Sosyal medya kullanıcılarının her 1 Mayıs’ta deli gibi paylaşım yaptığı ve 1 Mayıs kutlaması sandığı, 5 Kasım 1977’de gerçekleştirilen Yeşilçam’ın sansürü protesto yürüyüşünü, 44. Yılında yeniden hatırlatalım.
Yıl 1977… Tarık Akan, Sinan Cemgil’i canlandırdığı Nehir filmini Aksaray’da bir sinemada izlemiş ve filmin finalinin kesildiğini görmüştü. Film, finali olmadan bitmişti, Akan bu duruma çok sinirlenmiş, üzülmüş ve gözyaşlarını tutamamıştı. Soluğu Ertem Eğilmez’in yanında almıştı. Sadece finali değil filmin birçok sahnesi Eğilmez tarafından sansüre uğrar düşüncesiyle kesilmişti. Eğilmez’den “mecburum bunu kesmeye, yoksa film sansürden geçmez” yanıtını almış ve Eğilmez’le olan tartışmadan sonra Arzu Film’den ayrılmıştı.
Sansür Kurulu ise sosyal içerikli filmleri sürekli reddediyor, hep aynı tür filmlerin çekilmesine izin veriyordu. Bütün bu sorunlar yetmezmiş gibi 21 Temmuz 1977’de AP-MSP-MHP tarafından kurulan hükümet, sinemadaki sansür tüzüğünü değiştirdi. Bu yüzden filmler sansürden geçememiş, 1977-1978 sezonunda yeni bir film vizyona girememişti. Sinemalarda sadece eski filmler gösteriliyordu. Yeşilçam’da büyük bir kriz yaşanmaya başlamıştı. Yeşilçam’ın Sansür Kurulu’ndan her film için onay almak zorunda kalması, sahnelerin, senaryoların bu kuruldan geçmemesi ve yaşanan kriz Tarık Akan’ı iyice kızdırmış, sinirlendirmiş ve bunu her ortamda dile getirmeye başlamıştı. Ülkedeki siyasal ikliminde etkisiyle, Sansür Kurulu dışında 60 yıldır sinema emekçilerinin sömürüldüğünü, sosyal ekonomik haklarının gasp edildiğini, set işçilerinin sigortasız çalıştırıldıklarını, seslerini duyurmak için örgütlenmeleri gerektiğini belirtmiş, bunu en yakın dostlarından Yavuz Özkan’la paylaşmış ve bu yürüyüşün fitilini ateşlemişti. Tarık Akan, toplumun her kesiminde etkisini gösteren kitlesel direnişler ve eylemlerden dolayı yaşadıkları sorunların çözümünü sokağa çıkmakta görmüştü.
Tarık Akan, bu tarihi yürüyüşün nasıl ortaya çıktığını şöyle anlatmıştı;
TARIK AKAN: “Yavuz Özkan ile beraber tezgahı kurduk. Yavuz’la ikimiz Vedat Türkali’ye gittik ve onun evinde örgütlenmeye başladık. Bu yaptığımız hem yasaktı, hem de duyulduğu takdirde hapse girebilirdik. Bir dönem sonra aramıza Fatma Girik’i de aldık. Ondan sonra ben İstanbul’dan Ankara’ya kadar DİSK’e bağlı olan bütün sendikalarla görüşmeye gittim ve bütün planlamaları yapıp döndüm.”
Öncelikle yürüyüş komitesi oluşturuldu. Yeşilçam’daki oyuncu, yönetmen, setçi, tüm sinema emekçilerine ulaşıldı. Yürüyüşün programı belirlendi. Yürüyüşe katılan tüm sinema emekçileri, yürüyüşten bir gün önce yani 4 Kasım 1977’de bir araya geldi. Pankartlar hazırlandı. Pankartlarda dönemin siyasal havası yansıtılmıştı; “Yaşasın İşçi Sınıfının Yanındaki Sinema”, “Sosyal Güvencesiz İşçi Olmaz”, “Sinemayı Karanlıktan Kurtaralım”, “Sinemanın Gerçek Sahipleri Biziz”.
Tarık Akan, sadece İstanbul’da yapılacak yürüyüşün işe yaramayacağını, Anadolu’dan geçip Ankara’ya gidilmesi gerektiği konusunda herkesi ikna etmişti. Yürüyüş komitesinin çalışmaları sonucu yürüyüşe yedi otobüs ayarlandı. Her otobüste yürüyüş komitesinden bir kişi genel güvenliği ve yürüyüşü organize etmek için görevlendirildi. Yürüyüşte kimsenin slogan atmaması, konvoyundan ayrılmaması, içki içmemesi ve yürüyüşte silah taşımaması tüm emekçilere söylendi. Aynı gün yürüyüş düzenleme komitesi adına Tarık Akan, Cüneyt Arkın, Hakan Balamir ve Semra Özdamar, sinema emekçilerine bilgilendirme amaçlı yazılı açıklama yaptı. Bu açıklama tam metni şöyleydi;
“Sinema Emekçilerine Duyuru;
”Sinema sanatımıza yönelik baskıları protesto etmek, sinema emekçilerinin sosyal ve ekonomik haklarının kazanılması yolunda yasa düzenlenmesini Türkiye Büyük Millet ve Meclisi’nden istemek ve sinemamızın acılarla dolu bütün sorunlarını halkımıza yansıtıp onun güçlü desteğini sağlamak için, İstanbul’dan Ankara’ya uzanacak üç günlük bir yürüyüş düzenlenmiştir. 5 Kasım 1977 Cumartesi, saat 09.00’da Beşiktaş Alanı’ndan başlanarak Taksim Alanı’na gelinecek, oradan otobüslerle yola çıkılacaktır. Yürüyüş e katılacak arkadaşların derneklerine başvurarak düzenleme komitesinden kokartlarını almaları önemle duyurulur.”
Ve takvimler 5 Kasım 1977’yi gösterirken, Yeşilçam emekçileri sabah saat 09.00’da Beşiktaş’taki Barbaros Anıtı önünde toplandı. 400’ü aşkın sinema emekçisinin dünya sinema tarihine geçecek tarihi yürüyüşü başladı. Yürüyüşte en önde Fatma Girik elinde megafonla bildiriyi okurken, Necla Nazır Atatürk portresini taşıdı. Mahmut Cevher ise Türk Bayrağı’nı taşıdı. (Sosyal medyada Kemal Sunal’ın bu yürüyüşte olduğunu yazan sayfalar oluyor, bu yalan yanlış bir bilgi. Çünkü Kemal Sunal bu yürüyüşe katılmadı.) Yürüyüşte Tarık Akan, Yavuz Özkan, Cüneyt Arkın, Hakan Balamir, Ali Özgentürk, Zeki Ökten, Tanju Gürsu ve Umur Bugay ise yürüyüşün güvenliğini ve denetimini sağladılar.
Yeşilçam emekçileri, ellerinde pankartlar, halkın ilgisi ve sevgi gösterileri karşısında yaklaşık 2 saat süren yürüyüş sonrası Taksim’e ulaştı. Taksim’deki Atatürk Anıtı’na filmlerden oluşan siyah bir çelenk bıraktılar. Atatürk’e saygı duruşundan sonra Fikret Hakan ve Fatma Girik “Sinemacılar Andı” bildirisini okudular.
“Biz sinema emekçileri siz yüce halkımızın onuruna yaraşır filmler yapabilmek için yollara düştük. Sizin dertlerinizi dile getiren filmler yapabilmek için yollara düştük. Sinema emekçilerinin 60 yıldır sömürülmesine son vermek ve sosyal ekonomik haklarına kavuşturulmalarını sağlamak için yollara düştük. Size karşı sorumluyuz. Sizden destek almak için yollara düştük…”
Taksim’de otobüslere binen Yeşilçam emekçileri, İzmit’e hareket etti. Saat 16:00’da İzmit’e vardılar ve Kocaeli Fuar Sahası’na kadar yürüdüler. Geceyi otobüslerde geçirdikten sonra, sabah 09.00’da Ankara’ya hareket ettiler.
7 Kasım 1977 Pazartesi günü Ankara’ya gelen ekip, önce Anıtkabir’i ziyaret ettiler, daha sonra TBMM’nin yolunu tuttular ve şu bildiriyi bıraktılar;
“Biz, Türkiye emekçileri sinemamızı yok olmaya götüren haksız, anayasa dışı sansürün kaldırılması ve anayasamızın öngördüğü sosyal ve ekonomik haklarımızı düzenleyen bir sinema yasasının çıkarılması için İstanbul-Ankara yürüyüşünü gerçekleştirdik. Biz, bu yürüyüşe katılan sinema emekçileri Türk Sineması’nın tek ve gerçek sahipleriyiz. Bugüne kadar hazırlanmış yasa tasarılarının hiçbiri biz sinema emekçilerinin sorunlarını çözümleyebilecek nitelikte değildir. Sinemamızı temsil etmeyen kişi ve kurumlarca hazırlanmış yasa tasarılarının tümünü reddediyoruz. Ülkemizde basının, öteki sanat kollarının sahip oldukları bütün yasal özgürlüklere ve olanaklara tam bir yasal güvence içinde sahip olmak istiyoruz. Sinema alanında çalışan ve bugüne kadar sosyali ekonomik güvenceden yoksun bırakılan tüm sinema emekçilerinin iş, sosyal sigorta ve sendika yasaları kapsamı içinde yeni düzenlemelerle sosyal ve ekonomik haklarına kavuşmalarını en doğal hakkımız olarak talep ediyoruz. Yukarıda belirttiğimiz konularda haklarımıza kavuşuncaya kadar anayasal mücadelemizi sürdüreceğimizi yüce Meclisimize arz ederiz.”
Bu tarihi yürüyüşten sonra film yapımcıları, emekçilerle sözleşme yapmak zorunda kaldı. Kültür Bakanlığı ise ilk defa kendi bünyesinde bir sinema dairesi kurdu. Daha sonra Sinema Emekçileri Sendikası kuruldu ve bu sendika DİSK’e katıldı. Sinema emekçileri ilk defa ortak bir mücadelede birleşti ve bugünkü özgür sinemamızın ilk adımını attılar.
O günün zor koşullarında, 12 Eylül öncesi siyasal ve toplumsal şartlarında bu yürüyüşü kendi tabiriyle “tezgahlayan” Tarık Akan ve Yavuz Özkan’ı ve bu yürüyüşte yer alan tüm sinema emekçilerimizi, bu düzeni değiştirme mücadelesinde yer alan bu onurlu sanatçıları, tarihi yürüyüşün 44.yılında sevgi, saygı ve özlemle anıyorum.
Sinematik Yeşilçam için Hazırlayan – Murat Hattatoğlu – Kasım 2021