“Bir yıldız düşünün, filmleri piyasaya çıkmadan şöhret olsun. Yine bir yıldız düşünün, çevirdiği filmleri daha halk görmeden bütün prodüktörler ona rol teklif etsin. O yıldız; Tarık Akan …” Ses Dergisi, yarışma sonrasında Tarık Akan’ı tanıtan sayısında bu cümlelere yer veriyor.
Ses Dergisi yarışması, Tarık Akan’ın hayatının kırılma anı. Hayatının dönüm noktası. Tarık Akan’ın yarışmada neler yaşadığını ve yarışma sürecini başka bir yazıda detaylı anlatacağım. Ancak yarışmadan önce neler yaptığını kısaca hatırlamak gerekirse; Tarık, liseyi bitirdikten sonra yazları Ataköy plajında sandal kiraya verdi, işportacılık yaptı. Bir kaç kez bu nedenle karakolluk bile olmuştu. Biriktirdiği parayla Makina Mühendisliği bölümüne kaydını yaptırdı.
O artık mühendis Tarık olarak liseyi bile okumanın çok zor olduğu dönemlerde üniversiteyi kazanmıştı. Albay emeklisi bir babası olmasına rağmen, gurur yapmayıp işportacılık, cankurtaranlık yapıp kendi harçlığını çıkarmıştı. Gündüz çalışıp akşam okuyordu. Bir süre kiremitçide çalışmış daha sonra hipodromda iş bulmuştu. Aklında artist olmak, film çevirmek yok.
Can dostu Kozalak Zeki’nin ısrarlarıyla yarışmaya giriyor. Çünkü ilk 3’e girenlere para ödülü veriliyor. 1970 yılı Sinema Artist Yarışması birincisi olduğunda takvimler aralık ayını gösteriyor. İlk kapak olduğu sayı ise SES Dergisi, Ocak 1971 sayısı. Tarık Akan, SES kapağında yer alınca yer yerinden oynuyor. Gündüz işportacılık yapıp gece üniversite okuyan Tarık, kapak yıldızı olduktan sonra bu işi yapamayacak hale geliyor ve tüm zamanını Bakırköy’de İstasyon’da yer alan Ali Bey’in kahvesinde geçiriyor. Bu dönemi şöyle anlatıyor;
TARIK AKAN: “Birinci olduğumu öğrendiğimde sadece 7500 lira birincilik parasını alıp gideceğimi sanıyordum. Ertesi hafta Ses mecmuasının koca kapağında benim resmim yayınlanınca çok şaşırdım. Böylece işportacılık hayatım da sona erdi. Bir dönem kahveden dışarı çıkamadım. Bakırköy’de dışarı çıktığımda herkes beni tanıyordu. Aradan aylar geçti, Ses mecmuası parayı vermedi. Arkadaşlara, “bu iş böyle olmaz, gidelim Ses mecmuasını basalım ve paramı alalım,” dedim. Gittik, yazıhanede yazı işleri müdürü Erdoğan Ağabey ve Erman Şener vardı. “Bu yıl para yok, sözleşmeyi okumadınız mı?” dediler. Okumamıştık. Erman Şener, “Tarık gel, senle bir Yeşilçam’a çıkıp, şirketleri dolaşalım. Sana mutlaka bir film teklifi yaparlar,” dedi. Bir şirket avans verip geri gönderdi. Aylar geçmesine rağmen, hala bir film teklifi yoktu ortada. Gündüz kahveye takılıyor, gece de üniversiteye gidiyordum.
Bu dönemde ise 12 Mart darbesi gerçekleşecek ve Türkiye’de bir süreliğine hayat duracak, bundan Yeşilçam’da olumsuz etkilenecekti. Hayatın normale dönmesinden sonra Tarık, kendisine “Akan” soyadını veren Ses Mecmuası yazı işleri müdürü Erman Şener‘le birlikte Yeşilçam’da film şirketlerinin yolunu tuttu. Bazı film yapımcıları boyunun uzunluğundan dolayı anlaşma yapmadı. Tarık Akan’ın bahsettiği avans veren şirket ise Erman Film. Sadece Erman Film‘in sahibi Hürrem Erman, Tarık Akan‘la mukavele yapmak istedi. Bu, Tarık Akan‘ın sinema kariyerinde imzaladığı ilk mukaveleydi. Bu görüşmelerde Melek Film’de Tarık Akan’a olumlu yanıt vermişti. Tarık Akan, Erman Film‘in sahibi Hürrem Erman‘ın sözleşme karşılığı verdiği avans sonrası Temmuz ayına kadar bekledi. (O tarihe kadar Erman Film‘den teklif gelmeyecek ve Tarık Akan ilk filmi için Temmuz 1971’i bekleyecekti. Tarık Akan, Melek Film adına Solan Bir Yaprak Gibi filmiyle sinemaya adım atacaktı.)
Tarık Akan, Erman Film’den teklif gelmeyince, Melek Film’den Şahan Haki ile görüşmeye başladı ve 2 film için anlaşmaya vardılar. (Bu filmler Solan Bir Yaprak Gibi ve Melek mi Şeytan mı?)
22 Haziran 1971’de ilk filmin heyecanı başladı. 1970 Ses Mecmuası Artist yarışması 1.si olduktan sonra 7 ay bekleyen Tarık Akan, 22 Haziran’da Fatma Girik‘le ilk filmi olan “Solan Bir Yaprak Gibi“nin görüşmelerine başladı.
1 Temmuz 1971…
Bakırköy’de, Gençler Caddesi’ndeki Uğur Apartmanı‘nın 3. katında uzun boylu, yeşil gözlü, yakışıklı genç adam traşını olmuş, giyinmeye başlamıştı. Kapıdan çıkarken son bir defa kendisine baktı. Aşağıya inip kapıda bekleyen taksiye bindi ve şoföre, “Bebek’e” diye seslendi… Tarık Akan, “Solan Bir Yaprak Gibi” filmi ile Türk Sineması’na merhaba demişti. Fakat ilk gün çekimlerden sonra Tarık Akan Bakırköy’de bir sebepten kavga ediyor ve burnuna bir darbe alıyordu. Filmi izleyenlerin de dikkatinden kaçmayan burnundaki şişliğin sebebini Tarık Akan şöyle anlatıyor;
TARIK AKAN: “İlk filmimin ilk günü. O zamanlar Ataköy Plajı’nda karaborsacılık yapıyorum. Bir sebepten dolayı kavga çıkardım. O kavgada burnum kırıldı. Gittim sete, kimse beni tanımadı. Yönetmenle kameraman burnuma baktılar. Işıkla burnunu düzeltiriz dediler. Öyle çekimlere devam ettik.”
İlk filmin yönetmeni Mehmet Dinler, ilk gün çekimler bittikten sonra Tarık Akan‘dan çok memnun kalmıştır ve SES Dergisi’ne şu açıklamayı yapar.
“Tarık’ta çok iş var. İlk filmi olmasına rağmen ben pek çok sahnede karşımda profesyonel bir sinema artisti var zannettim. Yanılmıyorsam onunla bundan sonra birçok filmde birlikte çalışacağız. Tarık ümitlerimi haklı çıkardı, beni yanıltmadı. Kendisinden rejisör olarak çok memnunum.”
Tarabya’da “Mesut Beyin Köşkü” olarak bilinen çift katlı evde çekimler devam eder. Rol arkadaşı Fatma Girik ise ilk filmi olan Tarık Akan’ı şöyle anlatıyor; “Bu işe hangimiz bilerek başladık? Hep yapa yapa öğrendik. Tarık bir defa çok efendi. Sonra kabiliyetli. Ben şahsen birlikte çalışmamızdan çok memnunum. Fiziği iyi, ilk filmi için iyi oyun verdi.” (SES Dergisi – Temmuz 1971 sayısından.)
İlk filminde Fatma Girik‘le birlikte Tarık Akan‘a kemancı rolüyle Münir Özkul da eşlik eder. Münir Özkul, ilk filmi sonrasında Tarık Akan ile ilgili SES Dergisine şunları söyler; “Mükemmel bir fiziği var. Sinemamızın ihtiyacı olan olan tiplerden biri. Kısa zamanda edineceği tecrübe onu bir numaraya çıkaracak.” Kozalak Zeki ise ilk filmden sonra neler yaptıklarını şöyle anlatıyor. “Tarık, ilk filminden 10 bin lira para aldı. O parayla babasına ve kendisine bir palto aldı. Parayı Elmadağ’daki gece kulübünde yedik. O gecenin sabahında Elmadağ’dan Sirkeci’ye yürüdük. Trene de kaçak binip Bakırköy’e geldik.“
Onu Türk Sineması’na kazandıran Ses Mecmuası ise ilk filminden sonra onun için şu manşeti atmış; “Star olunmaz, star doğulur. Tarık Akan… Onun gibisi gelmedi Türk sinemasına.“