Cüneyt Arkın ve Gurbet Kuşları (1964)

Cüneyt Arkın, 1963’de yedeksubaylık yaptığı dönem, Eskişehir’deki hava üssünde Şafak Bekçileri’ni çeken rejisör Halit Refiğ’le tanışmış, o dönem şiirler, hikayeler, denemeler yazan Arkın, Turkish style entelektüel Refiğ’le çekim aralarında epey sohpet etmiş ve Refiğ onu sinema aktörlüğüne teşvik etmiş. Arkın askerliği biter bitmez Refiğ’i bulmuş, Refiğ de ona yeni filminde rol vereceğini ama önce Artist mecmuasının müsabakasına katılıp biraz tanınmasını istemiş. Arkın 1963 Artist mecmuası müsabasında erkeklerde 1. olur. Aynı müsabakanın bir sene önce yapılan ilkinin birincileri Filiz Akın ile Tanju Gürsu ve erkeklerde ikincisi Özden Çelik Yeşilçam’a iyi başlangıçlarr yapmış hızla yükselmektedir.

60da neşriyata başlayan Artist mecmuasının sahibi prodüktörlük de yapan, babadan neşriyat işinde olan, daha önce matbaacılık yapmış Recep Ekicigil’dir. Ekicigil ilk müsabakayı ’61de tertib eder ama fazla reklam yapmamıştır, ilk yarışmanın birincisi Cihat Aşkın da kısa bir dönem için “Muhterem Nur’un genç nişanlısı” olarak belli ölçüde medyada yer bulsa da, Yeşilçam’da ne bir çıkış yapabilmiş ne de kalıcı olabilmişti. ’62de müsabakayı büyük bir reklamla tertib eder, biriciler Filiz Akın ve Tanju Gürsu dönemin büyük yıldızlarının karşılarında baş roller oynayarak Yeşilçam’a girer ve tutunurlar. ’63deki müsabakanın birincileri ise Safiye Filiz (Filiz aynı sene Perde mecmuasının müsabakasına da müraacat etmiş, Selma Gürneri’nin birinci olduğu müsabakada kadınlarda dördüncü olmuştu) ve Cüneyt Arkın olur.

Refiğ sözünü tutup Gurbet Kuşları’da (1964) Arkın’a önemli bir rol vermiş, filmin baş rolleri ise Filiz Akın, Tanju Gürsu, Özden Çelik ve Pervin Par. Prodüktörlüğünü Artist mecmuası sahibi Recep Ekicigil’in yaptığı Gurbet Kuşları lokal ve beynelmilel festivallerde ödüller almış, uzun bir dönem “En İyi Türk Filmleri” listelerinde yer bulmuş bir film. Gurbet Kuşları’nın Türkiye’de “iç göç” olgusunu ilk ve en iyi işlemiş film olduğu da uzun bir dönen yazılıp çizilmiş, halâ da yazılıp çiziliyor.

Gurbet Kuşları - Cüneyt Arkın ve Tanju Gürsu
Gurbet Kuşları – Cüneyt Arkın ve Tanju Gürsu

‘Ekicigil aynı zamanda Fahrettin Cüreklibatur’u Cüneyt Arkın yapan adamdır, ismini tiyatronun büyük yıldızı Cüneyt Gökçer’den soy ismini Arkın kitapevinden almıştır. Ekicigil, Arkın’ın ilk filminin prodüktörü de olur. Refiğ, Arkın’ı Gurbet Kuşları’nda başta düşündüğü doktor namzeti rolünde değil, başta Özden Çelik’in oynaması düşünülmüş oto tamircisi rolünde oynatır. İsmi Tanju Gürsu ve Özden Çelik’in ardında ama baş rollerin biridir. Arkın mecmualarda görünmeye başlar, yakışıklığı dikkat çekmiş, daha “erkeksi” hatlara sahip “Yerli Alain Delon” olarak selamlanmıştı. Gurbet Kuşları iyi gişe yapar, ödüller alır ama Arkın’a bazı başka yıldız namzedleri gibi peş peşe teklifler gelmez.

Visconti’nin Rocco e i Soui Fratelli/Rocco ve Kardeşleri’ni (1960) andıran Gurbet Kuşları, Türkiye sinemasında “iç göç” olgusunu ilk işleyen olmasa da merkeze alarak işleyen ilk filmdir. İkinci Dünya Savaşı akabi, dekolonizasyonla paralel Avrupa’da hem iç, hem dış göç dalgaları olmuştu. Mesela İngiltere ve Belçika, İtalya’dan göçmen işçi transfer etmişti. Avrupa’da ’60’dan ’73 Petrol Krizi’ne kadar çoğu ülkede yaygın bir iç göç (+ dış göç dalgası yaşanmıştı).

Mesela İtalya ve Türkiye’de iç göçün ana nedeni iktisadidir, ama ciddi farklılıklar da vardır, İtalya’da yakın periferden şehirlere ve genellikle de ABD’ye dış göç hedefli bir iç göç olurken. Türkiye’de bir tarım kanunun çıkarılmaması, tarıma dair düzenlemelerin Kalkınma Planları’yla yapılması, bazı düzenlemelerle zaman zaman toprak ağalarından köylülere verilmiş bir miktar toprağın da ikinci kuşakta, mirasla bölünüp köylüyü besleyemez olması, ve de şehirlerde sanayileşmenin başlaması ve fabrikalara ucuz iş gücü ihtiyacı olması iç göçü motive etmişti (pek çok değinilmesi icap eden mevzu daha var bu hususta ama burada yazmak çok uzun olur)…

Türkiye’de iç göç, köyden şehireydi. Senaryosunu Turgut Özakman‘ın yazdığı Gurbet Kuşları’nda, Türkiye’deki iç göçün birinci dalgası için gerçekçi olmayan, Bakırcıoğlu ailesinin anne ve kızkardeş dahil maaile “Taşı Toprağı Altın” İstanbul’a göç etmesidir. Halbuki Türkiye’de iç göçün birinci dalgasında iç göçü sadece erkekler yapmış, ancak şehirde tutunduktan sonra ailelerini yanlarına almışlardı. Mesela bir sene sonra çekilen Duygu Sağıroğlu’nun çektiği Bitmeyen Yol, Türkiye’deki iç göçü çok daha realist işlemiştir.

Gurbet Kuşları 1964
Gurbet Kuşları – “Görselde Arkın ve Eray’ın Gurbet Kuşları’ndan bir karesi. Gurbet Kuşları filminde Arkın’ının dublajını merhum Erdoğan Esenboğa yapmıştı. Yani Selim’i visual olarak Arkın, audio olarak Esenboğa oynamıştı yarı yarıya.

Merhum Arkın’ın Gurbet Kuşları’ndaki ilk partneri, yani Yeşilçam’daki ilk partneri ise Yeşilçam’ın dönemindeki en ayrıksı aktörlerinden Gülbin Eray’dı. Üniversite öğrecisi rolündeki Filiz Akın, Özden Çelik’in, pavyon dansözü rölündeki Sevda Ferdağ da Tanju Gürsu’nun partneriydi. Filmin sonunda kız kardeşleri intihar etmiş, başlarına gelmeyen kalmamış, Taşı Toprağı Altın Şehir’de tutunamamış aile, dükkanlarını bağ-bahçelerini satıp geldikleri Maraş’a dönerken, bu geri dönüşe dahil olmayan tek aile ferdi tıp fakültesindeki nişanlısıyla İstanbul’da kalan Kemal Bakırcıoğlu yani Özden Çelik’tir.

Arkın’ın oynadığı, ilk dolandırılmalarının akabi, İstanbul husunda diğerlerinden daha tecrübeli ve uyanık geçinen Selim Bakrcıoğlu’na küçük bir oto tamir atölyesi açılmıştır ve başta işleri çok iyi gitmektedir. Selim deli gibi çalışırken, karşı oto tamirhanesinin sahibi Panayot ustanın işleri bozulmaya başlar. Ataerkil söylemle, Panayot ustanın güzel karısı Despina, Selim’e “kuyruk sallamaya” başlar. Selim Despina’ya tutulur. Bir iki park buluşmasından sonra, Panayot usta tamirhaneye gider gitmez Despina Selim’i eve almaktadır. Selim’in işleri kötüleşmeye başlar, neticede dükkanı batırır.

Bu arada Panayot ustanın işleri açılmış, artık karşısında da bir rakip kalmamıştır. Selim iflas edip dükkanı kapatınca, Despina’da ondan uzaklaşır. Ama Selim’in Despina’yı bırakmaya niyeti yoktur ama kadının sözleri yüzüne bir şamar gibi çarpar: “Her şeyi kocam için yaptım. Ne zaman ki sen beni öpüyordun, seviyordun ben dua ediyordum Allaha ki düzelsin işleri benim kocamın… O ki ne yaptık çok büyük bir günah. Ama ailemin saadeti için mecburdum buna. Başka çarem yoktu.

Mehmet Atak

Not: Bu yazı sosyal medyada paylaşılmak için hazırlanmıştır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir