”Beklenen Şarkı” yeniden çevriliyor. Fatma Girik, Bülent Ersoy ve Gülşen Bubikoğlu ilk kez bu filmde birlikte oynuyorlar.
Körlerin fil tarifini bilir misiniz? Hani hepsi bir tarafından tutar da, fili ona göre tarif eder ya, onu…
Set röportajları da bir anlamda ”körlerin, fil tarifine” benzer.
Film dediğiniz ”süreli” bir iştir, bilmem kaç gün çalışılır, bilmem kaç gün ”dahiliye” girilir, bilmem kaç gün ”hariciye” çekim yapılır. Bu arada 600 küsür plan çekilir.
Bir röportajı okuyan, sonra o filme giden herkes filmde, röportaja oranla daha enteresan nice çekimlerin olduğunu görür. Ama bu kaçınılmazdır. Gazeteci sete sadece bir gün gidecek ve filmi o gün, orada gördüklerine, orada edindiği izlenimleri, orada (ve tabii, o anın koşulları içinde) sorduğu sorulara aldığı cevaplara göre anlatacaktır. Tıpkı şimdi konusuyla, oluşumuyla, kadrosuyla enteresan olan ”Ölmeyen Şarkı” adlı filmin set röportajlarında olduğu gibi.
”Uzun Yıllar Bekledim…”
Takvimlerin 1954’ü gösterdiği zamandır ve büyük ün yapmış çok genç bir Zeki Müren vardır. Radyo programlarında adı anons edilince tüm sesler kesilir, o yılların kavruk ”plak piyasasında” doldurduğu her plak bir olay olur.
Sinemadan da teklif üstüne teklif yağmaktadır genç şarkıcıya… Sonunda Sonku Film’le anlaşmaya varılır.
Filmin adı ‘‘Beklenen Şarkı” olacaktır. Film için, başta bu adı taşıyan şarkı olmak üzere yei şarkılar bestelenecektir. Yönetmenliği Cahide Sonku, Orhon Arıburnu, Sami Ayanoğlu üçlüsü yapacak, filmde Zeki Müren, Cahide Sonku, Jeyan Mahfi Ayral, Abdurrahman Palay, Sami Ayanoğlu, Melahat İçli oynayacakladır.
”Beklenen Şarkı” tecimsel sinemada gerçek bir olay olur. Bir çok sinemada ”ikinci zafer haftası”nı, ”üçüncü zafer haftası”nı yapar. Sinemalar adam almaz, kuyruklar kapıda uzar gider ve söylentilere göre kasaya 1 milyonun üstünde (hem de 1954’lerin 1 milyonunun üstünde) para girer…
Aradan yıllar geçer. Konu aradaki yıllarda bir kaç kez, yeniden sinemaya getirilir.
1977’nin mart ayında alışılmamış bir haber duyulur: ”Beklenen Şarkı yeniden çevriliyor. Başrollerde Fatma Girik, Bülent Ersoy ve Gülşen Bubikoğlu oynuyorlar…”
Nasıl yanyana geldiler
Haberin alışılmamışlığı şuradadır: Bugün sinemada Fatma Girik, bir firma isimdir ama Gülşen Bubikoğlu da hiç kuşkusuz bir yıldızdır. İkisinin bir filmde yanyana gelişi, magazinde ”olay” diye tanımlanır.
Bülent Ersoy, yıllar önce bir ”assolistin” çevirdiği filmde ve onun rolündedir. Bu tür rastlantılar da magazinde her daim ”olay” diye nitelendirilir.
Ve alışılmamış bir şey daha: Film, eskisinin adına sığınmamaktadır. Yeni çevrilen filmin adı” Beklenen Şakı” değil, ”Ölmeyen Şarkı”dır. Oysa alışılan, devrinde iş yapmış filmi aynı adla perdeye getirmektir. Böyle yapmanın en azından şöyle bir garantisi vardır : Film zamanında büyük iş yapmış, yani çok kişi izlemiştir. Onların bir kısmı ”anılarını tazelemek” için gelse, bu bile bir peşin gişe garantisidir.
Ama hayır; Yenisi, filmin adından medet ummamaktadır.
O gün sette neler gördük?
Beyoğlu’nda ara sokaklardan birindeki bir gazinoda çekim yapılıyor. İçeri girdiğimizde önce Hüseyin Baradan’ı gördük. Sonra ayakta gören Fatma Girik’i… Üstünde yarım beyaz kürk, tüllü bir şapka var…
Hemen karşılarında da kamera…
Biraz önce ne olduysa olmuş. Fatma Girik ”lafını söylemiş”, plan kesmişler. Şimdi onun anonsundan Hüseyin Baradan’ın ”hayreti” çekiliyor.
O plan çekildi. Çekim sırasında elinde salladığı siyah tespihi cebine sokan Hüseyin Baradan, yılalr önce sinemayı bırakmış, İzmir’e yerleşmişti. Geçenlerde İstanbul’a döndü. Şimdi Erler Film’in Genel Müdürlüğünü yapıyor. Ayrıca tek, tük filmlerde oynayacakmış.
-”Neden bırakmıştınız sinemayı?”
Hüseyin Baradan cevap veriyor :
-”İş şirazesinden çıkmaya başlamıştı zaten… Günün birinde, yeni bir film için anlaştım. Ama ne yalan söyleyeyim, pişman oldum. İçim istemiyordu artık. Neyse ilk gün gittik, çalışmaya başladık. Bana lacivert elbise getir demişlerdi. Sette ”Ata bin” demezler mi? Yahu bu kıyafetle ata binilir mi? Bari eve gidip çizme falan getireyim, sonra… dedim. Peki dediler, ben de gittim…”
Fıkradaki gibi gidiş o gidiş işte…
Orhan Aksoy filmi anlatıyor
Sonra Orhan Aksoy’la konuştuk. Bunca yıl sonra ”Gazetecilerin en rahat çalıştıkları kimlerindir?” diye sorulsa, ilk üç isim arasında muhakkak onun da adı olur. Gene öyle… İçerde bir çok gazeteci var. Aksoy bir süre için çalışmayı tatil etmiş, seti onlara bırakmış. Herkes istediği resmi çekiyor rahat rahat…
– ”Filmin adı niye Beklenen Şarkı değil? diye soruyoruz”
–”Öyle karar verdik” diyor.
-”Konuda bir değişiklik var mı?
–”Konuda yok. Ama tiplerde var. ”Beklenen Şarkı”daki tiplerin bir kısmı üstünde bazı değişiklikler yaptık”
Filmde Fatma Girik Cahide Sonku’nun, Bülent Ersoy Zeki Müren’in, Gülşen Bubikoğlu Jeyan Mahfi’nin, Hüseyin Baradan’da Sami Ayanoğlu’nun rollerini oynuyorlar. ”Beklenen Şarkı”yı TV’de izleyenler hatırlayacaklardır. Konu, kısaca şöyleydi : Bir genç kadın bir subayı sever. Babası evlenmelerine karşı çıkar. Subay savaşa gider. Kadın evlenir, bir kızı olur. Ötede Subay da savaştan dönüp evlenir, onun da bir oğlu olur. Çocuğun sesi olağanüstü güzeldir. Ama aile, onun da sevdiği kızla evlenmesine karşı çıkar. Bu arada delikanlı küçük bir gazinoda şarkıcılığa başlar. Sevdiği kızın annesi, onun aşık olduğu adamın oğlu olduğunu anlar. Sonra genç adamın çalıştığı gazinoya gider, onu uzun süreli bir mukavele ile bağlamış gazinocuyla anlaşır.
Biraz önce, işte o sahneler çekiliyormuş. Senaryoya göre Hüseyin Baradan, mesleğe küçük gazinosunda başlayan Bülent Ersoy’u 300 lira yevmiyeyle 3 yıl için kendine bağlamış. Sonra Fatma Girik gelmiş, ona para verip mukaveleyi almış…
Sinir harbi yok anlaşma var
Biz konuşurken, ilerde resim çekiliyor. Kimsede ”küçük dağları ben yarattım” havası yok. Dışardan görüldüğü kadarıyla Ersoy-Bubikoğlu-Girik üçlüsü son derece iyi anlaşıyorlar. Şaka, espri deseniz gırla… Bir ara Bülent Ersoy, Fatma Girik’i kucağına alıp poz veriyor. Biraz sonra ”ters plan” : Bu kez Fatma Girik, Bülent Ersoy’u kucağına almış, o da poz veriyor.
Hani bazı setler vardır, film mi çevriliyor, yoksa sinir dünyasında ”üçüncü dünya savaşı” mı yapılıyor belirsizdir ya, burası öyle değil… Herkes gülüyor, herkes şaka yapıyor, herkes yapılan şakayı en azından hoşgörüyle karşılıyor…
Modacılar, Terziler, Berberler
Bu üçlü için ”dünyanın en büyük diktatörleridir” denir ya, bu sözü pek yabana atmamalı… Ne dedikleri tartışılıyor, ne kuralları…
Bir gün sonra çekilecek planlarda Bülent Ersoy’un bir smokin giymesi lazımmış. Konuşmaların gelişinden çıkarabildiğimiz kadarıyla da o sahnede yen diktirdiği smokini giyecekmiş.
Ama terzi ancak cuma günü öğleyin verebileceğini söylemiş smokini…
Çekimse, çarşamba günü yapılacak. Üstelik ”bağlantısı” olan bir sahne. Bu yüzden başka bir smokin üstünde anlaşmaya varıldı.
Bir, iki not daha
Filme adını veren şarkı dört besteciye verilmiş : İrfan Özbakır, Coşkun Sabah, Yusuf Nalkesen ve Erol Sayan bu güfteyi besteliyorlar. Ayrıca filmde Bülent Ersoy’un beş şarkısı daha var.
Fatma Girik de iki şarkı söyleyecek filmde ama bu şarkıları kendi mi söyleyecek yoksa bir başkası mı seslendirecek, o konu henüz kesinlikle belli değil…
Belli olan şu : ”Beklenen Şarkı”nın yeni çevrimi oluşu ve Bülent Ersoy, Fatma Girik, Gülşen Bubikoğlu, Orçun Sonat, Hüseyin Baradan, Ayfer Feray’lı kadrosu ile bu film seyircinin büyük ölçüde ilgisini çekecek. Sadece bu özellikleriyle bile şimdiden, ”yılın sözü edilecek filmlerinden biri” olmaya aday…
Olaya salt ”filme gösterilmesi muhtemel ilgi” açısından yaklaşırsanız, sonucun bu olacağını söylemek çarşamba günü oturup yarın perşembe demek kadar basittir.
Fotoğraflar : Atılay Gülen
Not 1: Bu serimizdeki diğer paylaşımlarımız gibi derginin orjinal metine sadık kalınmıştır. Noktalama ve yazımlar günümüzdeki hallerine göre değiştirilmemiştir.
Not 2: Hey dergisinin 28 Mart 1977 tarihli sayısından Ölmeyen Şarkı yazısından.
Ercan Demirel / Naim Dilmener arşivi – Düzenleyen: Sabahattin Bilgiç
Haziran 2021