Nesli Çölgeçen’in sinemasına bugün kaç kişi hakimdir bilemem, ama 1991 tarihli İmdat ile Zarife’yi seyretme şansı bulanların küçük bir kesmi oluşturduğuna eminim. Yeşilçam’ın belki de en özgün işlerinden biri olmasına ve sektörden pek çok tanınmış ismi bünyesinde barındırmasına rağmen bu esere garip bir şekilde bir kayıp film muamelesi gösteriliyor. Aslında neredeyse kaybolmuş da diyebiliriz, ismi ve künyesi dışında internet üzerinden İmdat ile Zarife ile ilgili kaynak bulmak neredeyse imkansız. Ekşisözlük ve benzeri sitelerde hakkını teslim eden yorumların sayısı bir elin parmaklarını geçmezken herkes filme ulaşamamaktan dert yanmakta. Ben filmi radarıma almaya Şevket Altuğ merakımdan ötürü karar vermiştim. 1990’ların iz bırakan dizisi Süper Baba’nın ardından kayıplara karışan usta oyuncunun filmografisine baktığımda seyretmediğim tek işinin İmdat ile Zarife olduğunu farketmiş, sonra da yıllar boyu bu filme erişmeye çalışmış, ne var ki pek yol katedememiştim. Sonunda belki de hepimizden uzaklaşmayı gayesi edinmiş oyuncunun ruh eşi filmini seyretmeyi başardım, lakin tekrardan denk gelebilir miyim bilmiyorum. Vereceğim yegane tavsiye, filmin gösterimine bir şekilde denk gelirseniz bulduğunuz fırsatı tepmemeniz yönünde. Filmin erişilebilirliği şaşırtıcı ölçüde kısıtlı, bir daha şans ne zaman yüze güler bilinmez.
Kısadan özetimizi geçelim. İmdat ile Zarife, ayı oynatıcısı İmdat ile onun “iş arkadaşı” Zarife’nin hikayesini perdeye sunan bir film. Şehrin dışındaki yerleşkelerinde yaşayan İmdat ve ailesi geçimlerini kağıt toplayıcılığı, müzisyenlik ve aile mesleği ayı oynatıcılığı ile sağlamaktadır. Tarih doksanlar başıdır ve pek çok şey gibi ayı oynatıcılığı da yeni yüzyılın arifesinde bir kapanış dönemine girmiştir. Film boyunca Ayı Zarife ve İmdat’ın gündelik hayatını takip eder, bir nevi bu kapanış dönemine tanıklık ederiz.
Hikayesinde büyük inişler çıkışlar bulunmayan İmdat ile Zarife, bir zamanlar popüler olmasına rağmen bugün ülkemizden tamamen silinmiş ayı oynatıcılığını sahneye taşıması ile esas cazibesini yaratan bir yapım. Göçebe çingenelerin ve ayı terbiyeciliğinin dokusunu iyi çözmüş film bu hayatı güçlü bir inandırıcılıkla perdeye yansıtmayı biliyor. Film, hakkında konuştuğu çingene kesimine özel bir sempati ya da tepki ile yaklaşmıyor, her olay kara komedi yapısının kendine has merceğinden değerlendiriliyor. İmdat ile Zarife’nin bizden seyirci olarak bir empati talebi varsa bu tamamen Zarife üzerinden yürütülmekte. Filmin açılış kısmında Zarife’nin ormanda yavru iken yakalanışını an be an seyrediyoruz. Bundan sonraki süreçte de yönetmen Çölgeçen filmin çeşitli yerlerindeki rüya sekansları ile bize esas kahramanımızın Zarife olduğunu hatırlatıyor.
İmdat ile Zarife, seyirciyi doksanlar başı için olduğu kadar bugün de zorlayacak çetin bir yedi dakika ile başlıyor. Zarife’nin ormanda yakalanışından eğitilmesine ve ardından damgalanmasına kadar geçen süreci bize gösteren bu açılış kısmı, hikayeyi Zarife’den yana okumamızın sinyalini veriyor. Özgürlük ve doğaya dönüş, bu açılışın zihnimizde uyanık tutmak istediği muhtemel fikirler. Açıkçası filmin ayılara gösterilen şiddeti resmederken nasıl bir süreçten geçtiğini insan ister istemez merak ediyor. Senaryonun kendisi kadar Zarife’yi oynayan dişi ayı Ayşe’nin film için geçtiği eğitim de merak uyandırıcı nitelikte. Zira Şevket Altuğ pek çok sahnede rol gereği Ayşe’yi oradan oraya iteliyor, hayvana tekmeler savurabiliyor. Bu sahnelerin icrasının herkes için zorlayıcı bir süreç olduğunu tahmin etmek güç değil. İmdat ile Zarife bir gün popüler kültür tarafından keşfedilebilirse pek çoklarının soracakları sorular temelde bu konuya yönelik olacaktır.
Film her ne kadar doğa meselesi ön planda bir kara komedi olarak görülebilse de hikayenin İmdat ayağı da azımsanmamalı. Hayvan işkencesine dayalı mesleğinin sonuna gelen İmdat’ın şehirde barınamaması aslında filmin bize sunduğu başka bir tablo. Kentsel dönüşümün yeni bir yükseliş gösterdiği bu dönemde İmdat’ın ve çingenelerin şehrin dışındaki kırsal alana mahkum edilmeleri filmdeki gözden kaçmaması gereken sınıfsal mesajlardan biri. İmdat’ın hayvan şiddetini meşru gören mesleğinin çöküşü, hayvanseverlerin tepkilerinden değil şehirleşmenin gerekliliklerinden oluyor. Asıl verilmek istenen mesaj bu muydu emin değilim ama yapımından 26 sene sonra film böyle bir okumaya müsait, vizyon zamanında seyircisinde yarattığı etkiyi görebilmek öğretici olurdu.
Kendi adıma Yeşilçam’da bir hayvan ve insanın başrolü paylaştığı başka bir film bilmiyorum*. Bu paylaşımdan ortaya çıkan filmin ise aradan geçen çeyrek yüzyıla rağmen keyifle seyredilebildiğini söylemek gerek. Çoğu seyircinin hayvanların rol aldığı filmleri ilk olarak Hollywood üzerinden tanımış olduğunu varsayabiliriz, Amerikan sinemasının yıllar boyu kurguladığı doğa dostu Lassie ya da Flipper türevi serilere kıyasla İmdat ile Zarife’nin çok daha karanlık ve gerçekçi bir algısının olduğu aşikar. İmdat ile Zarife’yi seyrettiğinizde doğa-insan çatışması kadar şehir-kırsal çatışmasını da içinde barındıran, 1990’ların ilk yarısının belki de en iyi yerli filmlerinden birini tecrübe etmiş olacaksınız. Bu film ve bir sene sonrasında Gölge Oyunu ile doksanlara iki muhteşem kara komedi bırakan Şevket Altuğ’un sonradan girdiği büyük sessizlik ise gizemini hep koruyacak.
Film için Şevket Saygın’a teşekkürler…
Yigilante Kocagöz
- * Editör’ün notu: Yönetmenliğini Nuri Akıncı‘nın yaptığı Lassi Mavi Boncuk ismiyle o dönemin popüler tv dizi Lassie benzeri bir film yapılmış. Filmin başrollerinde Fatma Karanfil ve de Suphi Tekniker var. Lassie rolünde ise Çupi isimli bir köpek oynamış… Maalesef film elimizde yok
2 thoughts on “Şevket Altuğ – İmdat ile Zarife (1991)”