içinde yat Cüneyt Abi

ANNA JARVİNEN

Cüneyt Arkın benim için Türk sinemasının en önemli kişisiydi. Türk sineması’nın kralıydı. Çünkü tarihi, aksiyon, romantik dram ve komedi türleri başta olmak üzere dövüş türlerini içeren pek çok türde yetenek göstermiştir. Romantik filmlerde sakin bir âşıktı, aksiyonda ve tarih sahnesinde her zaman bir zevk olmuştu. Türk sinemasındaki performansı sayesinde neredeyse İran başta olmak üzere tüm dünyada ün kazandı.

Benim için de Cüneyt Arkın yeterince espri anlayışına ve iyi bir kalbe sahipti. Tek bir nesil Türk izleyicisi onun filmleriyle yetişmedi. Umarım Cüneyt Arkın’ın mirası ve nostaljisi hep hatırlanır, hatırlanır ve sonraki yıllarda da hatırlanır. Ve filmlerindeki karakterlerin ifadeleri, görüntüleri de aralarında Malkoçoğlu, Battal Gazi, Kara Murat, Komiser Cemil, Dünyayı Kurtaran Adamdan Murat, Küçük Kovboydan Keskin, Kılıç Aslan, Gırgır Ali, Hayatımın En Güzel Yılları’ndan Murat Par uzun süre hatırlanır. 1975 filminden sadece sevmeye değil, Yeşilçam’ı da okumaya başladım. Ben de herkese sempati duyuyorum.

Cüneyt Arkın’ın mirası da aramızdan ayrılan diğer oyuncu ve şarkıcılar Barış Manço, Cem Karaca, Kemal Sunal, Tarık Akan, Zeki Müren ve Sadri Alışık’ın mirası gibi Türk kültürünün en önemli ve en önemli mirası olacaktır. Şu sıralar yerli dizi adı altında oynayan oyuncular, Cüneyt Arkın’ın performansından etkileniyorlar.

Fahreddin adıyla anıldığı İran’da da, Azerbaycan, Balkan ülkeleri, Arap dünyası ve bazı Batılı ülkelerde de aynı şey unutulmayacak.

Cüneyt Arkın 2

CENK KRAL:

Eğer Fransa’da doğsaydı kesin Alain Delon olurdu, ABD’de doğsaydı Clint Eastwood, İtalya’da doğsa Marcello Mastroanni olacaktı. Kaderi bu toprakların Cüneyt Arkın’ı olmakmış. Yıllar önce, 70’lerin başında bir Türk-İtalyan ortak western filmi için İtalya’ya gittiğinde çok ilgi görmüş, uluslararası star olmaya ramak kala hallerdeyken kaldığı otelde Mısırlı ünlü aktör Ömer Şerif’le karşılaşır. Şerif ona uluslararası film yıldızı olmanın bedelini anlatınca herhalde gözü korkan Arkın, filmi bitirince bildiği topraklardaki vurdulu kırdılı avantür film kariyerine döner, ve hepimizin bildiği sinema çizgisine devam eder. Ben onu 70’li yılların sonlarında yaşadığım muhitte görmüştüm. 12-13 yaşındaki çocuk hallerimizle tepe dediğimiz bayırda top koştururken bir anda karşımıza çıktı. Üstünde siyah parlak bir gömlek, altında şimdilerin tayt türü dar bir pantolon ve ayağında asker postalına benzer dize kadar uzanan botlar vardı. Hava sıcak olmasına rağmen neden böyle giyinmiş diye kendimize sorarken anladık ki meğer film çekiyormuş.

Ekip gelene kadar bizimle kıran kırana top oynadı, çocuk mocuk demeden avantür bir maç yaptı. Sonra ekip geldi ve çekimlere başladılar. Meğer Ninja filmini çekiyorlarmış. Derken onun meşhur trambolini geldi. Kameraman küçük bir tepeciğin yamacına oturdu, tepenin oraya trambolini koydular ve Cüneyt Arkın’ın meşhur uçma-sıçrama karışımı havada oluş hallerini çektiler. Kartondan yapılmış dekor kayaları sanki tonlarca ağır taşları kaldırırmış gibi yaparak atıyordu. Derken set fotoğrafçısı geldi. Yanında ufak tahta masa vardı. Cüneyt Arkın masaya oturup ünlü karate tekmesini atar gibi pozunu verdi. Çocuk hallerimizle onun böyle birçok filminin çekimlerini izlerdik. Meğer evi bizim arka sokaktaymış. Pek çok kere köpeğini gezdirirken rastlardık. Derken, Arçelik buzdolabı reklamlarında buzdolabına uçan tekme ile girişlerini izledik. Kör bir adamın Kilyos yakınlarındaki kırlarda rüzgarın esintisinden atılan okları yakalayan üstün adam hallerini izlerken eğlencenin doruklarındaydık.

1974 veya 75’de Marmaris’te Kara Murat korsanlara karşı çekimlerinde onu otelin lobisinde en ihtişamlı hallerinde görmüştüm. Yeşilçam’ın harbi anlamda avantür tabirinin üstüne cuk oturduğu aktördü. Avantür filmlerin marka aktörüydü diye aşağılandığı yıllardan sonra taa 2000’li yıllarda yapılan bazı Hollywood avantürlerini seyrederken anladım ki aslında ona hepimiz özür borçluyduk. Sinemanın teknik ve maddi imkanlarının darlığında ortaya çıkardıklarını belki de Amerika’da yapsa büyük star olacak adam bizlerin Cüneyt Arkın’ı olmayı seçmişti. Yeni neslin onu anlaması imkansız olsa da bizler onu hep hatırlayacağız. Allah rahmet eylesin.

EKREM YAŞAR PINARBAŞI

Hayatımın ilk idolü, en büyük kahramanımdı Cüneyt Arkın, jenerasyonumuzdaki çoğu çocuğun da olduğu gibi. Sabah ölüm haberini aldığımda yaşadığım üzüntüyü hiçbir sanatçının ölümünde yaşamadım. Şimdiye kadar en çok Tarık Akan ve Marlon Brando’nun ölümü beni üzmüştü. Ama ilk ağlatan Cüneyt Arkın oldu. İnanılmaz derecede hayranıydım. Belki çok büyük oyuncu değildi (bazı kısır rollerden çok dışarı çıkamadı), belki çok iyi filmlere imza atmadı (kariyerindeki nicel filmografisini niteliğine oranlandığımızda) ama çok büyük bir efsane, sinemamızda yıldız oyuncu kavramını dolduran en büyük erkek oyuncu oldu. Yeşilçam’ın en şaşalı dönemi Cüneyt Arkın’ın da en şaşaalı dönemidir. Tersi de doğrudur… O dönemi filmleri, karizması, star ışığı ile domine eden birkaç aktörden biri, belki de birincisidir. Kamera onu çok sevdi, biz de onu sevdik. Ruhu şad olsun.

ADNAN YARAR

Cüneyt Arkın Türk sinemasının yarım asırlık sürecinin en önemli temsilcisi. Sinemamızda toplumsal gerçekçilikten, aksiyon filmlerine kadar teknik imkansızlıklar içerisinde Yeşilçam’ı ayakta tutarak bugünlere gelmemizde olağanüstü bir etkisi olan sanatçımızdır.

Pecos Bill, Teksas, Tommiks’in, James Bond’un Türkiye’ye sokulduğu dönemde, milletimizi tarihimizde yaşamış gerçek kahramanlarla buluşturarak Malkoçoğlu, Kara Murat, Battal Gazi’yi yoğun duygularla bilinçlere işledi.

Ülkemizin içinden geçtiği sancılı zamanlara da tanıklık etmiş, halkımızın dertleriyle dertlenmiş, fikirlerini açıklamaktan çekinmemiş esaslı bir aydınımızdı.

Cüneyt Arkın bu birkaçını saydığımız özellikleriyle gelecek nesiller için de kahramanlaşarak ülkemizin belleğinde anıtlaşacaktır.

Gürol YÜKSEL

Herkesin Cüneyt Arkın’ı Kendine

Dünya sinemasında olduğu gibi Türk Sineması’nda çeşit çeşit film var. Vurdulu kırdılı film, romantik film, komedi filmi, intikam filmi, sanat filmi, festival filmi. Ve bu film türleriyle özdeşleşmiş oyuncular vardır. Ancak, Cüneyt Arkın Türk Sineması’nın santraforu olarak, her yerde oynamıştır.

Gurbet Kuşları filminin finalindeki kavga sahnesinin hem filme kattığı değer büyük olmuş, hem de gösterdiği performans ile Cüneyt Arkın’ı Yeşilçam için aksiyon filmlerinin vazgeçilmez oyuncusu yapmış ve sadece Türkiye’de değil İran, Azerbaycan ve Balkan ülkelerinde çektiği filmlerde de adını duyurmuştur.

Aksiyon filmleri gereği; ok attı, kılıç kuşandı, kargı uçurdu, adamların kötülerini dövdü, çaresiz kadınlara sahip çıktı, kaçakçıları yakaladı, Kıbrıs dağlarında vatan savundu, güldürdü, bazen de piyano çaldı, şarkı söyledi, aşık oldu, dayak yedi, öldürdü ve bazen de öldü.

Canınız o an hangi tür film istiyorsa, o tür bir Cüneyt Arkın’ınız vardır. Gırgır Ali’de, İstasyon’da güldürdü, Üç Kağıtçılar’da güldürürken, Yıkılmayan Adam gibi, Yarınsız Adam gibi, Satılmış Adam gibi “Adamlı” filmlerde toplumun sesi oldu. Dünyayı da kurtardı, Osmanlı saltanatını da. Sıkça taklidi yapıldı, seslendirmesi sonucu konuşması ve mimikleri mizahçılara esin kaynağı oldu. Ama dublör kullanmadığı, binicilik ve karatede uzman sporcu unvanı olduğu ve filmlerde kırılmadık kemiği kalmadığı gerçeği hep saygıyla anıldı.

Cüneyt Arkın’ın filmlerinin ve yaşamının ortak özelliği kahraman olmasıydı, toplumun kahramanıydı. Aynı zamanda ailesinin, çocuklarının, uyuşturucu ve alkol bağımlılarının da kahramanıydı.

Aksiyon sahneleriyle önce çocukların kahramanıydı, o çocuklar biraz büyüdükçe, toplumsal filmlerinde de etkilenecek yönler bulmaya başladılar. Kadınların gönlünü çoktan fetheden bir kahramandı, zaten hep beğenilirdi, uzun boynu, dalgalı saçları, gözleri…

Yeşilçam’ın perdede olduğu kadar perde arkasının da kahramanıydı. Çokça bahsedilen Yılmaz Güney’in uğradığı haksızlığa karşı tavrı ve Tarık Akan’a uygulanan boykotu kırmak için verdiği mücadele unutulmamıştır. Tıpkı kendisi gibi sinemacılarla birlikte Sansüre karşı Ankara yürüyüşü gibi.

Cüneyt Arkın, tıpkı Yarınsız Adam filminin sonunda adaşı Kahraman Kıral’ın da dediği gibi “Bir kahraman gibi yaşadı ve bir kahraman gibi öldü.”  

Ve ancak Cüneyt Arkın gibi oğlu Murat’ın söylediği gibi “Bölünmeye çalışılan bu ülkede herkesi bir araya getiren birleştirici bir unsur” olursanız, ölümünüzün ardından polisler, askerler, doktorlar, öğretmenler, sporcular, politik yelpazenin her kesiminden ve sanatçılardan övgü dolu sözlerle anma mesajları alırsınız ve unutulmazsınız.

Sinematik Yeşilçam Yazarları Cüneyt Arkın’ı Anlatıyor – Haziran 2022

2 thoughts on “Sinematik Yeşilçam Yazarları Cüneyt Arkın’ı Anlatıyor

  1. EKREM YAŞAR PINARBAŞI: Belki çok büyük oyuncu değildi (bazı kısır rollerden çok dışarı çıkamadı), belki çok iyi filmlere imza atmadı (kariyerindeki nicel filmografisini niteliğine oranlandığımızda). Sözlerinize katılmıyorum çünkü Cüneyt Arkın çok büyük bir oyuncuydu. Kötü filmlerde ya da basit gibi görünen filmlerde o şekilde görmemizin nedeni yapımcılar ve yönetmenlerdir. Cüneyt Arkın’ı ve yeteneklerini sömürüp maliyetleri düşürüp ceplerini doldurdular. Neymiş film makarası pahalıymış her şeyi olabildiğince 1 ya da 2 kere de çekmek lazımmış yahu paran yoksa film yapma kardeşim. Elbette sadece Cüneyt Arkın sömürülmedi yan roller destek veren eşsiz oyuncularımızda aynı şekilde baştan aşağıya o insanların emekleriyle Türk sineması kuruldu fakat teknolojinin yokluğunda Cüneyt Arkın ortaya yeteneklerini ve bedenini koydu. Görüp görebileceğiniz bütün oyunculardan daha iyi ve daha yakışıklıydı. Alın Yazısı filminde bir yönetmen istediğinde Cüneyt Arkın’ın nasıl oynayacağının göstergesi ve başroller dahil hiçbir sanatçımız hak ettikleri parayı almadı. Baktılar oyunculardan istedikleri gibi faydalanıyorlar bu şartları hep korudular. Yahu ödemelerini bile çek senetle verip üzerinden faiz kazanmışlar. Peki şimdi ne oldu Cüneyt Arkın başta olmak üzere onları hep hatırlayacağız ama geri kalan ceplerini dolduran hırsızlar unutulup gidecek…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir