1970’li yılların ikinci yarısında Yeşilçam‘ın bir dönemine damgasını vuran yabancı oyuncu oynatma geleneğinde bambaşka bir dönem açılmıştır. İranla ortak yapım projelerinin ardından sinemamızda çeşitli tarzlarda filmlerle kendi kitlesini yaratan Cihangir Gaffari‘nin ardından kendi kitlesini yaratmakla kalmayıp kuşaktan kuşağa aktarılacak bir sevginin odağında ki insanda sinemamıza adım atmıştır.
Polisiye – gerilim filmlerinden ziyade türün modernize edilmesinin ardından yepyeni bir bomba sayılan ve 1980’li yıllarda ülkemizde VHS dönemini yaşayan çoğu insanın hemen hatırlayacağı Bud Spencer ve Terence Hill ikilisinin en iyi örneklerini verdiği belly laugh filmlerle kendini göstermiştir. Bu devrin ardından dublörlük yeteneklerine yönelmiş ve bu işe eğitimci kimliği ile devam etmiştir. Kimi zamanlarda ise Lucio Fulci‘nin kült yapımı ZOMBIE 2 (Flesh Eaters)de ki gibi zombi haliylede ufak sahnelerde beyaz perdede gözükmeye devam etmiştir.
Bir belly laugh filmi oluşturan iki önemli özellikte kavga ve komedinin birbirine uyumlu bir şekilde yedirilmesi ve bu işlem esnasında mantık gibi bir faktörden ziyade anlık esprilerle seyircinin tavlanması esastır. Bu formül üzerine Yeşilçam’da en başarılı eserlere imza atan yönetmenimiz kuşkusuz Natuk Baytan‘dır. Robert Widmark’ın Türkiyede ki kariyeri esnasında çevirdiği üç filmin ikiside yönetmenimizin imzasını taşımaktadır. Para, kadın, komedi ve aksiyon birlikteliği içerisinde sinemamızın büyük yıldızlarıyla beraber günümüzde de sevilerek hatırlanan bu üç film; Babanın Evlatları (Tarık Akan & Öztürk Serengil ), Baş Belası (Sadri Alışık & Gülşen Bubikoğlu) ve Üçkağıtçılar(Cüneyt Arkın)‘dır.

* Gazete haberi için Ercan Demirel’e teşekkürler
Yazan: Gokay GELGEC – Yojimbooo
Not: Bu yazı ilk kez 2007’de Sinematikte yayınlanmıştır. Film afişlerini de ekleyerek yazıyı güncelledik.
Bu yazı,Ters Ninja Sitesinde konuk yazar etiketiyle yer almıştır ayrıca Yeşim Tabak sabah gazetesindeki köşesinde yazıyı referans göstermiştir.
tuco dan !
robert widmar kın bir numaralı hayranı olarak yojimbo ya teşekkür ediyorum . ne zamandır bu ele avuca sığmaz italyan hakkında bilgi toplamaya çalışmaktaydım. gerçten çok güzel bir çalışma .
kendisi sanırım şu sıralar bir dublorluk okulu işletiyormuş. kendisinin son halini pek merak ettim! keşke tekrar türkiye ye gelse
KANAATİMCE ROBERT WİDMARK SERİSİNDE ÇALAN MÜZİKLERDE OLDUKÇA KAYDA DEĞERDİR. müziklerdeki türk esintilerini dinleyince yerli biri tarafından yapıldığını zannetmiştim. fakat bu müziklerin herbie mann tarafından yapıldığını duyunca şaşıırdım . gerçekten güzel müziklerdi . caz müziği gibiydi ama yine de türk motiflei taşıyordu .
sonuç olarak robert widmark da yabancı oyuncu esintisinden yararlanarak ülkemize gelmişti. çok üst düzey bir oyuncu değildi belki ; belki bir sinema artisti edası yoktu fakat sevimli yüzüyle ve de kanaatimce en önemlisi de fırlamalıklarıyla türk insanının gözüne girmiştir . belki de bu kadar sevilmesinin sebebi türk insanının o karakterde kendini bulması olabilir.
Herbie Mann soz konusu albümünü bugün world muzik diye adlandirilan bir sound icerisinde Atlantik records bunyesinde cikarmistir.
Atlantik records’un sahibi Türktü, albüme katkida bulunan muzisyenlerden biriside Arif Mardindir.
Orta doğu etkileşimleri üzerine iyi bir calismadir ama film muzigi olarak yapilmis bir album degildir :)) Yesilcam Dehası 🙂
robert widmark’ın fanatiği bir insan olarak merak etmekteym acaba kendisi türkikye ye geliyor mu uğruyor mu istanbula ? bu adamla tanışmadan ölüp gidersem çok yazık olacak valla ya !
http://www.facebook.com/profile.php?v=wall&ref=search&id=1091450574
uzun uğraşlar sonucu buldum 🙂 robert widmark'ın facebook profili haliyle yıllar onuda epey yaşlandırmış..meraklısına :))