Mesut Kara tarafından 13 yıl önce yazılıp o günlerde bir internet sitesinde yayınlanan bir yazı…
Henüz evimize televizyonun girmediği, dünya kupasını komşuda izlediğimiz, evde radyo tiyatrosu dinlediğimiz, Kemalettin Tuğcu ve Ömer Seyfettin okuduğumuz yıllar… Hemen her mahallede yazlık sinemaların olduğu Cüneyt Arkın’lı, Yılmaz Güney’li filmleri bahçe sinemalarında izlediğimiz günler… Ortaokul ikinci sınıftaydım yanılmıyorsam. Ders arasında kızlar tuvaletinin önündeki kalabalıktan lisede okuyan kızlardan birinin intihar girişiminde bulunduğunu öğreniyoruz. Okulun güzel kızlarından olan Ayşen, sevgilisinden hamile kaldığı için intihar girişiminde bulunmuş, ölmek istemişti. Onu daha sonraki günlerde okulda görmedik. Yaşanan bütün dramlara rağmen hayat akıp gidiyordu.
Aradan yıllar geçti. İlk gençliğimi yaşadığım günlerde hayatımızın akışı da değişmeye başlıyordu yavaş yavaş. Bugünlerde özlemini daha çok çektiğimiz değerler, erdemler, yaşam biçimleri hayattan el çekmeye başlamışlardı birer birer. Tramvaylar, troleybüsler, bahçe içindeki evler, boş yeşil alanlar, çocukluk oyunlarımız; mendil kapmacalar, köşe kapmacalar, saklambaçlar ve aç kapıyı bezirganbaşılar, gazoz kapakları, hatta gazozlar, tahta bacak canbazlar, misketler, macuncular ve pamukhelvacılar, çikletlerden çıkan artist resimleri… Herbiri birer birer çekiliyordu hayatımızdan. “Benim balonlarım vardı, onları kimler aldı” gibi şarkılar yapılıyordu artık. Biz de misketlerimizi, balonlarımızı, uçurtmalarımızı arıyorduk, geri istiyorduk.. Fakat artık yoktular… Tıpkı çocukluk-gençlik idollerimiz gibi… Onları beyazperdesinde izlediğimiz sinema salonları gibi… O sinemalar da yerlerini apartmanlara, işhanlarına bırakmışlardı. Herşey değişiyordu…
70’li yılların ortalarına geldiğimizde Ayhan Işık’lı, Cüneyt Arkın’lı, Yılmaz Güney’li, Ediz Hun’lu, Türkan Şoray’lı, Fatma Girik’li, Hülya Koçyiğit’li filmleri izleyeceğimiz salonlar kalmamıştı artık. Ülke çalkantılı günler yaşıyor, aileler evlerine çekiliyordu… Yeşilçam’ın idolleri de kopmuşlardı çok sevdikleri sinemadan. İşte o günlerde krizi çok derin yaşayan Yeşilçam yeni arayışlara girmiş, televizyonun da etkisiyle eve kapanan ailenin yerine “sokaktaki adama”, “lümpen” seyirciye film yapmaya başlamıştı.Önceleri seks-komedi diye başlayan bu furya zamanla pornoya kadar uzandı. Filmlerin masum kızları, örnekse Arzu Okay soyunmaya başlamıştı. “Masum” seks-komedi, hatta avantür filmlerin aralarına yabancı filmlerden “parçalar” döşendi. Sinema salonlarının önünde teşrifatçılar, “üç film birden”, “parça var”, “her muamele var” diye çağırıyordu artık sokaktan geçenleri. Taşradan, Anadolu’dan gelmiş, “buraların yabancısı” olanlara sinema salonuna değil, “genel eve” geldiğini düşündürtecek tarzda çağrılardı bunlar. Daha sonra yerli pornolar çekilmeye başlandı. Seks ve porno dönemi kendi starlarını da yaratmıştı. Zerrin Egeliler, Mine Mutlu, Zerrin Doğan, Dilber Ay bunlardan bazıları…
İşte yıllar önce okul tuvaletinde, sevgilisinden hamile kaldığı için ölmek isteyen Ayşen’e de 70’li yıllarda çekilen bir (sonraları bir çok) Yeşilçam ürünü yerli porno da “başrol” oyuncusu olarak rastlamıştım küf kokulu, rutubet ve meni ıslağı salonlarda. Sadece Ayşen’e değil, yine o yıllarda semtimizde gazete bayiliği yapan Levent’e de…
Yeşilçam filmlerinin masum kızı Arzu Okay, bu değişime ayak uydurmak zorunda kalmış, belki de başka tutunacak dalı olmadığı için soyunmaya başlamıştı filmlerde. Çetin İnanç’ın çektiği Sokak Kadını filmini izlediğimde yaşadığı drama, yaşananlar “film icabı” olsa da göz yaşı dökmüştüm. Çok benzer olmasa da bana Yeşilçam’ın efsane starı Cahide Sonku’yu hatırlatmıştı hep. Yıllar sonra Arzu Okay’la tanışma ve uzunca konuşabilme olanağı bulmuştum. Sinemadan koptuktan sonra çeşitli işler denemiş ve sonunda Paris’e yerleşip, ticaretle uğraşmaya başlamıştı.
Erotik-komediler ve seks filmlerinin, soyunup yatağa giren ve sevişen oyuncuları arasında Mine Mutlu, Arzu Okay, Zerrin Egeliler, Figen Han, Feri Cansel, Ali Poyrazoğlu, Hadi Çaman, Mete İnselel, Aydemir Akbaş’ı sayabiliriz. Bu oyuncular, soyunmuş, yatağa girip sevişmişlerdir fakat hiç biri porno film de oynamamıştır.
1970’li yılların sonunda Yeşilçam imalatı yerli pornolar da çekilmeye başlanmış ve bu tarzın ilk starı da Zerrin Doğan olmuştur. Zerrin Doğan’ın başrolünü oynadığı bu ilk uzun metrajlı porno filminin adı “Öyle Bir Kadın Ki”dir. Daha önceleri figüranlarla çekilen porno parçalar, “normal” seks filmlerinin aralarına döşenip gösterilirdi. Bu filmle birlikte porno filmleri kendi “starlarıyla” çekilmeye başlandı. Filmde Zerrin Doğan’la birlikte Levent Günsel, Zafir Seba, Harika Öncü gibi oyuncularda yer alır. Filmin yönetmeni Naki Yurter, yine Zerrin Doğan ve Levent Günsel’le birlikte “İyi Gün Dostu” adıyla ikinci bir porno daha çeker. Zerrin Doğan’dan sonra porno filmlerin diğer yıldızı da Dilber Ay’dır.
Sevgili Taner Ay “Yeşilçam Fotoğrafları” adlı kitabında “Öyle Bir Kadın Ki” filminin Zerrin Doğan’ı için şunları yazmıştı: “Zerrin Doğan, önce yanan mumların ortasında elini kılları kazınmış ön kapısına atarak şakır şakır mastürbasyon yapar, Sonra Levent Günsel’inkini göstere göstere içine alır. Naki Yurter ‘İyi Gün Dostu’nun ünlü havuz sahnesinde aynı zerrin Doğan’ı yakalayamasa da, Samim Utku 16 mm’lik klasikleri ‘Çırpınış’ ile ‘İşte Kadın’da O’nu Dilber Ay’ın ağzında ıslanmış Hakan Özer’in altına yatırarak, ağzı salyalı, gözkapakları gevşek, çenesi düşük Zerrin Doğan seyircisini yeniden çok hayvanca titretir Güneş Sineması’nın yapış yapış koltuklarında.”
“Artizler Kahvesi” ve “Yeşilçam’da Unutulmayan Yüzler” (Parantez Yayınları*) adlı kitaplarımda Yeşilçam’ın birçok oyuncusuyla ropörtajlar yapmış, yaşam öykülerini ve sinema serüvenlerini kendi seslerinden aktarmıştım. İlk kitabımda yer alan Behcet Nacar ve Kazım Kartal gibi isimlerde o dönemin seks-avantür, erotik-komedi diye adlandırılan filmlerinde oynamak zorunda kalmışlardı. Onlar da kendi görüntülerine figüranlarla çekilen porno parçalarının döşenmesiyle, bu sömürüden ağzı yananlar arasında yerlerini aldılar. o yıllarda sokak edebiyatı da bu filmlerin adlarında karşılık bulmaya başlamıştı. Günümüze kadar gelen “Parçala Behçet”, “Yırt Kazım” gibi… O dönemin film adlarından sadece bir kaçını sayalım isterseniz: Dam, Budalası. Yakalarsam Severim, Ye Beni Mahmut, Ah Deme Oh De, Tak Fişi Bitir İşi, İşte Kapı İşte Sapı, Hasan Almaz Basan Alır, Ayıkla Beni Hüsnü, Şeftalisi Aya Benziyor, Şipşak Basarım, Biri Gitti Biri Geldi, Beni Mahvettiler, Otobüs Neriman, Civciv Çıkacak Kuş Çıkacak, Bal Badem, Ilık Ilık, Isıt Beni, Oh De Yavrum Oh De, Oldu Olacak, Olmaz Şimdi, Öttür Kuşu Ömer, Tamam mı Canım, Vur Vur Kaç Kaç…
Aralarına parçalar döşenmiş erotik-komedilerin, seks filmlerinin yanısıra porno filmler de artık bir çok sinemada gösteriliyordu. Gittikçe iğrençleşen ve açık sömürüye dönüşen bu filmlerde her türden fetişizm, grup seks, oral seks gibi pornografinin bütün unsurları kullanılıyordu. Bu dönem çok uzun sürmedi ve 80’lerin başında bu filmleri oynatan sinemalara polis baskınları düzenlendi, filmlere el kondu. 12 eylül yönetimi de bu filmleri tamamen yasaklayıp oyuncularına kadar soruşturmalar açtırdı. Bu soruşturmalardan Zerrin Egeliler, Zerrin Doğan ve Dilber Ay da nasibini almıştı.
12 Eylülzede Seks Yıldızları’nı yazan sevgili Mehmet Atak’ın cümleleriyle “fiziki ve manevi işkenceye maruz kaldılar. Aşağılandılar. Onlar genel geçer ahlakın, resmi devlet ideolojisinin ve dahi bizzat içinde varoldukları sektörün ebedi günah keçisi oldular...” (Nokta, Sayı 38, 12-18 Eylül 1993) Yıllarca Yeşilçam’daki mücadelesini sürdüren, oyunculuktan sonra prodüktörlükte yapan Zerrin Doğan porno filmlerin 12 Eylül sonrasında yasaklanmasıyla yaşadıklarını Mehmet Atak’a şu cümlelerle anlatmıştı: “1980’de İhsan Sapmaz adlı bir ahlak zabıta amiri için Berker İnanoğlu’nun Ermen Han’daki bürosunda bir projeksiyon odası kurulmuş. İhsan Sapmaz Bey de ortaya bir şişe viski açmış, bu filmleri seyrediyor. Filmin oyuncularını da getirtip ‘Eee filmde nasıl seviştin hadi anlat, göster bakayım’ diyor. Sonra bu sayın tutucu ahlak zabıta amiri mevkiini kullanıp, ‘Hapsederiz, şunu yaparız, bunu yaparız’ diye tehditle Dilber Ay’la dost hayatı yaşıyor. Müthiş bir aşağılama, kişilik haklarına tecavüz vardı.”
Sonraki yıllarda bu oyuncular sırra kadem bastılar, ortadan kayboldular. Kimse nerede olduklarını, bugün ne yaptıklarını, nasıl yaşadıklarını bilmiyordu. “Yeşilçam hiçbir zaman vefasız olmadı diyen” sinemanın meslek örgütü yöneticileri de, yapımcılar, yönetmenler de, hatta aynı seti paylaştıkları arkadaşları da bu oyuncuların izini kaybetmişti. Tabii sözünü ettiğimiz oyuncular nedense sadece kadın oyunculardı. Oysa Ali Poyrazoğlu, Hadi çaman, Aydemir Akbaş gibi o dönemin erkek oyuncuları saygınlıklarından hiçbirşey kaybetmemişlerdi. Yayınlanan bir iki röportaj dışında o dönemin ünlü seks oyuncularından bugün ortadan kaybolan ve (medyanın yaklaşımları nedeniyle belki de haklı olarak) izini bulduğunuzda da görüşmek istemeyenler arasında Bursalı bir gazinocuyla evlenen Zerrin Egeliler, Zerrin Doğan, Dilber Ay, Ceyda Karahan, Elif Pektaş, Melek Görgün, Zafir Saba, Necla Fide, Müge Güler, Saadet Gürses, Nur Ay, Funda Gürkan, Senar Seven, Sabahan, Tülin Tan, Ayşen Selvi, Levent Günsel gibi isimleri sayabiliriz. Bu isimlerin bir kısmı evlenmiş, bir kısmı başka şehirlere, ülkelere yerleşmiş ve izini kaybettirmiş. Evli ve çoluk-çocuk sahibi oldukları için de o dönemleri hatırlamak istemiyorlar ve konuşmaktan kaçıyorlardı. Feri Cansel sevgilisi tarafından öldürülmüş, Mine Mutlu kansere yeni düşmüş, Seher Şeniz intihar etmişti.
MESUT KARA
*Bu 2 kitap o yıllarda Parantez’den basılmışlardı