Vurgun (1973)
Sinematik Yeşilçam için yazan: Can Sönmez
Bana göre Yeşilçamı Yeşilçam yapan dönem 1965-1980 arasıdır. Bu dönemde çevrilen filmlerin bambaşka bir aroması vardır. Naifliğin ve samimiyetin mekanlar, oyuncular, müzikler ve dublajlar aracılığıyla perdeye yansıması muazzamdır. Bu konuda özellikle 70’lerdeki duygusal filmler müteakiben gelen dönemdekilere göre çok daha samimi ve etkileyicidir. Tabii ki bu dönemi güzel kılan bir başka unsur da efsane olarak günümüzde saygı görüp sevilen oyuncuların en yakışıklı ve güzel zamanına denk gelmesidir. Bu anlamda benim bu yazımda değineceğim oyuncu 70’lerin en formda ve gözde isimlerinden Cüneyt Arkın ve 1973 yılında Zeki Ökten yönetiminde oynadığı Vurgun filmi.
10 yıllık sürgünlerle dolu mahkumiyetinin ardından İstanbul’a dönen ve bıraktığı gibi olmayan hayatını düzene sokmaya çalışan Kazanova Mehmet’in (C.Arkın) hikayesi bu. Yıllar sonra dönen Mehmet evine gittiğinde kapıyı bir yabancı açar.Annesini sorduğunda öldüğü cevabını alır. Annesinin mezarını ziyaret eden Mehmet sonra bir zamanlar beraber vurgun yaptığı ve arkadaşlık ettiği Al Capone Rıza (H.Kentmen) ve Fırıldak Ömer’i (K.Yıldızoğlu) bulur. Onlar da hayatlarından memnun değildir. Biri sokak fotoğrafçılığı biri niyetçilik yapmakta ve Mehmet ile yaptıkları vurgunlar dönemindeki lüks hayatlarını özlemle anmaktadırlar.
Onların geçmişteki şaşaalı günlere dönmesi için tek eksiğin Mehmet olduğu görüşü hakimdir ama bilmedikleri Mehmet in içeride geçirdiği yıllar sonrasında yılmış, yorulmuş ve pişman olduğudur. Mehmet artık kanunsuz yaşamdan uzak durmak istemektedir. Mehmet’in geçimini nasıl sağlayacağını sorduklarında birinde emanet parası olduğunu ve üçüne de yeteceğini söyler.
Mehmet in hesaba katmadığı ise dansözlük yapan eski sevgilisi Yeşim (Y.Yükselen) e hapise girmeden verdiği 100 bin lirayı geri alamayacağıdır. Yeşim parayı başka bir adama vermiş ve o parayla açılmış olan bar da dansözlük yapmaktadır. Mehmet ondan parayı istediğinde yaygara kopararak Mehmet i dışarı attırır. Mehmet şimdi dımdızlak ortada kalmıştır. Ne evine parası ne de bir mesleği vardır.
3 kafadar meyhane de içtikleri suyun parasını bile ödeyemeyecek durumdayken ünlü bir mafya olan Zekeriya’nın adamları Mehmet’i bir iş için mekanlarına götürür. Zekeriya (T.Özatay) ünlü bir şarkıcı olan ve yalnız yaşayan Gönül’ün (G.Yazar) parasına göz koymuştur. Bu işi zorlayarak değil güzellikle ve çaktırmadan yaptırmak niyetindedir. Nam-ı kendinden meşhur Kazanova Mehmet ise yakışıklılığı ve göstermelik zenginliğiyle rol yapıp bol paralı kadınları kendine bağlayıp onları dolandıran bir nevi kibar hırsızdır. Zekeriya bu iş için Mehmet e teklif götürür ama Mehmet artık bu işlerin içinde olma niyetinde değildir.
Rıza Dayı’nın torunu ise anne babasını trafik kazasında kaybetmiş kalp hastası bir çocuktur ve tedavisi için büyük bir masraf gerekmektedir.Bu para hiçbirinde yoktur bu sebepten Rıza eline silah alıp banka soymaya yeltenirken Mehmet ona mani olur.Zekeriya nın teklifini kendi şartlarına göre revize edip kabul eder ve küçük kızın ameliyat için yurt dışına gönderilmesini sağlar.Hikaye bundan sonra başlar.
Mehmet uzak bir memlekette yaşayan prens Ertuğrul Serdaroğlu olarak yardımcıları Rıza ve Ömer ile Gönül ün bulunduğu otele yerleşir. Amacı Gönül’ü kendine aşık edip sonra onu dolandırmak ve patronu Zekeriya’nın kendine vereceği payı almaktır. Gönül’ü etkilemek için her türlü yola başvurur Mehmet ve pek fazla uğraşmadan bunu başarır. Bunda Gönül’ün uzun süre kimseye kalbini açmaması ve Mehmet in yıllar içinde Kazanova lakabını alacak kadar kadın ruhundan anlamasının da payı vardır.
Her şey yolunda giderken bir içki masasında Gönül’ün menajeri (N.Terziyan) ile içen Rıza ve Ömer in içkinin tesiriyle ağzından Kazanova lafını kaçırmasıyla sekteye uğrar. Mehmet’i araştıran menajer onun sabıka dosyasını Gönül e gösterir. Gönül yıkılmıştır ama ona iki çift lafı vardır bu yüzden oyunu sürdürmeye karar verir. Tam paraları alacakken Mehmet çark eder ve gerçek niyetini ilan ederek kendini ele verir.Gönül e gerçekten aşık olmuştur ve bu vurgundan vazgeçmiştir.
Zekeriya ise harcadığı paraları ve verdiği avansı geri istemektedir. Mehmet bulacağını söyleyerek Yeşim’in çalıştığı bar a gider ve zor kullanarak emanet olan parasını geri alır. Zekeriya parasını alsa da işkillenmiştir. Mehmet in onları oyuna getirerek parayı tek başına yiyeceğini düşünerek peşine düşer. Rıza ve Ömer olayın içyüzünü Gönül’e anlatır. Gönül hasta bir kız için Mehmet’in bunları yapmaya kalkıp sonra onu sevdiği için vazgeçmesinden ötürü çok etkilenmiştir. Mehmet ile tekrar kavuşurlar. Zekeriya ise bunu görüp Mehmet’i kaçırarak Gönül den fidye ister.
Hikayeye burada ara verip işin sinematografik yönünü el almak istiyorum.Filmin konusu her ne kadar klasik gelse de hikayenin işlenişi,olay örgüsü ve temposu gerçekten çok akıcı. Sıkılmak mümkün değil. Hikayede tabiki yüzeysel geçilmiş kısımlar mevcut. Kazanova Mehmet‘in beş parasız ortada kalması sonrası çeşitli işlerde çalışıp mutsuz olması ardından eski mesleğine dönmesi konu edilseymiş daha özgün ve samimi bir hava yakalanırmış. Satın Alınan Koca filmindeki gibi para karşılığı zengin bir kadınla muhatap olup küçük hasta kızı tedavi ettirmek filmi biraz klişe yapmış. Mehmet’in foyasının ortaya çıkması da daha detaylandırılmalıymış. Filmin en hoşuma giden kısmı da gereksiz sahnelerin az olması ve Cüneyt Arkın bir süper kahraman gibi önüne geleni dövüp en ufak bir sıyrık almama mantıksızlığını bize yaşatmaması. Bu filmde gayet dayak yiyor ve hırpalanıyor. Önüne geleni dövecek bir dövüş bilgisi ve gücü yok ki bu da filme gerçeklik katmış.
Sadece Gönül ile Mehmet’in aşk oyunu sırasındaki çocuk yurdu ziyareti biraz klişe ve yapmacık kaçmış. Gönül Yazar’ın şarkı söylediği sahneler azaltılıp Ömer ve Rıza nın karakterleri derinleştirilseymiş daha güzel olurmuş.
Türker İnanoğlu “Bay Sinema” kitabında bir Fransız filminden esinlenerek bu filmi çektiğini yazmıştı.
Oyunculara gelecek olursak; Cüneyt Arkın yine havalı saçları ve deri eldivenleriyle masal prensi gibi. Bir jön için gerekli olan oyun gücünü ve delici bakışlarını yeterince kullanabiliyor. Toron Karacaoğlu’nun sesiyle hem naif hem romantik bir havaya bürünüyor. Gönül Yazar ise beklemediğim kadar iyi ama karakteri de pek derinlikli değil. Gönül karakteri hakkında film pek bir şey anlatmıyor bu da bu rolü oynamayı kolaylaştırıyor. Nevin Akkaya’nın dublajı da onu iyi tamamlıyor. Filmdeki diğer kibar hırsızlar Hulusi Kentmen ve Kayhan Yıldızoğlu da gayet iyi. İkisi de sempatik yüzleri ve gerek yaşları gerekse de geçmiş rolleri ele alındığında hırsız gibi durmuyorlar. Görünümleri rollerine hiç uygun değil. Yapımcı Türker İnanoğlu iki tane yaşı genç delikanlı koyup ilginin Cüneyt Arkın’dan sapmasını istememiş belki de. İki genç yardımcı oyuncu koymak bir nevi Arkın’a rakip çıkarmak olacağı için iki eski kurta yer verilmiş.
Filmin tek yakışıklısı ve genci Cüneyt Arkın olarak kalmış. Bu anlamda inandırıcı değiller ve hatta Mehmet’ten daha da yufka yürekliler. Kayhan Yıldızoğlu’nun bu denli önemli rol de oynaması da hoşuma gitti çünkü tv dizilerine kadar pek uzun rollerde izleyemedik kendisini. Ben gayet beğendim kendisini bu filmde. Erdoğan Esenboğa’nın dublajı cuk oturmuş tıpkı Kemal Ergüvenç’in efsane Hulusi Kentmen dublajı gibi. Hulusi Kentmen’i bir hırsızın yancısı olarak izlemek de ilginç bir deneyim. O hep bildiğiniz gibi yine ekrana büyük bir samimiyet yayıyor. Turgut Özatay sinsi gangster rolünde Temuçin Caymaz ın dublajı ile tam bir klasik Yeşilçam kötü adamı. Nubar Terziyan’ın rolü de pek uzun değil. Filmdeki oyuncuların yaş ortalamasının yüksekliği de bu şekilde ortaya çıkıyor. Müzikler ise bir harika. Francis Lai’nin Madly parçası sanki bu film için yapılmış gibi.
Zeki Ökten’in rejisi de çok güzel. Filmi izleyip beğendikten sonra yönetmenin böyle usta isim olmasını görünce de filmin kalitesine olan inancım sağlamlaşmıştı. Filmin en önemli eksisi görüntü kalitesi ve eldeki kopyanın vasat teknik özellikleri. Özellikle karanlık sahnelerde maviye çalan ve bulanıklaşan bir görüntü karşılıyor bizi. Anlaşılan filmin ışıklandırması zayıf kalmış ve filmin bütçesi pek yüksek değilmiş.
Filme dönecek olursak sizi sürprizli olmayan buruk bir final karşılıyor. Filmin sonunda oyunculardan uzaklaşarak son yazısına bizi ulaştıran çekim ise çok hoşuma gitmişti. Vurgun buram buram nostalji kokan, mantık hatalarına ve melodramın tuzaklarına düşmeyen kendini bilen naif bir yapım. 70’lerin duygusal filmlerinden birini izleyip sonunda memnun ayrılmak istiyorsanız tam size göre. Eğlenceli,duygusal ve nostaljik. Filmi izledikten sonra her Madly parçasını duyduğunuzda aklınıza bu film geliyorsa siz de Vurgun’un büyüsüne kapılmışsınız demektir…
One thought on “Cüneyt Arkın & Gönül Yazar – VURGUN (1973)”