Sinemamız aynı senaryoların defalarca kullanıldığı, aynı filmin bazen 4 farklı isimle vizyona girdiği ilginç bir tarihe sahip. Özellikle 70’li yıllarda, 50 ve 60lı yıllarda çekilmiş ve Türk Sineması klasikleri haline gelmiş pek çok film yeniden çakilmişti. Kimisi ilk filme sadık kalmış kimisi ise çok daha serbest uyarlamalar olarak çekilmişlerdi.
Sinema tarihimizdeki ilk Sazlı Damın Kahpesi filmi, 1956 yılında çekilen ve yönetmenliğini Muharrem Gürses’in yaptığı ve başrolllerini Muhterem Nur, Gönül Bayhan ve Nazım İnan’ın paylaştığı film. 1969 yılında çekilen aynı isimli filmin (Yosmanın Kızı olarak da geçiyor) yönetmeni ise Sırrı Gültekin. Başrol oyuncuları ise Tamer Yiğit, Sezer Güvenirgir ve Feri Cansel. Bu yazımızda ise Levent Demirci 1979 yılı yapımı Sazlı Damın Kahpesi (Gizli İlişkiler) filmini ele alacak (Utku Uluer)
Ülkü Erakalın’dan Zerrin Egeliler – Bülent Kayabaş Filmi: SAZLI DAMIN KAHPESİ
Erotik furyanın yavaş yavaş sonuna gelindiği,salon işletmecilerinin ekonomik olarak da yüzünü güldüren 1979 yılında, kariyerinde her tarzdan yaptığı, zaman zaman çok sağlam filmlerle sinemamızın mihenk taşlarından olan usta yönetmen Ülkü ERAKALIN; furyanın, yine kendine ait olan çok iddialı bir senaryoya sahip, hatta biraz daha özenerek çekebilse bana göre bir başyapıt olabilecek, müziklerinden başarılı oyunculuk performanslarına, mekan kullanımından çalıştığı planlara kadar , giriş gelişme ve sonuç bakımından furyanın en iyi beş filmi arasına girecek olan Sazlı Damın Kahpesi adında başarılı bir filme imza atar…
Filmin konusu:
Bülent eşinden çocuk istemektedir ancak eşi bunun vücüduna zarar vereceğini bozulacağını söyleyerek karşı çıkar.Bülent bunun üzerine evi terkedip bir pansiyona yerleşir. Pansiyon bildiğiniz pansiyonlardan değil bir genelev olarak çalışmakta. Zerrin ise kocasında aradığı mutluluğu bulamadığı için bu genelevde çalışan bir hayat kadınıdır. Bülent’le tanışınca dünyası değişir…
Zerrin ve Bülent bu cendereden nasıl kurtulacaktır?
Aslında bu konu ile ilgili birçok film izledik, hatta türünün dünyadaki son temsilcilerinden biri olan ünlü İtalyan yönetmen Tinto Brass ın bile bu senaryoya çok benzeyen bir filmi var. Ama filmi çok estetik planlarla çalışmış İtalyan sinemacı; Erakalın hocamız, filmini daha önce çekmiş olmasına rağmen eldeki imkanlarla yinede başarılı bir iş çıkardığını söyleyebilirim ama biraz daha özenerek imtinayla yapabileymiş tadından yenmezmiş, ama sonuç olarak gayet başarılı bir film olmuş.
Film, Bülent Kayabaş ve eşi Meral Banu’ nun yaklaşık üç dakikalık bir sevişme sekansıyla açılıyor. Yalnız bu sahnede özellikle dikkat edilmesi gereken kullanılan soundtrack yani film müziği olarak seçilmiş müzik; Barış Manço ve Kurtalan ekspres in enstrümantal olarak icra ettiği Çoban Yıldızı isimli şarkı o kadar uyumlu olmuş ki, özel beste yapılsa o kadar uymazdı, çok mükemmel bir bütünlük yakalamış sahneyle bu şarkı.
Yönetmen Ülkü Erakalın, gayet iyi planlarla, mekan ışık kullanımıyla hatta gerektiği yerde otosansür bile uygulayarak jenerik düzenine kadar bizzat uğraşmış ve uğraştığına da değmiş.
Oyunculuk performansları da dorukta; Kadir İnanır – Türkan Şoray kadar uyumlu ve başarılı bir çift bence Bülent Kayabaş – Zerrin Egeliler çifti. Özellikle Zerrin Egeliler bu kez bir yuva kurtarmak için aşkını feda eden kadın rolünün hakkını mükemmel bir kompozisyon çizerek veriyor. Bülent Kayabaş ‘ a bu Sadettin Erbil seslendirmesi bu kez çok iyi gitmiş. Meral Banu, Sami Hazinses, Yüksel Gözen ve Gülten Kaya bu güzel filmin diğer emekçi kahramanları…
1979 yapımı bu film de furyanın diğer filmleri gibi, doksanlı yılların sonlarına kadar ayakta kalmaya çalışan semt sinemalarında oynamaya devam etti. Şöyle ki; 1989 yılında işletmeciliğini yaptığımız Bilecik ili Bozüyük ilçesi belediye sinemasında bu film asgari her dört ayda bir birer hafta hep kapalı gişe oynadık.
Yazımın sonunda klişe cümleyi tekrar etmek istiyorum. Sinema, içinde türleri barındıran bir sanatsa, korku, gerilim, dram, komedi vb. erotizm de bunların bir türevidir ve bu unsurlardan birini çıkarırsanız bütünü bozmuş olursunuz…