Sezgin Burak’ın kurgusal karakteri Tarkan, yayın hayatına 1967 senesinde Hürriyet Gazetesi‘nin gündelik köşe çizgi romanı olarak başlamış ve Tarihi Türk Filmleri furyasının Karaoğlan ve Malkoçoğlu serisiyle elde ettiği popülarite sayesinde 1969 senesinde ilk bölümü Tarkan – Marsın Kılıcı ile beyaz perdeye yansıtılmıştı. Takip eden yılda haftalık çizgi roman dergisi formatına geçen karakter, 1973 senesine kadar sürecek olan diziye can vermişti.
Ana uyarlamalarıyla 5 , seriden bağımsız olarak çekilen filmleriyle beraber toplamda 8 filmlik bir seri halini almıştı.
Ana Tarkan Filmleri :
Tarkan – Mars’ın Kılıcı (1969)
Tarkan – Gümüş Eyer (1970)
Tarkan – Altın Madalyon (1972)
Tarkan – Güçlü Kahraman veya Kolsuz Kahramana Karşı (1973)
Ana seriden bağımsız Tarkan filmleri :
Bozkırlar Şahini Tark-Han (1968)
Tarkan Camokaya Karşı (1969)
Tarkan Canavarlı Kule (1969)
Yukarıda isimleri sayılmakta olan filmler içerisinde küçük bir isim operasyonuyla hem izin ve telif konusundan sıyrılmak hem de seyirciyi isme odaklayabilme amacı taşıyan Bozkırlar Şahini Tark-Han ana seriden önce çekilmiş ancak tamamen sahte olarak kabul edilen bir filmdir.
Tarkan serisini dönemin popüler karakterlerinden ayıran en önemli detay 1950’li yıllardan itibaren Yeşilçam’da var olmaya başlamış Tarihi Filmlerin temel öğelerinin ötesinde fantastik bir altyapıya yer vermiş olmasıydı. Temel öğelerden kastımız filmlerin formülünün (genellikle) Bizanslı bir kötü karakter – kötü kadın – aksiyon – iyi kadın – aksiyon – milliyetçilik ve sonuç ilişkisi üzerine kurulu olmasıydı.
Tarkan’ın kurgusal olarak yerini aldığı tarih dilimi Hun İmparatorluğu dönemine denk gelirken, Vikingler’den Çinliler’e Vandallar’dan Roma’ya oldukça renkli bir yelpaze içerisinde seyircinin bir aksiyon filminden beklentisi fazlasıyla karşılanmaktaydı. Bununla beraber vodoo ayinleri, dev yaratıklar (Viking Kanının dayandığı macerada çizgi romanda resmedilen asıl deniz canlısı bir ejderhadır) erotizme göz kırpan büyücüler ve hatta dönemin popüler sinema akımlarından esinlenmeyle uzak doğu dövüş sporları dahi bir şekilde hikayelerin içerisine yedirilmiştir.
Filmlerin açılış jenerikleri için tasarlanmış animasyonlar 1960’lı yıllarda dünyayı etkisi altına alan İtalyan Western filmlerinden (Spaghetti Western) izler taşımaktadır. Animasyon ile anlatım mantığının Cüneyt Arkın’lı Battal Gazi ve Kara Murat serilerinin bazı bölümlerinin açılışlarına da ilham kaynağı olduğunu söyleyebiliriz.
Ana serinin her filminde Hun İmparatoru Attila tarafından güce sahip olunuşa aracılık edecek bir nesnenin (Altın Madalyon, Altın Kılıç ..vb) ele geçirilmesi için görevlendirilme durumu söz konusudur. Görev esnasında hikayeye dahil olan yan karakterlerin kimi mizah duygusunu, kimisi ise amaca ulaşma dahilinde eski bir intikam hikayesinin parçası olan iyi karakterleri sembolize eder. Bununla beraber iyi – kötü – saf olması farketmeksizin Tarkan’ın beraber olduğu kadınlar bulunmaktadır.
Çin prensesinden Vikingli kızlara geniş bir alanda filme dahil olan kadın karakterlerin nerdeyse tamamı Tarkan’ı arzular ve onun tarafından reddedilmez. Bu kadınlar içerisinde en dişli olanı kuşkusuz büyücü Gosha’dır. Tarkan’la beraber olmakla kalmayıp kardeşini ve onu etki alanına alan bu güçlü kadın karakter sinemamızın yurt dışından ithal ettiği oyunculardan İsveç kökenli Eva Bender tarafından canlandırılmıştır. Bender’in Yeşilçam macerasının en önemli bölümü Tarkan serisi filmlerinden oluşmaktadır.
Amazon kadınların beraberinde yenilmesi güç erkil kötü adam ve fedai karakterlerinin zenginliğide unutulmaması gereken bir detaydır. Bu açıdan her biri ikişer filmde rol almış üç önemli oyuncunun isimlerini anmak gerekiyor. Karaoğlan serilerinin büyük karakteri Camoka’nın yıldızı Danyal Topatan, basketbol dünyasında kazandığı ünle Yeşilçam’a transfer olan Hüseyin Alp ve Yeşilçam’ın kötü adam karakterlerinin zirvedeki isimlerinden Bilal İnci.
1970’li yıllarda dünyada kan kaybetmeye başlayan Western filmlerinin karşısına alternatif olarak çıkan Uzak Doğu filmleri (Hong Kong filmleri) kısa bir süre içerisinde Türk izleyicisi tarafından da benimsenmişti. Cüneyt Arkın’ın siyah kuşağa kadar uzanan Karate dersleriyle hemen uyum sağlamaya çalıştığı bu yeni dönemde Arkın’ın bir süre öğretmenliğini de üstlenmiş olan İstanbul Kadıköy kökenli Hakkı Koşar’da karateci kimliğiyle Tarkan serisinin son filminin baş kötü adam karakterini canlandırmıştı.
Yeşilçam’ın fantazyada sınır tanımayan anlayışı içerisinde dönemin popüler yabancı kahramanı Tek Kollu Kahraman Wang Yu’nun ( Jimmy Wang Yu) kötü adam olarak yerli sinemaya transferi ve Tarkan tarafından alt edilişi elbette ki seyirciden tam puan almıştı. Bir nevi kahramanlar çarpışması olan Tarkan Güçlü Kahraman Kolsuz Kahraman’a Karşı tarihi filmlerin katlanmış milliyetçiliğine bir örnektir.
Hun İmparatoru Attila tüm filmler içerisinde hikayeyi yönlendiren karakter olmasına karşılık sadece iki filmde ( Mars’ın Kılıcı ve Altın Madalyon ) beyaz perdede gözükmektedir. Diğer filmlerde dış ses veya hikayenin geçeceği bölüm üzerine temel bir bilgi sunumu esnasında varlığı hissedilmektedir.
1960’lı yılların ortalarından itibaren Yeşilçam filmlerinde müzik konusu bütçe kısıntıları ve telif hakları konusunda herhangi bir yaptırım olmaması sebebiyle stok müzik eserlerinin kullanımından oluşmaktaydı. Genellikle dönemin gişe başarısı elde etmiş yabancı filmlerinin müzik plaklarının stoklanmasıyla oluşturulan bu çözüm, kimi zaman yerli bir besteciye sipariş usulüyle yazdırılmış parçaların pek çok filmde kullanışı ile de çözülebiliyordu.
Bu sebeplerden ötürü Yeşilçam filmlerinde aksiyon, güldürü, drama gibi çeşitli sahnelere denk gelen müzikler pek çok filmde aynıdır. Hatta bazı filmler ve oyuncular yer aldıkları sahnelerde fonda kullanılmış müziklerle özdeşleşir. Bu noktada Tarkan filmlerinin ana melodisi Dimitri Shostakovich’in 5. Senfonisidir.
Sinematik Yeşilçam için Hazırlayan Gökay Gelgeç – Ekim 2021