Yaz başında çekilen ‘Büyük Acı‘nın gösterime girmesi, 19 Eylül 1971, Pazar günü (Kadıköy) Atlantik Sineması‘nda gerçekleştirilmiş. Türker İnanoğlu, tüm karı Necdet Tosun ve Mehmet Bozkuş‘a bırakmış. Sanatçı ve çalışanlar da çok az bir ücret almışlar. “Film vasatın üzerine çıkamadı ama Necdet ve Mehmet’e maddi bakımdan iyi bir katkıda bulundu.” (Bay Sinema – 2004-Giovanni Scognamillo-Sf. 123). Film 77 dakika ve bunun 13 dakikası şarkı.
Filmin başında, Zincirlikuyu’daki fabrikada çalışan iki işçiyi, Fatma ve Selma’yı tanıyoruz. Selma, bir gün öncesini ballandırarak anlatırken şöyle diyordu ; “Ah, Fatma, görecektin dün geceki filmi. Öyle bir güzeldi ki. Hele Ömer Şerif’i görseydin, o ata binişini, adamları öldürüşünü. Öyle güzel adam ki, anlaşılan Allah Baba onu boş bir vaktinde özene bezene yaratmış..” Herhalde, briçteki ustalığı ile de tanınan Ömer Şerif’in Colorado rolünde olduğu ‘Mackenna’s Gold’ (1969) filmini anlatıyor. Ama ‘adamları öldürüşü’nden övgü ile söz etmesi rahatsız edici. Reklamı çok ama beğenilmemiş bir filmdi.
Genç kızın en iyi arkadaşı Selma. Fabrikada beraberler. Neşeli, çenesi düşük biri. İşbaşında gevezelik ederken ustabaşına yakalanmak umurunda değil. Ne olacak sanki, canını alacak değil ya! Alt tarafı yevmiyesini kesermiş. “Ben senin gibi değilim kızım. Ne gezersin ne sinemaya gidersin. Çalış babam çalış. Yaşamak mı seninki” diye takılıyor Fatma’ya.
Kahramanımızın tek sıkıntısı sataşıp duran taksi şoförü Bekir. Arada sırada buluşup gezseler olmazmıymış! Reddedilince ‘evliliğe çark eder’. Bu mahallede kimi istese alır, hatta zorla alırmış! “Teklifim ciddi, dinim hakkı için. Ben, sana ‘dost oturalım, metresim ol’ falan demiyorum. Allahın emriyle evlenmek istiyorum.” Yine terslenince sokakta kovalıyor genç kızı. Bir araba çarpar Fatma’ya.
Turgut Özatay çok inandırıcı ve ürkütücü bir ‘kötü adam’ ortaya çıkarmış. Fatma’yı kovalayıp bir otomobil kazasına neden olduğu sahne, aynı yıl çevirdiği ‘Katil Kim’de bir farkla (kovalanan Leyla (Semra Sine) ölür) tekrarlanıyor. Her iki filmde de kazadan sonra yardım edeceğine tabana kuvvet kaçışı görülmeye değer. Bekir’in 34 ER 509 plakalı taksisi ve güneşliğinde, kılıflarından çıkarılmış halde tomarla duran zamanın 45’lik plakları çok güzeldi.
“Dikkat kan aranıyor! Kazada yaralanmış bir hasta için 0 grubu RH (+) acele ihtiyaç vardır. Kan vermek isteyenlerin derhal Gureba Hastanesi’ne müracaatları…
Arzu Okay ve Mine Sun “Dikkat kan aranıyor! Kazada yaralanmış bir hasta için 0 grubu RH (+) kana acele ihtiyaç vardır. Kan vermek isteyenlerin derhal Gureba Hastanesi’ne müracaatları..”
SAĞLAM firmasında otobüs şoförü olan Yusuf, tam sefere çıkmak üzereyken radyodan bu anonsu duyunca kan vermek ister. “Deli misin sen? Bu araba şimdi sefere çıkacak. Nene lazım senin aranan kandan” diyen patronu ile tartışıp önce o, ardından da arkadaşı Osman işi bırakıp hastaneye koşuyorlar. Osman’a şunları söyler ; “Benim anam kansızlık yüzünden öldü. Kanımı verdim, bir can kurtardım.”
Fatma.. “Tertemiz bir yüz, masum bakışlar.” Yusuf’un, yüreğine, önce kan vererek girdiği fabrika işçisi. ‘El çamaşırı yıkamaktan un ufak olmuş’ hastalıklı anacığı Hatice ve fabrikadan arkadaşı Selma’dan (şimdilik) başka kimsesi yok. Gültepe’de bahçeli, gaz lambası ile aydınlanan küçük bir gecekonduda oturuyorlar. Tek sorunu, sürekli olarak onu rahatsız eden ve ilerde hayatını karartacak olan taksi şoförü Bekir. Yusuf’u tanıması, onun bir saldırısından kaçarken meydana gelen kaza sonucu olur. Osman’la Selma’nın beraberlikleri de bu rastlantıyla başlıyor.
Yusuf, kan verme nedenini “Benim anam kansızlık yüzünden öldü. Kanımı verdim, bir can kurtardım” diye açıklıyor Osman’a. Aynı şeyi Fatma’ya da anlatır. “Kilis’le İstanbul arasında şoförlük yapardım o günlerde. Önümdeki yollar hiç bitmez, habire uzardı.” Bazen iri kuşbaşı gibi yağan karın, bazen yakıp kavuran güneşin altında ambarlara mal taşırmış hep. Bir gün hastalanmış annesi. Ameliyatta çok kan kaybetmiş. “Zavallı anacığım kansızlıktan öldü. Ben de anamın acısına dayanamadım, kendimi attım İstanbul’a.” Günlerce iş aramış. Parasız pulsuz kalmış. “Önce kader Osman’ı çıkardı karşıma. Bana yatacak yer verdi. Sonra da otobüs şirketinde işi buldum.”
Onlarca yıl sonra bile senaryoda yer alması güç birkaç sahne. Otobüs şirketinden ayrılmış/kovulmuşlar. Osman “Aldırma, atın ölümü arpadan olsun. Elbet bir iş buluruz birlikte. Bu kavanoz dipli dünyada acından ölene rastladın mı sen? Allah baba, garip kuşun yuvasını tezine yaparmış” diye moral veriyor.
Son anda kurtarmış genç kızı. Ama işsiz kalmışlar. Osman’a göre ‘atın ölümü arpadan olsun, aldırma‘. Bu kavanoz dipli dünyada acından ölen var mı hiç! Bir müddet sonra çalışacakları bir minibüs bulurlar. Levent-Gültepe arasında gidip gelecekler.
Sağlığına kavuşan Fatma, teşekküre gelmiş. Damarlarında Yusuf’un kanı. Kısa sürede sever, evlenirler. Mahcup bir şekilde itirafta bulunduğu Selma “Utanacak ne var bunda. İki gönül bir olunca gerisine boş ver. Benim de o şişko Osman’a çok kanım kaynadı” diyor.
Yusuf’un şoför ve Osman’ın muavin olduğu 34 FS 968 plakalı (sonradan Fatma’nın gelin arabası olacak) dolmuşta bu dört kişinin mutlulukları ne güzeldi. Yusuf’la Fatma’nın aynada birleşen bakışları. Önceki bir sahnede Yusuf, 10 katlı beton yığınlarına bakarak “Şu koskoca evler yok mu Osman, ne zaman baksam yüreğime taş gibi oturur. Kimbilir içindeki kullar ne mutludurlar” demişti. Oysa, Levent-Gültepe arasında çalışan dolmuştaki o çıkarsız dostluğu ve sevgiyi hanlar hamamlar sağlayabilir miydi acaba.
Evlenirler. Mutluluklarını gölgeleyen tek şey Yusuf’un Almanya’da çalışma isteği. “Senin için şu yüreğim ağzına kadar dolu ama ceplerim bomboş.”
Fatma ise, konuşmasına çok uygun bir şekilde kemanla çalınan Le Meteque (Georges Moustaki) (1969) melodisiyle şunları söylüyor; “Korkuyorum bu hasretten. İçime öyle geliyor ki bir daha bu mutluluğu bulamayacağız.” Ne olurdu, beklenmedik bir şey olsaydı da haklı çıkmasaydı.
Yusuf, Hatice Ana’ya ‘El Kapıları’na gidiş nedenini şu şekilde açıklar; “Senin ‘el çamaşırı’ yıkamaman için, Fatma’nın fabrika kapılarında sürünmemesi için.” (Günümüzde, değil Almanya, ‘fabrika kapısı’ bulmak bile hayal.) “Sığmazken atalarımız güne, yarına // Düşmüşüm vay, düşmüşüm ben el kapılarına.” (F. H. Dağlarca) (Almanya’da Çöpçülerimiz, 1977)
Düğünde izlediğimiz Üsküp Folklor Ekibi çok güzeldi. Danslarına katılan Selma, Fatma ve Osman hemen uyum sağlarken, Yusuf biraz zorlanıyor. Düğünün yapıldığı, Hatice Ana’ya ait (yıkadığı çamaşırların güneşte kuruduğu) kulübeyi Yusuf’un pek beğendiği beton yığınlarından daha çok sevdik.
Kocaman, temiz, ışığı bol Köln‘den yazdığı mektupta özlem ve kazanacağı paradan söz ediyor. Ölmek var dönmek yokmuş !
Delikanlı oralardayken bir çocukları olur. Dönüşünde iki gün önce.. (Filmin buraya kadar olan kısmı, Bekir’in varlığıyla dahi, defalarca ve bıkmadan izlenebilirken, bundan sonrası bir kez bile zor.) Fatma’da gözü olan Bekir, iki arkadaşının (Kalafatçı İbrahim ve Kahveci Nuri) yardımıyla genç kadını Bentler’e kaçırıyor. Artık, onları Yusuf’un elinden hiçbir şey kurtaramayacaktır.
Köln‘den gönderdiği mektupta “Allaha emanet olun hepiniz” demişti Yusuf. Ancak bu dua Fatma’yı Bekir ve arkadaşlarından korumak için yeterli olmaz!
Tertemiz yüzlü, masum bakışlı Fatma’nın güzelliği birkaç sahnede konu edilmiş ver vurgulanmış. Selma “Ben, senin kadar güzel olsaydım, Vallahi, sinema artisti olurdum. Sürünür müydüm bu fabrika köşelerinde” diyor… Kır gezisinde Yusuf şaşkındı: “Bu koca şehirde nasıl kalırsın böyle tek başına. Elin, sesin, yüzün, her şeyin bu kadar güzelken?” Kaderi çirkinmiş demek(!)… Bekir de kahvede arkadaşlarına dert yanmakta. “Benimkini görecektiniz ki şu kocaman ağzınızın suları aksın. Fabrikanın gülüydü, gülü. Gültepe’de O’ndan güzelini görmemişti kimse.” Herifin biri nikâh kıyınca beyimiz ayazda kalıp kafayı üşütmüş! “Adı Fatma’ydı. Kumraldı saçları. Bir gözleri, bir dudakları vardı, çarpılırdınız ikiniz de alimallah.”
Sabah akşam demez âlem yaparlarmış Boğaz yolunda, Maslak üstünde(!)… Konsomasyon yaptığı müşteri de “Sesin, yüzün, içki içmen bile güzel senin” demişti Fatma’ya.
Nuri, arkadaşlarına ‘hava atıyor’! “Kadını muz gibi soydum. Kâfirin kabukları çıkınca bir tatlı oldu ki.” Yusuf da ‘kadın konusunda’ çok kırıcı. Yaşadığı korkunç olaylar bile filmin sonuna doğru söylediklerini yumuşatmıyor. “Ocağıma üçünüz birlik incir diktiniz. Hayatımı yıktınız. Bu koca şehirde karı mı yoktu. Altınıza çekeceğiniz bir orospu mu bulamadınız da benim namusuma el uzattınız. Ak alnıma kara çaldınız ha” diyor Nuri’ye. Affetmesi için yalvaran kahveciyi “Karı gibi sızlanma lan” diyerek yolcu eder ‘öbür tarafa’!
‘London Has Fallen‘daki (2016) Aamir Berkawi-Alon Aboutboul‘a göre ‘intikam, her zaman düzgün ve net bir şekilde alınmalıdır’. Yusuf’un ‘yöntemi’ de hem ‘düzgün’ hem ‘net’! Bekir’e biri tabanca kabzasıyla iki yumruk, 3 kurşun; İbo’ya üç yumruk, bir tekme, 4 kurşun; Nuri’ye 2 kurşun.
Filmin sonunda “Kısmetse kadınım, bir gün her şeye yeniden başlarız. Allah alnımıza yazmışsa bunu” diyor. Monte Kristo Kontu gibi ‘bekleyip ümit edecek’
Büyük Acı (1971) – Detaylarda kalanlar:
Yusuf-Murat Soydan; Fatma/Nazan Deniz-Arzu Okay; Bekir-Turgut Özatay; Selma-Mine Sun; Osman-Necdet Tosun; Hatice-Mahmure Handan; Nuri-Türker Tekin; Polis Müdürü-Muzaffer Yenen; Sağlam Otobüs Şirketi; Sandoz Fabrikası; Fatma ve annesinin evleri; Sirkeci Garı; SSK İstanbul Hastanesi; Nuri’nin Kahvesi; Üsküp Folklor Ekibi; Beşiktaş Evlendirme Memurluğu; ’34 DD 972′ plakalı Sağlam Turizm otobüsü çok güzel.
Büyük Acı filminde Bekir’i Sadettin Erbil, Yusuf’u Abdurrahman Palay, Murat’ı Abdurrahman Palay; Fatma’yı Nevin Akkaya; Hatice’yi Sacide Keskin; Radyodaki kan anonsunu Erdoğan Esenboğa; Gazino müşterisini Zafer Önen seslendirmiş.
Büyük Acı filminin sürprizi; filmin yönetmeni Mehmet Bozkuş’u otobüs şirketinin patronu rolünde görüyoruz.
Fatma ve Selma’nın çalıştığı fabrikanın iç çekimleri bir bisküvi, dış çekimlerse Sandoz ilaç fabrikası önünde yapılmış. ‘Sandoz‘ fabrikası, 870 bin lira sermaye ile Levent’te kurulmuş (1956).
Gittikleri hastanenin anonstaki Gureba değil, Şoför Nebahat (1970) filmindeki Baltalimanı Kemik Hastanesi olması seyirciyi şaşırtıyor.
Fatma, oğlunu, Fatoş Talihsiz Yavru (1970) filminde Aysel’in de yattığı SSK İstanbul Hastanesi’nde doğuruyor.
Yusuf ve Osman’ın, gazetedeki iş ilanı için kullandıkları telefon kulübesini Yiğit Yaralı Olur (1966) filminde görmüştük. Bir başka Yusuf (Yılmaz Güney) bu kulübeden Remzi’yi (Tuncel Kurtiz) aramıştı.
Şoför Nebahat ve Kızı (1964) filminde sesini ve görüntüsünü çok sevdiğimiz Türker Tekin, Fatma’nın kaçırılmasına yardımcı olan Kumkapı’daki Kahveci Nuri rolünde öylesine itici ki. Aklımıza, röntgenci rolü önerildiği için bunalıma giren Suphi Kaner geliyor.
Fatma’ya sarı peruk yakışmamış. Kendi saçları daha güzel. Fatma’nın Nazan Deniz adıyla şarkı söylediği Beyoğlu’ndaki gazinoyu ‘Vesikalı Yarim’ (1968) filminde Sabiha’yı tanıdığımız Şen Saz olarak görmüştük.
Zehirli Hayat‘ın (1967) simitçisi Ahmet Yıldırım garson rolünde.
Osman’ın Commer marka dolmuşları için ‘kadillak’ benzetmesi yapması, gereksiz yere (yoksa ‘tahrik’ gibi önemli bir gerekçesi mi vardı) 06 Ocak 1969’da ODTÜ’ye giden Robert Commer’ın yakılan Cadillac arabasını anımsattı.
Düğünde izlediğimiz Üsküp Folklor Ekibi‘ne katılan Selma, Fatma ve Osman hemen uyum sağlarken, Yusuf biraz zorlanıyor.
Hatice Ana’ya ait (çamaşırların güneşte kuruduğu) kulübeyi Yusuf’un pek beğendiği beton yığınlarından daha çok sevdik.
’34 FS 968′ plakalı minibüsü ‘Kaderimsin’de (1969) görmüştük.
Filmdeki müzikler ve müzik deşifreleri:
‘Nasıl Geçti Habersiz O Güzelim Yıllarım’ (1970) (Hicâz) (Teoman Alpay / Nihat Aşar) (2 dakika 25 saniye). Mediha Şen’in sesiyle jenerikte. “Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım//Bazen gözyaşı oldu bazen içli bir şarkı/
‘Arabaya Taş Koydum’ (Hüzzam Türkü) (1 dakika 16 saniye) Fatma ve Selma, Bekir’in arabasındayken. “Arabaya taş koydum civanım//Arabaya taş koydum//Ben bu yola baş koydum civanım//Ben bu yola baş koydum//
‘Aşkın Kanunu’ (1970) (Acem-Kürdî) (Sadettin Öktenay / Mehmet Erbulan) (2 dakika 7 saniye) Fatma, piknikte Gönül Yazar’ın sesiyle söylüyor. “Aşkın kanununu yazsam yeniden//Kimi ümitleri yel alır gider//Kimi benim gibi sever gönülsen//
‘Hayat mı Bu’ (1970) (Türkçe sözler Ülkü Aker) (11 saniye) Bekir, kahvede, Nuri ve İbo ile beraberken ilk şarkı. “Bir gün olsun gülmedi//Talih benim yüzüme//Sevdiğimden ayrıldım//Dünya zindan gözüme//
‘Bir Teselli Ver’ (1971) (Orhan Gencebay) (1 dakika 23 saniye) Kahvedeki ikinci şarkı. “Bir teselli ver//Bir teselli ver//Yarattığın şu mecnuna//Bir teselli var//**//Sevenin halinden//Sevenler anlar//Gel gör şu halim//Bir teselli ver//
‘Sensiz Kalan Gönlümde Bil ki Hayat Virane’ (1970) (Rast) (İrfan Özbakır / Memduha Olgun) (2 dakika 37 saniye) Fatma’nın, gazinoda, Gönül Yazar’ın sesiyle söylediği ilk şarkı. “Sensiz kalan gönlümde bil ki hayat virane//Sen yoksun ya yanımda bil ki hayat bana ne//
‘Gönlümün Bülbülüsün Aşk Bahçemin Gülüsün‘ (Giriş sazı) (Nihâvend) (Alâeddin Yavaşça) Büyük Acı filminde 8 sahnede (Fatma’nın ameliyatı sonunda; Yusuf ve Osman iş ararlarken; Osman, kızlara “Nerde çalışıyorsunuz” derken; Minibüste, Fatma ve Selma hakkında konuşurlarken; Hafta sonu için söz aldıklarında; Fatma ve Yusuf, zifaf gecesi el ele tutuştuklarında; Fatma, her şeyi itiraf ederken; “Garda sana her şeyi anlatmak istedim ama yapamadım. Yüzümdeki kara leke ile karşına çıkamadım. Çünkü pırıl pırıldın, tertemizdin sen. Belki yüce dağlardaki karlarda bile leke vardı ama senin alnında yoktu” derken).
‘Ömrümce Hep Adım Adım Her Yerde Seni Aradım’ (1970) (Rast) (İrfan Özbakır / Mehmet Erbulan) (2 dakika 37 saniye) Fatma’nın, gazinoda, ikinci şarkısı. “Ömrümce hep adım adım//Her yerde seni aradım//Ben kalbimden başka yerde//İnan seni bulamadım//
‘Yak Bir Sigara’ (1967) (Suat Sayın) (34 saniye) Yusuf, Bekir’in arabasındayken. “Bu dünyada gününü gün etmeye bak//Üzüntüyü bırakıp yaşamaya bak//
‘Konyalı’ Gazinodaki ikinci oryantal dansta.
‘Nihâvend Makamında Saz Eseri‘ Büyük Acı filminde 8 sahnede (Yusuf, kan verdiği hastanenin önünde Osman’la konuşurken; Gazetedeki iş ilanı için telefon ederlerken; Osman, iş bulduğunu müjdelerken; Ağaçlık yerdeki pikniğin başlarında; Yusuf, Sirkeci’den Almanya’ya giderken; Almanya’dan döndüğünde; Çocuğunu gördüğünde; Son sahnede).
‘Kahkaha Numarası‘ Büyük Acı filminde 3 sahnede (Bizimkiler minibüs dolmuşla ilk sefere çıktıklarında; Osman “Hadi bakalım, parasını veren düdüğünü Levent’te çalar hanımlar, beyler. Hadi bakalım eller cebe” derken; Fatma ve Selma’yı fabrikaya götürürlerken).
“Ferahfezâ Saz Semaisi’nin Üçüncü Hanesi” (Tanbûrî Cemil Bey) 5 sahnede (İyileşen Fatma, Yusuf’u ziyarete geldiğinde; Fabrika kapısında bakışırlarken; Akşamleyin fabrika çıkışı buluştuklarında; Yusuf, Fatma’nın peruğunu çıkarırken; “Fatmam, niçin, neden? Hepsini anlatmalısın bana” derken).
‘Bir Rüzgârdır Gelir Geçer Sanmıştım‘ (Segâh) (Sadettin Kaynak) Hatice Ana, leğende çamaşır yıkarken.
‘Aşkın Kanunu’ (Acem-Kürdî) (Sadettin Öktenay / Mehmet Erbulan) Büyük Acı filminde 2 sahnede (Kız isteme sırasında; Fatma, Köln’den gelen mektubu okurken). [Yusuf’un Fatma’yı Hatice Ana’dan istediği sahnede ve Fatma, Almanya’dan gelen mektubu okurken aynı şarkının enstrümantali]
‘Le Meteque’ (1969) (Georges Moustaki) Fatma “Almanya’ya gitmen beni çok üzüyor Yusuf. Yalvarırım vazgeç bu işten. Bizi hasretlere koyup gitme oralara” derken.
‘Dead Ringer’daki (1964) (André Previn) ‘The Morgue’ Büyük Acı filminde 6 sahnede (Filmin başında Bekir, Selma ve Fatma’ya arabasıyla evlerine bırakmayı önerirken; Fabrika kapısında, konuşmak için Selma’yı çağırırken; Çeşme başında, Fatma’ya “Akşama annemi size gönderecektim de” derken; Birkaç gün sonra “Âleme şapır şupur bize yarabbi şükür. Ne olduğu belli olmayan bir herife uçkur aç, mahallenin çocuğunu beğenme! Ülen bunu senin yanına bırakırsam bana da Bekir demesinler” dedikten sonra; Kan anonsu sırasında; Fatma, kaçırılışını Yusuf’a anlatırken). ‘Forgery’ Bekir, arabada “Seni ne kadar beğendiğimi ve peşinde koştuğumu hâlâ anlayamadın mı Fatma? Yoksa anlamak mı işine gelmiyor” derken. ‘The Police Is Waiting‘ 2 sahnede (Bekir, Fatma’yı Yusuf’la konuşurken görünce; İbo, kendisini izleyen Yusuf’u görünce). ‘The Dog Attacks’ 3 sahnede (Yusuf, Sultanahmet Camisi’ne geldiğinde; Polis, teslim olmasını söylerken; Fatma, teslim olması için yalvarırken). “Maggie’s Murder” (1.37 – 1.44 arası) Yusuf, Bekir’in arabasına binip “Bentler‘e çek” derken.
The Four Horsemen Of The Apocalypse‘deki (1962) (André Previn) ‘Main Title’ (2.08’den itibaren) Ormanlıktaki tecavüz sonrası sabahleyin kendisine geldiğinde.
‘The Wild Bunch-Original Motion Picture‘daki (1969) (Jerry Fielding) ‘Assault On The Train and Escape‘ Büyük Acı filminde 5 sahnede (Fatma’nın yaralandığı kazada; Geceleyin, ağaçlık bir yere kaçırıldığında; Yusuf, gazinodan kaçan Fatma’nın peşinden koşarken; İbrahim’i kovalarken; Nuri’nin kahvesine gittiğinde).
‘Duel At Diablo’daki (1966) (Neal Hefti) ‘Fight At Diablo Pass’ Büyük Acı filminde 2 sahnede (Kaçırıldığını anladığında; Arabada saldırıya uğradığında).
‘Düğün Marşı’ (1842) (Felix Mendelssohn) Fatma ve Yusuf’un nikâhında.
‘Sergeans 3‘deki (1962) (Billy May) ‘The Mighty Wagon Roll‘ Fatma, kaçırılacağı arabaya binerken.
Büyük Acı (1971) Yazan: Murat Çelenligil
Not: Büyük Acı filmi üzerine yazılan yazı daha önce sinematürk.com sitesinde yayınlanan ve başka sitelerce kopyalanmış bir yazı idi. Yazarımızın onayı ile yazıyı yeniden düzenledik, görseller hazırladık ve 3 kısma ayırarak yeniden yayınlıyoruz.