Hepimizin bazen hayat keşke filmlerdeki gibi olsa dediği olmuştur. Bunu derken genellikle aşk filmlerini ya da fantastik filmleri kastederiz. Kimse korku filmlerinin gerçek olmasını istemez çünkü. Pahalılık, işsizlik, teknoloji tutsaklığının olmadığı saygılı ve sıcak bir Yeşilçam sinemasını ise hemen hemen hepimiz özleriz. O yıllar bize rüya gibi gelir. Filmlerde yaşanan bazı şeylerin abartı olduğu çok bellidir de bazılarının gerçek olduğuna inanmak istemeyiz. İşte bizlere keşke Yeşilçam sineması gerçek olsa dedirten o ayrıntılar:
İlişkilerdeki saygı: Yeşilçam sinemasında en fazla sevgilinizin elini tutup, birlikte çayırlarda koşarsınız. Eğer şanslıysanız bir de yanağından öpersiniz. Hepsi bu. Bazı Yeşilçam filmlerinde evlenmeden çocuğu olan çiftler vardır ama bunların da o hale nasıl geldikleri gösterilmez. Daha bir kere bile öpüşmemiş bir çift nasıl oluyor da çocuk yapabiliyor diye düşünmeye kalkmayın. Malum ortada saygı var. Ama eğer evliyseniz ve es kaza yatakta atletli bir adamla basıldıysanız veya kombinezonlu kadınla öpüşürken yakalandıysanız yandınız. Yeşilçam sinemasının ilişkilere saygısı da bir yere kadardır.
Küfürsüzlük: Yeşilçam sinemasında tıpkı Kanal 7 filmleri gibi en fazla pis, lanet, kötü kelimelerini duyarsınız. Kabadayılar bile küfretmez. Türk olarak küfür konusundaki onca imajımız nerden geldi bir türlü anlayamazsınız.
Masal, hayal, rüya gibi şeylerin gerçek olması: Yeşilçam sinemasının fantastik bir yanı da yok değildir. Kim ne hayal etmişse, kim rüyasında ne görmüşse gerçek olur. Bazen bir bakmışsınız masallar, efsaneler filmin konusu olmuştur. Özellikle Musa’nın bebekken sala konulup nehire bırakılması öyküsünü pek severiz.
Mutlu son: Kocanız sizi çocuğunuzdan ayırıp sokağa atsa vesiz geneleve düşseniz de sonunda barışır, hep beraber mutlu yaşarsınız. Yeşilçam sinemasının affedemeyeceği suç yoktur. Filmin sonunda ölseniz bilemutlu ölürsünüz. Çünkü ya sevdiğinize ya çocuğunuza kavuşmuşsunuzdur. Şöyle bir 10 dakikalık olsa bile. Yeşilçam sinemasında hep iyiler, ezikler, maço kocalar kazanır.
Yemek yemeden yaşamak: Yeşilçam sinemasında yemek yok mudur vardır tabi. Beraber sofraya da oturulur. Ama genelde yemek yendiği pek görülmez. Hepsinin tığ gibi olmasından anlaşılan bu durum insanın aklına bunların uzaylı ya da vampir olduğu fikrini getirse de aslında Yeşilçam sinemasında yemek sadece bir dekordur. Balıkçıların kurdukları muazzam rakı sofralarında bile sadece bir iki yudum rakı içilir. O kadar.
Şalvar Bank: Uzun süredir giyilmeyen bir paltonun cebinde para bulduğunuzda ne kadar sevinirsiniz. Elinizi şalvarınızın cebine attığınız her seferinde para çıktığını düşünün bir. Neler yapmazdınız.? Hayali bile güzel olan, hepimizin gözlerinin parıl parıl parlamasına neden olan bu durum Yeşilçam’da gerçektir. Bu sınırları, ucu bucağı olmayan paranın kötü ellere geçme ihtimali olsa da; evlerin, arabaların, dünya turlarının gözlerinizin önünden bir bir geçmesine engel olamazsınız.