Yazıma başlamadan evvel belirtmek isterim ki bu sadece Bir Başkadır dizisinin ilk bölümü ile ilgili yorumum, daha ne olacağı belli olmaz…
Tüm gündemimi değiştirmem zevkine güvendiğim bir dostumun telefonda “Bir Başkadır’ı izledin mi?” demesine bağlıydı. Dağları deldim, ilk bölümü izledim. Bölüm bütünlüklü, kendine yeten bir iş olmuş. Neden tuttuğunu anlayabiliyorum, neden eleştiri aldığını da. İkisi de aslında kültürümüzün yontulmamışlığının, ideolojileri benimseme şeklimizin kabalığının sonucu. Muhafazakarı anlatıyı fazla şeffaf, solcusu fazla liberal bulup rahatsız olmuş. Uçlarda olmayanlar ise ekranda daha evvelden böyle bir şeye rastgelmemenin etkisiyle hayran kalıvermişler. Sanırım “gri” hikayeler kafa karıştırıyor.
İlk bölümde beni rahatsız eden/edeyazan ama sonra “kurgunun simyası” diyerek akışına bıraktığım tek şey terapinin resmedilme şekli oldu. İlk terapi kısmını hatalı bulmuştum, “kimse danışanı ile güven bağını bu kadar hızlı kurmaya yeltenmez” demiştim, ilerleyen kısımda Berkun Oya’nın bu hatanın farkında olduğunu ve bilinçli yaptığını anladım. Zaten sonrasında terapi açısından tartışmalı/hatalı başka hamleler var. Oya belli ki özellikle dejenere olmuş bir terapi ağı çizmiş. Aksi takdirde hikayenin akacağı delikler olmazdı.
Sorun şu ki Türkiye gibi modernite ile ilişkisi sıkıntılı bir ülkede “psikolog” ve “terapi” gibi yeni kavramların bu dizi üzerinden yanlış anlaşılması tehlikesi büyük. Hatta bu illa ki olacak. Aslında daha niş bir kitleye hitap etmesi gereken bir anlatı birden millet bahçesinin ortasına bırakılmış. Kesinlikle çarpık benimsenecek, asıl tartışılması gereken şeyler “türban” meselesinde kaybolacak, oluyor da.
1- Peri ile Meryem’in ilk seansında “Meryemciğim istersen Hoca’ya bahsetme bu Sinan meselesini” demek kesinlikle hatalı bir hareket. Sen ortada bir bağ kurmamışsın, bir güven ilişkin yok. Gerçi dizi ilerleyen kısımlarda Peri’ye yaptığının hatalı olduğunu hissettiriyor, Gülbin’e “yaptığın onu uzaklaştırıcıydı” dedirtiyor; ancak tam olarak neyin uzaklaştırıcı olduğunu açıklamıyor. Birçokları terapiyi hızlı bir süreç sanırken böyle bir kritik hatanın üzerinde durulmaması, berraklaştırılmaması sıkıntılı.
2- Peri’nin Gülbin ile kurduğu ilişki arkadaşlık temelli başlamış. Arkadaşından terapi almazsın. Yahut terapi çıkışı “yemek yiyelim mi” demezsin. Peri, şu an kendini eleştirel sanan ancak yargı mercisini elinde bulunduran modern laik kadın karikatürü olduğu için gene burada bilinçli bir hata olduğunu düşünüyorum. Mesleğinin sınırlarına,etiğine bile hakim olmayan terapist modeli. Lakin gene dizinin bunu sunma şekli net değil.
3- Gülbin’in Sinan’a hastasını açıklama kısmı. Muhakkak böyle şeyler oluyordur; ancak çok sakıncalı bir hareket. Gülbin’i tanımıyoruz, sadece sevgilisine/takıldığına pillow talk mu yapan biri yoksa Sinan onun için özel mi de anlatıyor (sanırım şu noktada değil) bilmiyoruz. Gene psikologu güvenilmez çizen bir tablo. İlerleyen bölümlerde bir şeyler daha netleşecektir diye ümit ediyorum.Bence dizi iyi danışmanlarla çalışmış, gerçekçi ancak çok fazla “falso” çok yoğun sunuldu. Ben bunu bilinçli çizilen çarpık terapi ağı okudum. Kritik düşünmeyen, psikolog mesleğini bilmeyen biri için meslekten soğutucu bir şey. Yardım almayı düşünen biri bu bölümden sonra içine kapanır, uzaklaşır.
Bu arada Beykoz-Mecidiyeköy hattı 24 değil 121A’dır. İBB haklı, insan bir merak ediyor neden 24?. Sanırım eskiden bir de 121 vardı ama kaldırdılar. Dizinin metropol dışı hayatı resmetmek için bir kutbu Beykoz’a atması güzel bir detay olmuş. Özetle Bir Başkadır dizisinde ilk bölümü güzel, terapi teması yüzünden renkli ama hassas dizi. Sosyolojik analizlere girmek için erken, zira herkes inatla abartılı resmedilmiş. Ben daha izlerim bunu. Diğer diziler bir süre beklemede kalacak.
2 thoughts on “Bir Başkadır… ilk bölümün incelemesi”