Tiyatro, sinema oyuncusu, pop müzik şarkıcısı, manken.
1938 yılında İstanbul’da doğdu.
Gerçek adı Belkıs Durmaz‘dır.
Olgunlaşma Enstitüsü’nü bitirdi.
Tiyatro sanatçısı Pekcan Koşar ile evlenip ayrıldı.
Sonra Ateş Böcekleri’nden Ercan ile evlendi.
Sanat yaşamına 1953’te manken olarak atıldı.
Türkiye’nin gerçek anlamda ilk mankeni olarak nitelendirilip “milli manken” unvanıyla anıldı.
1961’de tiyatroya geçti. Oraloğlu, Dormen, Arena, Gong ve Küçük Tiyatro’da çalıştı.
‘Evlilik Dolabı’, ‘Boeing Boeing’, ‘Becerikli Kaynana’ gibi tiyatro oyunlarında rol adı.
1967’de Hafif Müzik dalında çalışarak, bu alanda da tanındı.
Sinemaya 1966’da “Ölüm Tarlası” filmiyle geçti.
Filmlerinde çoğu kez sarı kısa saçları, yuvarlak törpülenmiş sivri uzun ve sedefli pembe değilse kırmızı ojeli tırnaklar, incecik kaşlarıyla fırsat bulunca erkek kahramanı başta çıkaran, hatta elinden gelen kötülüğü de ardına koymayan meşum kadın, kışkırtıcı, frapan, fettan ve cinselliği buram buram fışkıran bir ‘vamp kadın’ olurken Türk Sineması’ndaki ‘sarışın kötü kadın’ ekolünün önde gelen temsilcisi olarak ad yaptı.
Türk sinemasının gerçekten vamp olmayı başarabilen vamp kadınlarındandır Lale Belkıs. Sarı saçları, ince fiziği, yüksek kaşları ve kemikli yüz hatlarıyla Türk sinemasında eşi benzeri olmayan isimlerdendir.
Canlandırdığı karakterler de tipine çok uygundur aslında. Salon kadınlarını oynar hep. Öyle acılı anneyi, işçiyi, çiftçiyi canlandırdığı pek görülmemiştir. Kendisini daha ziyade elinde meyve suyu bardağından bozma viski kadehinde açık çay içip çılgınlar gibi dans ederken görürüz biz…”
Çok yönlü ve renkli bir kişilik olarak tanımlanan Belkıs; ressam, tiyatro oyuncusu, şair gibi sıfatları da da adının önüne eklemeyi başardı.
Aynı zamanda pek çok yardım kuruluşunun gönüllü üyeliğini üstlenen sanatçı “İpek Çoraplar” adlı bir de otobiyografi yazdı.
“Manken + Şarkıcı + Oyuncu = Lale Belkıs
…Yıllar yıllar önce bir Lale Belkıs vardı. Daha gencecik bir kızken yurt dışındaki defilelerde bile podyuma çıkmış, hatta kendisi `milli manken` unvanına layık görülmüştü. Sonrasında hem sinemaya hem de sahnelere geçiş yaptı Lale Belkıs. Bu arada şan ve tiyatro oyunculuğu eğitimi almayı da ihmal etmedi. O zamanlar kimse `Mankenden şarkıcı ya da oyuncu olmaz` demiyordu. Zira herkes bilirdi ki şarkıcı olmak için iyi bir sese ve özellikle şarkı söyleme kabiliyetini haiz olmanız gerekirdi, oyuncu olabilmek için de rol yapma yeteneğine… Lale Belkıs o kadar başarılı bir oyuncuydu ki; oynadığı `kötü kalpli kadın` rolleri yüzünden neredeyse yıllarca hepimiz nefret ettik ondan. O bizim gözümüzde Yumurcak`ı güzel ve masum annesi Filiz Akın`dan mahrum eden kadındı. Her zaman Reha Yurdakul`la planlar yapar, tıpkı kendisi gibi güzel, sarışın ve fakat masum Emel Sayınlar`ı, Filiz Akınlar`ı tuzağa düşürürdü. Hale Soygaziler elinden kocasını alır, ama biz yine ondan nefret ederdik.
Ne kadar ikiyüzlü seyirciler olduğumuzun hiçbir zaman farkına varmadık. Kendiyle yüzleşmekten korkan bir toplumun efradı olarak bizden daha fazlası beklenemezdi zaten. Aslında toplum olarak Lale Belkıs `ın kendisine de hep uzaktan baktık, bakakaldık. Hiçbir zaman günümüz `sanatçılarında olduğu gibi bizimle `enseye tokat muhabbeti` yapmadı. Hem bir `uzak duruş` vardı onda. Podyumlarda yürürken, filmlerde oynarken, `Doğduğum Ev`i `Kendi Düşen Ağlamaz`ı söylerken hep bir `yabancılık` hissi hakimdi kendisine. Hep ziyaretimize gelmiş de bizi tanımaya, anlamaya çalışıyor sandık. Onun duygularına bu yüzden pek önemsemedik. Hep dışarıdan gözlemledik onu. Onun doğuştan `cool` duruşunu bir türlü hazmedemedik. Sarışın, uzun boylu ve güçlü kadınlardan her zaman korkmayı yeğledik.
Şimdi nereden geldi aklına durup dururken Lale Belkıs adı diyeceksiniz belki de… Aslında iki gün rastlamasam muhakkak üçüncü günde karşıma çıkıyor onun Ediz Hunları elinde tutabilmek için ne dolaplar çevirdiği filmlerinden biri. Talihli günümse; Viking kanı içen bir kraliçeyi canlandırdığı Tarkan maceraları oluyor ekranlarda gördüğüm. Bilgisayarımda ise 20 adet Lale Belkıs MP3`ü her gün sıranın kendilerine gelmesini bekliyor. Lale Belkıs`ı aklıma getirenler bunlar ama Lale Belkıs`ı bu köşede yazmama asıl sebep onun yazdığı ve Doğan Yayınları tarafından basılan `İpek Çoraplar` adındaki otobiyografik kitabı. Lale Belkıs yıllarca kaçtığımız `öteki yüzümüz`ü görmeye çağırıyor bu kitabıyla. Biz yıllar boyunca kendisine husumet beslerken o bize karşı neler hissediyordu merak ediyorsanız, bütün sorularınızın cevabını `İpek Çoraplar`da bulacaksınız. Eminim kitabı okuyunca sizin de yüzünüz bir nebze kızaracak. Ama kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz…” (Atilla AYDOĞDU / akşam,19.04.2006)
Lale Belkıs – Filmografisinden:
Beyaz Melek (2007),
Bir Yalnız Melek (1990),
Yılın Kadını (1989),
Mesela Muzaffer (1987),
Dağınık Yatak (1984),
Kırık Bir Aşk Hikayesi (1981),
Şiribim Şiribom (1974),
Bir Demet Menekşe (1973),
Çile (1972),
Feride (1971),
Aştan da Üstün (1970),
Tarkan (1969),
Harun Reşid’in Gözdesi (1967),
Ölüm Tarlası (1966),
Bitmeyen Korku (1965),
– Ödülleri:
1970 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü (Kalbimin Efendisi)