SEVGİLİ OĞLUM
Cüneyt Arkın, 1977 – 78 sezonuna Berker İnanoğlu‘nun prodüktörlüğüyle Perihan Savaş ve (dönüşümlü olarak) İranlı oyuncularla ( Simini Gaffari, Mahmut Tahrani, Firuz ) beraber rol aldığı üç filmle giriyordu.
Ölüm Görevi , Satılmış Adam ve Sevgili Oğlum.
Yeşilçam’ın büyük yönetmeni Remzi Jöntürk‘ün yönetmiş Satılmış Adam’ın yanında Ölüm Görevi ve Sevgili Oğlum ise Arkın’ın yönetmenlik koltuğunda yer aldığı filmleri oluşturuyordu.
İnternette daha sonraki yıllarda fotoğraf kolajlama şeklinde tasarlanmış ikinci nesil afişlerin aksine üç filminde birinci elden çizim olarak hazırlanmış birbirinden değerli ilk nesil afişleride bu seriyi bir bütün haline getirmektedir. Mevcut afiş çizimleri dönemin lobi kartları veya 80’li yıllarda Almanya için hazırlanan video kaset kapaklarında bulunabilmekte.
Cüneyt Arkın’ın baba filmleri serisinin son halkası Sevgili Oğlum, bu üç film içerisinde senaryo ve karakter açısından diğerlerinden ayrılan halkadır. Geleneksel aile ve toprağın insanlarını konu alarak başlayan film, ikinci kısımda ise gerilim ve aksiyona evriliyor.
İskender (Cüneyt Arkın), kızı (Perihan Savaş), oğulları ve çiftlik çalışanlarıyla beraber yüz senedir toprağa bağımlı bir yaşamı sürdüren ailenin reisidir. Son derece sade bir yaşam sürdüren aile için dünyada en önemli şey soylarını devam ettirme ve baba ocağından kopmamaktır.
Aile küçük mutluluklarla doğaya bağlı yaşamlarını sürdürmeye devam ederken küçük oğul Ahmet’in (Tuğrul Meteer) büyük şehire gitme arzusunu dile getirmesiyle sade yaşamları bir daha geri dönülemeyecek şekilde değişir.
Büyük şehre yerleşen Ahmet’ten bir süre sonra haber kesilince baba İskender oğlunu bulabilmek için şehre gelir ve oğlunun ölüm haberiyle yüzleşir. Ancak oğlunun ölüsünü bulmadan vazgeçmeye niyeti yoktur ve kaza süsü verilen ölümü derinleştirdikçe şehrin yeraltı dünyasının içine dahil olur.
Yönetmen Cüneyt Arkın :
Sevgili Oğlum’da Cüneyt Arkın’ın kendi yönettiği filmlerin bir özelliği olarak zum ve balık gözü objektifiyle zenginleştirilmiş kamera fokuslamaları ilk dikkati çeken öğeler. Bununla beraber Arkın’ın sinemanın kamera önü kadar kamera arkasında da bilgi sahibi olduğunu gösteren detaylar mevcut.
Hikayenin taşra bölümünde özellikle John Wayne klasiklerine, şehire geçiş aşamasında ise Orson Welles‘in Third Man‘ine göndermeler bulunuyor. Üçüncü adam faktörüyle zenginleşen gerilim mezarlık ve cinayet sahnelerinde doruğa ulaşıyor. Finalde ise Arkın tarzına yakışan bir infaz izliyoruz.
Sansür’e bir not :
1990’lı yıllarda özel televizyon kanallarının emekleme dönemi esnasında öğleden sonra kuşaklarında sıkça yayınlanan bu filmin son yıllarda maruz kaldığımız sansür problemi sebebiyle mezar açma ve infaz bölümlerini artık sadece video kayıtlarından bulabilmek mümkün.
Günümüz yayın ve gösterim yönetiminin artıkö Yeşilçam’la barışık olması ve eğer insanların gelişimini olumsuz etkileyebilecek öğelere karşı bir kısıtlama getirilmeliyse bunun televizyon yayın akışlarında mantar gibi türeyen onlarca çöp programda aranmasının gerektiğinin altını çizmeliyim.
Detaylarda Kalanlar :
Cüneyt Arkın’ın takip eden yıl Erman Film adına kameraya alacağı ve daha önce incelemesini yapmış olduğumuz Baba Kartal‘ın ön hazırlığı olarak düşünülebilecek bu filmi halef selef ilişkisi içerisinde birbirinden ayıran en önemli özellik Sevgili Oğlum’un toplumsal eleştiriden çok aile birlikteliği üzerine bir epik yaratma arayışı içerisinde oluşu.
Her iki filmde de eşini kaybeden taşralı aile reisinin mücadelesi işlenirken, iki filminde dönüm noktasını baba ve oğulun kuşaklar arası çatışma ve beraberinde gelen hayal kırıklığının doruk noktası olarak birbirleriyle yüzleştikleri ve baba tokadıyla biten sahneler oluşturmaktadır.
Sevgili Oğlum, oyunculuklar açısındanda bazı hoş sürprizleri içermekte. Erol Taş filmde rol alan İranlı oyuncular gibi kısa bir süre konuk olarak perdede gözüküyor. Türk Sinemasının ve siyasetinin önemli ismi Berhan Şimşek ise ilk kez bu filmle kamera karşısına geçiyor.
Müzik seçimleri konusunda filmin ana teması Jim Helms‘in bestelediği 70’li yılların popüler dizisi Kung Fu‘nun ana teması olarak seçilmiş. Bu temanın özelliği İnanoğlu’nun Sezercik serisinde de sıkça kullanılan bir tema olması. İlginçtir ki bu temayla duygusal bir yakınlık içeren Jerry Goldsmith‘in Papillon‘u da yine aynı dönem Cüneyt Arkın filmlerinin favori temalarından birisiydi.
Yazan: Gökay GELGEÇ – Yojimbooo
Kung Fu Ana Tema :