Zamanla Alışırız – Ustam ve Ben

Korkmayın korkmayın Elif Şafak’ın Ustam ve ben kitabıyla ilgili bir yazı olmayacak. Yandaki Adriana Lima fotoğrafı ise konuya ilgi çekmek içindi. Belki o şekilde yazıya ilgi artar diye…

Ama Elif Şafak’ın kitap tanıtımında yazdığı bir cümle ile en azından hemfikirim o da: İstanbul dediğin unutkanlıklar şehri. Orada her şey suya yazılmış…

Gerçekten de Türkiye’nin kültür ve sanat merkezi Istanbul’un acımasız çarkları vardır. Ortaya koyduğunuz, uzun uğraşılarla ömrünüzü harcadığınız pek çok eser, yazı, kitap ve hatta film unutulur. Nostalji her zaman modadır Istanbul’da ama bu moda hep son tutanın elinde kalır. Çok ticari bir durum vardır ortada, eskiden yapılmışı alıp parlatan ve kendisi ile anılmasını sağlayan tüccarlar zaman içerisinde duayen konumuna bile gelebilir.

İşte aslında ben bu konuda uzun zamandır doluyum. Bu konuda bir şeyler yazarak bir not düşmem gerektiğini düşünüyorum. Gerçi 9 köyden kavulmanın ne demek olduğunu sanırım artık biliyorum ama ikiyüzlü ve/veya gerçek olmayan bu durumlar karşısında da sessiz olmamayı seçiyorum nedense.

Konumuz Sinematik Yeşilçam sitesinin özü ile de ilişkili. 2000’lerin başından itibaren internet üzerinde yoğun şekilde paylaşım yapan 3 kişinin temelini attığı bir blog ile yola devam edenlerin hikayesi Sinematik. Diskotek arkaplan sitesindeki paylaşım yaklaşımın yeşilçam yansıması, benim uzun süre çeşitli paylaşım forumlarında blogu kurana kadar ortaya çıkan bir paylaşım mücadelesinin sonucu olarak 2013 yılında bir siteye dönüşmemizin hikayesini de içeriyor.

Bu yollardan geçerken bloga yapmayı bir iş disiplini ile ele almadığımız için, bazı hırslarımız, ama en önemlisi iddiamız olmadığı için 2010 yılına kadar blog formatını korumayı hep işin ruhundan uzaklaşmamak olarak gördük. Belki de sadece ben gördüm… Yanıldım da…

Ancak durum değerlendirmesi yapmak her zaman önemlidir. 2007 ile 2010 yılları arasında yaptığımız pek çok şey suya yazılmış gibiydi gerçektende. Yazının başında alıntıladığım gibi Istanbul unutkanlıkların şehri idi her ne kadar internet üzerinde yayın yapsak da. 2014’e girdiğimiz şu günler de aslında o kadar yıl yaptığımız ve kendimizce irdelediğimiz konular ve hatta anketlerimiz yok sayılır hale gelmiş, birileri de aynılarını yapmış ama pek çok şey uçup gitmiş…

Ustam ve Ben mi?
Aynen böyle bakakalıyoruz bazen….

Tabi bu 2 yıl  yaşadıklarımız nedeniyle pek çok Ustam dediklerimiz neden kırgın ve hatta kızgın olduğunu daha iyi anladım. O yüzden son 3 aydır daha önce yapılmışları hatırlatmak adına Sinematik Söyleşi ve Pazar yazılarında söyleşi ve makalelere yer vermeye başladık sitede. Ayrıca herşey bir kenara Mesut Kara’nın Yeşilçam Hatırası zaten özellikle sinema emekçileri üzerine yıllar önce yapılmış yazılara ev sahipliği yapıyor.

Olayın özü kendini iyi satmaktan ambalajı iyi yapmaktan ve herkese şeker dağıtmaktan geçiyor. Yapılmış olanı yapmak da yeni moda. “Ben yaptım oldu” ise yöntem haline gelmiş ve sorgulayan yok. Eğer daha önce yapılmış olanın üzerine birşey koymuyorsan biz ne anladık ondan? Ama günümüz araştırma yapılmayan bir devir, o yüzden daha önce yapılmış olanları merak etmiyor insanımız ve hep en son yapan yeni yapmış gibi kendini satıyor veya satılıyor. Aslında bazı konuları eline alıp yapılmış olanı yeniden yapanlar eskiyi didik didik ediyorlar ve de aslında en iyi onlar biliyorlar ama kesip yapıştırıp bunu bu şekilde sunmayı kendilerine hak görüyorlar.

Etkilenmek doğal birşeydir. Birilerinden etkilenirsiniz hatta ilk işleriniz etkilendiklerinize benzeyebilir ama siz bunu ilk siz yapıyor gibi ortaya çıkarsanız bunun hırsızlık olduğu net ve tartışma götürmez bir  durumdur. Ama burada işin içine tribüne oynamak, suya sabuna dokunmamak, bazen pasif agresif yaklaşmak, bazen devamlı gülen bir yüze sahip olmak gibi standartlar giriyor. Emek harcayanın üzerine basarak geçmek en rahat yüzüne gülerek oluyor sanırım.

Emeğinin bu şekilde araklandığını görenler ise öfkeli oluyor haliyle ama tribün öfkeli olana değil güler yüzlü hırsıza prim veriyor ve hatta siz onlarca kanıt getirseniz de araklayan hep karlı çıkıyor. Bazen örümcek ağı gibi örülmüş duygu sömürüsü devreye giriyor, saygı da kusur etmeyen hırsızların hayatımızın her alanın da yer aldığı bir ülkede araştırmacı olmak için en zoru

Yaz dostum bir dünya ki haklı haksız karışmış
Yaz dostum boşa koysan dolmaz dolusu alır mı

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir