Merhaba değerli Sinematik Yeşilçam okurları
Uzun zamandır bilgisayarın başına geçip taslaklarda biriktirdiğim yazılarımı tamamlamak için vakit bulamıyordum. Bu süreci yazarak değil ancak farklı tarzdaki filmler ve dizileri izleyerek geçirdim. Sanırım bu sürecin sonucu olarak da epey yeni yazı ortaya çıkacak gibi. İlk olarak da sıcağı sıcağına Erşan Kuneri konusuna bir giriş yapayım dedim.
Benim için bir süredir 2 tane Cem Yılmaz var. Bunlardan bir tanesi Stand up gösterileri yapan ve reklamlar için içerik üreten bir reklam yıldızı da olan Cem Yılmaz diğeri ise Sinemacı Cem Yılmaz. Herkes bu şekilde ele almalı demiyorum ancak Cem Yılmaz‘ı daha iyi analiz etmek için yarattıklarını bu şekilde görmek daha doğru olacak gibi.
Bu şekilde ele alma sebebim Cem Yılmaz‘ı bir sinemacı olarak ele alırken sadece bir komedyen değil iyi bir dram oyuncusu, senarist ve de en önemlisi hayalleri peşinde koşan bir yapımcı olarak görüyor olmam.. En sevdiğim filmlerinden birisi olan Pek Yakında filmi de zaten benim bu yaklaşımımı doğrulayan bir film olmuştu. Çoğu zaman Yeşilçam’a bakış açımızın kesiştiğini ve onun da Nostalji ile saygı duruşu arasındaki ince çizgiye dokunmak istediğini gözlemliyorum.
Tabi bu konuda ne kadar başarılı olduğu tartışılır. Mesela Sadri Alışık konusunda bence çok güzel işler yaparken Cüneyt Arkın kültüyle ilgili hep bir abartma kullanıyor olması ile hemfikir değilim. Tabi bu konuyu Arif ve 216 filmini incelerken ele almak daha doğru olacaktır.
Öte yandan GORA filminde ilk kez karşımıza çıkan Erşan Kuneri‘yi bir dizi haline getireceğini açıkladığından beri heyecanla bekliyorum. Biliyorsunuz biz de Sinematik Yeşilçam olarak internet üzerine özellikle 1974 ila 1980 yılları arasındaki döneme seks furyası denilmesi ve o dönem filmlerde oynayan oyuncuların yaftalanması konusunda tarafını belli eden sitelerden birisiyiz. Bu nedenle Cem Yılmaz‘ın Erşan Kuneri ile birlikte sanki 70’li yıllardaki Seks Furyasını lanetleyen bir tavır ile yerilmesi konusunda genele göre bazı farklı görüşlerim olacak. Onu da sizlerle bu yazı dizisinde derinlemesine paylaşacağım.
G.O.R.A.’dan Kendi dizisine Erşan Kuneri
Bob Marley Faruk (Rasim Öztekin)’in sinema ile olan ilişkisini anlatırken bir Flashback olarak hayatımıza girdi. GORA filminde yaptığı bu kısa bölümde tiplemeye verdiği özellikler müthişti. 2 dakika 10 saniye süren kısımda pek çok detay verilmişti. James Bond ve Sean Connery hayranı bir sinemacı ki ismi de zaten Sean Connery’den geliyor, 70lerde seks film/porno yapımcısı (“ben pornocumuyum” diye ince bir gönderme de var), don esprisi, kıyafetlerini kendilerinin getirmesinler gibi bir sürü noktaya gönderme yapan çok dinamik ve dolu dolu bir skeçin kahramanı Erşan Kuneri. Ayda Sevişenler gibi müthiş bir espri ile de skeç bağlanıyor. Gora zaten kült olmuş yapım iken Erşan Kuneri de onun içerisinde parlayan bir yıldız.
Ben pornocumuyum göndermesi aslında o dönem erotik komedi filmleri çeken herkese yapılan bir genellemeye yapılan bir gönderme gibi duruyor veya kendini gizlemeyi seçiyor. O dönem bu filmleri çeken neredeyse bütün yönetmenler porno film çekmediklerini açıklamak zorunda hissetmişlerdi. Zaten 78-80 arasında filmler dışında porno olmamasına rağmen bu genelleme günümüzde de devam etmiştir. Konu edilen mavi don ise özellikle Almanya menşeili hardcore porno filmlerde yer aldığı için özellikle bir kaç jenerasyon erkekler arasında espri haline gelmiştir. Bizim 70’lı yıllardaki filmlerimizde de oldukça fazla yer alır.
2 dakikaya sığdırılan hayal mahsulü film isimleri: Kafa Hariç 17, Çıkarmadan 5, Ayda Sevişenler, Darbeli Matkap
Erşan abimizin 2. kez karşımıza çıktığı yer ise Arif v 216 filmi. Kay kay kulübünde mavi don esprisi ile giriş yapan Erşan Kuneri bu sefer daha zengin, daha farklı bir kişilik olarak zenginleştirilmiş olarak karışımıza çıkıyordu. Sanırım Cem Yılmaz dizinin temellerini de Arif v 216 filminde atmak istemişti. O yüzden tiplemeyi tam yerine oturtmak için filmdeki tüm detayları birleştirmek gerekiyor.
Sonuç olarak Cem Yılmaz’ın yarattığı bir evren var. Bu evreni Türkiye tarihine paralel unsurlarla besliyor olsa da kendi yarattığı evrende tüm bu unsurları kendine göre kullanıyor. Bu açıdan bakarsak dönemsel uyumsuzlukları görmezden gelebiliriz. Yoksa hata aramaya başlarsak onun sonu yok. Örneğin Barış Manço‘nun olduğu kısımda “oku bakayım Ayııı” denildiğinde filmin geçtiği yıl ile uyumsuzluk çok net. Veya Kentsel dönüşün cümlesi… Arif ile 216 1969 yılına gidiyorlar, oysa Ayı şarkısı 1992 yılına ait. 1969 yıllarında terminolojimizde ayı maganda için kullanılmıyordu.
Bu kadar derine gittiğimizde o esprinin dönem filmi iddiasındaki bir filmde olmaması gerekiyor. İşte bu noktada Cem Yılmaz’ın yapmaya çalıştığını veya kurmaya çalıştığı evreni biraz anlamak veyahut yorumlamak gerekiyor bence. Çünkü yapmış olduğu absürd komedi filmlerindeki espri ilişkilendirilmesinde bu konulara fazla takmadan ilerliyor. Bu aynı durum Erşan Kuneri Dizisinde de karşımıza çıkacak.
Erşan Kuneri bir kay kay kulübü sahibi, kulübün güzelliği ve ortam çok stilize edilmiş. İnsan keşke gerçekten de 1969 yılında böyle mekanlarımız olsaydı dedirtiyor. Erşan Kuneri‘nin çalışma odasını Austin Powers ile eşleştirdim. Zaten Arif düğmeleri kurcalarken oral seks seslerini izleyiciye iletiliyor bu yaklaşım Austin Powers’ta da vardı. Ayrıca film için seçtiği artwork ve renkler de ben de Austin Powers intibası yaratmıştır.
Barış Manço‘lu diyaloglar dönemsel olarak uyumsuz olsa da bana kahkaha attıran diyaloglar. Ardından Tarkan esprisi geliyor ki Kilink İstanbul‘da (1967) Afişi yanındaki Tarkan Gümüş Eyer (1970), Vesikalı Yarim (1968) ve İlk Göz Ağrısı (1963) afişlerini görüyoruz. Film 1969 yılında geçtiğine göre 1970 yılı yapımı Tarkan Gümüş Eyer afişinin olması da dönemsel bir hata olarak gözümüze çarpıyor. Bu arada 63 yılı yapımı İlk Göz Ağrısı filmindeki Ayhan Işık ve Sadri Alışık bu sahne öncesinde birlikte karşımıza çıkıyorlar.
Sonrası ise GORA filmine bağlanıyor ve kaçak sigaradan içeri atılan Erşan Kuneri’nin hapisten çıktığı sahne ile de dizimiz başlıyor.
Filmlerdeki Erşan Kuneri‘ye baktığımızda karakter gelişiminin ilginç ilerlediğini söyleyebiliriz. GORA filminde karşımıza çıkan dinamik, iş bitirici, karşısındakini dinlemeyen (ki cidden o dönemdeki Yeşilçamlılarda böyle tipler var), fütursuz tipleme bana daha derinlemesi olabilecek bir tipleme gibi gelmişti. Arif v 216 filminde ise ünlü bir dj, kay kay kulübü açan zengin bir yapımcı olarak karşımıza çıktı. açıkca söylemek gerekirse Arif v 216 filmindeki tipleme yapılmasa çok daha ayakları yere basan bir tipleme olabilecekken bu tren kaçırılmış gözüküyor. Tarihsel hatalar ve oturmamış olan unsurlar filmde ister istemez gözüme çarpmıştı. Her ne kadar ayrı bir evren gibi düşünsem de oturmamış bir şeyler vardı. O yüzden ben Cem Yılmaz‘a Yeşilçam tarihini veya Yeşilçam’ı anlatan bir sinemacı olarak görmüyorum. Saygı duruşu dışında böyle kaygısı olduğundan da emin değilim.
Arif v 216‘daki Erşan Kuneri‘de Dizide ise karşımıza karakter olarak bambaşka birisi çıkıyor. Cem Yılmaz, Erşan Kuneri macerasını kendisi şöyle anlatmıştı: Gora filminde canlandırdığım karakterlerden biri de Erşan Kuneri adlı porno yapımcısıydı. o karakteri Bond filmlerinin unutulmaz oyuncusu Sean Connery‘nin adından esinlenerek yarattım. yeni filmlerimden birini Erşan Kuneri‘nin hikayesi üzerine kurmak istedim. çok komik bir film ortaya çıkarabilirdik. ama o filmde ister istemez bazı erotik sahnelerin olması gerekiyordu. işin aslı çekindim. çünkü benim filmlerimi aileler ve çocuklar izliyor“.
Bu açıklamasını okuduktan sonra insan diziyi izlerken; “o zaman neden bu kadar çok cinsel espriye yer verdin” diye kendi kendine soramadan edemiyor. Yine de Cem Yılmaz linç edilmeyi hak edecek ve ahlakçılık tezlerini öne sürecek bir iş yapmamış, belki bazı yerlerde dozu daha iyi ayarlayıp bazı esprilere yer vermeseydi, senaryoyu çeşitlendirseydi daha iyi olurdu dedirtiyor. Sonuçta dizisi de Netflix’te yer alıyor. Yine yukarıda örnek olarak verdiğim Austin Powers‘tan daha yüksek dozda bir cinsel espri içeriği olduğunu düşünmüyorum bu arada…
Yazan: N. Utku Uluer 2022
Bir sonraki yazı – Erşan Kuneri ve Kuru Murad